Ücretin Tespiti • Hakların Hesabına Esas Ücret
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 13-01-2011 | Kategori: İçtihat | Not
YARGITAY 9. HUKUK DAiRESi
E: 2008/3843 K: 2009/15639 T: 04.06.2009
İş Hukuku • Ücretin Tespiti • Hakların Hesabına Esas Ücret
(4857 SK m.32, 37; 818 SK m.323)
Özet: Ücret araştırması, işçinin kıdem,
meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri
ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi
hususlar dikkate alındığında imzalı bordolarda
gerçeği yansıtmadığı flüphesi ortaya çıktığında,
bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin
meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler,
meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerle,
ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından araştırılmalı
dır.
Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, tatil, fazla çalişma alacaklarının
ödetilmesine karar verilmesini istemıştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına alınmıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla,
dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup, düşünüldü.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda
uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı iş Kanunu’nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda
ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından
sağlana ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel(periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul
ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı
zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı iş
Kanunu’nun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
iş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla
sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştı-
rabilir. iş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmış olması taraflar
arasında iş sö zleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir
durumda dahi ücret, Borçlar Kanunu’nun 323. maddesinin 2. fıkrasına
göre tespit olunmalıdır. iş sözleşmesinde ücretin kararlaştı rı lamadığı
hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da
meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin
Yargıtay Kararları 3259
türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerinde
ödenen ücretleri örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 iş Kanunu’nun 8. maddesinde işçi ile işveren arasında yazılı iş
sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma
koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir
belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Yasanın 37. maddesinde, işçi
ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde
ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu
olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmış olan bu tür belgeler,
işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir.
Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde
işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle
bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin muvazaa olgusunun mahkemece
resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce
muvazaa flüphesini ortadan kaldırılması ve kendiliğinden gerekli
araştırmaya gitmesi gerekir. (Yargıtay 9. HD 2007/27217 E, 2008/24515 K.)
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dişı olmasının da yaptırı-
mına bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37.
madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında
ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat
yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı iş Kanunu’nun 8. ve 37.
maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir.
Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne
yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dişılığı önlenmesi
amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat
açısından işveren lehine olmakla koşulları ve benzeri konularda yasal
güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalişma belgesi ile ücret hesap
pusulasının düzenlenerek işçiye verilmış olması, iş yargısını ağırlıklı olarak
meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının
belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan
ücretin ispatı noktasında taraflar delillerin değerlendirilmesi sırasında,
işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmış olup
olmamasının da gözetilmesi gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacı
yla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordolarında gösterilen
ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin
tespiti önem kazanır. işçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş,
işyerinin özellikleri, emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate
alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı
flüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin
3260 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler meslek unvanı, fiilen
yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar
dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı
flüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin
meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen
yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından
emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek
bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda davacı aylık ücretinin 1.500 Dolar olduğunu iddia etmiş,
davalı ise 226.-TL. olduğunu savunmuştur. Mahkemece, 13.04.2007 tarihli
duruşmada meslek odası ve ticaret odasından ücret araştırılması yapılması
na karar verilmış ise de, Deri iş Sendikası’ndan gelen yazı ile yetinilmış,
Ticaret Odası’ndan bir kişinin aynı zamanda üç görev yapabileceği şeklinde
bir iş dağılımı olmadığından söz konusu kişinin net olarak ne iş yaptığının
bildirilmesinden sonra gerekli inceleme yapılabileceği cevabına rağmen
araştırma yapılmamıştır. Yukarıda ilke kararı doğrultusunda araştırma
yapılarak elde edilerek veriler bir değerlendirmeye tabi tutularak karar
verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması bozmayı
gerektirmıştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı
BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
04.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararları 3261