Aile Hukuku • Bofianmada Kusur • Dava Açma İmkanı • Maddi Ve Manevi Tazminat • Nafakadan Feragat • Tedbir Nafakası
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 10-01-2011 | Kategori: İçtihat | Not
YARGITAY 2. HUKUK DAiRESi
E: 2008/13579 K: 2009/16394 T: 01.10.2009
Aile Hukuku • Bofianmada Kusur • Dava Açma İmkanı • Maddi Ve Manevi Tazminat • Nafakadan Feragat • Tedbir Nafakası
(4721 SK m. 4, 166, 166/2, 174/1, 174/2; 818 SK m. 42, 44)
Özet: Kadının babasının kızına fliddet
uygulanması sırasında kocaya fliddet uygulaması
nedeniyle kadına kusur yüklenemez. Bu
nedenle boflanmaya yol açan olayda koca
tamamen kusurludur.
Türk Hukuk Sistemi’ne göre, boflanmayı
isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az
kusurlu olmaya gerek yoktur. Buna göre fazla
kusuru olan taraf da boflanma isteyebilecektir.
Ancak bu noktada boflanma kararı verilebilmesi
için davalının az da olsa kusuru bulunmalı
dır.
Boflanma sonucunda diğer eşten daha az
kusuru olan ve maddi desteğini yitiren eş
lehine maddi tazminat verilmelidir.
Keza, diğer eşten daha az kusuru bulunan
ve kişilik hakları saldırıya uğrayan eş lehine
manevi tazminat da verilmelidir.
Kadın dava dilekçesindeki “nafaka istemiyorum”
beyanı yoksulluk nafakası yönünden
feragat olup eşlerin yasal yükümlülükleri evlilik
süresince devam edeceğinden tedbir nafakası-
na hükmedilmelidir.
Taraflar arasında davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur,
tazminatlar ve nafakalar yönünde temyiz edilmekle evrak okunup gereği
görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı-karşı davalı kadının babasının; kızının fliddete uğraması
anında davalı-karşı davacı kocaya fliddet uygulanması nedeniyle davacı-
karşı davalı kadına kusur yüklenemez. Boflanmaya yol açan olaylarda eşine
fliddet uygulayan davalı-karşı davacı koca tamamen kusurludur.
Gönderen: Av. Hulki ÖZEL / Mersin Barosu Başkanı
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu
eşin de dava açabileceği ve yarına boflanma hükmü elde edebileceği
biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü
böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna
dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı
düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade sistemimize
aykırı bir boflanma olgusunu ortaya çıkarır. Boflanmayı elde etmek isteyen
kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik
birliğini, devamını beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada
mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boflanma doğrultusunda hükmün
kurulması talep edilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boflanmayı
isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da kusurlu olmaya gerek olmayıp
daha fazla kusuru bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber,
boflanmaya karar verilebilmesi için davalının azda olsa kusurunun varlığı
ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boflanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tel başına
boflanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı
çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için
korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK m. 166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek
derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca
ulaşılması tamamen davalı-davacı kocanın tutum ve davranişlardan
kaynaklanmış olup, davacı-davalı kadına atfı mümkün hiçbir kusur
gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davalı-davacı kocanın
boflanma davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda
yanılgıya düşülerek boflanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Ancak bu yön temyiz edilemediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa
işaret olmakla yetinilmıştir.
2- iki tarafın temyizine hasren yapılan incelemeye gelince;
a) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlişlık görülmesine göre iki
tarafın aşağıdaki bentler kapsamı dişında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b) Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen
bir menfaati boflanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az
kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğ
ini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine
güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür.
Toplanan delillerden boflanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminatı
isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olamadığı anlaşılmaktadı
r. Boflanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini
3214 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
yitirmıştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile
kusurları hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4 ve BK m. 42 ve 44) dikkate alınarak
davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir.
Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemıştir.
c) Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 maddesi, boflanmaya sebebiyet
vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın,
kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini ön görmüştür. Toplanan
delillerle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda
tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır yada eşit kusurlu olmadığı, bu
olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde
mahkemece, tarafların kuralları (TMK m. 4 ve BK m. 42, 43, 44, 49) dikkate
alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata
hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemıştir.
d) Davacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde nafaka talebinin
olmadığını açıklamıştır. Dava dilekçesindeki beyan yoksulluk nafakası
yönünden feragat niteliğindedir. Tedbir nafakası yönünden ise; eşlerin yasal
yükümlülükleri (TMK m.185, 186) evlilik süresince devam edeceğinden
dava dilekçesindeki beyanın geleceğe yönelik de etkili olacağı kabul
edilemez.
O halde davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakasının reddine;
tedbir nafakasına ise talep tarihi olan 13.02.2008 tarihinden itibaren
hükmedilmesi gerekirken bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hükmün
kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün; yukarıda 2. maddenin (b), (c) ve (d)
bentlerinde yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 2/d bentteki bozma nedenine
göre davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası miktarına yönelik
temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dişında
kalan yönlerin ise yukarıda 2/a bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden
itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.10.2009
tarihinde oybirliğiyle karar verilmıştir.
Yargıtay Kararları 3215