Nihai Karar Konvansiyonun 44. madde 2. paragraf uyarıncadır.
Özcan Gani'nin Türkiye aleyhine davasında,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Kısım), Françoise Tulkens, başkan Ireneu Cabral Barreto, Vladimiro Zagrebelsky,
Danute Jociene, Dragoljub Popovic, Nona Tsotsoria, Isil Karak, hakim ve Sally Dolle, zabıt katibesi şeklindeki Danışma Kurulundan oluşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (2. Kısım) 7 Ekim 2008 tarihindeki basına ve kamuya kapalı oturum sonrasında karara vardı
DAVANIN SEYRİ
1) Dava, 11189 / 05 numaralı şikâyet dilekçesiyle Türkiye Cumhuriyeti aleyhine yapılmiş başvurudan kaynaklanmaktadır. Adı geçen ülkenin yurttaşı bay Gani Özcan (başvuru sahibi), 15 Mart 2004 tarihinde, Cenevre Konvansiyonu'nun
insan haklarını ve temel özgürlükleri koruma altına alan 34. maddesinden ("Konvansiyon") yola çıkarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştur.
2) Başvuru sahibi, Ankara'da avukatlık yapmakta olan bay N.Berker ve bay M.Yazıcı tarafından temsil edilmektedir. Türk hükümeti ("hükümet") ise, kendi yetkili memuru tarafından temsil edilmektedir.
3)) 5 Kasım 2007'de mahkeme, söz konusu başvurunun Türkiye'ye tebliğ edilmesine karar vermiştir. Ayrıca, davanın Konvansiyonun 29. maddesi § 3 uyarınca usulen ve esasen kabul edilebilirliğini incelenmesine karar vermiştir.
OLAYLAR
I - Davanın kobulları
4) Başvuru sahibi, 1938 do-ğumludur ve Ankara'da ikamet etmektedir.
5) Kendisi, 8 Kasım 1967 tarihinde Ankara, Çankaya'da arsalar satın almiştir. Bunların bir bölümü Cumhurbaşkanlığı Köşkünün bariyerlerl çevrilmiş güvenlik bölgesi içinde bulunmaktadır.
6) 11 Kasım 1999 tarihinde, Milli Savunma Bakanlığı, yetkili Ankara Asliye
Hukuk Mahkemesine
başvurarak, istimlakla ilgili 2942 sayı kanunun 38. Maddesine istinaden, başvuru sahibinin tapusunun
iptal talebinde bulunmuş, ayrıca 5965 numaralı arsanın 1 numaralı parselini hazineye aktarılarak kendilerine devredilmesini istemiştir.
7) 23 Ekim 2000 tarihinde Şili (de facto) istimlak nedeniyle, başvuru sahibi yine aynı mahkemeye
başvurarak, tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurusunda, diğer parsellerle ilgili yasal hakları ve
başka yasal adımlar atma konusundaki yasal hakları saklı kalmak suretiyle, sembolik olarak dava konusu
arsanın 1 m2sinin değeri karşı lığı parayı talep etmiştir.
8) 4 Temmuz 2002 tarihinde, başvuru sahibinin talebi üzerine ve kendisinin diğer parsel ve hisselerle
ilgili haklarının mahfuz kalması dileğini de göz önünde bulundurarak mahkeme, her iki davanın birleştirilmesine
ve 28 Haziran 2002 tarihinde de bir bilirkişi raporunun hazırlanmasına karar vermiştir. (Tarihlerde muhtemelen
bîr hata var)
9) 2 Temmuz 2002 tarihinde hazırlanan bir raporla, Tapu ve Kadastro alanındaki bilirkişi, söz konusu arsanın Cumhurbaşkanlığı Köşkü çevresinde olması nedeniyle, devlet tarafından 1942'den beri oluşturulmuş güvenlik bölgesi kapsamı nda olduğunu belirtmiştir. Bilirkişi aynı şekillde, söz konusu arsanı n hazineye devredilmesi şeklinde
görüş beyan etmiştir.
10) 22 Ekim 2002 tarihinde mahkeme idareyi haklı bulmuş, başvuru sahibinin tazminat talebini reddetmiştir. Mahkeme, mülahazası nda söz konusu arsanın devlet tarafından 20 yılı aşkın bir süredir bu amaçla kullanılmakta olduğunu ve istimlakla ilgili yasanın 38. maddesi uyarınca, devletin karşılıksız olarak istimlak etme olanağının mevcut olduğunu belirtmiştir.
11) 3 Aralık 2002 tarihinde, temyiz mahkemesi olarak Yargıtay alt mahkemenin kararını teyit etmiştir.
12) İstimlak ile ilgili 10 Nisan 2003 tarihinde verilmiş ve 4 Kasım 2003 tarihinde Resmi Gazete'de yayı nlanmiş olan bir kararla, Anayasa Mahkemesi, 2942 sayılı kanunun 38. maddesini anayasaya aykı rı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi bu kararı nda anayasanın ilgili maddelerini ve mahkeme kararlarını göz önünde bulundurarak, karşılıksız istimlak yapmanın anayasa ve Konvansiyonun düzenlemeleriyle uyum içinde olmadığı kanaatine varmiştır.
13) 30 Mayıs 2003 tarihinde başvuru sahibi kararın tashihi için Yargıtay'a başvurmuştur.
14) 16 Eylül 2003'te de Yargıtay başvuru sahibinin talebini, talebin haklı bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
II - Hukuk ve bu konudaki iç uygulamalar
15)
Hukuk ve iç hukuktaki uygulamalara emsal olarak IRS ve diğerlerinin Türkiye aleyhine davaları ndaki mahkeme kararı (No.: 26338 / 95, 20 Temmuz 2004).
HUKUKEN
1-1 numaralı Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği iddiası
1-2 A - KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA
16) Hükümet, iç hukuk yollarının tamamen tüketilmemiş oldukları savına dayanmaktadır. Burada maddi olarak başvuru sahibinin zararı nı iç hukuk kurumları nezdinde beyan etmemiş olduğunu, bu nedenle de iç başvuru yollarını tüketmemiş
olduğunu ileri sürmektedir.
17) Başvuru sahibi ise bu teze karşı çıkarak, iç hukuktaki her türlü başvuru yolunu denemiş olduğ unu, Şili istimlak (de facto) nedeniyle de tazminat talebinin de reddedilmiş olduğunu ifade etmektedir.
18) Mahkeme, mülkiyet sahibi olan başvuru sahibine karşı idare tarafından bir dava açılmış olduğunu tespit etmektedir. Bunun üzerine o da, de facto istimlak ve uğramı ş olduğu zarar nedeniyle bir tazminat davası açmiştir. Ulusal hukuk
yollarındaki yargı organları da, başvuru sahibinin girişimini haksız telakki ederek, bu konuda idareyi haklı bulmuşlar ve karşılığında herhangi bir ödeme yapılmaksızın mülkiyet hakkının iptaline karar vermişlerdir (yukarıda zikredilen § § 10 ve 11).
19) Mahkeme, bir başvuru sahibinin mevcut tüm etkili ve yeterli gözüken başvuru yollarını kullanması nın gerekliliğini hatırlatır. Şayet bir başvuru yolu bir kez kullanı lmişsa, aynı sonucu verecek ikinci bir kez kullanılmasının gereği
yoktur (bkz. Patricia Raquel Real Alves'in Portekiz aleyhine davası, No. 19485/02, 9 Kasım 2004).
20) Mahkeme, mülkiyet hakkının iptal edilmesi nedeniyle tazminat alabilmek için başvuru sahibinin tazminat davası açmiş ve kendisinden beklenecek her türlü makul girişimle başvuru yollarını tamamen tüketmiş olduğuna kanaat getirmiştir (bkz. mutatis mutandis [uyum sağlamaya yönelik değişiklikler yapıldıktan sonra uygulanabilecek olan], Akıllı'nın Türkiye aleyhine davası, No. 71868/01, § 24, 11 Nisan 2006). Mahkeme böylece hükümetin iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu şeklindeki tezini reddetmiştir.
21) Diğer taraftan Konvansiyonun 35. maddesi § 3'e tekabül eden başvurunun haksız olmadığını gözlemlemekte ve kabul edilemezlik doğrultusunda hiçbir neden görmemektedir. Bundan dolayı talep kabul edilmiştir.
B - ESAS HAKKINDA
22) Başvuru sahibi, mal ve mülke dokunulmazlık hakkına saygı gösterilmediği gerekçesiyle şikâyetçi olmaktadır. Bir yandan hiçbir karşılık ödenmeksizin tapunun iptal edilmiş olduğunu, diğer taraftan da Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin
kararını göz önünde bulundurmadan, kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasını beklemeden ve kararını ileri bir tarihe ertelemeden karar vermiştir. Bu, 1 numaralı Protokolün 1. maddesi kapsamı- na girmekte olup, aşağıdaki gibidir:
"Her gerçek ya da tüzel kişinin mülkiyet hakkına saygı gösterilmelidir. Kamu yararı ve yasaca öngörülen diğer kobullar ya da uluslararası hukukun genel ilkelerinin gerekli kılmaları haricinde kimse mülkiyet hakkından yoksun bırakı- lamaz.
Devletlerin, kamu yararına genel çıkarlar, vergi ya da para cezaları nın ödenmesi gibi zorunluluklar halinde, gerekli gördükleri takdirde önceki düzenlemeleri yürürlüğe koymaları karşısında bir engel yoktur."
23) Hükümet bu görüşe karşı çıkmaktadır.
24) Mahkeme, ilk olarak, bu anlaşmazlıkta başvuru sahibinin tapu belgesinin mevcudiyetinin her iki tarafın da sorgulayarak tartışması gerektiğini kanaatindedir. Başvuru sahibi idarenin girişimiyle bu haktan yoksun bırakılmiştir (bkz. yukarıda zikredilen, § 10). Yetkili yargı kurumu de facto istimlak nedeniyle tazmin talebini incelemiş ve bunun kabul edilebilir olmadığı na kanaat getirerek reddetmiştir.
25) Mahkeme, 1 numaralı Protokolün 1. maddesinin ihlal edilmiş olduğu şeklindeki kararını başvuru sahibinin dava konusuna emsal nitelikteki başka bir davayı inceledikten sonra vermiştir (bkz. IRS ve di- ğerlerinin Türkiye aleyhine davaları, yukarıda zikredilen § § 55 ve 56; Akagün'ün Türkiye aleyhine davası, No. 71901 / 01, § § 33 34, 5. Aralık
2006). Mahkeme, 38. maddenin uygulanması nın aslında, başvuru sahibini, tapu belgesinin iptali üzerine tazminat talebinde bulunma olanağı ndan mahrum bırakmiş oldu- ğuna dikkat çeker. Mahkemece, bu tür bir müdahale, olayların geçtiği tarihte bunların mevcut yasayla tam olarak uyum içinde olmuş olsalar bile, keyŞ olarak nitelendirilebilir,
zira, kişisel hakların korunması- nın emredici hükümleri ile kamu yararına gereksinimler arasında bir dengenin sağlanması gerekir (IRS ve diğerlerinin yukarıda zikredilen § § 50 - 56).
26) Mahkeme, söz konusu davayı incelemiş ve hükümetin mevcut durumdan farklı bir sonuca ulaşılması için ikna edici ve makul hiçbir olay ve gerekçe göstermemiş olduğu kanaatine varmiştır.
27) Bu sebeplerden dolayı 1 numaralı Protokolün 1. Maddesi ihlal edilmiştir.
IV - KONVANSİYONUN
41. MADDESİNİN UYGULANMASI
HAKKINDA
(Rom. Rakamlarıyla III mevcut değil!!!, muhtemel yazım hatası)
28) Konvansiyonun 41. maddesince, "Mahkeme, eğer Konvansiyon ve Protokollerin ihlal edilmiş olduğunu saptarsa ve şayet Yüksek Akit tarafının iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını silmeye müsait değilse, gerekli gördüğü takdirde mağdur
tarafa hakkaniyete uygun, makul bir tazminat tahsis eder."
A - ZARAR
29) Başvuru sahibi, idarenin uzun yıllar yasalara aykırı olarak arsasını işgal etmiş, daha sonra hukuki yollarla kendi mülkiyetini kendi üzerine geçirtmiş ve buna karşılık da hiçbir tazminat ödememiş olduğunu ileri sürmektedir. Piyasa
değeri üzerinden arsanın tazmin edilmesi, ayrıca da, yasadışı işgal nedeniyle ek bir tazminatın verilmesinin gerektiğini savunmaktadı r. Başvuru sahibi, maddi zararı- nın 543,475 Avro olduğunu belirtmekte ve bu talebine dayanak olarak
da gayrimenkullerin değerini tespit eden bir şirketin bilirkişi raporunu sunmaktadır. Manevi tazminata gelince, başvuru sahibi sembolik olarak 1 Avro talep etmektedir.
30) Hükümet başvuru sahibinin taleplerine itiraz etmektedir.
31) Mahkeme, IRS ve diğerlerinin Türkiye aleyhine (hakkaniyete uygun tatmin için) açtığı davada (No. 2633895, §§ 23 - 24, 3 Mayıs 2005) hiçbir tazminat ödenmemesi halinde, tahsis edilecek miktarın gerçek değeri yansıtmayabileceğini,
mülkiyet hakkının hukuki değerlendirmesini, gözlemlenen ihlalin kaynağını müşahede eder. Mevcut durumda, iç yargı kurumları söz konusu arsanın değerinin saptanması yoluna gitmemişlerdir. İç yargı kurumları yalnızca, başvuru sahibinin tapu belgesinin ihlaline ve 2942 sayılı yasanın 38. maddesi uyarınca ve karşılığı ödenmeksizin (bkz. yukarıdaki § 10)
gayrimenkulun hazineye devredilerek, tapunun idarenin üzerine geçirilmesine karar vermişlerdir ki, bu, mahkemenin 1 numaralı Protokolün 1. maddesinin ihlal edilmiş olduğ u kanısına varmasına neden olmuştur. Sonuç olarak, mahkeme, götürü usulüyle en uygun meblağın saptanmasının duruma uygun olduğuna karar vermiştir. Buna göre, ilke olarak, bu meblağ hem mülk değerine tekabül ederken hem de tazminat talebindeki beklentilerle uyum içinde olmalıdır (önceki karar;
Börekçioğulları [Çökmez] ve diğerlerinin Türkiye aleyhine davaları, no. 58650 / 001, § 48, 19 Ekim 2006). Bundan dolayı, dosyada bulunan, tarafarın sunmuş oldukları belgelerin tamamı göz önünde bulundurulacaktır.
32) Bu hususlar dikkate alınarak ve hakkaniyete uygun olacak biçimde, mahkeme, başvuru sahibine tazminat olarak 300,000 Avro tahsis edilmesine karar vermiştir.
33) Diğer yandan, söz konusu davada manevi tazminatı gerektirecek hiçbir özel nedenin olmadığına karar verilmiştir (IRS ve diğerleri; yukarıda zikredilen, § 28 çerçevesinde)
B - MASRAŞAR ve DİĞER
MAHKEME GİDERLERİ
34) Başvuru sahibi adli makamlar huzurunda, masraşarı için 1,000 Avro talep etmekte, ama bununla ilgili gerekçelerini doğrulayacak hiçbir belge sunamamaktadır.
35) Hükümet bu iddialara karşı çıkmakta, bunların hiçbir şekillde kanıtlanacak şekillde belgelenmemiş olduklarını belirtmektedir.
36) Mahkemenin sürekli içtihadına göre, 41. madde uyarınca masraşar ve mahkeme giderleri inandırıcı, gerekli ve oranlarının makul olmaları kobuluyla kabul edilirler (Iatridis'in Yunanistan aleyhine davası {Hoşnut olma, adil ticaret} [GC], no. 31107/96, § 54, AİHM XI 2000).
37) Mahkeme, kendisine başvuru sahibinin iddia ettiği masraşarı nı doğrulayan belgeler sunulmamı ş olduklarından dolayı, masraşarı n tazmini talebinin reddine karar vermiştir.
C - GECİKME FAİZİ
38) Mahkeme, Avrupa Merkez Bankası'nın yeniden finansman kolaylığı ile ilgili uyguladığı faiz oranına yüzde üçlük puanlık bir artışın ekleneceğini belirterek, gecikme faizinin ödenmesine karar vermiştir. Bu gerekçelerden dolayı mahkeme, oybirliğiyle
1) Başvurunun kabulüne,
2) 1 numaralı Protokolün 1. maddesinin ihlal edilmiş olduğuna,
3) Başvuru sahibinin, kendiliğinden gelişen bir ihlal neticesinde uğramış olduğu manevi zararın hakkaniyete uygun bir şekillde karşılanmasına,
4) a - Konvansiyonun 44. Maddesi § 2'ye göre kararın kesinleşmesine müteakip 3 ay içerisinde davalı devletin, başvuru sahibine maddi zarar, ziyan ve hasar karşılığı 300,000 Avro (üç yüz bin ) ödemeye, ek olarak bunların vergilerini karşılamaya, ödemenin, yapılacağı zaman geçerli kura göre ve Türk Lirası olarak yapılmasına,
b - Sözü edilen sürenin dolması ndan sonra, ödeme yapılana kadar geçecek süre için, bu meblâğlara Avrupa Merkez Bankası'nca o dönemde uygulamakta olan faiz oranı esas alınarak, bunun yüzde üç arttırılarak uygulanmasına,
5) Bunlara ek olarak istenilen hakkaniyete uygun tazminat talebinin reddine karar vermiştir.
Bu karar, yönetmeliğin 77. maddesinin §§ 2 ve 3. gereğince, Fransızca olarak kaleme alınmiş ve 4 Kasım 2008 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Sally Dole Zabıt Kâtibesi
Françoise Tulkens Başkan
614 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009