YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2007/5-233 K: 2007/221 T: 18.04.2007
Taşınmaz Hukuku • Kamulaştırmasız El Atma • Elatmanın Önlenmesi • Köy Tüzel Kişiliği • Aktif Ve Pasif Husumet • Taraf Ehliyeti • Husumet İtirazının Davanın Her Aşamasında değerlendirilmesi Olanağı*
Özet: Dava kamulaştırmasız el atılan taşı
nmaza vaki müdahalenin önlenmesi ve yı-
kılması işlemine ilişkin bulunup, dava konusu
taşınmazlar Kargalıhanbaba içerisinde olduğ
undan ve köy ilköğretim okulunca tecavüz
edildiği anlaşıldığından husumetin 222
sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu hükümlerine
göre köy tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekir.
Tarafar arasındaki "Kamulaştırmasız Elatılan Taşınmaza Vaki
Müdahalenin Meni ve Kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Hendek Asliye
Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen
06.07.2005 gün ve 2004/409 E-2005/267 K. sayılı kararın incelenmesi davalı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.
Hukuk Dairesi'nin
24.01.2006 gün ve 2005/14294-2006/221 sayılı ilamıyla;
(...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaza vaki müdahalenin önlenmesi
ve kal istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince
temyiz edilmiştir.
Dava, konusu taşınmaza Köy İlköğretim Okulunca tecavüz edildiği
dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
222 Sayılı Kanunun 63. maddesine göre köydeki İlköğretim Okulları
için arsa temini Köy Tüzel Kişiliğine ait olduğu gözetilerek Milli Eğitim Bakanlığı'
na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumetten
reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapı
lan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
___________________________________________________
(*) Gönderen: Av. Talih UYAR
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereğ
i görüşüldü:
Dava, tapu kayıt malikleri tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten
İl Milli Eğitim Müdürlüğü aleyhine açılmış, kamulaştırmasız el atılan
taşınmaza vaki müdahalenin önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; müvekkillerinin kayden maliki oldukları 266, 267,
268, 269, 270, 444, 236 parsel sayılı taşınmazların, dava dışı 281 parsel
üzerindeki ilkokulun sınırında bulunan kısımlarına beton duvar yapılmak
suretiyle davalı idarece el atıldığını ileri sürerek; davalının müdahalesinin
men'i ile duvarın kaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğ
ü (Hazine) vekili; davacılar tarafından duvar inşaatına önce muvafakat
edilip, sonradan dava açılmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı
nı savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin; "tapuda davacılar adına kayıtlı bulunan dava konusu
taşınmazlara, davalının toplam 1.688,44 m2 tecavüzünün bulunduğunun
keşfen tespit edildiği" gerekçesiyle, "davanın kabulü ile, Kargalıhanbaba
köyü 236, 266,267, 268, 269, 270, 444 nolu taşınmazlara yapılan, 28.08,
39.80, 58.51, 77.42, 55.37, 64.98, 65.73 m2'lik tecavüzün men'ine ve duvarı
n yıkımına, yıkım masrafının davalı tarafından karşılanmasına" dair
verdiği karar; Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel
Mahkemece "Köydeki ilköğretim okuluna arsa temin etmenin kimin görevi
olduğu hususunun dava ile doğrudan ilgisi bulunmadığı" gerekçesiyle direnme
kararı verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu taşınmazlar Sakarya
ili, Hendek ilçesi, Kargalıhanbaba köyünde bulunmakta olup; taşınmazlara,
dava dışı 281 parselde bulunan Köy İlköğretim Okulunca tecavüz
edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; 222 Sayılı Kanunun 63. maddesinde, köy ilköğretim
okulları için arsa temininin köy tüzel kişiliğine ait olduğunun belirtilmiş
olması karşısında; görülmekte olan davada, Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten
İl Milli Eğitim Müdürlüğünün davalı sıfatının bulunup bulunmadı-
ğı, anılan idareye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasında toplanmaktadı
r.
Öncelikle belirtilmelidir ki, bir davada taraf sıfatı, dava konusu subjektif
hak (dava hakkı) ile tarafar arasındaki ilişkidir. Dolayısıyla davacı
346 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
sıfatı (aktif husumet) dava konusu hakkın sahibine; davalı sıfatı (pasif
husumet) o hakka uymakla yükümlü olan kişiye aittir.
Bu noktada, mahkemenin tarafar arasında dava konusu hakkın esası
hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı
ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir.
Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve
davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, tarafardan birinin o davada gerçekten
davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez;
dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu
subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bu nedenle
taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında
dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için deŞ değil, yargılamanı
n her aşamasında tarafarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece
de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Bu genel açıklamalardan sonra; kamulaştırmasız el koyma kavramı
ve kamulaştırmasız el koymaya karşı açılabilecek davalarda taraf sıfatı-
nın irdelenmesinde yarar vardır.
Özel kişilerin mülkiyetinde bulunan bir mala kamu hizmeti için gereksinme
duyan idare, kamu yararı bulunduğu durumlarda, Anayasa'nın
46. maddesindeki kobullara uyarak ve parasını peşin vermek suretiyle taşı
nmaz malı kamulaştırabilir. Kamulaştırma işleminin nasıl yapılacağı ve
bu konuda çıkan anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği 2942 sayılı Kamulaştı
rma Yasası ile düzenlenmiştir. İşte idare Anayasa ve yasalara uygun bir
işlem oluşturmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el koyar onun üzerinde
bir tesis veya bina yapar yahut da o taşınmaz malı bir hizmete tahsis
ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkı
na karşı herhangi bir girişimde bulunursa, taşınmaz mala kamulaştırması
z el koymuş sayılır.
Kamulaştırmasız el koyma olgusunun kabul edilebilmesi için kamulaştı
rma ile el koyma yetkisi kendisine tanınmış olan gerçek veya özel bir
kamu tüzelkişiliği olan kimse el koymuş olmalıdır.
Kamulaştırmasız el koyan idareye karşı mal sahibinin açacağı davada
seçimlik hak tanınmiştir. Bu konuda her türlü sorunu çözümleyen
16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, usulü dairesinde
verilmiş bir kamulaştırma kararı olmadan ve bedeli ödenmeden taşı
nmazına el konulan kimsenin, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanı
n önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebileceğ
i, hükme bağlanmiştir.
Bu noktada, mal sahibi el atmanın önlenmesi veya bedel davası açmaktaki
seçimlik hakkını dava açarken kullanabileceği gibi, el atmanın
önlenmesi davası açtıktan sonra da davasını bedel davasına dönüştürebilir
(Ali Arcak, Kamulaştırmasız El koyma ve Yeni Hükümler, Ankara 1987, s: 40).
Yargıtay Kararları 347
Türleri gösterilen davalardan hangisi olursa olsun, ister, el atmanın
önlenmesi, ister bedel davası açılsın; dava açmanın ilk şartı, o yerin tapu
ile maliki veya
mirasçısı olmaktır.
Bunun gibi, taşınmaz mala el koyan, tesis veya bina, yapan idare belli
ise, davanın bu idare hasım gösterilmek suretiyle açılması gerektiği her
türlü duraksamadan uzaktır.
Husumet bakımından burada önemle değinilmesi ve üzerinde durulması
gereken nokta, somut olayda olduğu gibi, ilkokul binası veya tesisi
yapılan yerler hakkındadır.
İlke olarak, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 23. maddesi
gereğince, devlete mal olan taşınmaz ve binaların Maliye Hazinesi adı-
na tescili gerekir.
Ancak buna ayrık hükümler, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa
konulmuştur. 12 Ocak 1961 gün ve 10705 sayılı Resmi Gazetede yayı
mlanarak yürürlüğe giren 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun
"Okulların Arsa ve Arazi İşleri" başlıklı Yedinci Bölümünde yer alan 63.
maddesinde, "Satın alma veya kamulaştırmak, köy okulları için köy tüzel
kişiliğine, şehir ve kasaba okulları için özel idareye aittir" hükmü öngörülmüş;
65. maddesinde ise, "Okullar için tahsis, satın alma veya kamulaştı
rma yolu ile sağlanan topraklarla bu topraklar üzerinde yapılacak bina
veya tesisler, bulundukları yerlere göre köy veya özel idareler adına tapuya
tescil edilir. Bunların ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapı
lmış olan okul binaları ile tesislerinin daimi bakım ve onarım giderleri, bulundukları
yerlere göre özel idare veya köy bütçelerinden karşılanır" denilmiştir.
Açıklanan yasal düzenleme karşısında; bina veya tesislerin sahibi
köy tüzel kişiliği ve Özel İdare Müdürlüğü olmasına göre, sahibi sıfatı ile
karşılık değer istenecek ise veya el atmanın önlenmesi dava ediliyorsa husumetin,
burada ilgili olan tüzel kişiye yöneltilmesi gerektiği Kuşkusuzdur.
(age, s: 71)
Diğer bir ifadeyle, okul veya okul tesisi yapılan taşınmaz mal maliklerinin
açacakları kamulaştırmasız el koyma davalarında husumetin, köy
sınırları içerisinde ise bağlı oldukları köy tüzel kişiliğine, ilçe veya il merkezinde
ise o yer Özel İdare Müdürlüğüne yöneltilmesi yasal bir zorunluluktur.
Bu gibi yerler için Milli Eğitim Bakanlığı veya Maliye Hazinesi
aleyhine husumet yöneltilmesi olanaklı değildir (age, s: 59).
Somut olayda; dava konusu taşınmazlar Kargalıhanbaba köy sınırları
içerisinde olup, taşınmazlara, Köy İlköğretim Okulunca tecavüz edildi-
ği belirlenmiştir. Az yukarıda değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeye göre,
Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğünün davalı sı-
fatı bulunmayıp, gerçek hasım köy tüzel kişiliğidir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece,
Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen
Özel Daire bozma kararına uyularak, Milli Eğitim Bakanlığı'na
348 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumet yönünden
reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle önceki
kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle
bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararı
nın yukarıda ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden
dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.04.2007 gününde
oyçokluğu ile karar verildi.