Ab Rekabet Hukuku Ve Fikri Mülkiyet Hakları Ebru Ekşioğlu
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 15-07-2010 | Kategori: Makale | Not
Ab Rekabet Hukuku Ve Fikri Mülkiyet Hakları Ebru Ekşioğlu*
1. GİRİŞ:
Avrupa Birliği (AB), bir ortak pazar yaratma amacıyla kurulmuştur.
1950’lerin başında henüz net bir amaca odaklanamayan AB, birkaç yıl
sonra imzalanacak olan Avrupa Topluluğu Antlaşması (Roma Antlaşması)
ile ortak pazar yaratma amacını açıkça ifade etmiş ve ilerleyen yıllarda
bu amaca ulaşabilmek için malların serbest dolaşımının sağlanması
gerektiği bilinciyle hareket etmiştir. Bu bağlamda, Roma Antlaşması’nda
üye ülkeler arasında gümrük vergileri ile eşetkili resim ve harçların kaldı
rılması, bununla birlikte miktar sınırlamalarının ve eşetkili bütün önlemlerin
bertaraf edilmesi gereğini içeren hükümler yer almiştır.2
Roma Antlaşması, AB’nin ekonomik amaçları arasında en önemli yeri
işgal eden ortak pazar yaratma sürecinde bazı istisnalara da yer vermiştir.
Nitekim anlaşmanın 30. maddesi malların serbest dolaşımına getirilebilecek
istisnaları içermektedir. Anılan maddeye göre ulusal hukuklarca
yaratılan ve koruma şartları ulusal hukuklarca belirlenen Şkri
Mülkiyet Hakları (FM) bu istisnalardan birini oluşturmaktadır. Böylece
ulusal hukukların ürünü olan ve ulusal hukuklarca korunan FM Hakları,
malların serbest dolaşımı ilkesinin önüne geçerek bu ilke karşısında
korunmuş olmaktadır. Bununla birlikte, FM Hakları istisnasının da sınırlaması
vardır. Nitekim aynı maddede, FM haklarının kullanımının üye
devletler arasında keyŞ bir ayrımcılığa yol açmaması ve gizli bir kısıtlamaya
meydan vermemesi gerektiği belirtilmektedir.
Buna karşın, Roma Antlaşması’nın, teşebbüslerin hakim durumları-
nı kötüye kullanmalarını yasaklayan 82. maddesinde FM Haklarına yönelik
bir ifade yer almamaktadır. Başka bir deyişle, bu hüküm FM Hakları
nı saklı tutmadığı gibi, bunları doğrudan rekabeti kısıtlayan, bozan ve
___________________________________________________
(1) Bahçeşehir Üniversitesi AB Kamu Hukuku Yüksek Lisans Öğrencisi, İstanbul Barosu Avukatlarından.
(2) md.25-29
engelleyen haklar olarak da görmemiştir.3 Ancak 30. maddenin FM Hakları
na ilişkin getirdiği sınırlama FM Haklarına 82. maddenin uygulanabilmesine
imkan vermektedir.4 Böylece FM Hakları, hem malların serbest
dolaşımı ilkesinin hem de hakim durumun kötüye kullanılması yasağının
bir istisnası olarak karşımıza çıkmaktadır.
FM Haklarına, AB entegrasyonunda bir istisna olarak yer verilmesi,
dayanağını aynı anlaşmanın 295. maddesinden almaktadır5. Gerçekten
de antlaşmanın 295. maddesinde, Roma Antlaşması hükümlerinin, üye ülkelerin
mülkiyet sistemini düzenleyen kuralları etkilemeyeceği ifade edilmiştir.
Avrupa Adalet Divanı (Divan), maddede belirtilen “mülkiyet” ifadesinin
Şkri mülkiyeti de kapsadığını belirtmiştir.6 Böylece AB, FM Hakları
ile bu haklara getirilen hukuki korumanın ulusal hukuklarca belirlendi-
ğini ifade etmekte ve Roma Antlaşması hükümlerinin ulusal hukuklarca
“var edilmiş” sözkonusu FM Haklarını etkilemeyeceğini kabul etmektedir.
2. ÖĞRETİ (DOKTRİN)
FM haklarının, AB’nin tanımlaması bile uzun yıllar süren ortak pazar
oluşturma amacının istisnası olarak kabul edilmesi, sözkonusu haklara
karşı temkinli bir tutumun oluşmasına sebep olmuştur. Özellikle piyasada
belli bir ekonomik güce sahip (hakim durumdaki) teşebbüsler tarafından
FM Haklarının kötüye kullanma aracı olabileceği düşünüldüğünde,
sorun önemli bir boyuta ulaşmaktadır. Bu sebeple, sözkonusu hakların
sınırsız olarak uygulanmasının üye devletler arasındaki ticareti olumsuz
yönde etkileyeceği ve ortak pazar amacını öngörülenden fazla zedeleyecek
olmasından hareketle, FM Hakları için maddede belirtilen sınırlamalar
dışında ne tür tedbirler alınması gerektiği tartışma konusu olmuştur.
FM haklarının, sahibine sağladığı inhisari hakların ortak pazarın bölünmesi
sonucunu doğurabileceği ve malların serbest dolaşımının sağ-
lanması için en önemli araç olan rekabet hukuku kuralları ile çatışması
halinde ne yönde hareket edileceği konusunda Komisyon ve Divan, sırası
yla “Hakların Tüketilmesi İlkesi” “Hakkın Varlığı-Kullanımı Ayrımı” ve
“Hakkın Cevheri Doktrini” ni benimsemiştir.7 Divan ve Komisyon, ilerleyen
kısımda açıklanan sözkonusu ilkeler ile, Birlik Hukukunun üstünlüğü ilkesinin
mutlak olmadığını, ulusal hukukun tanımladığı ve kapsamını belirlediğ
i FM Hakları ile Birlik Rekabet Hukuku’nun çatışması halinde her
somut olayın kobullarına göre değerlendirme yapılması gereğini ifade etmektedir.
Bir başka deyişle, AB ile üye devletler arasında bu konuda bir
yetki paylaşımı sözkonusu olacaktır.
182 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(3) OKUTAN, G., (2000) AB Hukuku, BETA, sf.717.
(4) ANIK,Gülgün, (2001) AT Rekabet Hukukunda Şkri Mülkiyet Hakları, Ankara Barosu Şkri Mülkiyet ve
Rekabet Hukuku Dergisi,Yıl:1, Cilt:1, Sayı.3,Ankara Barosu., sf.115
(5) EROĞLU, S. (2000) Rekabet Hukukunda Bilgisayar Programlarının Korunması, BETA., sf.67.
(6) C-350/92 s. İspanya v. Konsey Kararı (1996)
(7) SARIAKÇALI, T. (2004) , AB Hukukunda Lisans Sözleşmeleri, Rekabet Bülteni, 11,18.
a- Hakkın Tükenmesi İlkesi:
Malların serbest dolaşımının sağlanması için en önemli araç olan rekabet
kuralları ile sahibine inhisari haklar sağlayan FM Haklarının, aynı
ortak amaca hizmet etmeleri sebebiyle aynı ekonomik sistem içinde yaşatı
labilmesinin mümkün olduğu8 anlayışından hareketle Divan, rekabet
kuralları ile FM Haklarının çatışması halinde uygulanmak üzere hakkın
tükenmesi ilkesini ortaya koymuştur. İlkeye göre, Şkri mülkiyet koruması
kapsamında yer alan bir ürün, FM Hakkı sahibinin elinden hukuki yoldan
rızasıyla çıkmişsa, bu malı hukuka uygun olarak elde etmiş kişilerin
malın ticaretini yapması engellenemeyecektir.
Sözkonusu ilke ile Divan, FM Hakları kapsamında korunan ürünün
ilk satış hakkını hak sahibine vermekte, bu hak kullanıldıktan sonra malı
n alım satıma konu olmasının engellenemeyeceğini ortaya koymaktadır.
Böylece hak sahibinin, sahip olduğu FM Hakkına dayanarak malların
serbest dolaşımını engelleyen rekabete aykırı davranışlarda bulunması-
nın –ilk satış aşamasından sonra- önüne geçilmektedir.
b- Hakkın Kullanımı-Varlığı Ayrımı ve Hakkın Cevheri Doktrini:
Divan, Hakkın Tükenmesi İlkesi ile hak sahibinin “ilk satış aşamasından
sonra”, sahip olduğu FM Hakkına dayanarak malların serbest dolaşı
mını ve rekabeti önleyici davranışlarını engellemeyi amaçlamiştir. Ancak
ilk satışa kadar olan aşamada da bu hakların kötüye kullanılabilece-
ği –bir başka deyişle FM Haklarına ilişkin bir lisans verilmesinin haklı bir
sebep olmaksızın reddedilebileceği- düşünülmüş ve bu konuda FM Hakkı
sahibine getirilecek kısıtlamanın meşruiyetini sağlamak için Hakkın
Kullanımı-Varlığı Ayrımını ortaya konmuştur.
Sözkonusu ayrım ilk kez Parke Davis/Probel Davasında ifade edilmiştir.
9 Buna göre; “Patent sahibine üye devletlerden birinde tanınan
hakların varlığı Roma Antlaşması’nın 85 ve 86. (yeni 81 ve 82.) maddelerindeki
yasaklamalardan etkilenmeyecektir. 85. madde kapsamında
tanımlanan anlaşma, karar ve uyumlu davranışın bulunmaması halinde,
bu hakların kullanımı tek başına 85. maddedeki yasak kapsamına girmeyecektir’”.
10
Divan, önüne gelen bir başka davada11: “Antlaşma üye ülkelerin sınai ve
ticari mülkiyetle ilgili olarak tanıdığı hakların varlığını etkilemese dahi, bu
hakların kullanımı Antlaşmanın getirdiği yasakların kapsamına girebilir.”
ifadesiyle hakkın varlığı-kullanımı ayrımını bir kez daha vurgulamiştir.
AB Rekabet Hukuku ve Şkri Mülkiyet Hakları • Ebru Ekşioğlu 183
___________________________________________________
(8) ASLAN Y. (2001), Rekabet Hukuku , Bursa., sf.331.
(9) ŞEHİRALİ F. H., (1998) Patent Sözleşmelerinin Roma Anlaşmasının 85nci maddesi Açısından Değerlendirilmesi,
BATIDER .,sf.175.
(10) Case 24/67 Parke Davis and Co v Probel, (1968), ECR 55.
(11) Case 58/64 Consten & Grundig v Commission (1965), ECR 385, 10
Divan, daha sonra önüne gelen bir çok davada devletlerin Şkri mülkiyet
alanındaki yasal düzenlemelerine Roma Antlaşması ile müdahale
edilmediğini, ancak bu hakların kullanılmasının serbest dolaşımı etkilemesi
halinde, Roma Antlaşması‘nın 28-30. madde hükümlerinin uygulamaya
geçirileceğini ifade etmiştir.12
Böylece Divan, ulusal hukuklarca tanımlanmiş hakların “varlığı”nın
Birlik Hukukundan etkilenmeyeceğini (Roma Antlaşması md. 295) ancak
bu hakların kullanımındaki denetimin Birlik Hukuku kapsamında yer aldığı
nı vurgulamiştir. Divan’ın bu yaklaşımı, henüz Birlik düzeyinde hakları
n varlığına ilişkin bir düzenleme olmaması13 sebebiyle mecburidir.
Bu aşamada, Birlik Hukuku kapsamında olduğu belirtilen “hakkın
kullanımındaki denetimin nasıl yapılacağı” tartışma konusu olmuştur. Divan,
bu meseleye çözüm olarak Hakkın Cevheri Doktrini’ni yaratmiş ve
böylece hakkın meşru şekillde kullanılmasının temelinde yatan mantığı
açıklamaya çalışmiştir.14 Buna göre, hakkın kullanma biçimi hakkın “cevherine”
ait olduğu müddetçe malların ya da hizmetlerin serbest dolaşımı
veya rekabete ilişkin Topluluk kuralları uygulanmayacaktır.15 Bir başka
deyişle FM Haklarının her tür kullanım biçimi korunmayacak, ancak
hakkın cevheri kapsamında kalan bir kullanım meşru sayılacaktır. Hakkı
n kullanma biçiminin hakkın cevherine uygun olması halinde Birlik
Hukukunun üstünlüğünün mutlak değil, göreceli bir nitelik kazandığı,
ulusal hukukların belirlediği FM Hakkı ile Birlik Hukukunun (serbest dolaşı
m ve rekabete ilişkin) kurallarının çatışması durumunda her iki normun
da eşit düzeyde kabul edilerek hiçbirine ilkesel bir üstünlük tanınmadığı
belirtilmektedir.
16
3- UYGULAMADAKİ SORUNLAR:
Bu noktada ortaya çıkan ilk sorun, her hakkın cevherinin kapsamı-
nı belirlemektir. Bilindiği üzere , Birlik çapında Şkri mülkiyet alanında
mevzuat uyumlaştırmasının henüz tam anlamıyla sağlanamamaması sebebiyle
Hakkın Cevheri her ülke mevzuatına göre değişmektedir.17 Bu sebeple
Divan, her somut olayın kobullarına göre dava konusu hak türü
açısından hakkın cevherini belirlemekte, ardından, somut olaydaki kullanı
mın bu cevher kapsamında yer alıp almadığını değerlendirmektedir.
Örneğin Centrafarm/Sterling Drug Davasında18 Divan, patent hakkı-
nın cevherini aşağıdaki gibi belirlemiştir.
184 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(12) Case 78/70 Deutsche Grammophon GmbH v Metro, (1971), ECR 487, p. 11.
(13) GÜÇER, S. (2005) Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Çerçevesinde Sınai Mülkiyet
Hakları.,Ankara., sf.53.
(14) ÖZCAN, M. (1999) Avrupa Birliğinde Şkri ve Sınai Haklar, Ankara.sf.114
(15) TEKİNALP, Ü./TEKİNALP, G., (2000) AB Hukuku, BETA., sf.693.
(16) OKUTAN, G., (2000) AB Hukuku, BETA., sf.694
(17) GÜÇER, S. (2005) Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Çerçevesinde Sınai Mülkiyet
Hakları.,Ankara., sf.51
(18) Case 15-74. Centrafarm v. Sterling Drug (1974), ECR 1147
Patent hakkının cevheri, patente konu olan bulubun sahibinin yaratı-
cı çabalarını ödüllendirmektir. Bu bağlamda, bulubun sahibi, bulubunu dilediğ
i gibi kullanmakta serbesttir. Ticari olarak bulubu üretmek ve doğrudan
ya da lisans vermek suretiyle dolaylı olarak piyasaya ilk defa sürme
hakkı ve yapılan ihlallere karşı itiraz hakkı da mutlak olarak patent sahibine
aittir.”
Hakkin Cevherinin her olayda ayrı ayrı tanımlanmasının hukuk güvenliğ
i açısından olumsuz bir durum yarattığına şüphe yoktur.19 Bu noktada
bir diğer sorun ise, hakkın cevherinin tanımlanması yetkisini Divan’ı
n kendisinde görmesidir. Sözkonusu uygulama, ulusal hukuklarca
düzenlenen FM Hakkının varlığına müdahale anlamına gelmektedir ki,
bu alan Birlik Hukuku ile değil, ulusal hukuklarca düzenlenmektedir. Bilindiğ
i üzere, hakların üye devletler tarafından düzenlenmesinin anlamı,
ulusal hukukların hakları tanımlanması, bunlara getirilecek hukuki korumayı
ve bu korumanın sınırını belirlemelerini ifade etmektedir.20 Divan,
hakkın cevherini belirleyerek Roma Antlaşması’nın 295. maddesi gereği
ulusal hukuklarca düzenlenen Şkri mülkiyet haklarının oluşturulması-
na, tanımlanmasına ve buna getirilecek hukuki koruma sınırına müdahale
etmektedir. Böylece hakkın varlığı-kullanımı ayrımı ve buna dayanarak
bahsedilen “yetki paylaşımı” işlevsiz kalmaktadır.
Divan’ın bu yaklaşımı henüz ciddi anlamda yatırım gerektiren patentlere
ilişkin davalarda FM hakkı sahibinin aleyhine olacak şekillde kullanı
lmamiştir.21 Ancak telif haklarına ilişkin Magill davasında aynı durumdan
sözedilememektedir. Nitekim davada varılan karara ulaşmak için
–Divan tarafından açıkça ifade edilmemekle birlikte- İrlanda ve İngiltere’deki
dava konusu telif hakkına ilişkin ulusal kuralların uygun olmadı-
ğından hareket edilmiştir.
Divan’ın sözkonusu yaklaşımını yansıtan Magill Davası22, kısaca şöyle
özetlenebilir: Magill adlı bir İrlanda basım şirketi BBC, ITP ve RTE adlı
televizyon kanallarının haftalık televizyon programlarını içeren bir dergi
çıkarmak ister ve bunun için gerekli olan program listesini sözkonusu
şirketlerden talep eder. Diğer Avrupa ülkelerinde olmamasına karşın, İngiltere
ve İrlanda’da televizyon programlarını içeren listeler üzerinde, yayı
nı yapan kurulubun telif hakkı bulunmaktadır. BBC, RTE ve ITP kanalları
bu haklarına dayanarak sözkonusu program listesini içeren televizyon
dergileri yayınlamakta ve ayrıca günlük gazete ve dergilere bu listeleri
ücretsiz olarak vermektedirler. Dolayısıyla haftalık program dergisi
AB Rekabet Hukuku ve Şkri Mülkiyet Hakları • Ebru Ekşioğlu 185
___________________________________________________
(19) MARANGIDIS- METAXAS. G., (1991) Hag II: A New Taste From the Old Label, European law .org" target=_blank> law  Review.,
26,128
(20) GÜÇER, S. (2005) Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Çerçevesinde Sınai Mülkiyet
Hakları.,Ankara.,sf.51
(21) Case 238/87 Volvo v. Erilc Veng (UK),(1988) ECR 6211
(22) C-241/91 P and C-242/91 Radio TeleŞs Eireann v. Commission of the European Communities, Independent
Television Publications Limited v. Commission of the European Communities (1 .6. 1994)
pazarında yayın kuruluşlarından bağımsız olarak herhangi bir teşebbüs
faaliyet göstermemektedir. Magill’in talebi (haftalık program listesini içeren
bilgi) BBC, RTE ve ITP tarafından reddedilir.
Divan, öncelikle dava konusu telif hakkına değinmiş ve konuyla ilgili
ön tarihli bir davadaki hükme atıf yapmiştir.23 Buna göre (…) Topluluk
uyumlaştırmasının olmadığı bir durumda, bir FM Hakkına koruma verilmesine
ait kobullar ile prosedürlerin belirlenmesi ulusal hukuklarca ele alınması
gereken bir konudur ve üzerinde telif hakkı bulunan bir eserin çoğaltma
hakkı, telif hakkının cevherinin bir parçasını oluşturmaktadır.24
Ancak Divan, istisnai şartların varlığı halinde FM hakkına ilişkin lisans
verilmesinin reddinin hakim durumun kötüye kullanılması olarak
kabul edileceğine işaret etmiştir.25 Sözkonusu olayda da, tekelcilik, ayrı
mcılık ve yeni bir ürünün ortaya çıkışı gibi istisnai şartların mevcut olduğ
u konusunda Komisyon ile görüş birliğine varmiştır.26 Buna karşın,
dava kararına ilişkin yapılan eleştirilerde Divan’ın yukarıda bahsedilen
istisnai şartlara ilişkin bir ispatta bulunmadığı belirtilmektedir.27
Magill Kararına dayanarak, hakkın cevheri doktrininin standart bir
uygulama sağlamaktan uzak olduğu söylenebilir. Nitekim, hakkın cevherine
uygun bir kullanımın meşru sayılacağını ifade etmiş olan Divan, bir
yandan çoğaltma hakkının telif hakkının cevherinde yer aldığını belirtmekte,
diğer yandan belirtilen cevhere dayanarak çoğaltma hakkını paylaşmak
istemeyen FM Hakkı sahibine paylaşma yükümlülüğü getirmektedir.
Bu durumda “hakkın cevherine uygun davranış” akıllarda bir soru
işaretidir.
Dahası; Divan, ulusal hukuklarca düzenlenmiş olan FM Haklarının
varlığına veya uygunluğuna ilişkin bir değerlendirme yapamayacağını Roma
Antlaşması’nın 295. maddesine dayanarak kabul etmesine rağmen
Magill Davasında tam tersi bir tutum sergilemektedir. Nitekim, doktrinde
de belirtildiği üzere verilen kararda dava konusu telif hakkının (korunma
açısından) düşük değeri, denklemin bir parçasıdır.28 Magill Davasına ilişkin
olarak Başsavcı Jacobs’un aşağıdaki ifadesi29 de, bu tutumu destekler
niteliktedir: “Program listeleri için telif hakkı korumasının sağlanması,
yaratıcı çalışmanın ve gayretin ödüllendirilmesi ya da böyle bir gayret için
teşvik oluşturulması açısından haklı çıkarılması zor bir durumdur.” Sözkonusu
ifade, ulusal hukuklarca (İngiltere ve İrlanda) tanımlanmiş ve ko-
186 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(23) Case 238/87 Volvo v. Erilc Veng (UK),(1988) ECR 6211
(24) C-241/91 P ve C-242/91 Radio TeleŞs Eireann v. Commission of the European Communities, - Independent
Television Publications Limited v. Commission of the European Communities (1 .6. 1994)
(25) Case 238/87 Volvo v. Erilc Veng (UK),(1988) ECR 6211
(26) 51-55 arası paragraşar.
(27) Tritton, G.,(1996) Intellectual Property in Europe, London. Sf.643-647
(28) Forrester, I. (2003), Competition  Law .org" target=_blank>Law  and Intellectual Property, Rekabet Bülteni, 7 ,20.
(29) Case- 7/97 Mediaprint v. Oscar Bronner ., (1998) ECR 1-7791
runmaya değer bulunmuş telif hakkının varlığının ve uygunluğunun, Divan
tarafından sorgulandığı konusunda yol gösterici niteliktedir.
SONUÇ
Divan, FM Haklarının potansiyelinde bulunan “rekabete aykırı olarak
kötüye kullanılma ve böylece ortak pazar olubumunu zedeleme” tehdidini
bertaraf etmek için Hakkın varlığı- Kullanımı ayrımı ile Hakkın Cevheri
Doktrini’ni ortaya koymuştur. Bu doktrinler ile Divan, hakkın kullanma
biçiminin hakkın cevherine uygun olması halinde Birlik Hukukunun üstünlüğ
ünün mutlak değil, göreceli bir nitelik kazandığını, ulusal hukukları
n belirlediği FM Hakkı ile Birlik Hukukunun (serbest dolaşım ve rekabete
ilişkin) kurallarının çatışması durumunda her iki normun da eşit düzeyde
kabul edilerek hiçbirine ilkesel bir üstünlük tanınmadığını belirtmektedir.
Böylece, ulusal hukuklarca tanımlanmiş hakların “varlığı” Birlik
Hukukundan etkilenmeyecek (Roma Ant. md. 295) ancak bu hakların
kullanımındaki denetim Birlik Hukuku kapsamında yer alacaktır.
Ancak, uygulamada Divan’ın bahsettiği yetki paylaşımı görülmemektedir.
Nitekim Divan, “kendisi tarafından belirlenen hakkın cevheri çerçevesinde”
ulusal hukuklarca tanımlanmiş hakların “varlığını” yeniden değerlendirmekte,
böylece, yetki paylaşımının varolduğunu ifade ettiği konuda yetki sı-
nırını aşarak ulusal hukuk alanına müdahale etmektedir. Hakkın, Divan tarafı
ndan tanımlanan cevheri ile ulusal hukuklarca tanımlanan cevheri örtüşse
dahi, sözkonusu cevhere uygun davranış tam bir muammadır. Divan
bu yöntemle, ulusal hukuklarca varlığı tanımlanmiş ve korunmaya değer
bulunmuş hakların varlığını yeniden sorgulamakta ve böylece Birlik rekabet
düzenini korumak amacıyla ulusal hukuk alanında varlığını hissettirmektedir.
Bu durum bir yandan “Roma Antlaşması’nın, üye ülkelerin mülkiyet
sistemini düzenleyen kuralları etkilemeyeceğini belirten” 295. hükmünü FM
Hakları açısından işlevsiz bırakmakta, diğer yandan Ortak Pazar amacına
hizmet eden rekabet kualları ile FM Haklarının çatışması halinde AB’nin, rekabet
kurallarına üstünlük tanıdığını ortaya koymaktadır.
AB Rekabet Hukuku ve Şkri Mülkiyet Hakları • Ebru Ekşioğlu 187