TÖRE SAİKİ İLE İNSAN ÖLDÜRME SUÇU1 (5237 sayılı TCK m. 82/1-k) Mahir TOPALOĞLU
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 15-07-2010 | Kategori: Makale | Not
TÖRE SAİKİ İLE İNSAN ÖLDÜRME SUÇU(5237 sayılı TCK m. 82/1-k)  Mahir TOPALOĞLU
I. GİRİŞ
Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta olmak üzere değişik
bölgelerinde, özellikle kadınların ve ergenlik çağına gelmiş kız çocukları-
nın cinselliklerine ilişkin töresel kurallar gerekçe gösterilerek ailelerince
(çoğu kez acımasızca) öldürüldükleri bilinmektedir. Kamuoyunda töre cinayeti
olarak adlandırılan bu tür eylemlerin önlenmesi amacıyla 5237 sayı
lı TCK’nın insan öldürme suçunun nitelikli hallerini düzenleyen 82.
maddesinin 1-k fıkrasında yeni bir hüküm konulmuştur. Bu düzenlemede
eylemin töre saiki ile işlenmesi, nitelikli insan öldürme suçu olarak tarif
edilmiş ve ağırlaştırılmiş müebbet hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür.
Kanun koyucu burada suçun oluşması için genel kastın yanı
nda töre saiki denen özel kastın da bulunmasını aramişıtır.
Eski 765 sayılı TCK’da olmayan töre saiki ile insan öldürme suçu,
5237 sayılı TCK’nın 82/1-k maddesinde genel hatları ile düzenlenmiştir.
Maddede töre kavramı tanımlanmamış ve suçun olubumuna ilişkin herhangi
bir unsur veya şarta yer verilmemiştir. İçeriğinin doldurulması tamamen
uygulamaya bırakılmiştir2; ancak şimdiye kadar bu düzenlemeye
emsal teşkil edecek herhangi bir uygulaması görülmemiştir.
Makale, töre saiki ile insan öldürme suçunun uygulanabilirliğine az
da olsa katkıda bulunabilmek amacıyla kaleme alınmiştir. Bu nedenle
sosyolojik tartışmalara ve doktrine fazla yer verilmemiştir. Önce, töre başta
olmak üzere ilgili kavramlar incelenmiş sonra sırası ile bu suçun; ne-
___________________________________________________
(1) Mahir Topaloğlu, Üsküdar Hakimi,(mahirtopaloglu@hotmail.com). Bu çalışma Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Bilim Dali’da Yüksek Lisans Tez Çalışması olarak sunulmuş
ve kabul görmüştür.
(2) Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Daire Başkanılğı, Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, Ankara, Şubat,
2005.s.312-315.
denleri, fail mağdur ve namus cinayeti ile olan ilişkisi, tasarlama, haksız
tahrik, töresel kurallar ve aile meclisi kararına ilişkin konular açıklanmaya
çalışılmiştir. Sonuç kısmında ise düşüncemize yer verilmiştir.
II. GENEL BİLGİLER
Devletin oluşmadığı ilkel dönemde, aile/kabile başkanı, grup üyelerinin
devamlı denetimine ve gözetimine tabi olduklarından cezalandırma
yetkisini kullanırken tamamen keyŞ davranmazlardı ve grubun adet ve
ananelerine riayet ederdi. Cezalandırılan Şiller arasında zina da vardı. Bu
durum kocanın karısı üzerindeki mülkiyet hakkının ihlali sayılıyordu3.
Günümüzde töre saiki ile öldürmenin sadece bizde ve İsrail’de ağırlaştı
rıcı nitelikli hal olarak düzenlendiğini ifade edilmektedir4. Yine Ortadoğ
u’da, diğer Arap ve Kürt topluluklarında benzer cinayetlerin işlendiği,
özellikle Şlistinli kadınların da aynı nedenlerle öldürüldükleri belirtmektedir5.
Eski 765 sayılı TCK’daki benzer düzenlemeler bunlardır:
* Zina halinde yakalama sonucu adam öldürme suçu (ETCK m. 462),
madde 19.7.2003 tarihinde 6123 Sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmiştır.
* şereŞ kurtarma saikiyle yeni doğmuş bir çocuğun öldürülmesi (ETCK
m. 453) (Yeni TCK’da yok)
* ve Şeref ve namus kurtarmak saiki ile çocuk düşürme,düşürtme suçudur.
(ETCK m. 472) (Yeni TCK’da yok)
Töre ve namus uğruna işlenen cinayetler, ülkemizde işlenen öldürme
suçları içersinde hala önemli bir yer tuttuğundan Yeni TCK’da buna ilişkin
özel hükümlerin getirilmesi benimsenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 81. maddesinde “Bir insanı kasten öldüren kişi,
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” denilerek kasten öldürme
suçu düzenlenmiştir.
TCK’nın 82/1-k maddesinde ise eylemin töre saiki ile işlenmesi nitelikli
hallerden sayılmış ve fail ağırlaştırılmiş müebbet cezası ile cezalandı-
rılması öngörülmüştür.
TCK’nın 82/1-k madde gerekçesi “Töre saikiyle öldürme halinde ağırlaştı
rılmiş müebbet hapis cezasına hükmedilecektir. Ancak, bu hükmün
uygulanabilmesi için, somut olayda haksız tahrikin kobullarının bulunmaması
gerekir” şeklindedir.
134 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(3) Avcı, Mustafa, Sosyolojik ve Hukuksal Boyutlarıyla Töre ve Namus Cinayetleri Uluslar Arası
Sempozyumu, 26-27 Eylül 2003, Editör, Talip Atalay İlknur Uluğ veAhmet Atak, Akademik Araştırma
ve Dayanışma Derneği (AKADER) Yayınları, Diyarbakır, 2003 s.16-52
(4) Adalet Bakanlığı, Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu s. 322
(5) Kardam, Şliz, (Töre Cinayetleri Paneli: Düzenleyen: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ile
Gazi Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Eylül 1999 ve Kadın
Mevzuatı ve Töre Paneli: Düzenleyen: Kadın Dayanışma Vakfı Başkanlığı, Şubat 1999) Başbakanlık
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü(KSSGM) Aralık, 1999, Ankara s.87-97
TBMM’nın alt komisyonundaki gerekçe ise şöyledir: “Ülkemizde cinsel
saldırıya uğrayan kız çocukları ya da ailesinin istemediği bir kişiyle arkadaşlı
k eden veya evlenen kadınların öldürülmesi, sıkça rastlanan bir olaydı
r. Kan gütme saiki ile gerçekleştirilen öldürmeleri önlemek batımından,
Ceza Kanunumuzda en ağır ceza öngörülmüştür. En az, kan gütme kadar
önlenmesi gereken ve töre cinayeti olarak adlandırılan öldürmelerin de
aynı etkinlikle önlenmesi için, töre saikinin nitelikli adam öldürme olarak
kabul edilmesi gerekir.
Diğer yandan, çeşitli uluslar arası sözleşme ve bildiride de özellikle kadı
nlara yönelik bu tür öldürmelerin önüne geçmek için devletlerin yükümlü
olduğu ifade edilmiştir. Bu gerekçeyle maddede değişiklik yapılması önerilmiştir”
6
III. KAVRAMLAR
Töre’nin ahlak, örf ve adet, namus ve aşiret gibi birçok kavramlara
yakın anlamlar taşıdığı muhakkaktır ancak, biz burada konunun çok fazla
dağılmaması için töre’nin yanında, sadece namus ve aşiret; kanuni düzenleme
gereğince de saik kavramına yer vereceğiz.
A. Töre
Töre konusunda bizi aydınlatacak en eski eserlerden biri Yusuf Has
Hacip’in 1069-1070 yıllarında yazdığı kutluluk bilgisi, saadet bilgisi, devlet
idaresi bilgisi anlamına gelen “Kutadgu Bilig”dir. Bu eserde töre (törü),
güneş sembolü ile gösterilmiş ve bu kavrama güneşin büyüklüğü, bütünlüğ
ü, parlaklığı, aydınlatıcı özelliği ve sürekliliği gibi anlamlar yüklenmiştir.
Eski Türk Devlet geleneklerinin yanında İslam geleneklerine de geniş
yer verilen Kutadgu Bilig’de iyi bir devletin teşkilatlanması, devletin güçlenmesi
ve devamlılığının töre sayesinde mümkün olacağı belirtilmiştir7.
Törelerin Başlangıçta toplumda egemen olan güçler tarafından konulduğ
unu iddia etmenin pek de yanlış olmayacağını düşünüyoruz. Zira Kutadgu
Bilig, törelerin, büyük Türk hükümdarlarının koydukları kurallardan
oluştuğunu söylemektedir. Yani töreleri ilk başta yaratanlar hükümdarlardı
r.
Töre, TDK Türkçe sözlükte “Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş
davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa
alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, dar anlamda ise bir toplumdaki
ahlaki davranış biçimleri” olarak tanımlanmiştır8.
Töre’nin, “yazılı olmayan ancak toplum içinde yıllardan beri kendisine
uygulanagelen ahlak ve hukuk kuralları”, “bir toplumun yada toplum kesi-
Töre Saiki İle İnsan Öldürülme Suçu • Mahir Topaloğlu 135
___________________________________________________
(6) Adalet Bakanlığı, Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu,s.312
(7) (www.hurgokbayrak.com/yeni _sayfa _11.htm)
(8) TDK,Türkçe sözlük 2.cilt s.1488)
minin ortaklaşa benimsediği, kabul ettiği uymak zorunda olduğu gelenek,
görenek gibi toplumsal kurumlardan kaynaklanan davranış kalıplarını içeren
olgu” olarak da tarif edildiği görülmektedir9.
B. Namus
Arapça kökenli olan namus Türkçe sözlükte” Bir toplumda ahlak kuralları
na karşı beslenen bağlılık, dürüstlük, doğruluk, iffet”10 olarak tanımlanmı
ştır.
Namus kavramını özellikle cinsel davranışa ilişkin gelenek ve göreneklerle
ilişkilendirilir. Bu anlamda cinsel saşık ve sakınma ile namuslu olunabileceğ
i savunulur. Saşığı korumak, kadına düşen sorumluluklardan
birisidir. Sakınma ise, her iki cinsi ilgilendirir. Kadının namusu, saşığını
evlenmeden önce herkese karşı korumak biçiminde kendini gösterir. Evlendikten
sonra ise cinselliğini sadece kocasına sunmak zorundadır. Bunun
dışındaki her cinsel eylem namussuzluk sayılır11.
C. Saik
Saik, failin harekete geçmesine yol açan sebeptir. Suçun ne için işlendiğ
inin anlaşılması failin saikinin tespiti ile mümkün olur.12 Bu anlamda
kasttan önce gelir ve kasdı hazırlar.
Saik, Türk Hukuk literatüründe Fransız hukukunun etkisiyle özel
kast olarak ifade edilmiştir. 5237 sayılı TCK’da genel kast özel kast ayırı-
mı yapılmadığından saiki artık kasdın bir türü olan özel kast olarak anlamak
mümkün değildir. Bu bakımdan saiki bazı suçlar açısından, suçun
temel şekline ilişkin bir unsur olduğunu kabul etmek gerekir. Bu unsur manevi
unsurdur13.
D. Aşiret
Töre cinayetlerinde büyük rol oynayan aşıret kavramının da tanımlanması
gerektiğini düşünüyoruz.
Kendi aralarında ayrı diller ya da ağızlar kullanıyor olsalar da araları
ndaki iletişimi tek bir ortak dille sağlayan, aynı ya da benzer kültür
özellikleri gösterse de, büyük ölçüde aynı kökten geldiklerine inanan, da-
136 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(9) Meran,Necati,” Kişilerle Karşı Suçlar” Ankara 2005, s.55.
(10) Türk Dil Kurumu,Türkçe sözlük, Yeni Baskı, Ankara, 1988, 2.cilt s.1071
(11) Tezcan, Mahmut, (Töre Cinayetleri Paneli: Düzenleyen: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü ile Gazi Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Eylül
1999 ve Kadın Mevzuatı ve Töre Paneli: Düzenleyen: Kadın Dayanışma Vakfı Başkanlığı, Şubat
1999) Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü(KSSGM) Aralık, 1999, Ankara
s.21-27.
(12) Dönmezer, Sulhi ve Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, Sekizinci bası.
İstanbul: Şliz Kitabevi, 1983. No.933.
(13) Özgenç, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi ŞERHİ (Genel Hükümler), 3. Baskı, Ankara: Adalet Bakanlığı,
Ocak, 2006.s. 235.
ha doğru bir deyişle birlikteliklerini kan bağı ile açıklayan iki yada daha
çok sayıda kabilenin oluşturduğu birlik olarak tanımlanabilir14.
Ataerkillik, aşiret sisteminin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Bu
sistem içinde erkek mutlak egemendir. Aşiret baba soyludur. Toprağın
bölünmesini önleyici evlilikler yapılmaktadır.
IV. TÖRE CİNAYETİNİN NEDENLERİ
Şanlıurfa Valiliğinin 1927 yılında yayınladığı “Şanlıurfa Salnamesi”
(Yıllık)nin 104. sayfasında aynen bu satırlar yer almaktadır. “Aşiret mensubu
bir kız bir gence meylederek onunla kaçarsa, veli ve vasilerine
karşı kız ve erkek ölüme mahkum olurlar. Aralarında nikah yapı
lsa bile, kızın akrabasına başlık namıyla bir şey verilmez ve bir
sulh yapılmazsa, kızı kaçıran hakkında katillere tatbik edilen
usul tatbik edilir… Kocalı bir kadın bir erkekle kaçar ise her ikisi
takipten uzak bölgelerde hayatlarını geçirmeye mecburdurlar. Kadı
nı kaçıran, bu kadının akrabası hem de kadının kocası tarafından
takip olunur. Bu cinayette erkek ve kadına yönelik öldürme
hakkı daima bakidir15
Yapılan araştırmalar töre cinayetlerinin ülkemizde en çok Şanlıurfa’daki
Arap aşiretlerine bağlı ailelerde işlenmekte olduğunu göstermektedir.
16 Bunun nedenlerinden birisinin de yukarıda sözünü ettiğimiz Şanlı
urfa Salnamesi olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz.
Töre saiki ile öldürmelerin nedenlerini bir bütün halinde önceden tespit
etmek mümkün değildir ancak ülkemizde en çok görülen nedenler
aşağıdaki gibi sıralanabilir17.
* Kızın ailesinin isteği dışında birisiyle duygusal ilişkiye girmesi,
* Gayri meşru bebek doğurması,
* Genç kadının kocasını terk edip başkasıyla kaçması,
* Kızın bir gence sevdalanması,
* Kızın evlilik öncesi hamile kalması,
* Kızın sevdiği gençle evden kaçması,
* Kızın kötü yola düşmesi,
Bu ana nedenlerin yanında kırsal kesimde kadının sadece seksüel
tatmin aracı, sınırlı varlık kabul edilmesi; kadınların kişiliğinin gelişmesi
ve özgürleşmesinin engellenmesi, ekonomik bağımsızlıklarının olmayışı;
Töre Saiki İle İnsan Öldürülme Suçu • Mahir Topaloğlu 137
___________________________________________________
(14) Yıldız Cengiz,,Sosyolojik ve Hukuksal Boyutlarıyla Töre ve Namus Cinayetleri Uluslar Arası
Sempozyumu, 26-27 Eylül 2003, Editör, Talip Atalay İlknur Uluğ veAhmet Atak, Akademik Araştırma
ve Dayanışma Derneği (AKADER) Yayınları, Diyarbakır, 2003 s.137,138.
(15) Faraç, Mehmet, “Töre Kıskacında Kadın” İstanbul 2004,3.basım,Güniz, s.20.
(16) Yıldız Cengiz, AKADER s. 139.
(17) Avcı, Mustafa, AKADER. s.22-24
itaat ve yoksulluk kültürü; namus ve şeref’in toplumsal bir değer olarak
algılanması; eğitim yetersizliği ve aşiretlerin bu cinayetleri desteklemeleri
de eylemde büyük rol oynamaktadır18.
V. FAİL - MAĞDUR İLİŞKİSİ
Fail, aile üyelerinden birini öldürmüş olmalıdır. Buradaki aile kavramı
geniş yorumlanmalıdır. Sadece alt soy, üst soy ve civar hısımlığı değil,
failin bağlı bulunduğu topluluk yada toplum kesimi olarak anlaşılmalıdır.
Faillerde yaş ve cinsiyet sınırlaması yoktur. Genel olarak erkekler olmakla
birlikte kadınlar da suçun faili olabilirler. Ancak aile meclisi kararı
ile gerçekleştirilen öldürmelerde genelde ceza indiriminden faydalanabilmek
için eylemin henüz reşit olmayan aile üyelerine işlettirildiği görülmektedir19.
VI. TÖRESEL KURALLARIN VARLIĞI SORUNU
Bu konuda henüz doktrin oluşmamiştir, ancak maddede failin töre
saiki ile hareket etmesi arandığına göre faili suç işlemeye iten bir töresel
kuralın bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle yargılamada tereddüt
oluştuğu takdirde konunun araştırılması gerektiği kanısındayız.
Yine bu töre, müeyyidesi olan bir töre olmalıdır, Yani faili harekete
geçiren töre cezalandırıcı kötü töre olmalıdır20.
VII. AİLE MECLİSİ KARARI
Töre saiki ile öldürme suçunun oluşması için aile meclisi kararının
bulunması gerektiği doktrinde ağırlıklı olarak kabul edilmektedir21. Ancak
kanun maddesinde ve gerekçesinde bunu doğrulayacak bir hüküm yoktur.
Bu da suçun oluşması için kanunun aramadığı bir unsur veya cezalandı
rma şartının kanun maddesine ithali anlamına gelir. Bu nedenle her
ne kadar eylem genelde aile meclisi kararı ile işlense de TCK’daki düzenlemede
böyle bir cezalandırma şartının veya unsurun aranmadığını düşünüyoruz.
Töre Cinayeti Türkçe sözlükte “Bazı bölgelerde töre kurallarına uymama
sebebiyle genellikle genç kız ve kadınların aile meclisi kararı ile yine aileden
biri tarafından öldürülmesidir” şeklinde tarif edildiği görülmektedir.
Ancak bu tanım hukuksal bir tanım değildir. Bu nedenle bu tanımdan
hareketle eylemde aile meclisi kararının aranacağını ileri sürmek hukuki
açıdan mümkün değildir.
138 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(18) Tezcan Mahmut,AKADER.s.52,53
(19) Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Önok, Murat,”Ceza Özel Hukuku Ankara 2006, s.122.
(20) Hatemi, Hüseyin (AKADER) s.12-15
(21) Hakeri s. 253, Soyaslan, s. 107.
Aile Meclisi Kararı aranması akabinde başka sorunları da beraberinde
getirecektir. Şöyle ki “aile meclisi kimlerden oluşacak”, “Karar nasıl ve
hangi oranla alınacak” Örneğin, aileye mensup on kişiden sekizinin karşı
çıkmasına rağmen ikisi bu kararı verip uygularsa aile meclisi kararının
bulunduğu kabul edilecek midir? Bu ve buna benzer bir sürü sorunun çı-
kacağını şimdiden söylemek mümkündür.
Kanaatimizce, aile meclisi kararı olmasa bile fail, mağdurun töresel
kurallara aykırı davrandığı gerekçesi ile, toplumun kendisinde oluşturduğ
u sosyal baskıdan ötürü Şili işlerse madde hükmü uygulanmalıdır.
Çünkü kanunun aradığı tek şart failin töre saiki ile hareket etmesidir.
VIII. TÖRE CİNAYETİ VE NAMUS CİNAYETİ İLİŞKİSİ
Daha önce de belirtildiği üzere töre ve namus birbirinden farklı ancak
yakın ve herkesçe kabul edilen tanımı olmayan sosyolojik kavramlardı
r. Bu nedenle kapsam ve sınırlarının tespiti mümkün değildir. Faili suça
iten nedenlerin toplumda aynı zamanda bir “namussuzluk” olarak da
görüldüğü bilinmektedir22. Bu nedenle her iki nedenle işlenen eylemlerin
karşılaştırılması gerektiğini düşünüyoruz.
“Töre cinayeti” ile “namus cinayeti” doktrinde genelde birbirinden
farklı değerlendirilmektedir. Aile ileri gelenlerinin rızası alınmaksızın özellikle
genç kız ve evli kadınların karşı cinsle ilişki kurması,evlenmesi veya
kaçması gibi olayların aile onurunu kırdığı gerekçesiyle, aile meclisi kararı
ile bu kız veya kadınların öldürülmesi töre cinayeti olarak nitelendirilmektedir23.
Buna karşılık daha bireysel etkenlerle hareket edilerek aile
meclisi kararı olmadan suçun işlenmesi halinde eylemin namus cinayeti
kapsamında değerlendirilmesi gerektiği iddia edilmektedir24. Hatta eylemin
tespitinde kolaylık sağlayacağı gerekçesi ile kanunda töre yerine namus
teriminin kullanılması gerektiğini savunanlarda bulunmaktadır25.
Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonundaki görüşmeleri
sırasında, düzenlemenin geniş yorumlanarak bir insanın kızı-
na, karısına veya kız kardeşine yapılan saldırılarda da uygulanmasınIN
önüne geçmek için namus kavramının tercih edilmediği ifade edilmiştir.26
Kanaatimizce önemli olan failin töre saiki ile hareket edip etmediğidir.
Namus anlayışının töresel kural haline geldiği durumlarda fail eylemi
namus anlayışından kurtularak sadece töresel kural nedeniyle işlemişse,
suç töre saiki ile insan öldürme suçunu oluşturacaktır. Aksi halde
failin savunmaları ve diğer şartlar oluştuğu takdirde eylemin namus
nedeniyle işlendiği kabul edilebilecektir.
Töre Saiki İle İnsan Öldürülme Suçu • Mahir Topaloğlu 139
___________________________________________________
(22) Şen, Ersan, Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, Cilt 1, 1. Baskı, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2006.s. 261.
(23) Soyaslan, Doğan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Güncelleştirilmiş 3.Bası, Ankara: Turhan Kitabevi,
2005, s.107.
(24) Hakeri ,Hakan “Kasten Öldürme Suçları TCK 81-82-83” Ankara 2006 Seçkin, s.254.
(25) Tezcan Durmuş, s.122
(26) Adalet Bakanlığı, Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, s.35.
IX.TASARLAMA (TAAMMÜT) TÖRE SAİKİ İLİŞKİSİ
Töre saiki ile insan öldürme suçunun tasarlanarak işlenen bir suç
olup olmadığı konusunun tespiti önemlidir, çünkü kanunumuzda her iki
durum da öldürmenin nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. (5237 sayılı
TCK’nın 82/1-a, k, m)
Töre saiki ile insan öldürme suçunda aile meclisi kararını esaslı unsur
olarak arayan bazı yazarlar, suçun zaten taammüden işlendiğini, bu
nedenle kanunda ayrıca töre saiki ile öldürme Şilinin düzenlenmemesi
gerektiğini savunmaktadırlar. Biz ise yukarıda da belirttiğimiz gibi töre
saiki ile işlenen insan öldürmelerinde muhakkak aile meclisi kararının
bulunması gerektiğini düşünmüyoruz. Her iki suç tipinin ayrı ayrı değerlendirilmesi
gerektiği inancındayız. Keza Yargıtay’ımız da, tasarlamanın
oluşması için failin, Şili işlemeden önce sakince ve uzun bir süre düşünmüş
olmasını aramaktadır. Bu nedenle olayda aile meclisi kararı bulunsa
bile bu kararın alınması ile eylemin işlenmesi arasında Yargıtay’ın aradığı
nitelikte uzunca bir süre geçmeden de suçun işlenmesi mümkündür.
Bir başka deyişle aile meclisi kararının varlığı her zaman suçun taammüden
işlendiğini göstermez.
X. HAKSIZ TAHRİK TÖRE SAİKİ
Eski 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, öldürme suçunun
töre saiki ile işlenmesi halinde sanık lehine haksız tahrik hükümleri
uygulanıyordu27. Yeni düzenlemede ise bu uygulamanın önüne geçilmeye
çalışıldığı görülmektedir. 5237 sayılı TCK’nın haksız tahrik’i düzenleyen
29. madde gerekçesinde bu durum açıkça vurgulanmişır. Töre ve namus
cinayeti diye adlandırılan akraba içi öldürmelerde haksız tahrik hükümlerinin
uygulanamayacağı belirtilmiştir. Ancak bu düzenleme yeterli
görülmemiştir ki konu hakkında doktrinde farklı görüşler ileri sürülmektedir.
Bir görüşe göre, kanunda suçun nitelikli hali olarak düzenlenen bir
durum aynı zamanda haŞşetici neden olamayacak ve bu nedenle töre saiki
ile hareket eden sanık lehine haksız tahrik hükümleri uygulanmayacaktı
r28. Diğer bir görüşe göre ise, 5237 sayılı TCK’nın 82 ve 29. madde
gerekçeleri karşısında mağduruna yönelik töre cinayetlerinde, örneğin tecavüze
uğramiş bir kızın öldürülmesinde, haksız tahrik hükümleri uygulanamayacak
ancak, diğer hallerde uygulanabilecektir. Örneğin başkası-
140 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(27) “Toplumsal değer hükümlerine ahlaka veya hukuka aykırı her türlü davranış tahrik hükmünün
uygulanmasını gerektirir”(.Y.1.C.D. 1.4.l980-41/1453) “Ergin kızın evlenmek için habersiz olarak
evden kaçması üzerine kaçtığı kişiyi öldüren baba lehine adi tahrik hükmünün uygulanması gerekir.
CGK 9.7.1973,1324-532, Savaş/Mollamahmutoğlu 1.cilt s.1013) “İçkili bir lokantada konsomatris
olarak çalışan kız kardeşi maktulü öldürmesi ağır tahrik oluşturur.”Y.1.C.D. 17.6.1988, 1225/2181)
“Dar bir çevrede yakın akraba arasındaki ahlak dışı cinsel ilişki söylentisi Ağır tahrik oluşturur.”(CGK
28.11.1994,284/304):“Tahrikin varlığı ve derecesi, failin durumu ve yöresel kobullaragöre
değerlendirilmelidir.(CGK1.2.l993,1-361/20.Savaş/Mollamahmutoğlu 1.cilt.s.1006)
(28) Tezcan, Durmuş, s.122
na kaçan kişi evli kadın ise haksız tahrik hükümleri uygulanacak, bekar
kız ise uygulanamayacaktır29.
Kanaatimizce burada da sorunun cevabını sanığı harekete geçiren
nedenlerde aramak gerekir. Eğer sanık toplumdaki töresel kuralların etkisi
ile eylemi işlemiş ise lehine tahrik hükümleri uygulanamayacaktır.
Çünkü kanun koyucu bu hal’i TCK 82/1-k maddesinde cezayı ağırlaştı-
ran nitelikli hal olarak düzenlemiştir. Diğer durumlarda ise TCK 29. maddedeki
şartlar oluştuğu takdirde sanık lehine tahrik hükümleri uygulanabilecektir.
5237 sayılı TCK’nın 82. madde gerekçesinde yer alan “töre saiki ile öldürme
hükmünün uygulanabilmesi için somut olayda haksız tahrik kobulları
nın bulunmaması gerekir” şeklindeki ifadenin de herhangi bir anlam
taşımadığını düşünüyorum. Çünkü bu hüküm olmasa bile yaklaşım
bu doğrultuda olmak zorundadır.
XI. SONUÇ
Töre saiki ile insan öldürme suçu, 5237 sayılı Yeni Türk Ceza kanunun
82/1-k maddesinde insan öldürmenin nitelikli hallerinden birisi olarak
düzenlenmiştir. Maddenin konuluş amacı özellikle Güneydoğu Anadolu
bölgesinde töre/namus cinayetleri diye anılan öldürme eylemlerinin
önlenmesidir.
Töre kavramını “Bir toplumda yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin,
kuralların, görenek ve geleneklerin bütünü” olarak tanımlayabiliriz.
Töre saiki ile insan öldürme suçunun oluşması için öncelikle suçun
işlendiği toplumda geçerli ve uyulmadığı takdirde müeyyidesi olan bir töresel
kuralın varlığı gereklidir.
Fail eylemi, töresel kuralların kendisinde oluşturduğu toplumsal baskı
neticesi işlemelidir. Somut olayda haksız tahrikin kobulları bulunmamalı
dır. Bu anlamda mağdurun öldürülmesine neden olan eylem de haksı
z Şil teşkil etmemelidir.
Fail, aile üyelerinden birini öldürmelidir. Eylemi aile dışında birinin
gerçekleştirmesi durumunda azmettirenin, maktûl’ un aile çevresinden
birisi olmalıdır.
Suç, namus cinayeti diye anılan suç tipi ile karıştırılmamalıdır. Fail
eylemi kişisel namus anlayışı nedeniyle işlerse bu suç oluşmayacaktır.
Ancak fail bu anlayıştan kurtularak sadece töresel nedenlerden ötürü eylemi
işlerse töre saiki ile insan öldürme suçu oluşacaktır.
Töre Saiki İle İnsan Öldürülme Suçu • Mahir Topaloğlu 141
___________________________________________________
(29) Hakeri s. 254