Elektronik Ticaretin Özel Hukuk ve İspat Hukuku Boyutu
Ekleyen: Av.dilek Kuzulu Yüksel | Tarih: 12-10-2005 | Kategori: Diğer | Not
ELEKTRONİK TİCARETİN ÖZEL HUKUK  VE İSPAT HUKUKU BOYUTU
 

“BU ÇALIŞMA, MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI  İŞLETMECİLİK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI E-TİCARET SUNUM ÖDEVİ OLARAK HAZIRLANMIŞTIR.”

 
 
 

I-GİRİŞ

II-DEVLETİN ROLÜ
III-HUKUKİ DÜZENLEME ALANLARI

1-İnternet Alan isimlerinin Korunması

2-Kişisel Verilerin Korunması

3-Tüketicinin Korunması

4-E-Kayıtların Şekli- İçeriği ve Ispatı

4.1-E-Sözleşme
4.2-Kimlik ve Bilgilerin Doğrulanması:
4.2.1-E-imza
4.2.2-E-Kimlik
4.2.3-E-Noter
3-E-kayıtların delil Niteliği
5-Yabancı Unsurlu İşlemler

IV-SONUÇ

V-KAYNAKÇA

 

 

I-GİRİŞ
Bir sosyal bilim olarak hukuk; İktisadi , sosyal ve siyasal organizasyon ve insan Problemlerinin çözümü disiplinidir.Belirli bir alanda kamu düzeninin kurulması ve korunması  için kamusal yetki ve sorumluluklar ile mevcut kişi ve kurumların borç ilişkilerindeki hak ve yükümlülüklerin saptanması gerekir.İşte hukuk, bir yandan düzenlediği ilişkilerin  gereklerine uygun kamusal  normların oluşturulması ve ilişkilerin taraflarının kendi benimsedikleri sözleşmesel normların analizi ile ilgilendiği gibi diğer yandan da işleyimin bu normlara uygunluğunun  denetimi işlevlerini görür. 
Bir iktisadi kategori olarak e-ticaret alanında da;güvenin sağlanması, faaliyetin devamı ve gelişmesi için gerekli kuralların konulması ve konunun tarafları arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların hak-borç,yetki-sorumluluk kurallarına göre çözülmesinin konunun genel hukuki boyutuna işaret etmektedir.
Bireyler ve kurumların, açık yada kapalı ağ ortamlarında;  yazı, ses ve görüntü şeklindeki sayısal bilgilerin işlenmesi, iletilmesi ve saklanması temeline dayanan ve bir değer yaratmayı amaçlayan ticari işlemlerinin tümü[1][1] olarak tanımlanan elektronik ticaretin esas olarak küreselleşmenin doğurduğu yeni bir piyasa olması ve  işlem zeminin sanal olmasından kaynaklanan özellik ve riskler  karşısında; geleneksel ticarette kullanılan yöntem ve araçların büyük bir kısmının elektronik ticaret için kullanışlı olmaması dolayısıyla; yeni hukuki düzenlemeler gerektiği gibi bu düzenlemelerin,    yine alanın küresel vasfı sebebiyle,  uluslararası normlarla uyumlu olması da gerekmektedir.
Diğer yandan hukuki ve idari düzenleme ve önlemlerin; faaliyet ortamının özgürlükçü yapısına uygun olarak sınırlayıcı ve engelleyici  olmaması da bu piyasanın gelişebilmesi bakımından önerilmektedir.
Bu konuda ülkelerin hukuki düzenlemeler sırasında ya devletlerce yetkilendirilmiş uluslar arası örgütlerce oluşturulan model kanun ve direktiflerin milli mevzatlara geçirilmesi yada bu alandaki ihtiyacın otokontrol ve  tahkim  mekanizmaları ile giderilmesini benimsediği görülmektedir.
Nitekim, BM Ticaret Hukuku Komisyonu Uncıtral ve AB Konseyinin elektronik ticaret konusunda yürüttüğü yeknesak kurallar ve model kanun çalışmalarının emsal oluşturduğu ve bunların ülkesel yasal düzenlemelere imkan sağladığı anlaşılmaktadır.
E-T.in yapılabilmesi ve sürdürülebilmesi için yeni hukuki düzenlemeler yanında aynı zamanda   fiziki altyapının standartlara uygun şekilde oluşturulması ve herkesçe ulaşılabilirliğin sağlanmasının önemi de belirtilmektedir.. 
Ülkemizde de kalkınma planları ve ulusal programlarla tercih olunan serbest piyasa ekonomisi  gereklerine uygun olarak e-ticaret çalışmalarında asli unsur olarak özel sektör kabul edilmekle birlikte Anayasa md.166 ve 167 hükümleri ile devletin ekonomik sosyal kültürel planlama, piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi konularında destekleyici ,yönlendirici ve denetleyici tedbirleri alması öngörüsüne uygun olarak,1997 yılında Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı  bünyesinde ilgili kamu ve özel sektör birimleri ve üniversite ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş olup konunun ekonomik,hukuki,vergisel boyutlarına yönelik araştırma ve fiziki altyapı oluşturma geliştirme çalışmaları yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
II-DEVLETİN ROLÜ
Küreselleşmenin doğal bir sonucu olarak  devletin  piyasalarda yürütülmekte olan ekonomik faaliyetlere doğrudan katılmak yerine; kural koyucu ve sistemin işleyişini düzenleyici-denetleyici  bir rol üstlenmesinin günümüzde artık genel olarak  benimsendiği ve uluslararası antlaşmalar ile de bunun gözetildiği bilinmektedir.
Bu hususta E-ticaretin fiziki  ve yasal altyapısının oluşturulması bakımından;  kurucu unsur, yasa koyucu , tatbik edici ve denetleyici irade olarak devletin rolünün önemli olduğu kabul edilmekle birlikte; devletin sınırlayıcı ve engelleyici olmaması ve asli ekonomik aktör  olarak özel sektörün  öncü olması gibi yaklaşımların  devletin bu alandaki rolünün sınırlarını belirleyeceğine   değinildiği ve bazı ölçütler ileri sürüldüğü görülmektedir.
Bu çerçevede uluslararası  belgelerde, elektronik ticaret konusunda yapılacak düzenlemeler için belirlenmiş olan ilkeler şöyledir :
1. Devlet -kamu-, Internetin sağladığı imkanlardan sağlanacak faydanın artırılması ve sistemin gerekli düzenlemeleri mümkün olduğu kadar kendi kendine yapması konularında özel sektöre destek olmalıdır.
2. Devlet, yeni ve gereksiz düzenlemeler yapmaktan, ticari işlemlere ilave bürokratik işlemler, vergiler, tarifeler uygulamaktan mümkün olduğunca kaçınmalıdır.
3. Devlet,gerekli olduğu durumlarda düzenlemelerin yönlendirici, tutarlı ve anlaşılabilir bir yasal altyapıyı sağlayacak şekilde ve en alt düzeyde olmasını gözetmelidir.
4. Mevcut düzenlemeler gözden geçirilir ve iyileştirilirken, Internetin sağlayacağı imkanlar ile elektronik çağının gerekleri dikkate alınmalıdır. Ancak, geleneksel ticaret karşısında elektronik ticarete herhangi bir avantaj sağlanmamalıdır.
5. Yapılacak düzenlemeler, uluslararası normlara uygun olmalı ve dünya ticaretinin geliştirilmesine hizmet etmelidir.
6. Açık ağ kullanımı yaygınlaştırılmalı, bireysel kullanıcılar ve özellikle KOBİ’ler elektronik ticaret konusunda bilgilendirilmeli. ve bilinçlendirilmelidir.[2][2]
Fiziki altyapı yönünden E-ticaret esas olarak Internet üzerinden yürütülen bir faaliyet olduğundan Internet kullanımı ile e-ticaretin gelişmesi arasında birebir uyumluluk bulunduğu ve Internet kullanımının da fiber optik telefon hatları ve sayısal santralların  yeterliliği ve kullanıcı maliyeti ile doğrudan ilişkili olduğu ve böylece veri iletim altyapısının  elektronik ticaretten beklenen faydanın sağlanması açısından hayati öneme sahip olduğu değerlendirildiğinde;devletin büyük ölçekte yatırımlar gerektiren fiziki altyapıyı oluşturmasının  bir görev olarak olmasa da sınırlı istisnalar dışında özel sektörün bu alanda sınır ötesi  büyük yatırımlar yapmasındaki güçlük dikkate alındığında  üstlenilmesi gerekli rol olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan E-ticaretin gelişmesi için dünya pazarlarının açık olması  da hem bir sebeb ve hemde bir sonuç olarak öne çıkan yapısal bir gereklilik olduğundan bu konuda  E-ticaret açısından pazarın açık olmasının, serbest piyasa koşullarında, şeffaf, güvenilir, herkes tarafından hızlı ve ucuz erişilebilir ve küresel bilgi ağlarına erişimli bir bilgi iletim altyapısının kurulması anlamına geldiği ve Serbest ticaret politikaları ne kadar geniş ölçekte uygulanırsa, e-ticaret için uygun gelişme ortamının  da o ölçüde sağlanmış olacağı [3][3] ve bu bakımdan, özellikle telekomünikasyon sektörünün ve Internet servis sağlama hizmetlerinin serbestleştirilmesinin önem taşıdığı ve Telekomünikasyon alanındaki rekabetin İnternet surfing ücretlerinin bir kaç katına kadar düşmesine sebep olduğu ve bunun da internet kullanımını artırdığı ifade edilmektedir.
 Ülkemizde de  ilk defa 1993 yılında ODTÜ nin Tubitak destekli  küresel ağ çıkış noktası tesis etmesinden bugüne dek  Türktelekom AŞ.nin  ticari olarak 1996 yılında oluşturduğu Turnet  ve bilahere  Ttnet projeleri ile tüm il merkezlerini ve büyük ilçelerini kapsayan 140  erişim noktası ile yerel ve küresel ağlara bağlantı sağlanmış ve  teknik olarak asgari standart sağlandığı bilinmektedir.
Ancak yukarıdaki mülahazalar dikkate alındığında ülkemiz Veri iletim altyapısının  rekabete açık bir yapıya kavuşturulması gereği öne çıkmaktadır.
Türkiye’de telekomunikasyon hizmetleri altyapısıyla ilgili faaliyetleri yürütme yetkisi;  406 Sayılı Kanunun 1994 yılında değiştirilen 1 inci maddesi hükmü ile : "Posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler T.C Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce, telekomunikasyon hizmetlerinin ise  Telekomunikasyon  şirketince (Türk Telekom A.Ş.) yürütülmesi öngörülmüştür.Aynı kanunun Ek:18 inci maddesinde yer alan " Bakanlık mobil telefon, çağrı cihazı, data şebekesi, akıllı şebeke, kablo TV, ankesörlü telefon, uydu sistemleri, rehber basım ve benzeri hizmetler konularında sermaye şirketine tekel oluşturmayacak koşulları da dikkate almak suretiyle işletme lisans ve ruhsatı verebilir." hükmüne göre ise, Türk Telekomunikasyon Anonim Şirketi katma değerli telekomunikasyon hizmetleri konusundaki haklarını lisans ve ruhsat verme yoluyla devredebilmektedir.Ancak bu imtiyaz sözleşmesi ile yapılmakta olup bu da alandaki kamu tekelini kaldırmadığı gibi uygulamada sadece mobil telefon sistemi ile sınırlı bir açılımdır.Öteyandan kullanıcı konumundaki ilgili işletmeler e-t.faaliyetlerini ya doğrudan doğruya Türktelekom’dan hat kiralanması yada yine Türktelekom’dan hat kiralamış olan  ISS lerden alan kiralanması yolu ile yürütmektedirler.
Bugünki hali ile ülkemizde mevcut Telekomunikasyon altyapısının;herkese adil ve yaygın erişim hakkı şeklindeki uluslar arası norma uygun olmadığı görülmekle birlikte ilgili yasada değişiklik yapılarak Türk Telekomun tekel hakkının  özelleştirilme ile  kamu hissesi %51’in altına düştüğünde ve nihai olarak 2003 yılı sonunda sona ermesi öngörülmüştür.
Girişte değinilen E.T.K.Kurulu çalışmaları kapsamında ,çözümlenmesi gereken sorun alanları ve eloktronik işlemler konusunda yapılan değerlendirmelere göre öncelikli hedefler de şunlardır :
a- Enformasyon altyapısına erişimi sağlamak,
b- Elektronik sistemler ve işlemler içinde yer alan hizmet sağlayıcılar, kullanıcılar ve tüketiciler için    güven ortamı tesis etmek,
c- Hukuki ve idari konularda basit ve düzenleyici bir zemin hazırlamak,
d- Fiziksel mallar ve hizmetler için ödeme ve teslimde ortaya  çıkabilecek sorunları en alt düzeye indirmek.[4][4]
Yine ETKK faaliyetleri kapsamında Tubitak-Bilten gözetiminde yürütülen Tuena projesi bağlamında   Ttnet ile fiziki altyapının sağlandığı, Ticaret odaları ve İgeme ile birlikte kobi lere yönelik olarak elektronik ticaret noktaları oluşturulduğu,Bilten gözetiminde açık ağda güvenli erişim ve sayısal verilerin doğrulanması ve bütünlüğünün korunmasına yönelik kriptoloji-şifreleme  yazılım  ve güvenli e-t.pilot çalışmalarının  yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak uluslar arası norm ve belgelerde E-ticarette devletin rolü;  elektronik ticaretin geliştirilmesi amacına yönelik olarak, uygun ve sürdürülebilir fiziksel altyapının oluşturulmasının yanısıra, gerekli yasal altyapının oluşturulması, yeni ortaya çıkan işlemlerin tanımlanması, ilk kez karşılaşılacak olan, dolayısıyla herhangi bir mevcut yasal düzenlemeye konu olmayan muhtemel durumların belirlenmesi,mevcut yasal düzenlemelerin elektronik ticarete engel teşkil eden kısımlarının ayıklanması, şeklinde  ifade edilmekte ve yine bu rolün sınırlayıcı ve engelleyici mahiyette olmaması  ve mümkün oldukça sistemin kendi kendisini düzenlemesi ve özel sektörün asli unsur olması önerilmektedir.[5][5]
 
III-HUKUKİ DÜZENLEME VE SORUN ALANLARI
E-T.alanındaki hukuki düzenleme ihtiyacının mahiyetine gelince:
Bu alandaki en  en yoğun hukuki işlem olan mal ve hizmet satımı ve benzer sözleşmeler yönünden  klasik ticareti düzenleyen  Borçlar Hukuku genel hükümleri ve bu kapsamda sözleşme serbestiyeti ile mevcut  hükümlerin  ihtiyacı karşılayacağı kabul edilmektetir.
Ancak e-ortamdaki hız ve esnekliğin; yapılan hukuki işlemlerin içeriğinin ve tarafların kimliklerinin doğrulanması yönünden ispat hukuku,tüketici riskleri yönünden tüketici hukuku,otomasyona tabi tutulan kişisel bilgilerin  korunması yönünden bilgi güvenliği hukuku  konularında mevcut kuralların uyarlanması ve yeni kurallar konulması gereği üzerinde görüş birliği bulunduğu görülmektedir.
Elektronik ticarete ilişkin faaliyetler kapsamında gözden geçirilecek ve yenilenecek yasal düzenleme alanları da uluslar arası ve ulusal düzeydeki çalışmalardan aşağıdaki şekilde gruplanabilir.
a- Tüketicinin korunması ile ilgili mevzuatın elektronik ticaret açısından yeniden gözden geçirilmesi,
b- Elektronik ortamda sözleşmelerin yapılması konusunun Borçlar Hukuku çerçevesinde irdelenmesi,
c- Elektronik ortamda elde edilen veya muhafaza edilen delillerin tanınmasının Usul Hukuku açısından değerlendirilmesi
d- Elektronik işlemler sırasında  açıklanan ve toplanan kişisel verilerin gizliliği ve korunması
 
f- İnternette kullanılan alan isimlerinin korunması ,
 Diğer yandan Elektronik iletim içindeki tüm tarafların ve özellikle sektör oluşturan tarafların kendi otokontrol mekanizmalarını kurmaları ve gerekli bağlayıcı düzenlemeler yapılana dek  boşluk bulunan alanlarda konuda kurallar geliştirmeleri, yeri geldiğinde de bunları kararlılık içinde uygulamaları,[6][6] kanunların korumaya çalıştığı düzenin korunmasında önemli bir destek sağlayacağı da vurgulanmaktadır.
III.1-Alan İsimlerinin Korunması
Internet giderek artan bir hızda ticaret, eğitim ve iletişim için uluslararası bir araç[7][7] haline gelmekle bu ortamdaki adreslere işaret eden  alan isimleri kullanımın da belirli esaslara bağlanması kaçınılmazdır.
Bu konuda, ağlara herkesin güvenli bir şekilde ve kolayca ulaşabilmesi için ; ağ sitelerinin isimlerinin sahiplerine özgülenmesi ve  sınıflandırılması  gereğinden bahsedilmekte ve  bunların haksız rekabete yol açmayacak bir şekilde  yapılması için de  alan isimleri tahsisinin saydam  ve uluslararası normlara uygun şekilde  işleyen bir kurumca yürütülmesi önerilmektedir.
Dünyada Internet adreslerinin ; Internet Protocol denilen sayısal adlandırmalar ile  Domain Name denilen alan isimleri ve bir anlam ifade eden kısaltmalar şeklinde oluşturulduğu belirtilmektedir.
 
Alan isimleri genel olarak;  ISO uluslararası Standart Kurumu tarafından tesbit olunan ülke ad kısaltmaları ile birlikte anılan yada bu i anılmaksızın, site sahibi faaliyet veya şahsiyet özelliğine göre yapılan tasnif grub ismi altında, site sahibi tarafından  özgün olarak seçilen bir ad ile ifade edilmektedir.Tasnif grup ismine birinci derece ve özgün isme ikinci derece alan ismi denilmektedir.  
 
Halihazırda yedi grup olduğu belirtilen tasniflemenin;ticari siteler için com. ,sivil kurum siteleri için org. , kamu kurum siteleri için gov. ,eğitim kurumu siteleri için edu. , bilişim siteleri için net. , şahıs siteleri için  gen. ve askeri siteler için mil. Şeklinde yapıldığı bilinmektedir.
Ülkemizde de; ülke adı (tr) altındaki birinci ve ikinci derece alan isimlerinin yönetimi ve koordinasyonunun 1993 yılından itibaren ODTÜ tarafından yürütüldüğü bilinmektedir. ISS ler de  abonelerine ülke kodu içermeksizin birinci derece içermeksizin alan isim tahsislerini bizzat yapmakta olup  iki derecenin altındaki alan isimlerinin yönetimi  kurumların kendi sorumluluğu içindedir.
 ODTÜ bu işlem sırasında oluşabilecek bazı idari ve teknik problemleri ortadan kaldırmak amacıyla kayıt kuralları belirlemiş ve Internette açık ortamda kamuoyuna sunmuştur.
Buna göre, ODTÜ alan isimleri sisteminde :
-Alan ismi taleplerini, başka kurumların isimlerinin alınmaması açısından incelemektedir.
-Aynı alan ismi daha önce alınmış ise, ortaya çıkan sorun taraflar arasında çözülmektedir.
-Bu nedenle açılacak davalarda muhatabın,ismi ilk talep eden taraf olduğu  mahkeme kararı ile kanıtlandığında değişiklik talep edilmesi halinde ODTÜ buna uygun düzeltmeyi yapmaktadır.
-Kurumların sadece kendi ticari isimleri ile doğrudan ilgili isimi kayıt ettirebileceği, jenerik alan isimlerinin verilmeyeceği belirtilmektedir.
-Alan isimlerine ait her türlü bilgi gizli olmayıp kamuoyuna açık olacaktır;
-Mevcut bir alan isminin yanlışlıkla bir başka kuruma verilmiş olması halinde bu yanlışlık farkedildiği anda yeniden ilk sahibine iade edilecektir[8][8]
ODTÜ.nin bu alandaki faaliyeti muhtemelen internet erişim çalışmasını ilk gerçekleştiren kurum olmasından kaynaklanmakta olup hukuki bir temeli bulunmamaktadır.İlgili değerlendirmelerde birinci derece alan isimleri tahsisinin ticari amaç gözetmeyen  kamusal  bir kurum tarafından yapılması, ikinci derece alan isimlerinin ise rekabete açık bir sistem içerisinde tahsis edilmesi önerilmektedir
 
III.2- Kişisel Verilerin Korunması
 
E-Ticaret faaliyeti sırasında  kişisel verilerin toplanarak işlenmesinin gerekli ve hatta zorunlu olduğu  kuşkusuzdur.Ancak bunun, toplanan kişisel bilgilerin kötüye kullanılmaması bağlamında hakkında veri toplanan kişinin kişilik haklarının ihlal edilmemesi suretiyle yapılması gerekmektedir.
Bu noktada , kişilerle ilgili bilgilerin bilişim sistemlerine yerleştirilmesi ve işlenmesiyle ilgili esas ve usullerin düzenlenmesi, bunlara uymayanlar hakkında  yaptırımlarının getirilmesi kısaca  kişilik haklarının korunması gereği ortaya çıkmaktadır.
 
Ancak bu konuda yapılacak düzenlemelerde; elektronik bilgi altyapısını kullananların ihtiyaçları olan verileri toplamalarını kolaylaştıracak, engellemeyecek, aynı zamanda disipline edebilecek olması yanında hakkında bilgi toplanan veri süjesinin de haklarını ihlal etmeyecek ve gizliliğini koruyacak dengeli bir seçim yapmak [9][9]  gereği vurgulanmakta ve yapılacak düzenlemenin hem elektronik bilgi altyapısını kullananların hem de haklarında bilgi toplanan veri süjelerinin çıkarlarını koruyacak bir düzenleme olmasına işaret edilmektedir.
Hukuk sistemlerinde kişisel hakların korunması  kişiler hukuku bahsinde düzenlenmiştir. Kişilik hakları uluslar arası hukuk kurallarında ve mevzuatımızda  genel olarak; herkesin özel hayatına,aile hayatına, meskenine ve haberleşmesine  saygı gösterilmesi şeklinde ifade edilmektedir.Ülkemizde    Medeni Kanunun 24. maddesine göre, hukuka aykırı olarak şahsiyet hakkına tecavüz edilen kişi, yargı Merciinden  bu tecavüzün durdurulmasını,sonuçlarının ortadan kaldırılmasını  isteyebilir.
Ancak, genel nitelikteki bu kuralların  iletişim alanında gelişen bilim ve teknoloji karşısında, kişilik haklarının korunmasında yetersiz kalacağı belirtilmektedir.
Gelişmiş telekomunikasyon araçlarıyla gerçekleştirilen, ülkeler arasındaki hızlı sınır ötesi bilgi akışı karşısında kişilik haklarının korunmasında üye devletler milli mevzuatının yetersiz kalması, bu alanda bir uluslararası sözleşme hazırlanmasını zorunlu kılmıştır. “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması”na ilişkin 108 sayılı Sözleşme, 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açılmış ve aynı tarihte diğer Konsey üyeleriyle birlikte (Avrupa Konseyi) Türkiye tarafından da imzalanmıştır.[10][10]
Anılan sözleşme gereğince imzacı devletelerin sözleşmede öngörülen ilkeler çerçevesinde bir yasa yapma zorunluluğunu teminen  ülkemizde de Adalet Bakanlığınca “Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı hazırlanmakta olduğu ve ayrıca yine hazırlıkları devam eden  yeni Ceza Kanunu  ile  kişisel bilgilerin bilişim sistemlerine yerleştirilmesi ve işlenmesi ile ilgili esas ve usullere  uymayanlar hakkında ceza yaptırımlarının getirilmesi öngörülmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı; kişisel verilerin gerçek kişilerle tüzel kişiler ve kamu kurum ve kuruluşlarınca toplanması, işlenmesi ve otomatik işleme tabi tutulması esas ve usullerini düzenlemekte  olup   ilkeleri şunlardır:
-Kişisel veriler yasal ve dürüst olarak toplanacak ve işlenecektir.
-Veriler ancak belirli ve meşru amaçlarla muhafaza edilebilir.
-Veriler amaca aykırı olarak açığa vurulamaz.
-Veriler, güncel olarak ve kullanış amacına yeterli sürede muhafaza edilecektir.
-Kişinin hakkındaki verileri öğrenme yanlışları düzeltme ve sildirme hakkı vardır.
-Veriler kişilerin ırkları, siyasi düşünceleri ve dini  inançlarına göre gruplanamaz.
Taslakda ayrıca, belirlenen ilkeleri gözetmek idari para cezası vermek ve gerektiğinde Yargı Merciine  suç duyurusunda bulunmak üzere;Başbakanlığa bağlı olarak çalışacak  idari ve mali özerkliğe sahip  “Kişisel Verileri Koruma Kurumunun kurulması da öngörülmektedir.
 
 
III.3-Tüketicinin Korunması
Bir mal veya hizmeti son kullanıcı olarak satın alan kişi [11][11]tüketici olmaktadır.Tüketici hukukunda genel olarak  tüketiciye; önleyici ve giderici olmak üzere iki şekilde  korunma sağlanması öngörülmekte ve bunlar; korunulmayı gerektiren olgunun gerçekleşmemesine  yönelik tedbirler ve korunması gereken olgu gerçekleştiğinde de tüketiciye tanınacak Yargısal başvuru hakları olarak ifade edilmektedir.
Klasik ticaretteki tüketici hakları  E-Ticaret için de geçerli olmakla birlikte  elektronik ortam sebebi ile  satıcı ve tüketicinin mesafeli olması,alışveriş sözleşme ve ödeme  işlemlerinin hızlı yapılması  ve özellikle gayrımaddi mallarda alışverişin tamamen  gıyabda gerçekleşmesi gibi özellikler tüketiciye ilave korunma sağlanmasını  gerektirmektedir. 
E-T.te tüketicinin korunmasını zorlaştıran önemli bir noktanın da ortamın sınır ötesi niteliği olduğu anlaşılmaktadır.Bu konuda ülke sınırları içinde yapılan elektronik ticarette karşılaşılan tüketici sorunlarının  klasik ticarette karşılaşılan sorunlara benzer yöntemlerle önemli ölçüde çözülebileceği ancak, tüketici ile satıcının farklı ülkelerde bulunduğu durumlarda tüketicinin  ciddi problemlerle karşılaşabileceği  belirtilmektedir.
Bu alandaki tüketici sorunları;aldatıcı reklam ve hileli işlemlerden korunma,ödeme kartlarının suistimalinin engellenmesi, tüketici mahremiyeti anlamında alışveriş esnasında toplanan müşteri bilgilerinin korunması, mal ve hizmetdeki ayıpların  tazmini şeklinde özetlenebilir.E-ticaretde bu konularda   karşılacakları sorunlar karşısında tüketicilere sağlanacak hukuki korumanın klasik ticarette sağlanandan daha aşağı olmaması  öngörülmektedir.
Diğer bir husus olarak, genel tüketici hukukunun önemli bir konusu olan- sözleşme yapılması sırasında sözleşmenin kuvvetli tarafının öne sürdüğü - genel işlem şartlarının ;E-T. tüketicisi yönünden  özel öneme sahip bir sorun alanı olarak  değerlendirilmesi  gereğine işaret edilmektedir:
Tüketici önceden tek taraflı olarak belirlenmiş olan sözleşme  şartlarına müdahele edememekte çoğu zaman sistem müşterinin şartları onaylamaması halinde işlem akamete uğrayacak şekilde yapılandırılmaktadır.Uluslar arası normlara göre İnternet üzerinden yapılacak hukuki işlemlerde GİŞ kullanımı halinde  açıkça GİŞ kullanımına dikkat çekilmiş olması, kavram ve ifadelerin müşteri tarafından anlaşılabilecek tarzda izah edilmiş olması ve nihayet uyuşmazlık halinde genel işlem şartlarının yorumlanmasında  muhtemel yorum sonuçlarından müşterinin lehine olanın tercih edilmesi  kabul edilmektedir.[12][12]
Abartılı içerik ve reklamlar ile hileli işlemlerden önleyici korunma bağlamında satıcının dökümalarda kullandığı dilin sade ve anlaşılabilir bir anlatımla oluşturulması ve özel bir terminoloji gerekli ise burada yer alan terimlerin tanımların da sunulması ve talep halinde soruların cevaplanmasını sağlayan bir yapı sağlanması gereğine işaret edilmektedir.
Ayıplı mallardan korunmada,tüketicilerin karşılaştığı en önemli problemlerden biri olarak, ürünü iade etmek istediklerinde satıcının nerede olduğunun tespit edilememesidir.özellikle gayrımaddi mallarda ürün tüketiciye on-line ulaştığından satıcıyı tespit etmek zorlaşmaktadır.Bu hususta gerek tüketicinin, gerekse satıcının kimliğini belgeleyecek şifreli bir sistemin oluşturulması ve bu konuları izleyen ve yönlendiren bir otoritenin kurulmasının bu yönden de faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Özellikle kredi kartıyla yapılan ödemelerde tüketicinin ayıplı mala karşı korunması bakımından bir geri ödeme chargeback) sistemi[13][13] ile, ödeme kartı veren kuruluşların belirli koşulların varlığı halinde ayıplı maldan dolayı tüketicinin ödediği paranın geri ödenmesinden sözedilmektedir.
Kredi kartları ve diğer ödeme  kartlarının hileli şekilde kullanılması bahsinde telefonda veya internette yapılan işlemlerde kartın ibraz edilmeden numarasının verildiği hallerde müşterinin verdiği ödeme talimatı ile örtüşmeyen tahsilatlar ödeme kartlarının hileli kullanımı örneği olmaktadır.Bu konuda uluslar arası normlara göre, kartının kötüye kullanılmasında kendisininde kusuru var ise zararın tazminini talepte müşteri haklı kabul edilmemekte ve internet üzerinden  kredi kartı numarasının şifresiz şekilde gönderilmesi, PIN  numaralarının özenli şekilde muhafaza edilmediği için üçüncü kişilerin eline geçmesi hallerinde tüketici kusurlu sayılmaktadır.[14][14]
Korunma ihtiyaçlarına yargısal başvuru haricinde genel bir çözüm getirmek açısından da tüketicilerin ve kamuoyunun ve iş çevrelerinin bilgilendirilmesi,sektörel iç denetim, tüketicinin ve satıcının karşılıklı olarak tanıdığı bir on-line ombudsmanlığı önerilmektedir.
Yukarıda anılan konularda Ülkemizde henüz herhangi bir düzenleme mevcut olmamakla birlikte 1995  uygulanmakta olan Tüketicinin Korunması hakkında Kanunun  bu konuyuda içerecek şekilde bazı hükümlerinin değiştirilmesine yönelik hazırlıklar mevcut olup;  e-t.in önemli bir kalemini teşkil eden gayrimaddi malların kanun kapsamına sokulması,e-ortamda yapılan alışverişlerin mesafeli satış sayılması ve mesafeli satışlarıda içeren kapıdan satışların bakanlık iznine bağlanması, 7 günlük cayma süresi içinde satım bedelinin nakdi yada gayrinakdi  ödenmesinin istenemiyeceği, genel işlem şartlarında yer alan ve tüketici aleyhine tek taraflı  şartların geçersizliği şeklinde özetleyebileceğimiz idari ve yargısal başvuru hakları gündemdedir.
 
III.4-E-Kayıtların İçeriği-Şekli ve Ispatı
 
E-ortamda yer alan tüm yazılı ve görsel dökümanlar genel olarak e-kayıt adı ile isimlendirilebilir.Sözleşmeler,irade beyanları,faturalar,makbuzlar,sipariş formları ,tanıtım metinleri,bültenler,ve benzeri   tüm belgeler bu kapsamda değerlendirilebilir.E-kayıtların kişisel ve kurumsal  ve server bilgisayarlarda  depolanıp elektronik ortamda; web sayfası,e-mail ve edı şeklinde işlenip intranet ,extranet,internet yolu ile iletildiği ve yazıcı,disket,cd,çip vb.araçlarla ortam dışına  çıkarıldığı bilinmektedir.Genel olarak e-ortamın ve özel olarak da e-ticaretin tarafları arasında ortaya çıkabilecek ihtilaflarda e-kayıtların, hukuki geçerliliği ve ispat aracı olarak güvenilirliği ve delil niteliği  yönü ile değerlendirilmesi gereği öne çıkmaktadır.Bu hususlar genel olarak sözleşme hukuku ve usul hukukları kapsamında olmakla birlikte bilgi ve iletişim teknolojisi  teknikleri bu alandaki hukukun önünü açacaktır.
4.1-E-Sözleşme
Ülkemizin de benimsediği Kıta avrupası sözleşme hukuku kurallarına göre  sözleşmelerin hukuki geçerliliği belirli sözleşmeler haricinde hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunen yazılı şekillerin arandığı hallerde ise tarafların irade beyanlarının yazılı yapılması ve bunun  imza ile teyid olunması ve resmi şekil arandığı hallerde işleme resmiyet kazandıracak kurum önünde sözleşilmesi gereklidir.
İmza yerine kaim olacak işaretler mevcut kanunlarda sıkı şartlara tâbi tutulmuştur. Buna göre mühür veya faksla veya diğer mekanik araçlar yardımıyla imzanın atılması el yazısı şartını gerçekleştirmemektedir.
Bu sebeble yeni düzenlemeler yapılana dek ancak kanunen yazılı ve resmi şekil aranmayan bütün hallerde; e-mail yada edı vasıtası ile veya  websitesi üzerinden  ağ ortamında sözleşme yapılması  mümkündür.
E-ortamda iletilen sözleşme yapma teklifinin (icap) muhatab tarafından kabulüne yönelik karşı ileti nin icapcıya ulaşması ile sözleşme kurulmuş olmaktadır.Kabul beyanının icapcıya ulaşması ile gönderilme anı arasında pek uzun bir zaman geçmediğinden, kural olarak elektronik ortamda yapılan bir sözleşmenin kurulması anı ile hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başladığı an  aynı an’dır.Ancak İcapçının, muhatabın kabul beyanını gönderdiği zamanda çeşitli sebeplerle kabul beyanını aynı gün öğrenememesi halinde kabul beyanının icapcı tarafından öğrenilmesi ile akit kurulacak, muhatap tarafından kabul beyanın gönderildiği tarihte ise ticari sözleşme hükümlerini doğurmaya başlayacaktır.
E-ortamda taraflarca işlem anında veya daha sonra sonuçlandırılan ve icap ve kabul beyanları dışında   bilgisayar tarafından otomatik olarak yapılan irade beyanları  bir takım özellikler gösterir.
 Bu sistemde bilgisayara yüklenmiş olan bir program – araya insan unsuru girmeden - otomatik olarak “irade beyanında” bulunur ve bunu yine otomatik olarak muhatabına gönderir. Mesela büyük bir hipermarketin bilgisayar sistemi kendiliğinden deponun son durumunu kontrol etmekte ve gerekirse ihtiyaç halinde daha önceden belirlenmiş firmaya siparişte bulunmaktadır. Burada insan tarafından yapılan aktif bir hareket söz konusu olmamakla birlikte taraflarca açıklanmış bir iradenin mevcudiyeti kabul edilmektedir. Zira beyanda bulunan burada sadece irade beyanının kurulması ve karşı tarafa iletilmesinde bilgisayardan faydalanmaktadır. Bu beyan, daha önce belirlenmiş parametreler vasıtasıyla yapılmaktadır ve dolayısıyla beyanda bulunanın arzusuna uygundur.Ayrıca böyle bir bilgisayar sistemi kullanan, bu sistem tarafından yapılan irade beyanlarıyla bağlı olacağı hususunda karşı tarafta  bir güven oluşturmuştur ve dolayısıyla bu tür beyanlar kendisine izafe edilmek gerekir.[15][15]
E-ortamda yapılan en yoğun sözleşme olan(mal ve hizmet) satımı genellikle tüm hukuk sistemlerinde yazılı şekle bağlı olmadığından sözleşmenin hukuki geçerliliği konusunda e-ortam bir engel oluşturmamakla birlikte asıl sorun  yapılan hukuki işlemlerin ispatlanması alanındadır.Öyleki gerçeğe uygun olarak iletilen  veri ve beyanlarda dahi kimlik ve içerik bütünlüğünün sağlanması ve korunması sorun yaratmaktadır.Bir kimsenin bir takım manipülasyonlarla, kendi adına bir doküman düzenlemesi veya kendisini gönderici olarak göstermesinin mümkün olması ıspat ve güvenlik zaafiyeti doğurmaktadır.İşte bu sorunların çözümü için  şifreleme tekniklerinden yararlanılarak bazı kavram ve kurumlar önerilmektedir.
4.2-Kimlik ve Bilgilerin doğrulanması
E-ortamda  sözleşmelerin geçerliliği yönünden zorunlu olmasa da  taraflar arasında iletilen bilginin gizliliği, bütünlüğü ve tarafların kimliklerinin doğruluğu kurulacak olan teknik ve yasal altyapı ile garanti edilebilmelidir.BM e-ticaret model kanunu ve AB direktiflerinde bunun elektronik imza ile sağlanmasının öngörüldüğü belirtilmektedir.
 
 
a)Elektronik İmza; bir bilginin üçüncü tarafların erişimine kapalı bir ortamda, bütünlüğü bozulmadan bilgiyi ileten tarafın oluşturduğu orijinal haliyle ve tarafların kimlikleri doğrulanarak iletildiğini elektronik veya benzeri araçlarla garanti eden harf, karakter veya sembollerden oluşmuş bir seti ifade eder.Elektronik imza, günümüz teknolojisinde çeşitli şekillerde olabilmektedir. Halen kullanılan imza dosyaları, biyometri tekniği (kullanıcının parmak ya da el izi, göz retinası vb. kişiye has özellikler) ile oluşturulan imzalar ve sayısal imzalar en çok bilinen ve tartışılan elektronik imza çeşitleridir.[16][16]
E-imzanın bugün için genel kabul görmüş bir türü olarak sayısal imzanın;imzacının imzalanacak metni  açık ve gizli iki anahtarlı  kriptoloji tekniği ile  sayısal karakterlere dönüşmüş özet değerini şifreli olarak belge altına eklemesi sureti ile  elde edildiği anlaşılmaktadır.Sayısal imzanın ‘atılması’ve imzalı dökümanın karşı tarafça alınması göndericiden sadır olduğunun  anlaşılması, başka bir deyişle imza süreci şu şekilde işlemektedir;
Dijital imzanın elektronik  dökümanın şifreli kısa özetinden başka bir şey değildir. İmzacı bu kısa özeti imza programı yardımıyla gizli, ancak sadece kendisi tarafından bilinen ve bir chip kartı üzerinde kaydedilmiş olan şifreler yardımıyla elde eder (private key – gizli anahtar). Kilidin ikinci kısmı (public key – açık anahtar) döküman sahibi tarafından kaideten daha önce kanunen tespit edilmiş bir sicile kaydedilmiş ve açık bir veri tabanı yada herhangibir şekilde alıcı tarafından bilinen bir şifredir. Bu ikinci şifre (public key)ile döküman sahibinden veya resmi bir online sitesinden kontrol programı alınmakta ve döküman deşifre edilmektedir. Alıcının Kontrol Programı, dökümanın özetini kontrol etmekte, imza uygun şifre ile kodlanmış ve döküman değişikliğe uğramamışsa asıl öküman ve özet dökümanın   aynı olduğu tespit edilmekte, yani deşifre edilmektedir. [17][17]
Teknolojik gelişmeler ya da diğer sebeplerle, elektronik imzanın doğrulanması için kullanılan bir usulün genel olarak güvenilir olmadığını gösteren deliller mevcutsa veya taraflarca kararlaştırılan güvenlik usulünün güvenli bir şekilde uygulanmadığına işaret eden deliller mevcutsa imzanın ve dökümanın imzacıya aidiyetinin aksi ispata açık olarak kabul edilmektedir..Bunun anlamı şudur ki sayısal imzanın sahibinden sadır olmaması halinde inkarı mümkün olup aidiyet  sorgulanabilir ve aksi ispat edildiğinde  aidiyet karinesi (önkabul) çürütülebilir.
Sayısal imzada bir içgüvenlik sorunu teşkil edebilecek olan önemli bir nokta; açık anahtarlara bir veri tabanından (telefon rehberi gibi) ulaşılabilmesi kabul edilmiş iken gizli anahtarın saklanma yeri konusunda henüz bir görüş birliği oluşmadığı görülmektedir.Gizli imza anahtarları ve şifreleme, suç faaliyetlerinin gizlenmesine imkan tanıyabilmekte ve devletlerin yürütme ve yargılama yeterlilikleri konusunda endişeler oluşturmaktadır. Bazı devletlerin yaklaşımı, şifreleme yöntemlerinin kullanımının kısıtlanması ve devletin gizli imza anahtarlarına erişiminin sağlanması yönündedir[18][18]
Bu konuda ,  suç  faaliyetlerinin izlenmesinde istihbarat amaçlı olarak, bazı yetkili devlet birimlerinin belirli olay ve belirli süre ile sınırlı olarak ve yargısal denetime tabi bir şekilde kullanıcıların gizli anahtarlarına ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir yasal imkan oluşturulabilir.Keza bu imkanın kötüye kullanılması kişisel verilerin korunması bakımından yaptırıma bağlanabilir.
Ülkemizde halihazırda Borçlar Kanunu’na göre imzanın,  el yazısı ile oluşturulması zorunludur. Bu durumda, bir elektronik kayıt  altında yer alan elektronik imza, mevcut mevzuatımıza göre imza olarak kabul edilmemektedir.Dolayısıyla, elektronik ortamda bulunan ve elektronik imza ile imzalanmış belgelerin şimdilik ispat kuvveti yoktur ve yine yazılı şekil zorunlu sözleşmeler yönünden de hukuki geçerlilik mevcut değildir.
Bu konuda ETKK desteği ile sayısal imzanın teknik ve idari yönleri hakkında Kanun tasarısı çalışmaları yürütüldüğü ifade olunmakla birlikte henüz başlangıç aşamasındadır.
b)E-Kimlik ve Onay Kurumu;E-belge içeriklerinin doğrulanmasında e-imzadan başka ve bu kere imzacıların-belge sahibinin kimliklerinin doğrulanmasında uluslar arası ilgili emsal düzenlemelerde onay kurumu ve  e-kimlik sertifikası kavramları ileri sürülmektedir.Mesaj gönderici ve alıcıların kimliklerinin belirlenmesi için üçüncü kişi veya kurumlarca sayısal sertifika düzenlenmesi gereklidir. Sertifika kimliğin sayısal ispatıdır.Sertifika belgeleri sahibinin kişisel bilgilerini taşıyan   çift anahtarlı kriptoloji tekniğine dayalı e-kimliktir. [19][19]
E-kimliğin beklenen faydayı sağlaması için taklit edilemesi gerekmekle bunları güvenilir kurumların dağıtması önerilmektedir. Onay kurumu, sayısal imza kullanımı için şifreleme anahtarlarıyla ilgili sertifikalar ihraç etmek üzere yetkilendirilmiş kişi ya da kurum olarak tanımlanmakta olup  kullanıcılara sertifika dağıtması öngörülmektedir.
Onay Kurumları kimlik doğrulama ve sayısal imza anahtarı bilgilerinin saklanması, sırasında kişisel bilgilere ve taraflarca yapılacak iletişime ulaşma olanağı sağlayacak bilgileri bünyelerinde barındırmaları dikkate alınarak;E- ticarette özel sektör öncülüğü ilke olarak benimsenmiş olsada bu kurumun, özel sektör temsilcilerine de yer verilmesini sağlayan ancak yarı kamusal bir statüye sahip olması önerilmektedir.Örneğin Ticaret Odaları nezdindeki Ticaret Sicil Memurluğu onay kurumu işlevini üstlenebilir.
c)Elektronik Noter;E-ticarette, onay kurumlarının yanısıra gerçekleştirilen alışverişe ait hukuki işlemleri  geleneksel noterlik sistemine benzer şekilde onaylayan,örnek saklayan ve işlemin düzenleme zamanını tesbit eden  ve işleme resmiyet kazandıran elektronik noterlik gibi bir mekanizmanın da oluşturulması isabetli olarak önerilmektedir.
Bir doğrulama yetkilisi, gerçeklere dayanan bir bilginin teyit edilebilir olup olmadığını tespit etmek için, bağımsız güvenilir bir araç olarak rol oynayabilir. Elektronik noterin, elektronik işlemlerde güvene bir baz teşkil etmek açısından en az altı tipte bilgiyi doğrulayabilmesi gerekli olup bunlar; tanımlama ve kayıt, kullanıcı özellikleri, standartlara uygunluk, yapılan işlem için yetki, işlemsel bilgi veya tatbik edilebilir yasalar olarak öngörülmektedir.[20][20]
Ülkemizde  noterlik mevzuatında elektronik işlemleri kapsayan bir düzenleme mevcut değildir. Ancak ilgili raporlarda buna değinilmekte ve elektronik noterlik kurumunun oluşturulması yetkilerinin sınırları konusunda yukarıda anılan uluslararası uygulama ve düzenlemelere atıfta bulunulmaktadır.Henüz hazırlanmakta olan sayısal imzanın teknik ve idari yönleri kanun tasarısında bu konuda hüküm getirilmesi muhtemel olup böyle bir kurum geçerliği resmi şekle tabi kılınan sözleşmelerinde e-ortamda yapılabilmesine de  imkan tanıyacak ve bu da e-ticaret alanını genişletici bir etki yapacaktır. 
4.3-Elektronik Kayıtların Delil Vasfı ve İspat Gücü
Kağıda kayıtlı belgeye  dayalı  klasik ticaret hukuki işlemleri yanında  e-ticaret faaliyetinde elektronik belge olarak adlandırılabilecek elektronik ortama kayıtlı belgenin hukuk sistemlerinde geçerlilik kazanması için ilgili uluslararası birimlerde çalışmalar yapılmış ve  BM Ticaret  Hukuku Komisyonu  tarafından hazırlanan ve 1996 yılında kabul edilen Elektronik Ticarete İlişkin Model Kanun çalışmaları kapsamında:
a) Bilgisayar kayıtlarının delil olarak değerlendirilmesini etkileyen hukuk kurallarının gözden geçirilerek, teknolojik gelişmeler sonucu oluşan araçlarda taşınan kayıtların güvenilirliğini mahkemelerin değerlendirmesinin sağlanması,
b) Ticari işlemlerde veya ticaretle ilgili yazılı belgelerde yazılı biçimin, işlemin veya belgenin kabul edilmesi ya da geçerliliği için şart olup olmadığının gözden geçirilerek, uygun olan yerlerde işlemin veya belgenin bilgisayarca okunabilir şekilde kayıt edilmesine ve gönderilmesine imkan tanınmasının araştırılması,
c) Ticaretle ilgili belgelerde el yazısı imza veya diğer kağıda dayalı belgelerle yapılan doğrulamalara ilişkin hukuksal zorunluluklar gözden geçirilerek, uygun olan yerlerde elektronik araçlarla doğrulamanın kullanılmasına imkan tanınması olanaklarının araştırılması,
önerilerek,e-kayıtların hukuk sistemi içinde kabulü amaçlanmıştır.[21][21]
 
 Ülkemizde  Usul Hukukumuza göre ispat güçleri açısından deliller, kesin ve takdiri deliller olarak iki grupta toplanmakta olup kesin deliller, hakimi bağlayıcı nitelikte olduğundan hakimin bu delilleri takdir yetkisi bulunmamaktadır.Kesin deliller ikrar, kesin hüküm, senet (belge)ve yemin ile sınırlıdır.  Delilleri tüketici şekilde sınıflandırıp sınırlandırmakla hukuk sistemimiz delil serbestiyeti sistemini kabul etmemiş olup iddia ve vakıaların belirli delillerle ispatını öngörmüştür.
HUMK md 288 vd. ile halen 40 milyon liranın üstündeki hukuki işlemlerin senetle ispatı ve senede karşı iddiaların yine senet ile ileri sürülmesi  zorunluluğu bulunmaktadır.Senet, borçlunun imzasını taşıyan ve o hukuki işleme ilişkin bilgileri ihtiva eden bir yazılı belgedir. Borçlar Kanununun 14’üncü maddesine göre de imzanın borçlunun el yazısı ile olması zorunlu olmakla elektronik imzalı kayıt senet niteliği taşımayacaktır. Dolayısıyla,elektronik kayıtların kesin delil niteliği bulunmamaktadır.
Ancak HUMK md. 367  de anılan ve takdiri delillerden sayılan özel hüküm sebeplerinden hareketle; Hakimin takdir hakkına sahip olduğu, ispat kabiliyeti bulunup bulunmadığı hakim tarafından belirlenecek delil grubu kapsamında:
 Bilgisayar ortamında saklanan veriler ve alınan çıktılar bu bağlamda özel hüküm sebepleri olarak değerlendirilebilir.Alıcı ile satıcı arasında bir delil sözleşmesi yapılmış ve burada bilgisayar kayıtlarının delil olarak kullanılacağı kabul edilmişse bunlar davada takdiri delil olarak ileri sürülebileceği  ileri sürülmekte ve yeni yasal düzenleme yapılana dek boşluğun böylece doldurulabileceği belirtilmekte ancak; bu delillerin manipüle edilme ihtimalı ne de dikkat çekilmektedir.[22][22]
Bu konuda münhasıran vergi hukukuna yönelik  defter, kayıt ve belgelerin manyetik ortamda saklanması ve ibraz edilmesini öngören VUK 257 hükmüne paralel  olarak, öncelikle HUMK’da, TTK’da ve BK’da değişiklik yapılması yoluyla manyetik ortamda gerek mikrofilm veya mikrofiş gerekse bilgisayar kaydı şeklinde tutulan kayıtlara hukuk sistemimizde yer verilmeli ve bu tür kayıtların tutulmasına ilişkin standartlar öngörülmelidir.Köklü bir değişiklik yapılana dek Elektronik kayıtların delil olarak değerlendirilmesinde, hakime serbestçe takdir hakkı kullanma yetkisi verilmesini sağlayacak geçici bir düzenleme de yapılabilir.
 
Eloktronik kayıt ve belgelerin yabancı menşeyli olması halinde iç hukukta delil ve ispat aracı olması bu konuda diğer bir önemli noktadır..
Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki Milletlerarası Sözleşme ile  yabancı noter senedinin resmi senet olarak kullanılacağı ülkede, belgenin düzenlendiği devletin yetkili makamı tarafından belgenin aslı ve kullanılacak ülke lisanına çevrilmiş metni üzerine bir onay şerhi verilmesi öngörülmüştür.Diğer yandan, belgenin kullanılacağı ülkenin tek taraflı bir düzenlemeyle ya da belgenin düzenlendiği ülke ile yapacağı bir anlaşmayla, resmi belgelere onay verme zorunluluğunu tamamen ortadan kaldırabilme yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir.[23][23]
Ülkemizde HUMK’nun 296’ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince de, yabancı ülkelerde usulüne uygun olarak yetkili makamlar tarafından düzenlenen veya tasdik edilen belgelerin Türkiye’de resmi senet niteliğini kazanabilmesi ve ispat aracı olarak kullanılabilmesi, bu belgelerin, ilgili ülkedeki Türk Konsolosu tarafından o ülkenin yürürlükteki kanunlarına uygun olduğunun onaylanması gerektirmektedir.Ancak yukarıda anılan anlaşma Türkiye tarafından da imzalanmış olmakla usulün bu hükmüne bir istisna getirilmiş olmaktadır.Uygulamada  Türkiyede tanzimli bir resmi senedin imzacı bir diğer devlet ülkesinde ileri sürülmesi  ilgili lisana çevrisi noter tasdikli belge üzerine  il Hukuk Müdürlüğünce  verilecek tasdik şerhi (Apostil Kaşesi) ile  mümkün olmaktadır.
Yabancı ülkelerde resmi belge olarak kabul edilen bir elektronik kaydın ülkemizde de aynı nitelikte kabul edilebilmesi için onaylanması konusunun, onay makamlarının kuruluş ve görevleri ne ilişkin düzenlemelerin yapılması çerçevesinde değerlendirilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
 
IV-Yabancı Unsurlu E-işlemler ve Kanunlar İhtilafı
Elektronik ticaret, doğası gereği ülkeler arasındaki coğrafi sınırları kaldırdığından kullanıcılar için sonsuz ticari imkanlar sunmaktadır. Bununla birlikte, bu durum yasaların uygulanması açısından sorun yaratabilecektir.
Değişik ülke vatandaşlarının elektronik ortamdaki ticari ilişkilerinde hangi ülke yasalarının uygulanacağı konusu halen tartışma yaratan konulardan biridir. Elektronik ticarette doğacak kanunlar ihtilafı sorunlarının da geleneksel olarak yapılan ticarette doğan kanunlar ihtilafı sorunlarına benzer şekilde çözümlenmesi gerekmektedir.[24][24]
Yabancılık unsuru taşıyan ticari işlerden dolayı çıkabilecek ihtilaflar eğer  bir sözleşmeye dayanıyor ise  uluslar arası bağlama kuralları meyanında  ülkemiz mevzuatında  2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 24 üncü maddesi tarafların aralarında yaptıkları ticari sözleşmeye uygulanacak hukuku seçebileceklerini öngördüğünden hukuk seçimi sureti ile ihtilafın buna göre çözümü mümkün olmaktadır.
 Tarafların ticari sözleşme için seçtikleri hukuk, Türk hukuku olabileceği gibi yabanci bir hukuk da olabilir. Taraflar açık bir şekilde bir hukuk seçmedikleri takdirde borcun ifa yeri hukuku uygulanır. İki taraflı akitlerde borç ilişkisinin ifa yeri birden fazla durumdadır. Böyle bir durumda borç ilişkisinin ağırlığını teşkil eden edimin ifa yeri hukuku uygulanacaktır. Örneğin, satım aktinde sadece para ödemesinde bulunanın edimi o akdin karakteristik ifası değildir. Diğer akit tarafın (satıcının) edimi aktin karakteristik ifasını teşkil eder. Bu takdirde satıcının ifa yeri hukuku akit hukuku olur. Borç ilişkisinin ağırlığını teşkil eden edim tespit edilemediği takdirde ise borç ilşkisinin en yakın veya daha yakın irtibat halinde bulunduğu hukuk ticari sözleşmeye uygulanacak hukuk olur.
Yabancı unsurlu e-sözleşme ve işlemlerden doğan ihtilafların ele alınacağı Mahkemelerin tesbiti de önem taşıyan diğer bir sorun alanıdır.Bu konuda  MÖHUK md.27 hükmü uyarınca Yetkili mahkeme iç hukukta (HUMK) öngörülen yer itibarı ile yetki kurallarına göre saptanacaktır.Buna göre yine taraflarca kesin yetki ve münhasır yetki kapsamında olmayan uyuşmazlıklarda davaya bakacak Mahkeme önceden sözleşme ile kararlaştırılabilecektir.
Haksız fiilerden doğan borçlara ise MÖHUK’un 25 nci maddesi gereği haksız fiilin işlendiği yerin hukuku uygulanır. Haksız fiilin işlendiği yerin fiil yeri mi yoksa zararın doğduğu yer mi olduğu sorusuna anılan madde “zararın meydana geldiği yer” olarak cevap vermiştir. Haksız fiilin işlendiği yer ile zararın meydana geldiği yerin farklı ülkelerde olması halinde, zararın meydana geldiği yer hukuku uygulanır. Haksız fiilden doğan borç ilişkisi haksız fiil yerine göre başka bir ülke ile daha yakın irtibatlı olduğu durumlarda ise bu ülke hukuku uygulanabilir.Buna göre örneğin, Almanyada bulunan bir  Türk’ün Türkiyede bulunan bir Türk  web sitesini tahrib etmesi halinde  haksız fiilden hukuki sorumluluk sebebi ile  fiilin işlendiği Alman hukuku yerine tarafların müşterek hukuku olan Türk hukuku uygulanabilir.
İhtilafları çözmekle görevli olan resmi yargı mercileri davaları çok kez süratli bir şekilde bitiremediklerinden, ticari ihtilafların hakem yoluyla çözümlenmesi esası hemen her memlekette gelişmiş bulunmaktadır.
Yabancılık unsuru taşıyan ticari işlerde, daha açık bir deyimle ticari sözleşmelerden ve haksız fiilerinden doğan borç ilişkilerinde iki şekilde hakeme başvurmak mümkündür;
a) Uyuşmazlıktan evvel, ticari sözleşme yapılırken sözleşmeye konulacak özel bir tahkim şartı ile,
b) Uyuşmazlık çıktıktan sonra, uyuşmazlığın hakem marifetiyle çözüleceğini öngeren yazılı bir hakem anlaşması ile.
Ülkemizde de yeni bir düzenleme olarak yürürlüğe giren 4686 sayılı 21.06.2001 tarihli Milletlerarası Tahkim Kanunu  4 md.hükmü uyarınca da tahkim anlaşmasına değinilmiş ve ilk defa şekil ve ispat hukuku bakımından bir sözleşmenin e-kayıt şeklinde tanzimi kabul edilmiştir.Buna göre;
 
Tahkim anlaşması yazılı şekilde yapılır. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması  gerekir. Asıl sözleşmenin bir parçası hâline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması hâlinde de geçerli bir tahkim anlaşması yapılmış sayılır.
Bu Kanun ile; düzenlenen konularda, aksine hüküm bulunmadıkça, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin  uygulanmayacağı ve yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu Kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında ve itiraz usulleri ile sınırlı olarak da  tahkim yerinin Türkiye dışında belirlendiği durumlarda cari olmak üzere  yabancı e-ticaret için olumlu olabilecek esnek hükümler öngörülmüştür. Öyleki,md  hükmüne göre;
Taraflar, hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama kurallarını, bu Kanunun emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla, serbestçe kararlaştırabilir ya da bir kanuna,  milletlerarası  veya   kurumsal   tahkim   kurallarına   yollama  yaparak  belirleyebilirler.
 
 
 
 
Tahkim yargılaması, Türkçe veya Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan devletlerden birinin resmî dilinde yapılabilir. Yargılamada kullanılacak dil veya diller, taraflar arasında kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu tarafından belirlenir. Tarafların anlaşmasında veya  hakemlerin  konu ile ilgili ara kararında aksi öngörülmemiş ise, bu dil veya diller, tarafların bütün yazılı beyanlarında, duruşmalarda, hakem veya hakem kurulunun ara kararlarında, nihaî kararında ve yazılı bildirimlerinde kullanılır.
 
Hakem veya hakem kurulu, tarafların dayandığı belgelerin tahkim yargılamasında kullanılan dil veya dillerdeki çevirisi ile birlikte sunulmasına karar verebilir
Diğer yandan  Türkiye 8.5.1991 gün ve 3731 sayılı Kanun ile ticari nitelikteki uyuşmazlıklar açısından verilen hakem kararlarının uygulanması konusunda New York Sözleşmesi’nin tarafı olmakla bu Sözleşme çerçevesinde, Sözleşmeye taraf ülkelerde verilen hakem kararlarının uygulanması zorunludur.Anlaşma devletleri dışında da mütekabiliyet esasına bağlı olarak  MÖHUK’un 43 -45 nci maddeleri arasında yabancı hakem kararlarının uygulanması usulu de düzenlemiş bulunmaktadır.
 
 

V-SONUÇ

 
 
Elektronik ticaretin usul-şekil hukuku ile birlikte özel hukuk boyutunu konu alan bu derleme ;bu  yeni piyasada   hukuki düzenleme gereği bulunan sorun alanlarının irdelenmesi bağlamında:
 
Gerek bu düzenlemelerin yapılması yönünden ve gerekse  beklenen faydanın sağlanması için hayati önemi haiz veri iletim altyapılarının oluşturulması yönünden ,düzenleyici pozisyonunun izah noktası olarak kalkınmanın sağlanması ve ekonomik piyasaların kontrolü görevi sebebi ile , taraf konumundaki devletin ve  taraflar meyanında piyasa   aktörlerinin;
 
Yetki ve sorumlulukları ile hak ve borçlarının değerlendirilmesi kapsamında şu sonuçları tesbit edebilir. 
 
A)Genel Olarak
 
1-Elektronik ticaretin gelişmesi;  ulusal ve uluslar arası kamu - özel sektör kuruluşları ile üniversiteler ve  araştırma kurumları ve diğer toplum kesimleri arasında  iş ve görüş birliği sağlanarak yürütülecek hukuki düzenleme çalışmaları ile  güven ortamının  oluşturulması ile yakından ilgilidir.
 
2-Yapılacak hukuki düzenlemelerin yeni pazaryerinin özgürlükçü yapısına uygun olması, sınırlayıcı ve engelleyici olmaması ve yine bilgi ve iletişim teknolojisinin hızlı gelişme özelliği dikkate alınarak modüler ve uyumlu bir yapıda  olması temel olmalıdır.
 
3-Piyasanın zemini olan intranet,ekstranet ve internet  uygulamaları desteklenmeli bu bağlamda fiziki altyapı alanının, tüm kademelerde rekabete açık olması sağlanmalıdır.
 
4-Bilgiye ulaşma hakkı bağlamında herkese  erişim olanağı sağlanmalı bilgiağı kullanıcılarının niceliksel ve niteliksel gelişimi desteklenmelidir.    
B)Özel Olarak
1-Kağıda dayalı belge esaslı klasik ticarete nazaran elektronik ortamda işlenmiş  ve yapılandırılmış bilgi (e-belge) iletimi esasına dayalı bulunan e- ticarette, belge düzeninin sağlanması için  öncelikle  elektronik imzaya hukuki bir geçerlilik kazandıracak ve işlemcilerin kimliğini doğrulayacak onay kurumu ve gereğinde işlemlere resmiyet  kazandıracak  e-noterlik yasal düzenlemelerin yapılması acildir.
2-E-Kayıtlara delil niteliği sağlayacak usul yasası değişiklikleri yapılması ve e-imzalı belgelere kesin delil  yada hiç değilse  beyyine veya   takdiri delil niteliği tanınması  acildir.
3-Tüketici,İşletmeci ve iletici bilgileri mahremiyetini teminen Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi usul ve esaslarının yasalaştırılması acildir.
4-İnternet Alan İsimleri Tahsis Kurumu ve kuralları ile ilgili usul ve esasların yasalaştırılması acildir.
 
 
 
 
V-KAYNAKÇA
 
1-D.T.M /Etkk Hukuk çalışma grubu raporu 1998 –www.dtm.gov.tr.
2-Dünyada ve Türkiyede E-T. Hukuki bir yaklaşım.1999Ayşe Saadet Arıkan. AB.Koord.      
3-E-T:Gelişme Yolundaki ülkeler DPT.
4-İnternet Üzerinden yapılan Hukuki işlemler.Savaş Bozbel.www.hukukçu.com
5-İnternet hukuku.Güran-Bayraktar-Kendigelen.www.superonline.com/hukuk
6-E-Kimlik/E-İmza/Kriptografi.Tübitak-Bilten .www.bilten.metu.edu.tr
7- İnternet Alan İsim tahsis Kuralları.ODTÜ Bilgi İşlem Daire Bşk.www.metu.edu.tr
8-Ekonomik Yönü ile E-T.Yakup Kepenek 1999 ODTÜ
9-E-T.de Vergilendirme.Niyazi Cangir.1999 Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü.
10-E-Ticaret Değerlendirme Raporu.1999 Tübitak –Bilten.
11- VIII.Kalkınma Planı.DPT.www.dpt.gov.tr
12-Türk Telekom Mevzuatı.www.ubak.gov.tr
13-Milletlerarası Özel hukuk ve Usul Hukuku  Kanunu.
14-Milletlerarası Tahkim Kanunu.


 


[1][1] ETKK.Hukuk çalışma Grubu raporu-1998. sh.1
[2][2]Age 1.sh.5
[3][3]E-T: Gelişme Yolundaki Ülkeler için imkanlar ve politikalar. Murat İnce Dpt.sh.8
[4][4] Age.1 sh.4
[5][5] Age1 sh.5
[6][6] Age 1 sh 5
[7][7] Age (3) sh.
   
[8][8] ODTÜ Bilgi İşlem Daire Bşk.Alan isim tahsis Kuralları
[9][9] E-t.çalışmalarına Hukuki bir yaklaşım.1999 Ayşe saadet Arıkan.sh.149
[10][10] Age 1 sh.30
[11][11] Tüketicinin Korunması H.K.
[12][12]  İnternetde Hukuki işlemler.Savaş Bozbel.sh.6
[13][13] Age 1 sh 29
[14][14] Age  (12)  sh.10
[15][15] Age (12) sh.3
[16][16] Age 1 sh.9
[17][17] age 12 sh.7
[18][18] age 1 sh.11
[19][19] Tübitak-Bilten E-kimlik nedir.
[20][20] Age1 sh.15
[21][21] Age1 sh.18
[22][22] Age(  ) sh.220
[23][23]Age 1 sh.21
[24][24] Age 1 sh.16