ise iade Davasi Alt isveren-Asil isveren iliskisi Davali Ýsverenin Güvenlik Ýsini Taserona Vermesi Feshin Son çare Olmasi
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 24-09-2009 | Kategori: İçtihat | Not
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ
E: 2008/15486 K: 2008/12521 T: 26.05.2008
İşe İade Davası • Alt İşveren-Asıl İşveren İlişkisi • Davalı İşverenin Güvenlik İşini Taşerona Vermesi • Feshin Son Çare Olması
(4857 SK m. 18-21)
Özet: Davacı, feshin geçersizliğine ve işe
iadesine karar verilmesini istemıştir.
Yasaya uygun kurulan asıl işveren-alt
işveren ilişkisi bir nevi yeniden yapılanma
olup, işyeri içi sebeplerden kaynaklanan geçerli
bir fesih nedenidir. Alt işveren uygulaması
sonucu, güvenlik hizmetinde keyfilik ve
ölçülülük denetimi kapsamında işverenin bu
kararda tutarlı davranıp davranmadığı, iş
sözleşmesi feshedilmeden önce feshin son
çare olduğu ilkesinin göz önüne alınıp alınmadığı,
feshin kaçınılmaz olup olmadığı dosya
içeriğinden anlaşılmamaktadır.
Davacı işçinin hizmet süresi ve işletmenin
büyüklüğü dikkate alındığında davacının
işletme içinde başka bir işte değerlendirme
olanağının bulunup bulunmadığı somut olarak
araştırılmalı feshin kaçınılmaz olup olmadığı
açıklığa kavuşturulmalıdır. Şayet, sözü
edilen ilkeler de dikkate alınmış ise feshin
geçerli nedene dayandığının kabulü ile davanı
n reddi gerekir. Yapılacak araştırma sonucunda,
davalı işverenin tutarlı davranmadığı-
nın, keyfi uygulama yaptığının veya feshin
son çare ilkesine uymadığının anlaşılması
durumunda ise, şimdiki gibi davanın kabulüne
karar verilmelidir. Bu nedenle gerekirse,
işyerinde keşif yapılarak, uzman bilirkişi
aracılığı ile yukarıda belirtilen hususlar yönünden
araştırma yapılarak sonucuna göre
karar verilmesi gerekirken eksik araştırma
ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi
bozmayı gerektirmıştir.
Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemıştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Yargıtay Kararları 2649
Hüküm suresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla,
dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı işçi, iş sözleşmesinin işverence geçerli neden olmadan feshedildiğ
ini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini
istemıştir.
Davalı işveren, güvenlik hizmetlerinin bir özel güvenlik şirketinden
alınmasına karar verilmesi nedeni ile davacının iş sözleşmesinin feshedildiğ
ini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı işverence güvenlik isinin taşeron Şrmaya devredildiğ
ine dair herhangi bir delil sunulmadığı, ayrıca işten çıkarılmayan
güvenlik personelinin seçiminde hangi objektif kıstasların uygulandığının
belli olmadığı, feshin son çare olması ilkesinin gözönünde bulundurulmadığı,
82 güvenlik görevlisinden 28 kişinin diğer kadrolara yerleştirilmesinde
hangi ölçütün kullanıldığının açık ve net olmadığı feshin geçerli nedene
dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmıştir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesinde işletmenin, işyerinin veya
işin gerekleri kavramına yer verildiği halde, işletmesel karar kavramından
sözedilmemıştir. İşveren amaç ve içeriğini belirlemekte serbest oldu-
ğu kararlar, yönetim hakkı kapsamında alabilir. Geniş anlamda, işletme,
işyeri ile ilgili ve işin düzenlenmesi konusunda, bu kapsamda işçinin iş
sözleşmesinin feshi dahil olmak üzere işverenin aldığı her türlü kararlar,
işletmesel karardır. İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan
fesihte, yargısal denetim yapılabilmesi için mutlaka bir işletmesel karar
gerekir. İş sözleşmesinin iş, işyeri veya işletme gereklerine dayalı olarak
feshi, işletmesel kararın sonucu olarak gerçekleşmekte, fesih işlemi
de işletmesel karar çerçevesinde değişen durumlara karşı işverene tepkisini
oluşturmaktadır. Bu kararlar işletme ve işyeri içinden kaynaklanan
nedenlerden dolayı alınabileceği gibi, işyeri dışından kaynaklanan nedenlerden
dolayı da alınabilir.
İşletmesel karar söz konusu olduğunda, kararın yararlı ya da amaca
uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılamaz; kısaca işletmesel
kararlar yerindelik denetimine tabi tutulamaz. İşverenin serbestçe işletmesel
karar alabilmesi ve bunun kural olarak yargı denetimi dışında tutulması
şüphesiz bu kararların hukuk düzeni tarafından öngörülen sınırlar
içinde kalınarak alınmış olmalarına bağlıdır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 20/2. maddesinde açıkça, feshin geçerli
nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat
yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uydu-
ğunu, daha sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya hak-
2650 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
lı) olduğunu kanıtlayacaktır. Bu kapsamda, işveren fesihle ilgili karar aldığı
nı, bu kararın istihdam fazlası meydana getirdiğini, tutarlı şekilde uyguladığı
nı ve feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlamalıdır.
İşverenin, dayandığı fesih sebebinin geçerli (veya haklı) olduğunu uygun
kanıtlarla inandırıcı bir biçimde ortaya koyması, kanıt yükünü yerine
getirmış sayılması bakımından yeterlidir. Ancak bu durum, uyuşmazlığı
n çözümlenmesine yetmemektedir. Çünkü yasa koyucu işçiye başka
bir olanak daha sunmuştur. Eğer işçi, feshin, işverenin dayandığı ve uygun
kanıtlarla inandırıcı bir biçimde ortaya koyduğu sebebe değil, başka
bir sebebe dayandığını iddia ederse, bu başka sebebi kendisi kanıtlamakla
yükümlüdür. İşçinin işverenin savunmasında belirttiği neden dışında,
iş sözleşmesinin örneğin sendikal nedenle, eşitlik ilkesine aykırı olarak,
keza Keyfi olarak feshedildiğini iddia ettiğinde, işçi bu iddiasını kanıtlamak
zorundadır.
Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri sürüldüğ
ünde, Öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kararı aranmalı,
bağlı işveren kararında işgörme ediminde ifayı engelleyen, bir başka anlatı
mla istihdamı engelleyen durum araştırılmalı, işletmesel karar ile istihdam
fazlalığının meydana gelip gelmediği, işverenin bu kararı tutarlı
şekilde uygulayıp uygulamadığı (tutarlılık denetimi), işverenin fesihte
Keyfi davranıp davranmadığını (Keyfilik denetimi) ve işletmesel karar sonucu
feshin kaçınılmaz olup olmadığı (ölçülülük denetimi-feshin son çare
olması ilkesi) açıklığa kavuşturulmalıdır.
İşletmesel kararın amacı ve içeriğini belirlemekte özgür olan işveren,
işletmesel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi gerekli kıldığını, feshin
geçerli nedeni olduğunu kanıtlamalıdır. İşletmesel kararın amacı ve
içeriğini serbestçe belirleyen işveren, uygulamak için aldığı, geçerli neden
teşkil eden ve ayrıca istihdam fazlası doğuran tedbire ilişkin kararı, sürekli
ve kalıcı şekilde uygulamalıdır. İşveren işletme, işyeri ve işin gerekleri
nedeni ile aldığı fesih kararında, işyerinde istihdam fazlalığı meydana
geldiğini ve feshin kaçınılmazlığını kanıtlamak zorundadır. İş sözleşmesinin
feshiyle takip edilen amaca uygun daha hafif somut belirli tedbirlerin
mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi, işverenin tekelinde değildir.
Bir bakıma feshin kaçınılmaz olup olmadığı yönünde, işletmesel kararın
gerekliliği de denetlenmelidir. Feshin kaçınılmazlığı ekonomik açıdan de-
ğil, teknik denetim kapsamında, bu kararın hukuka uygun olup olmadı-
ğı ve işçinin çalışma olanağını ortadan kaldırıp kaldırmadığı yönünde, kı-
saca feshin son çare olması ilkesi çerçevesinde yapılmalıdır.
İş ilişkisinde işletmesel kararla iş sözleşmesini fesheden işveren, Medeni
Kanunun 2. maddesi uyarınca, yönetim yetkisi kapsamındaki bu
hakkım kullanırken, Keyfi davranmamalı, işletmesel kararı alırken dürüst
olmalıdır. Keyfilik denetiminde işverenin Keyfi davrandığını işçi iddia
ettiğinden, genel ispat kuralı gereği, işçi bu durumu kanıtlamalıdır.
Yargıtay Kararları 2651
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6 maddesi uyarınca, "Bir işverenden,
işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde
veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle
uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini
sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren
arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.
Alt işveren uygulaması bir işletmesel karardır. Alt işverene devrin işletme
gereklerine dayanan geçerli fesih nedeni olması, İş Kanunu'nun 2.
maddesinin 6 ve 7. fıkraları uyarınca geçerli ve muvazaaya dayanmayan
asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulması şartına bağlıdır. Muvazaa
Borçlar Kanunu’nda düzenlenmış olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak
amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm
ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak
tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki
gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına
tabidir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi
kurulmasının önüne geçilmek istenmış ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun
2/7. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmıştir. Bu
kriterler, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştı-
rılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce
o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak
belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde belirtilen unsurları taşımayan
alt işveren uygulaması, fesih için geçerli neden kabul edilemez. İş Kanunu'da
yardımcı işlerin alt işverene verilmesinin herhangi bir koşula
bağlanmaması nedeniyle, bu nevi işlerin muvazaa olmaması kaydıyla alt
işverene devri sebebiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi hâlinde, feshin geçerli
nedene dayandığı kabul edilebilir. Buna karşılık 6. fıkra gereğince,
asıl işin bir bölümünde işletme ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlı
k gerektiren isler alt işverene devredilebilecektir. Anılan düzenlemede
baskın öğe "teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren" işlerdir, Başka
bir anlatımla işletmenin ve işin gereği ancak teknolojik nedenler var ise
gözönünde tutulur. Dolayısıyla, söz konusu hükümdeki şartlar gerçekleşmeden
asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde, asıl işverenalt
işveren ilişkisi geçersiz olacağından iş sözleşmesinin feshi de geçersiz
olacaktır.
Dosya içeriğine göre davalı işverenin yardımcı iş niteliğindeki güvenlik
hizmetlerini dışardan satın almak suretiyle temin yoluna gittiği, güvenlik
görevlisi olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin bu nedenle feshedildiğ
i anlaşılmaktadır. Güvenlik hizmetleri sözleşmesi sonucu oluşan
asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı yönünde dosyada
herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Yasaya uygun kurulan asıl
2652 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
işveren-alt işveren ilişkisi bir nevi yeniden yapılanma olup, işyeri içi sebeplerden
kaynaklanan geçerli bir fesih nedenidir. Alt işveren uygulaması
sonucu, güvenlik hizmetinde çalışan işçilerin istihdam fazlalığı meydana
getireceği de tartışmasızdır. Ancak tutarlılık, Keyfilik ve ölçülülük denetimi
kapsamında işverenin bu kararda tutarlı davranıp davranmadığı,
iş sözleşmesi feshedilmeden önce feshin son çare olduğu ilkesinin göz
önüne alınıp alınmadığı, feshin kaçınılmaz olup olmadığı, dosya içeriğinden
anlaşılamamaktadır.
Davacı işçinin hizmet süresi ve işletmenin büyüklüğü dikkate alındı-
ğında davacının işletme içinde başka bir işte değerlendirme olanağının
bulunup bulunmadığı somut olarak araştırılmalı, feshin kaçınılmaz olup
olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Şayet, sözü edilen ilkeler de dikkate
alınmış ise feshin geçerli nedene dayandığının kabulü ile davanın reddi
gerekir. Yapılacak araştırma sonucunda, davalı işverenin tutarlı davranmadığı
nın, Keyfi uygulama yaptığının veya feshin son çare ilkesine uymadığı
nın anlaşılması durumunda ise şimdiki gibi davanın kabulüne karar
verilmelidir. Bu nedenle, gerekirse işyerinde keşif yapılarak, uzman bilirkişi
aracılığı ile yukarıda belirtilen hususlar yönünden araştırma yapılarak
sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde
karar verilmış olması hatalı olup, bozmayı gerektirmıştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,
peşin alınan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
26.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararları 2653