Boşanma davası - Tedbir nafakası - Gerekçeli kararın tefhim olunan kısa karara uygun düzenlenmesi gereği
Ekleyen: Av.dilek Kuzulu Yüksel | Tarih: 17-07-2007 | Kategori: İçtihat | Not

ÖZET: Bozmaya uyularak verilen yeni hükümde anne yanında bulunan tarafların ortak çocukları için Türk Medeni Kanununun 169. maddesi gereğince dava tarihinden geçerli olacak şekilde uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken bu hususta karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

    

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/5553

Karar: 2005/7652

Karar Tarihi: 10.05.2005

(4721 S. K. m. 169) (YİBK 10.04.1992 T. 1992/7 E. 1992/4 K.)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Temyiz edilen karar temyiz eden davacıya 15.02.2005 günü tebliğ edilmiş ve fakat söz konusu karar yasada öngörülen (HUMK. m. 432) 15 günlük süre geçtikten sonra 4.3.2005 tarihinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir.

Kuşkusuz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanunla değiştirilen 432.maddesine göre, temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır ise, temyiz isteminin reddine karar verme yetkisi hükmü veren mahkemeye aittir.

Ne var ki Aile Mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği (l.6.1990 günlü ve 1989/3 Esas,1990/4 Karar sayılı) Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunca karara bağlanmıştır. Bu durumda gösterilen sebeple temyiz isteminin reddi gerekir.

Bu bakımdan davacının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2- Davalının temyizine gelince;

a) Tarafların boşanmalarına dair olan ilk hüküm, davalının temyizi üzerine Yargıtay'ca bozulmuştur. Bozma kararıyla, ilk hükümde boşanma kararıyla birlikte anne yanında bulunan tarafların ortak çocukları için dava tarihinden itibaren hükmolunan tedbir nafakası da ilk hükmün bozulmasıyla birlikte ortadan kalkmıştır.

Bu bakımdan bozmaya uyularak verilen yeni hükümde anne yanında bulunan tarafların ortak çocukları için Türk Medeni Kanununun 169. maddesi gereğince dava tarihinden geçerli olacak şekilde uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken bu hususta karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

b) Tefhim olunan kararda, davalı yararına tedbir nafakasına hükmolunduğu halde, infaza verilecek olan gerekçeli kararda, bu hususa yer verilmemesi; bu suretle gerekçeli kararın tefhim olunan kısa karara uygun düzenlenmemesi de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. ve 388. maddeleri ile 10.04.1992 tarihli 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında benimsenen ilkelere aykırıdır.

Sonuç: 1- Hükmün yukarıda 2. maddenin a ve b bentlerinde gösterilen sebeplerle davalının temyizi yönünden BOZULMASINA,

2- Davacının temyiz isteminin l. maddede gösterilen sebeple süre aşımı nedeniyle REDDİNE, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.05.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Kadın tarafından bağımsız olarak açılmış bir tedbir nafakası davası bulunmamaktadır. İstek boşanma davası sırasında istenilen (TMK. m. 169) tedbir nafakasına ilişkindir. Yargılama süresince bu isteğin değerlendirilmesi ve ara kararı ile nafaka takdir edilmesi mümkündür. Ara kararı ile takdir edilen nafakanın infazı da olanaklıdır. Davalı kadına son oturumda takdir edilen nafaka bu nitelikte olup, infazı mümkündür.

Gerekçeli kararda bu konuda hüküm kurulmamış olması, çelişki niteliğinde olmadığı gibi kısa kararda takdir edilen nafakanın infazını da engellemeyecektir. Bu nedenle 2/b bendinde belirtilen bozma nedenine katılmıyorum.