ELYAZISI - İMZA VE BELGE İNCELEMEDE BİLİRKİŞİLİĞİN ÖNEMİ VE NİTELİKLERİ SORUNU
Ekleyen: jale bafra | Tarih: 8-06-2007 | Kategori: Makale | Not
ELYAZISI - İMZA VE BELGE İNCELEMEDE BİLİRKİŞİLİĞİN ÖNEMİ VE NİTELİKLERİ SORUNU

Y.Doç.Dr.Jale Bafra, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Belge İnceleme Birimi Sorumlu Öğretim Üyesi - Hukukçu.

Belge, yazı ve imza incelemeleri, hukuk ve ceza davalarında gerekse kamu ve özel hayatın çeşitli kesimlerinde vazgeçilemez bir bilimsel uzmanlık alanıdır. Bu incelemeler, sadece sahtecilik ya da imza inkarı konularında değil, çok çeşitli alanlarda, örneğin tehdit ya da şantaj mektuplarında failin kimliğinin belirlenmesinde, adam öldürme veya ırza geçme olaylarında, yerdeki bir yazı parçasından veya duvara, hatta bazen mağdurun vücuduna yazılmış bir yazıdan suçlunun kimliğine ulaşılmasında adli birimlere yardımcı olmaktadır. Özel ve medeni hayatta da bir belgenin aidiyetinin saptanmasında, örneğin bir mektubun ya da yazının, bir çizim veya sanat eserinin gerçek sahibinin belirlenmesinde çok büyük önem taşımaktadır1.
Belge incelemeleri son derece hassas ve hata oranı yüksek bir alandır. Çünkü, yazı ve imza fiziksel bir delil ve emare olarak diğer fiziksel delillerden farklı surette benzeme ve taklit edilme ihtimali çok yüksek olduğu gibi, doğal değişmelerin veya kasdi değiştirme gayretlerinin yanıltıcı özellikleri de önem taşımaktadır2. ‘Belge incelemesi’, büyük bir bilgi birikimi, deneyim, zaman, dikkat, özen, deontoloji ve ağır sorumluluk gerektiren bir uzmanlık dalıdır. ‘
Şu halde, güvenilirlik (akreditasyon) sağlanabilmesi için, mutlaka bilimsel temel ve usullere dayalı bir çalışma yapmak ve çalışma şartları, teknik donanım ve eğitim unsurları bakımından uzman bilirkişilik niteliklerini, bütün Dünya’da kabul edilmiş kriterler doğrultusunda standartlara kavuşturmak zorunlu bulunmaktadır3.
‘Belge İnceleme Uzmanlığı’ ne Güzel Sanatların, ne de Adli Tababetin konusu olmayıp, tamamen farklı ve özel bir eğitim ve uzmanlık alanıdır. Günümüzde bütün dünyada ‘Belge İnceleme Uzmanı’ olarak isimlendirilip nitelendirilen kişiler bu spesifik alanın teorik ve pratik bilgilerini almış, özel eğitimden geçmiş, yoğun tecrübe ve sınavlar sonucunda bu alanda söz sahibi olmaya hak kazanmış, bilimsel ve teknik donanım sahibi kişilerdir4.
Ülkemizde ise, bu konuda uzun yıllardır Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyelerinin, Adli Tıp Uzmanlarının veya mahkeme ve savcılıkların çevresindeki Adli Tabiplerin ve hatta tabiplerin bilirkişilik yaptığını biliyoruz. Bunun nedeni de, ‘Belge İncelemesi’ nin, yıllar boyu, bir Tıp Bilimi olan ve tıbbi bilgilerin hukuka uygulanışını inceleyen5 Adli Tıbbın içinde ve bu bilim dalı mensuplarınca bilinip uygulanabilen bir alt alan olduğu şeklindeki yanlış bilgi ve düşüncedir. Hatta tamamen sezgilere, ya da benzetme yeteneğine bağlı olan bir sınama ve beceri olduğu, veya karakter ve kader tahlilleri yapmaya kadar varan sübjektif ve dogmatik faaliyetlerle bir arada yapılabilen bir iş ve meslek olduğu sanılmıştır. Bunun içindir ki yazı ve imza incelemesi Güzel Sanatlarla dahi ilgilendirilmiştir. Bu ve benzeri yanlış kanaatler yargı mensupları arasında bile yaygın olarak kabul görebilmiştir
Bununla birlikte, Yargıtay’ımızın, çok yerinde olarak Adli Tıp doktorlarının belge inceleme konusunda bilirkişilik yapamayacaklarına ilişkin kararları bulunmaktadır. Örneğin, 12. Hukuk Dairesi’nin 27.12.1983 tarih ve 11160 sayılı kararı Yargıtay’ın konudaki görüş ve düşüncelerini yansıtması bakımından ilgi çekicidir. Kararda aynen: ‘....bilirkişi olarak rapor veren Adli Tıp doktorudur. Grafolojide ne şekilde uzman olduğu açıklanmayan bu kişinin verdiği raporla itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verilmesi isabetsiz olmakla merci kararının bozulmasına’ denilmektedir. Yargıtay bu ve benzeri kararları ile belge incelemenin ayrı bir uzmanlık dalı olduğunu ve adli tabiplerin aynı zamanda bir belge inceleme uzmanı olmadığını vurgulamış bulunmaktadır6.
Adli Tıp uzmanlarının eğitim usulleri Adli Tıp Kurumu Kanunu ve Uygulama Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Tıp Fakültesi Mezunu olan Adli Tıp uzmanları uzmanlık giriş sınavından sonra ATK.Uygulama Yönetmeliği md.22/B.1 gereği, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairelerinde ve Adli Tıp Şube Müdürlüklerinde sıra ile staj yaparlar. Staj süresi uzmanlık tezinin hazırlanması ile birlikte iki yıldır. Demek oluyor ki bir Adli Tıp Uzmanı, iki yıl içerisinde Adli Tıp Kurumundaki Morg İhtisas, Gözlem İhtisas, Kimyasal Tahliller İhtisas, Biyoloji İhtisas, Fizik İncelemeler İhtisas olmak üzere tam 6 adet ihtisas dairesini ve her ilçede yer alan Adli Tıp Şube Müdürlüklerini dolaşmak ve bir de uzmanlık tezi hazırlamak zorundadır. Asistanlar, bu ihtisas dairelerinde önem sırasına göre bir veya en fazla iki ay kalabilmekte ve fakat ‘Fiziki İncelemeler İhtisas Dairesi’ nin belge inceleme bölümünde bu süre 15 günü bile geçmemektedir. Bu 15 gün içerisinde de asistan kendi ilgi ya da merakı ölçüsünde bir veya iki dosyayı ya okur ya da okumaz. Bu konuda bizzat, Adli Tıp Kurumu eski başkanlarından Prof.Dr.Oğuz Polat, 2.12.2002 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan bir ropörtajda. ‘Her türlü yazılı belgeyi inceleyerek mahkemelere rapor verme yetkisine sahip olan Adli Tıp Kurumu Grafoloji şubesi Fizik İhtisas Dairesi’nin alt birimidir. Orada çalışanlar da Adli Tıp Uzmanı. Onların kökeninde, altyapılarında herhangi bir adli belge inceleme kariyeri bulunmamaktadır.Bugün orada çalışıyorlar, belki gelecek sene başka yerde çalışacaklar, tamamen rotasyona tabi bir durum ‘ sözleriyle bu gerçeği dile getirmiştir.
Yine aynı yazıda, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Hamit Hancı’ya göre de mahkemelerde bilirkişilik yapan uzmanlar usta-çırak ilşkisiyle yetişmektedir ve bu konuda standart bir eğitime ihtiyaç bulunmaktadır.
Dünyada yüz yıla yakın bir zamandır ‘Adli Bilimler (Forensic Science)’ adı altında, akademisyenleri, uzmanları, bilimsel çalışmaları,laboratuvarları, olağanüstü teknolojik donatımları, süreli ve süresiz yayınları (Kitap ve Dergiler, yüksek lisans ver doktora), düzenli toplantıları, kongreleri ile bir inter disiplin bilimsel faaliyet sürdürülmektedir. Adli Bilimler; doğal bilimlerin hukuki konulara uygulanması olup, çok çeşitli ve farklı faaliyetleri ve spesifik alanları kapsamaktadır. Pratikte Adli Bilimler, fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin bütün metot ve prensiplerini kullanarak adalete yardımcı olur. Adli Tıp, Adli Diş Hekimliği, Adli Antropoloji, Adli Toksikoloji, Kriminalistik, Adli Psikiyatri, Şüpheli Belgelerin İncelenmesi, Ateşli silahlar ve atış izlerinin incelenmesi, Parmak izi İncelemeleri, ‘Adli Bilimler’ içerisinde yer alan alt bilim dallarıdır7. Görülüyor ki Adli Tıp ve Belge İnceleme Adli Bilimler Kompleksinin iki ayrı ve farklı uzmanlık ve çalışma alanıdır. Aynı kişi bu iki alanın da uzmanı olabilir fakat birinde uzmanlaşmış olması diğerinin de uzmanı olduğu anlamına gelmez. Yani, Belge İnceleme Uzmanının bir Adli Tıp Uzmanı veya tıp uzmanı sayılması hukukçu, psikolog, mühendis veya öğretmen olma imkan ve ihtimalinden kesinlikle daha fazla değildir. Bu gerçeğe rağmen ülkemizde yukarıda değindiğimiz yanlış kanaat ve uygulama hala sürdürülmektedir.
Türkiye’de, Adli Bilimler alanında eğitim vermek üzere 1983 yılından bu yana İstanbul, Ankara ve İzmir’de, Üniversiteler bünyesinde ‘Enstitüler’ kurulmuştur. Bunlardan bugün sadece İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü varlığını ve çalışmalarını sürdürmektedir. Enstitümüzde ,Emniyet mensupları,subaylar, hukukçular, antropologlar, psikologlar, doktorlar,diş hekimleri, mühendisler, hemşireler gibi değişik branşlardan gelen yüksek eğitim yapmış kişilere Lisansüstü (Yüksek lisans ve Doktora) eğitimi ve diploma verilmekte, hem de projeler bazında bilimsel araştırma ve çalışmalar yapılmaktadır.
Ülkemizde, Belge İnceleme konusunda, Adli Tıp Enstitüsü’nde çeşitli branşlardan gelen lisans üstü öğrencilerine ve stajyerlere verilen sınırlı miktardaki teorik ve pratik ön bilgiler dışında, lisans düzeyinde eğitim veren bir öğretim kurum ya da kuruluşu bulunmamaktadır. Bu kadar hayati bir konuda kişilerin can, mal, özgürlük ve itibarlarının her hangi bir kişinin edinebileceğinden daha fazla bilgi sahibi olmayan kişilere teslim edildiğini, görmekteyiz.. Bu uygulamanın neticesi olarak da aynı konuda ve aynı belgelere ilişkin çelişkili, basmakalıp, sorumsuz özensiz, gerekçesiz ve kaçınılmaz olarak yanıltıcı bilirkişi raporları ve sonuç olarak sakat yargı kararları ile çok sık olarak karşılaşmaktayız. (Aynı dosya içerisinde 3-4 adet birbirinin zıddı bilirkişi raporu, haklı-haksız itirazlar, yıllarca uzayıp giden, arapsaçına dönmüş dosyalar ve çaresizlik içerisinde hala bilirkişiden yardım bekleyen taraflar artık alışılmış bir manzaradır.)
Bu durum karşısında Yargıtay’ın ve Baroların harekete geçerek bilirkişilik konusunda standardizasyon oluşturmaları, -bilirkişilik yapabilecek kişilerin niteliklerinin belirlenmesi, bilirkişi envanterinin saptanması, kariyer ve akseptanslarının ve akreditasyonlarının belirlenerek dosyalanması, deontolojilerinin sağlanması ve izlenmesi, talep ve ihtiyaçlarının gereğince karşılanması, isim ve listelerinin bildirilmesi, rapor suretlerinin arşivlenmesi, itiraz ve yakınmaların çözümü ve bilirkişiliğin kurumsal ve objektif bir bünyeye kavuşturulması bir görev ve zorunluluk haline gelmiştir.
Bugün ileri ülkelerde, belge inceleme alanında resmi ya da özel bilirkişi olarak çalışacak kişilerin denetim ve sertifikasyonu, bu uzmanlık alanının mensuplarının ve otoritelerinin oluşturduğu dernekler ve odalar tarafından yapılmaktadır. Bunların kriterleri, prensipleri (çalışma usulleri, vasıta ve imkanları) belirlenmiş ve tüm Dünya’da standardize edilmiştir.bu surette güven, kalite ve verimlilik sağlanabilmektedir.
Bu organizasyonların en tanınmışları Amerika Birleşik Devletleri’nde Amerikan Belge İnceleme Uzmanları Odası (American Board of Forensic Document Examiners -ABFDE) İngiltere’de, Adli Bilimler Derneği (Forensic Science Society ), ve Avustralya’da, Avustralya Adli Belge İncelemeciler Derneği (Australian Society of Forensic Document Examiners) dır4. Bu dernekler kendi kriterlerini belirlemekte ve üyelerine belirli şartları haiz oldukları takdirde bu konuda çalışabilme yetkisi vermektedir.
Amerikan Belge İnceleme Uzmanları Odası, 1977 yılında Adli belge inceleme ile ilgili ihtiyacı karşılamak ve Adli Bilimlerin gelişimini ilerletmek için kurulmuş olup, bu alanda bir sertifikasyon görevini üstlenmiştir. Bu kuruluş, Amerikan Adli Bilimler Akademisi (The American Academy of Forensic Sciences-AAFS), Amerikan Şüpheli Belge İncelemeciler derneği (The American Society of Questioned Document Examiners-ASQDE) ve Kanada Adli Bilimler Derneği (Canada Society of Forensic Science-CSFS), tarafından desteklenmektedir. Odanın seçilmiş idarecileri ve çalışanları ile bağlı olduğu etik ve mesleki kurallar için bir profesyonel danışma komitesi vardır.
Odanın iki amacı bulunmaktadır. Adli Belge İncelemecilerin taşıması gereken standartları belirlemek ve sürdürmek ve bu nitelikleri haiz kişilere sertifika vermek. Böylece ‘Adli Belge İncelemeci’ olduğunu ileri süren herhangi bir kişinin değil, gerçekten gerekli nitelik ve beceriye sahip olanların bu konuda çalışabilmesini sağlayarak kamu yararını korumak amaçlanmıştır. Buradan diploma alanlar arasında polis, devlet, eyalet, özel ve resmi kuruluşlardan gelen belge incelemeciler de bulunmaktadır. Bu kuruluşun belge inceleme uzmanı sertifikası vermek için aradığı koşullar şunlardır9:
Adayların nitelikleri:
1. Teorik Eğitim: Bu konuda sertifika almak isteyenlerin kişisel ve mesleki olarak iyi ahlak ve itibar sahibi olmaları gerekmektedir. Müracaatçıların, lise üstü derecesinde bir eğitim görmüş olmaları ve ardından konu ile ilgili bir eğitim kuruluşunda teorik eğitim almaları zorunludur. Bu teorik eğitimin genellikle 1 veya 2 yıl olması şartı aranmaktadır. Bu konuda kabul edilebilir enstitüler, Amerika Birleşik Devletleri Eğitim Bürosu’nca onaylı bölgesel akredite komisyonları tarafından akredite edilmiş olanlar, ya da ADFDE nin tanıdığı diğer enstitülerdir.
2. Mesleki eğitim: Teorik eğitimden sonra, en az iki yıl, Adli Belge İncelemeciler Odası’nın kabul ettiği bir adli laboratuvarda , tam gün uygulamalı eğitim görmüş olmak gerekmektedir. ‘Tam gün eğitim’ ile kastedilen, Belge inceleme uzmanı adayının, zamanının büyük kısmını, şüpheli belgelerle ilgili çalışmalara ayırmasıdır.
3. İlaveten, müracaatçıların yine odanın kabul ettiği ve adayın niteliklerini tasdik edebilecek üç adet uzman Adli Belge İncelemeciyi isim ve adreslerini vererek referans göstermiş olması şartı aranmaktadır. Odanın hali hazır başkanı referans olamaz.
4. Adayın sertifika almak için başvuru tarihinde, Adli Belge İnceleme alanında yoğun olarak çalışıyor olması diğer bir şarttır.
5. Adayların Adli Belge İncelemedeki mesleki uygulamalarını odaya sunmaları gerekmektedir. Bu çalışmalar:
• belge incelemenin adli amaçlı kullanımına ve
• el ve daktilo yazısı incelemelerine, imzaların gerçeklik ya da sahteliğine, belgelerdeki tahrifata, kağıt ve mürekkep incelemelerine, fotokopi yöntemlerine, yazı vasıtalarına, yazı izlerine,ve bir belgenin gerçek ya da taklit olmasıyla ilgili diğer unsurlara ilişkin çalışmalardır.



Sınavlar:
Yukarıdaki nitelikleri haiz olan adaylar, belge incelemede sıklıkla karşılaşılan geniş kapsamlı problemler üzerine sınavdan geçirilirler. Bu sınavlar yazılı, uygulamalı ve sözlü olarak yapılır. Adaylar başvurularının kabulünden itibaren iki yıl içerisinde bu sınava girmek zorundadırlar. Sınavı başaramayan aday bir yıl sonra yeniden müracaat edebilir.
Diğer hususlar:
• Adli Belge İnceleme Uzmanları Odası vermiş olduğu sertifikayı geri alma hakkını saklı tutar.
• Sertifikalı uzmanlar aktif olarak ve olaylar üzerinden adli belge inceleme uygulamacısı olarak çalışmalıdırlar.
• Uzmanlar, sertifikasyondan sonraki 5 yıllık izleme periyodu içerisinde en az 50 eğitim kredisi almak zorundadır. Bu krediler ilgili çeşitli faaliyetlerden kazanılır. Örneğin, ABFDE nin uygun bulduğu adli toplantı ve programlara katılmak veya izlemek ve yine oda tarafından kabul görmüş dergilerde yayın yapmak gibi.
1980 lerde kurulmuş olan, İngiliz Adli Bilimler Derneği de, uzmanlık için benzeri standartları içeren bir program kabul etmiştir. Avustralya’da da akredite olmuş bir belge inceleme uzmanı deneyimli ve kalifiye belge inceleme uzmanlarının denetimi altında yapılan 3-4 yıllık, akademik ve uygulamalı bir eğitim programı ile yetiştirilmektedir. Bu programın içeriğinde:
• Tavsiye edilen bir yerde resmi eğitim almak,
• İki yılda tamamlanan bir programla, belge incelemelerinin bütün yönleriyle ilgili literatür çalışması yapmak,
• Denetim altında çok sayıda şüpheli belge incelemesi yapmak,
• Belge incelemenin hukuki yönü üzerine çalışmak,
• Sanal dava çalışmaları yapmak bulunmaktadır.
bu eğitim programın tamamlayan belge incelemeciler mahkemelere tavsiye edilebilmektedir, fakat yine de tam bir uzman olabilmeleri için uzun zaman ve deneyim gerekmektedir.
Bunlara ilaveten, Bir belge incelemecinin çok sayıda şüpheli ve örnek doküman incelemeye elverişli geniş bir laboratuarı olması gereklidir. İyi kalite bir stereo mikroskop belge delillerin incelenmesi için zorunludur. İnfrared ve Ultraviyole ışını altında görüntüleme aygıtları, fotoğraflama için lensler ve kameralar, bilgisayar-scanner (tarayıcı) diğer gerekli aygıtlardır. Güvenlik açısından belgeler, çalışılmadıkları zaman, kasa ya da kilitli bir çelik dolapta saklanmalı ve tercihen, bunların bulunduğu oda kamera ile gözlenmelidir.
Belge inceleme esas ve teknikleri , bilimin bütün dalları gibi sürekli bir değişim içerisindedir. Uygulamacılar yeni ofis teknolojilerinde gelişime ve modern araştırma tekniklerine uyum göstermek zorundadır. Bu nedenle adli belge inceleme uzmanlarının düzenli olarak konferanslara ve bilimsel toplantılara katılması gerekir. Seminerler, work shoplar ve diğer eğitim faaliyetlerinde yer almaları mesleki gelişimleri açısından zorunludur.





SONUÇ :

Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda, Dünyada, belge inceleme alanında, uzman bilirkişi olabilme hak ve yetkisinin, pek çok eğitim, deneyim ve sınamadan sonra kazanılabildiği ve kazanılmasından sonra da sürekli denetim altında tutulduğu anlaşılmaktadır. Son derece önemli bir işlev yaparak adaletin gerçekleşmesine yardımcı olan, özellikle belge inceleme alanında bilirkişi seçilenlerin hiçbir kurum ya da kuruluşa ve standardizasyona bağlı olmamaları çok sakıncalıdır.

En basit işlerde dahi mensuplarını hem denetleyen hem de haklarını koruyan ve onları akredite eden dernekler, odalar gibi teşkilatlar vardır. Ülkemizde son yıllarda, meslekleriyle ilgili konularda bilirkişilik yapabilecek mimar ve mühendislerin eğitimine yönelik olarak, Ankara Mimarlar Odası ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından ‘Bilirkişilik Eğitim Programları’ açıldığını ve bilirkişilik kriterlerinin yönetmeliklerle düzenlendiğini görüyoruz. Adalet Bakanlığı, “hakemlik, hakem-bilirkişilik ve bilirkişilik mesleğine mensup olanlar” ile ilgili olarak bir Oda kurulması amacıyla bir kanun tasarısı hazırlamış bulunmaktadır. Tasarı incelendiğinde, kurulması tasarlanan Odanın, Anayasa’nın 135. maddesine göre kurulmak istenen kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olduğu anlaşılmaktadır.

Tasarının 3. maddesi, kurulması önerilen odaların amaçlarını ve niteliğini şöyle açıklamaktadır: “Odalar, bu Kanunda yazılı esaslar uyarınca hakemlik, hakem-bilirkişilik ve bilirkişilik mesleğine mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak maksadıyla kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır”.

Bakanlığın bu girişimi ülkemizde yaşanılan bilirkişilik sorunu bakımından atılmış bir ön adım olarak sevindiricidir. Ancak, bu yapılanmanın probleme tam bir çözüm getireceği hususunda şüphelerimiz bulunmaktadır. Zira Anayasadaki tanıma göre, odalar konularıyla ilgili eğitimi almış, meslek mensubu profesyonelleri bünyesinde toplayan kuruluşlardır. Mimar ve Mühendisler odalarının yaptığı gibi, daha sonra bu kişilere meslek içi eğitim verilebilecektir. Ancak başlangıçta gereken uzmanlık eğitiminin odalar vasıtasıyla yapılamayacağı açıktır. Nitekim Dünyadaki örneklerinde de gereken teorik ve pratik eğitimi almış ve aranılan diğer niteliklere sahip kişiler odaların çatısı altında toplanmakta ve kendilerine bu mesleği uygulama hak ve yetkisi verilerek denetim altına alınmaktadır. Bu nedenle öncelikle mesleğe kabul için kriterlerin belirlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca bugün Türkiye’de, Adli Belge İnceleme Bilirkişiliği’nin bir-iki ay konuya ilgi gösterip, birkaç olay inceledikten sonra uzman olduğunu iddia eden adli tıp uzmanı, güzel sanatlar akademisi mensubu vesair kişiler tarafından bilinip yapılamayacağı, özel bir uzmanlık alanı olduğu ve konunun gerçek uzmanlarının hangi niteliklere sahip olması gerektiği bilincinin hakim savcı ve avukatlar arasında yerleşmesi zorunludur. Bu konuda yargı erkininin önde gelen temsilcileri ve uygulamacıları olan Yargıtay, Barolar Birliği ve Barolarımıza, önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerin başında da, Belge İnceleme Bilirkişiliği ya da uzmanlığının Dünya kriterleri doğrultusunda standardizasyon ve akreditasyonunun sağlanması için bir dil ve görüş birliğine varılmasının temini gelmektedir. Bu alanda bilirkişi seçilebilecek kişilerde aranacak asgari nitelikler belirlendikten sonra bu esaslara uyulması mahkemeler ve avukatlar vasıtasıyla kendiliğinden gerçekleşecektir.