Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Ayrıca, önceki nafaka takdiri ile bu dava tarihi arasında 3 yıla yakın bir süre geçmiş olup, bu süre içerisinde paranın satın alma gücünü nispi de olsa yitirdiği bir gerçektir.
O halde, bu süre içerisinde davalının malvarlığı ve gelirlerinde azalma olduğu yönündeki soyut iddianın ispat edilemediği de gözetilerek, ilk nafaka takdiri sırasında taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak şekilde, nafakada "hakkaniyete" uygun bir miktarda artınına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden ise; nafaka davalarında reddedilen miktar için davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemez ise de davanın tümden reddi halinde verilecek vekalet ücreti tarifede belirtilmemiştir. O halde manevi tazminat ile ilgili tarifenin 10. maddesinde düzenlenen ilkeler gözetilerek davanın tümden reddi halinde kıyasen davacının maktu vekalet ücreti ile sorumlu tutulması gerekirken, davanın kabul şekline göre bu yön gözetilmeden hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 3.HD E. 2006/1709 K. 2006/2112 T. 13.3.2006