Çocuk Pornografisi
Ekleyen: Av.Duygu Tekay | Tarih: 15-01-2007 | Kategori: Makale | Not
BİLİŞİM SUÇLARI İÇİNDE ÇOCUK PORNOGRAFİSİ VE MÜCADELE YÖNTEMLERİ Stj.Av.Cengiz Analay* Dr. Recep Gülşen ** I-GENEL OLARAK İNTERNET’TE İŞLENEN SUÇLAR Günümüzde bir teknoloji harikası olarak internet, sanal alemde bir bilgi ve iletişim aracı olarak mesaj, dosya, program gibi bir çok unsurlarıyla bilimden ticarete, müzikten sinemaya ve kültüre hemen her çeşit alanda işlev görmektedir. 90'lı yılların sonundan başlayarak ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanan internet, günümüz kitle iletişim araçları içerisinde yerini almıştır. İnternet’in; gündelik iş yaşamından devlet kurumlarına, ekonomiden ticarete, bankalardan hastanelere, medyadan adliyelere, hastanelerden daha adını sayamayacağımız kadar çok alana yayılmış olması ve bilgilere bir klavye tuşuna dokunarak ulaşmak isteyen insanların varlığı bu iletişim aracının kullanıcı sayısını her geçen gün daha da artırmaktadır. İnternet’in toplum yaşamında giderek daha fazla yer alması ve kullanım alanının günden güne genişlemesi, doğal olarak bazı hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir. Gerçekten, internet’i iletişim, bilgi edinme ve paylaşım gibi iyi amaçlarla kullanan kullanıcıların varlığına karşılık, teknolojinin yaramaz çocukları olarak adlandırılan; intikam alma duygusu, güce sahip olma, aç gözlülük, şehvet, macera veya “yasak meyveyi tatma” arzusu gibi geleneksel olarak bireyleri suç işlemeye götüren nedenlerle hareket eden, sabotaj veya kaos yaratmak amacıyla çeşitli sistemlerin açıklarını bularak bu sistemlere atak yapan ve sisteme izinsiz girerek çeşitli hasarlar yaratan programcılar veya bilgisayar ile uğraşan “hacker” lerin ortaya çıkması , bilişim teknolojisinden faydalanarak internet’teki yerini almak isteyen “terör örgütleri”nin faaliyetlerini bu ortama taşıması , “hırsızlık” ve “dolandırıcılık” gibi suçların bu ortamda işlenmeye başlanması, internet’te izinsiz yayınlanan film, müzik ve oyunların oluşturduğu “lisans hakları ihlalleri” şeklindeki suçların genişlemesi, hakaret amaçlı sitelerin kurulması ve son olarak, bilgisayar orijinli resimler yoluyla yeni müstehcenlik biçimlerinin oluşturulması ile sübyancı olarak adlandırılan kimselerin sapkın düşüncelerini yaşama geçirmeleri sonucu “pornografi” ve “çocuk pornografisi” gibi yasadışı yayınların giderek artması , internet’in kötü amaçla kullanılabileceğini açıkça gözler önüne sermiştir. Eylemlerinin tümünü genel olarak “Siber Terör” olarak adlandırdığımız bu illegal faaliyetlerin giderek artması karşısında temel yasal düzenlemelerin yapılmamış olması bazı ülkelerde sorunlar doğurmuştur. Bu sorunların çözümü için bir çok ülke, kendi iç hukuklarına uygun - uluslar arası sözleşmeler- çerçevesinde özel yasalar çıkarak siber terörün önüne geçmeye çalışmış, özel birimler kurarak bu tehlikeyle savaşma yoluna gitmiştir. Nitekim ülkemizde de bu yönde bazı düzenlemeler yapılmaya çalışılmış, fakat bu pek başarılı olmamıştır. Bunun nedeni ise yasalarda internet ile ilgili hukuki düzenlemelerin eksikliği ve yetersizliğinden, uluslar arası sözleşmeler de dikkate alınarak internet’in niteliğine uygun yasalar çıkarılmamasından kaynaklanmaktadır. İnternet’te işlenen bilişim suç faillerinden bir çoğu, bilişim sisteminde çalışanlar arasından çıkmaktadır. Böyle yetenekleri olmayıp da bilişim suçlarını işlemeyi planlayanlar dahi, bilişim sisteminde çalışan kişilerle birlikte hareket etmektedirler. Yine, klasik suçlarda zaman faktörü, dakika ve saat ile ölçülmekte iken, bilişim suçlarında ise saniye ve saniyenin bölümleri olarak milisaniye, mikrosaniye ve nanosaniye gibi değerlerden söz edilmektedir. Böylece, kısa süre içinde mağdurla temas kurulmadan bilgisayar teknolojisi sayesinde bilişim suçları işlenmektedir. Siber uzay’ın bir parçası olarak internet ortamında işlenen suçlarla mücadele etmek amacıyla, 23 Kasım 2001 tarihinde Budapeşte’de imzaya açılan; Avrupa ülkeleri ile Kanada , Japonya, Güney Afrika ve ABD dahil 33 devlet tarafından imzalandığı halde Avrupa Birliği yolunda adım atması gereken Türkiye tarafından henüz imzalanmamış olan, Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesinde, bilgisayar veri ve sistemlerinin gizliliğine, bütünlüğüne ve kullanımına açık bulunmasına yönelik suçlar bağlamında hukuka aykırı erişim, yasa dışı müdahale, verilere müdahale, sistemlere müdahale, cihazın kötüye kullanımı fiilleri; bilgisayarla ilişkili suçlar çerçevesinde ise sahtecilik, dolandırıcılık, telif haklarının ve benzeri hakların ihlaline ilişkin fiiller ve içerikle ilişkili olarak çocuk pornografisine yönelik fiiller, cezalandırma konuları arasında sayılmış; bu hususlarda ulusal ve uluslararası alanda gerekli etkin yaptırım ve işbirliğine ilişkin düzenlemeler belirtilmiştir. Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesine uyum sağlamak için , Avrupa devletlerinin bir çoğu (Almanya, İtalya, Finlandiya, Avusturya, Yunanistan, İsveç, Danimarka, Norveç ve Hollanda gibi) mevcut yasal hükümlere eklemeler yapmış; ABD , İngiltere ve İrlanda gibi Anglosakson sistemine dahil bazı devletler ise bu konularda özel düzenlemelere gitmişlerdir. II-İNTERNET ÜZERİNDEN YAPILAN ÇOCUK PORNOGRAFİSİ YAYINI VE TİCARETİ İLE İLGİLİ SAYISAL VERİLER Çocuk pornografisi konusunda internet üzerinden yayın yapan web adresleri, kullanıcı sayıları ve bu sektörün ticari piyasasına ilişkin sayısal verilere bakacak olursak; • Her şeyden önce, internet’in bir pornografi yayın aracı olarak hızla yaygınlaşması, bu işin kirli yönleriyle uğraşanlar tarafından çocukların daha da çok şiddete ve uygunsuz cinsel ilişkiye maruz tutan görüntüler elde etmek bakımından birbirleriyle yarışır hale getirmiştir. Ayrıca internet sohbet grupları ve World Wide Web’in sağladığı anonimlik hakkından istifade ile, bu ortamlarda, bu tür materyaller fütursuzca kullanılabilmektedir. Özellikle günümüz internet paylaşım araçlarının en çok kullanılan P2P (peer to peer) yazılımları çocuk pornografisi işinde kullanılmakta ve bu yazılımların kullanıcı sayıları günden güne artmaktadır. Zira kullanıcıdan-kullanıcıya (peer to peer) network’ler, internet üzerinden yürütülen çocuk pornografisinin en zararlı yayıcısı durumundadır. • Çocuk pornografisinin ne derece çirkin şekilde gerçekleştiği konusunda, Amerikan Adalet Bakanlığı Ceza Departmanı’nda görevli Adalet Bakan Yardımcısı ve vekili John G. Malcolm’un Senato Adli Komitesine yaptığı açıklama ilgi çekicidir : “Bu tür materyallerin çoğalması ve pornografiyle uğraşanların kendileri bu sıkı yarışmacı(!) ortamda ayırt ettirme istekleri bu kişilerin daha da saldırgan nitelikte materyaller üretmelerine yol açmaktadır”. Malcolm, çocuk pornografisinin, hayvanlarla cinsel ilişki kurmayı, dışkıları ve tecavüzü metheden görüntülerin “her zaman elde edilebilir” nitelikte bulunduğunu, internette girişken bir şekilde pazarlandığını belirterek; internetin, çocuk pornografisi ticaretini popülerleştirmesi nedeniyle bu yönde bir talep patlaması yaşandığını ve buna karşılık olarak da çocuk pornografisi üretiminde bir patlamanın gerçekleştiğini ifade etmiştir. Malcolm, yakın zamanda Çocukları Mağdurluktan Koruma Ulusal Derneği’nin yaptığı bir ankete göre her hafta internete yaklaşık 20.000 çocuk pornografisi görüntüsünün gönderildiğini vurgulayarak, internette yayınlanan bu resimlerin yarısı kadarının 9-12 yaş arası çocukların görüntülerini içerdiğini ve geri kalanlarınsa daha da küçük çocuklar olduğunu sözlerine eklemiştir. Son olarak, Malcolm’un pornografik yayınlara internet üzerinden erişimine ilişkin yaptığı açıklama ise genel olarak pornografik yayınlara ulaşmanın ne denli basitleştiğini gözler önüne sermektedir. Malcolm, “eskiden itibarsız dükkanların tezgahlarının arkasındaki evrak çantalarında saklanan materyaller, şimdi bunun çok daha ötesine geçmiş ve bu tür materyaller bulmayı aklından bile geçirmeyen ve görmek de istemeyen çocukların ve yetişkinlerin erişimindeki bir bilgisayar faresine bir kaç tıklamayla bir iki dakika içinde internet bağlantısı üzerinden kolayca elde edilebiliyor” demiştir. • Amerikan Adalet Bakanlığı Adli Komite Başkanı Orrin Hatch’in bir konuşmada vurguladığı March GAO raporunda ise, “İnternetteki çocuk pornografisi ile ilgili olabilecek 12 anahtar sözcüğü kullanılarak kazaa programında sadece resim dosyaları üzerinde arama yapıldığında, arama sonucunda verilen 1.286 öğenin yaklaşık % 42’sinin çocuk pornografisi resimleriyle bağlantılı olduğu, geri kalan öğeler arasında ise toplamın % 34’lük bir kısmının yetişkin pornografisine ve % 24’ünün de pornografik olmayan nitelikteki resimlere ait olduğu belirtilmiştir. • Günümüzde 25 milyon çocuk internet’te saatlerce sörf yapıyor. Uzmanlar, bu sayının 2005 yılında 44 milyona yükseleceğini söylüyor. • Her dört çocuktan biri en az bir defa çocuklar için sakıncalı içeriği olan seks sitelerine giriyor ve bunların beşte biri, erişkinlerin cinsel tekliflerine maruz kalıyor. • 7650 adet sansürlenmiş pedofili (Küçük çocuklardan cinsel ilgi duyma, haz alma ve cinsel ilişkiye girme,sübyancılık) sitesi var. • Sanal pedofili piyasası 5 milyar dolar. ( Unicef’in açıklamasına göre; ABD hariç çocuk pornografisinden elde edilen haksız kazanç 2-3 milyar dolar.) • Çocuk pornografisine yönelik suçlar çoğunlukla suç örgütleri tarafından işlenmektedir. • 1998 yılında internet üzerinde çocuk pornografisi yayınları yapan bir çok şirkete dünyanın 20 ülkesinde baskınlar düzenlenmiştir. İngiltere ve ABD’nin birlikte yürüttükleri araştırmalar sonucu belirlenen adreslere baskınlar düzenleyen yerel polis, 100 binden fazla film ve resmin yok edildiğini açıklamıştır. • Yine 1998 yılında dünyanın 14 ülkesinde düzenlenen ve 100 kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan çocuk pornografisi operasyonunda çeşitli ülkelerden birbirini tanıyan ve birbiriyle haberleşen, Wonderland adı verilmiş bir klüp çatısı altında toplanan 200 kadar çocuk pornografisi düşkününün evlerinde yapılan aramalar sonucu insanları en çok şaşırtan konu, bu “sapkın” eğilimin 2 yaşına kadar olan çocukları da pornografi malzemesi olarak görmesiydi. Operasyonlar, ABD ve İngiltere'nin yanında, buralarda ele geçirilen ipuçlarından yola çıkılarak Avustralya, Avusturya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, Almanya, İtalya, Norveç, Portekiz ve İsveç’te de gerçekleştirilmiştir. • Çocuk şiddetini yansıtan fotoğrafların tanesi 30 - 200 dolara alıcı buluyor. • Ünlü İngiliz haber kanalı BBC’inin 19 Aralık 2003 tarihinde verdiği bir habere göre, internet’te çocukların pornografik amaçlı kullanıldığı sitelere karşı uluslararası mücadele başlatılmıştır. Bu mücadele kapsamında İngiltere, Kanada ve Avustralya polis teşkilatları, bu ülke sınırları içinde faaliyet gösteren çocuk pornografisi çetelerine karşı işbirliği ve bilgi alışverişi yapacaklar. Operation Pin (İğne Ucu Operasyonu) adı takılan bu girişimin, çocuk pornografisine karşı yürütülen en kapsamlı uluslararası mücadele olması bekleniyor. Mücadelenin ilk etabı, oldukça büyük paraların döndüğü düşünülen bu pazara yeni müşteri girişlerini tespit etmek, internet’teki online açık artırmaları durdurmak gibi önleyici tedbirleri içeriyor. Bu eylemler esnasında yakalananlar, Interpol tarafından “uluslararası suçlu” muamelesi görecek ve kimlik bilgileri 180 ülkeye dağıtılacak. Daha önce, 1999 yılında ABD’de yapılan Operation Pin ile yakalanan ve çocuk pornografisi ile ilgili olduğu belirlenen 7 bin 200 kişiden 277’si halen cezaevinde bulunuyor. • 1998 yılında sadece İngiltere’de bu konuda 750 bin bilgisayar dosyası bulunmuş ve 1263 kurban tespit edilmiştir. Bunların hepsi de, ergenlik çağının altındaki çocuklardır. • İngiltere Ulusal Suçlar Masası şefi, yapılan operasyonlara ilişkin olarak internet üzerinden çocuk pornografisi ve çocuk seks ticareti konusunda şimdiye kadar dünyada hiçbir suçun üzerine bu kadar organize gidilmediğini açıklamıştır. . Maalesef yine aynı ülkenin İnternet Gözleme Komisyonu Başkanı olan David Kerr ise, operasyonlarla ilgili olarak “sadece buzdağının tepesini görüyoruz, altından neler çıkacağını ise maalesef bilemiyoruz” demiştir. • Eylül-Aralık 2001 ayları arasında yapılan bir araştırmaya göre bu üç ay içerisinde çocuk pornosu yayını yapan 100.000 web sayfası bulunmaktadır. • Çocuk pornografileri 1990 öncesinden bu yana internet ağını kullanıyor. Dünyada 1996-2000 yılı arasında pedofili siteleri yaklaşık 29 bindir ve yaygın görüntüleri 12 milyon hat üzerindedir. • Hollanda’da polis 200’den fazla kurban tespit etmiş ve ne yazık ki, üç aylık çocukların bile seks metası olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştır. • Aralık 2003’te İspanyol polisi, ülke çapında gerçekleştirilen kapsamlı operasyonda, çocuk pornografisi ile uğraşan çete üyesi 27 kişiyi göz altına almış, 8 ay süren operasyonlar neticesinde sohbet odaları kurarak küçük çocuklara ait fotoğrafları internet üzerinden yayınlayan kişileri yakalamış, kanıt olarak 30 bilgisayarı toplamıştır. İspanyol radyosunun haberine göre operasyonda 5 bin adet kayıt ele geçirilmiş, radyo haberinde “mide bulandırıcı iğrençlikte” şeklinde aktarılan bu kayıtların bir çoğunun Asya ülkeleri, ABD ve İsveç’te çekilmiş fotoğraf ve filmlerden oluştuğu bildirilmiştir. 5 yaşındaki küçük çocukların dahi yer aldığı fotoğraf ve filmleri çektikleri ve yayınladıkları tespit edilen failler tutuklanmıştır. • İtalya’da da, 1998 tarihli kanun yürürlüğe girdikten sonra, 100 binden fazla çocuk pornografisinin dijital görüntüleri, fotoğraf ve video film ele geçirilmiş ve aralarında üç İtalya’nın da bulunduğu yüzlerce kişi yakalanmıştır. • Fransa’da ise, internet üzerinden birbirine pornografik çocuk fotoğraf ve videoları gönderen 30 kişi göz altına alınmıştır. • FBI’nın, internet üzerinden illegal materyal sağlayanları izleyen bir biriminin bulunduğu ; sadece 1998 yılı içerisinde internet üzerindeki çocuk pornografisi hakkında açılmış 1500'ün üzerinde soruşturma olduğu belirtilmektedir. • Dünya çapında çocukların istismar edildiği porno sitelerinin sayısı, 2002-2003 yılları arasında ikiye katlanmış durumdadır. Bu sitelerin yarısından fazlası, ABD’de bulunuyor. En hızlı artış ise Rusya'da gözlemleniyor. 2002’den bu yana , %64 oranındaki site sayısı artışı da internet üzerinden çocuk pornosuna ilginin bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. 2003 yılı içerisinde, ABD’de 1000 kişinin çocuk pornosu yüzünden tutuklandığı; 7000 kişinin de arananlar listesine geçtiği ve operasyonların hala sürdüğü ifade edilmektedir. Çocuk pornografisine ilişkin olarak geçmiş yıllara ait yukarıda bildirilen bu sayısal verilerin ve bilgilerin ürkütücü nitelikte olduğu açıktır. III - İNTERNET ÜZERİNDEN ÇOCUK PORNOGRAFİSİ YAYINI VE TİCARETİNİN CEZALANDIRILMASINA YÖNELİK ULUSLARARASI ÇABALAR Cinsel istismarın bir türü olan çocuk pornografisinin cezalandırma konusu olması, her şeyden önce, çocuğun, ruhsal ve fiziksel gelişimini henüz tamamlamamış olması ve onun kendi cinsel davranışı üzerinde özerk bir karar verme yeteneğinin henüz gelişmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Önceleri bilgisayar deyimiyle sadece reel ortamda suç niteliğini taşıyan çocuk pornografisi suçu, yukarıda da değindiğimiz üzere, daha çok, internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti şeklinde işlenmektedir. Bu eylemlere ilişkin yasal düzenlemelerin yetersiz olması, yargı kararlarının ülkeden ülkeye değişiklik göstermesi, bu suçların organize suçlar niteliğinde bulunması ve uluslararası nitelik taşıması, çocuk istismarına yönelik bu suçlarla mücadeleyi güçleştirmektedir. Çocuğun korunması açısından, çocuk pornografisi ile mücadele etmek üzere, milletlerarası sözleşmelerde hükümler sevk edilmiştir. Avrupa Konseyi Siber Suç sözleşmesine göre (m.9), çocuk pornografisi kavramı, a) cinsel anlamda müstehcen bir eyleme reşit olmayan bir kişinin katılımı b) cinsel anlamda müstehcen bir eyleme reşit görünmeyen bir kişinin katılımı c) cinsel anlamda müstehcen bir eyleme reşit olmayan bir kişinin katılımını gösteren gerçeğe benzer görüntüleri ifade etmektedir. Bu konuda, taraf devletler, yaş sınırı 16’dan aşağı olmamak üzere farklı düzenleme yapabilirse de kural olarak 18 yaşından küçük olanlar, reşit olmayan kişileri, çocukları ifade etmektedir. Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 32.maddesi uyarınca da, taraf devletler, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ya da toplumsal gelişmesine zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı koruma sağlayacaktır. Bu sözleşmenin 34.maddesine göre ise, a) çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını, b) çocukların fuhuş ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini, c) çocukların pornografik nitelikteki gösterilerde ve malzemede kullanılmasını önlemek amacıyla ulusal ve ulusal arası düzeyde gerekli her türlü önlemi alırlar. 18.05.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanıp ülkemiz bakımından da yürürlüğe giren ve 17.06.1999 tarih ve 182 sayılı ILO sözleşmesinden, temel haklara ilişkin bir sözleşme olan “Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi” uyarınca da çocukların cinsel istismarının etkin cezalandırmaya tabi tutulması gerekmektedir. En önemlisi, BM Genel Kurulu tarafından 23 Mayıs 2000 tarihinde imza, onay ve katılıma açılmış ve Türkiye tarafından da 9 Eylül 2000 tarihinde imzalanıp daha sonra onaylanarak yürürlüğe giren BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle İlgili Seçmeli Protokolde de, Sözleşmenin yukarıda anılan maddelerinin daha iyi uygulanmasını sağlamak üzere bir hüküm öngörülmüştür. Bu protokole göre, “Çocuk pornografisinin internette ve diğer gelişen teknolojiler üzerinde erişilebilirliği artmıştır. O nedenle, Seçmeli Protokolle ülkeler, çocuk pornografisini, üretim, dağıtım, yayma, ithal ya da ihracını, sunumunu, satışını veya zilyetliğini yasaklamayı ve cezalandırmayı garanti etmişlerdir .(madde 3)” 23 Kasım 2001 tarihinde Budapeşte’de imzaya açılan Avrupa Konseyi Siber Suç sözleşmesine göre de (m.9), Taraf devletler, a) bir bilgisayar sistemi üzerinden dağıtmak amacıyla çocuk pornografisi üretmek b) bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi sunmak ya da çocuk pornografisine erişim sağlamak c) bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi dağıtmak ya da yaymak d) kişinin, bir bilgisayar sistemi üzerinden kendisi ya da başkası için çocuk pornografisi temin etmesi e) bir bilgisayar sisteminde ya da bilgisayar verilerinin saklandığı başka cihazlarda çocuk pornografisi bulundurmak konularında kasten işlenmesi halinde, kendi mevzuatlarında suç ihdası için gerekli yasama ve diğer işlemleri yapacaktır. Bu hükümler, Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Başkanlarının 2.Zirvesinde (Strasbourg, 10-11 Ekim 1997) hazırlanan Eylem Planında belirtilen kaygıları gidermek amacıyla düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, çocuk hakları, çocukların satışı, çocuk fuhşu ve çocuk pornografisine ilişkin BM Konvansiyonunun Seçmeli Protokolünün kısa bir süre önce kabul edilmesinde ve Avrupa Komisyonu’nun kısa bir süre içinde başlattığı çocukların cinsel sömürüsü ve çocuk pornografisiyle mücadele teşebbüsünde (COM2000/854) çocuk pornografisini yasaklamaya yönelik uluslararası çalışmalarla da uyum arz etmektedir. Yine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 28 Mayıs 2003 tarihli 840.Delegeler Toplantısında kabul edilen “İnternet’te İletişim Deklarasyonu”nda da, özellikle küçüklere zararlı olabilecek yayınlardan kaçınılması konusunda üye devletlere bir yükümlülük getirilmiştir. IV– ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE ÇOCUK PORNOGRAFİSİNİ CEZALANDIRMAYA YÖNELİK OLARAK GERÇEKLEŞTİRİLEN YASAL DÜZENLEMELER VE ÇALIŞMALAR 1)Amerika Birleşik Devletlerinde : 1996 yılında, Amerikan Kongresi tarafından, günden güne artan çocuk pornografisi eğilimi karşısında ve çocukların bu amaçla sömürülmesinin önüne geçilmesi maksadıyla, Çocuk Pornografisinin Önlenmesi Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa ile Federal Temel Yasa’nın 18. Bölümünün 2252. maddesi’nde gerekli değişiklikler yapılarak, çocukların görüntülendiği pornografik yayın ve materyallerin elde bulundurulması veya internette yayınlanması yasaklanmıştır. Yasanın kapsamı, 1996 yılında yapılan bir değişiklikle, bilgisayarlar yoluyla oluşturulan çocuk görüntülerini de suç sayacak şekilde genişletilmiştir. Çünkü, gerçek çocuklara ait olmayan görüntüler, birtakım resim ve grafik programlar yoluyla ve teknolojinin sağladığı yeni imkanlar sayesinde, oluşturulabilmektedir ve mahkeme önüne gelen olaylarda, sanıklar tarafından, bunların gerçek bir çocuğa ait olmadığı iddia edilerek, yasanın amir hükümlerinden sıyrılmaya çalışılmaktadır. Kongre bu değişikliği yaparken gerekçesinde gerçek görüntüler ile sanal ortamda oluşturulan görüntüleri birbirinden ayırt etmenin zorluğuna dayanmıştır. Bundan böyle, hiçbir sanık, suç teşkil eden görüntülerin gerçek görüntü olmadığını veya bunların bilgisayar yoluyla yaratıldığını öne sürerek cezai sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ne var ki, Amerika Birleşik Devletlerinde, 8 Şubat 1996 tarihinde yürürlüğe giren, pornografik veya şiddet içerikli yayın sunucularına yönelik olarak 250 bin dolar veya iki yıla kadar hapis cezasını öngören Telekomünikasyon Kanunu’nun bu hükmünün Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ve Amerikan Yüksek Mahkemesi de, bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğuna karar vermiştir. Bu mahkemenin gerekçesine göre, demokratik bir toplumda serbest toplumsal fikir alışverişinin sağlayacağı toplumsal yarar, internet’te sansürün sağlayabileceği toplumsal yararla karşılaştırılamayacak kadar önemlidir. Böylece, Yüksek Mahkeme, internet’te servis sağlayıcıların ceza sorumluluğundan kurtulmak için bu tür yayınları sansüre tabi tutma yükümlülüklerinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Amerikan Federal Yüksek Mahkemesinin verdiği bu kararda, bizzat çocukların kullanılmadığı ancak sanal bir şekilde çocukların yer aldığı pornografik yayınlar sanat özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir. Halbuki sanal pornografinin suç haline getirilmesini öngören Siber Suç Sözleşmesini ABD de imzalamıştır. Belirtelim ki, 15.04.2002 tarihinde iptal edilen bu kanun hükmü, yalnızca sanal (virtual) pornografi açısından iptal edilmiştir. Ancak , pornograficinin hiçbir cinsel faaliyette bulunmayan gerçek bir çocuk resmini manipüle ederek , çocuğun adeta cinsel faaliyette bulunduğu izlenimini vermesi ABD’de halen yasaktır. Aynı şekilde, ABD’de internet üzerindeki çocuk pornografisinin önlenmesine dair 1998 tarihli “Çocukların Online Olarak Korunması Kanunu”, çocukların kullanıldığı pornografik materyalleri bulunduran ve teşhir eden ticari seks siteleri açan kişilerin 2 yıla kadar hapis ve 150 bin dolara kadar para cezası ile cezalandırılmalarını öngörmüştür. Ancak, interneti bloke ettiği gerekçesiyle bir çok sivil toplum örgütünün açtığı dava sonucu, Philadelphia Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından, 22 Haziran 2000 tarihinde, bu kanunun Anayasaya aykırı olduğuna karar verilmiş ise de, daha sonra 13.5.2002 tarihinde, internet üzerinde çocuk pornografisi ticaretini engellemeyi amaçlayan bu kanuna ilişkin olarak , Federal Yüksek Mahkeme, ilgili maddedeki kavramlardan “küçüklere zararlı materyalin belirlenmesinde esas alınan “ toplum standartları” kavramının Anayasanın 1.Ekini ihlal etmediğine hükmetmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde, bilişim suçlarıyla ve internet üzerinden gerçekleşen çocuk pornografisi ile mücadele konusunda şu kurumlar faaliyet göstermektedir: 1– FBI National Infrastructure Protection Center 2– FBI Computer Crime Squad 3– Information Technology Association of America 4– Trap and Trace Center Authority 5– Carnegie Mellon’s Emergency Response Team 6– Commision of Critical Infrastructure Protection 7– CIA Information Warfare Center. 2) Başlıca Avrupa Ülkelerinde: a. İngiltere : İngiltere’de, çocuk pornografisi konusunda büyük bir duyarlılık gösterilmiştir.Yapılan yasal değişikliklerle pornografik materyallerle mücadele edilmiştir. Hatta, internet yoluyla da olsa çocuk pornografisi ile ilgili fotoğraf ve materyallere sahip olmak suç haline getirilmiştir. Bu ülkede, Cybercops olarak adlandırılan polisler, çocuk pornosuyla mücadelenin yanı sıra bu kanalla yapılan yasa dışı ticaret, bilgisayar programlarına girme ve kart yolsuzluğuyla da mücadele etmektedirler. b. Fransa : Fransa’da, küçüklere yönelik olmamak şartıyla pornografi suç teşkil etmemektedir. Buna karşılık, 1994 tarihli yeni Fransız Ceza Kanununa göre, (m.227-24) pornografik ve şiddet içerikli yayınların, interneti de kapsayacak şekilde hangi araçla olursa olsun küçükler tarafından erişilebilir kılınması suçtur. Ayrıca, bu kanunda bir küçüğün pornografik nitelikteki resimlerinin kaydedilmesi ve internet de dahil, hangi araçla olursa olsun yayınlanması ve iletilmesi suç sayılmıştır (m.227-23). Yine, internet üzerinde çok sık rastlanan, ünlü kişilerin yüzlerinin pornografik fotoğraflara monte edilmesi ve elde edilen montaj pornografik fotoğrafların internet üzerinden yayınlanması da suç olarak düzenlenmiştir. (m.226-8) Fransız hukukunda internet erişim sağlayıcılar ile servis sağlayıcıların cezai sorumluluğu konusuda düzenlenmektedir. Buna göre, erişim sağlayıcıların cezai sorumluluğu iki gerekçeyle kabul edilmemektedir: Birinci gerekçeye göre, bunların durumu, internet’teki hukuka aykırı verilerden dolayı iştirak kurumu çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, erişim sağlayıcı, bağlantıyı kendi abonelerinin hizmetine sunmakta, buna karşılık, abonesi olmayan suç faili ile fiili veya hukuki bir ilişkiye girmemektedir. Gerçekten, içerik sağlayıcıların, hukuka aykırı verilerini ağ üzerine koymak için erişim sağlayıcıların müdahalesine ihtiyaçları yoktur. Bu nedenle, erişim sağlayıcıların bağlantı kurması, suça maddi iştirak olarak kabul edilemez. İkinci gerekçeye göre ise, internet üzerinde mevcut bulunan tüm bilgilerin hukuka aykırı nitelikte olup olmadıklarını bilemeyen erişim sağlayıcıları, şerik olarak da sorumlu tutulamazlar.Kaldı ki, erişim sağlayıcıların, genellikle yabancı ülkelerde bulunan sunucular üzerinde barındırılan hukuka aykırı bilgileri ortadan kaldırma konusunda teknik bir olanağa mutlak olarak sahip oldukları söylenemez. Bu olanağa sahip olsalar da, bulunduğu ülkede tamamen hukuka uygun olan bazı verilerin ortadan kaldırılmasının kendilerinden istenmesi doğru değildir. Ayrıca, erişim sağlayıcıları tarafından, hukuka aykırı bazı verilere abonelerinin erişmesine engel olunması, bilgileri denetleme ve teknik olarak sunumu önleme olanaklarına sahip olmama dolayısıyla imkansızdır. Buna karşılık, Fransız İletişim Özgürlüğü Kanununa göre(m.43-8), servis sağlayıcıları ise, adli bir makam tarafından bildirilmesine rağmen harekete geçmeyerek hukuka aykırı içeriği engellemedikleri takdirde cezai ve hukuki olarak sorumlu tutulabilirler. Bu hukuk sistemine göre, içeriğin adli bir makam tarafından hukuka aykırı olduğunun kendisine bildirilmesinden itibaren servis sağlayıcı, artık hukuka aykırılıktan haberdar olmadığını ileri süremez ve suça ilişkin olarak sorumlu olur. Teknolojik suçlarla mücadele amacıyla devletin birden fazla kurumunda özel birimler kurulmuştur. Buna göre, 1 – Haberleşme Güvenliği Sistemleri Merkez Birimi ( DCSSI ) 2–Haberleşme Teknolojisi Kullanılarak Yapılan Dolandırıcılıkların Soruşturulması Birimi ( SEFTI ) 3 – Bilgisayar Ortamında İşlenen Suçların Bastırılması Birimi ( BCRCI ) 4 – Jandarma Genel Komutanlığı Suç Araştırmaları Enstitüsü (IRCGN) 5 – Fransız İstihbarat Örgütü (DST) 6 – İletişim ve Enformasyon ve Teknolojilerinin Kullanımı Suretiyle İşlenen Suçlarla Mücadele Bürosu. Bu birimler, diğer bilişim suçlarının yanı sıra özellikle son zamanlarda büyük bir artış grafiği gösteren internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti alanında da ile diğer ülkelerle işbirliği yapmak suretiyle mücadele etmektedirler. c. Almanya: Almanya’da da çocuk pornografisi konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Hatta internet servis sağlayıcıları ve erişim sağlayıcıları konusunda da ayrıntılı hükümler de öngörülmüştür. Alman Teleservisler Kanununa göre (m.5/3), internet erişim sağlayıcıları , müdahale etme bakımından teknik olanaksızlıklara sahip oldukları için ve internet’teki bilgilerin dışarından anlaşılması da mümkün olmadığı için, erişim sağlayıcıların cezai sorumlulukları yoktur. Aynı şekilde bu kanun, otomatik şekilde ve kısa süreli olarak yabancı içerikleri bilgisayarda tutmayı da bir tür geçiş niteliğinde sayarak böyle durumlarda da sorumluluğun doğmayacağını belirtmiştir. Ancak, bu kanunda 14.12.2001 tarihinde yapılan bir değişiklikle, erişim sağlayanların kural olarak kısa süreyle yapılan depolama işleminden sorumlu tutulamayacağı açıklanmış; bilgilere müdahale etmesi, teknik şartlara uymaması ve kısa süreli olarak depoladığı bilgilerin ilk kaynak noktasında ağa girişinin kapatıldığını veya silindiğini öğrenmesi veya bilgilere ilişkin hukuka aykırılığın bir mahkeme veya idari bir makam tarafından bildirilmesine rağmen yayından kaldırmayarak muhafazaya devam etmesi durumlarında ise servis sağlayıcılar gibi sorumlu tutulacağı öngörülmüştür. Nitekim, Almanya’da çocuk pornografisi konusunda,1995 yılı Sonbahar ayında, Münih Savcılığı tarafından, Amerikan kaynaklı çocuk pornografisi neşrinin ihmali surette engellenmemesi dolayısıyla açılan bir davada erişim sağlayıcı şirket genel müdürü 2 yıl hapse mahkum edilmiş ve cezası ertelenmiştir. Ancak bu ceza, 1999 yılında , bir üst mahkemece firmanın yabancı içerikten sorumlu olmayacağı gerekçesiyle kaldırılmıştır. Alman doktrininde de , Alman firma genel müdürünün Amerikan kaynaklı verilerin internet üzerinde engelleyebilme imkanının son derece sınırlı olduğundan hareketle yerel mahkemenin kararı eleştirilmiştir. Buna karşılık, Alman Teleservisler Kanununa göre (m.5/2), servis sağlayıcıları ise, her hangi bir yoldan suç oluşturan bilgilerin kendi bilgisayarında bulunduğunu öğrenir öğrenmez bunu engellemek için gerekli tedbirleri almak durumundadırlar.Bu içeriğin niteliğini bildikleri ve teknik olarak bunu engelleme olanağına sahip bulundukları takdirde sorumludurlar. Zira, servis sağlayıcıları, içerik sağlayıcılara birer parola vermekte, onlar da, bu parola sayesinde doğrudan doğruya kendilerine özgü olarak oraya girmekte ve bütün bilgilerini servis sağlayıcısının bilgisi olmaksızın değiştirebilmekte, ortadan kaldırabilmekte veya eklemede bulunabilmektedir. Gerçekten, web sitesinde günde bir çok kez on binlerce resim, yazı, grafik ve diğer unsurları güncelleştirme durumu oluşabilmekte;bu nedenle servis sağlayıcıları çok sayıda veri bulunduğu için suç teşkil eden durumları bilmeyebilmektedirler. Servis sağlayıcıları, kendi sunucuları üzerinden internet ortamına aktarılacak sayfa ve siteleri içeren FTP-sunucuları gibi, bir işleteni bulunan (moderated) haber gruplarını barındırdıklarında da, yabancı içerikler üzerinde sınırlı da olsa bir denetim gücüne sahiptirler. Bu nedenle, servis sağlayıcıları, herhangi bir yoldan suç oluşturan bilgilerin kendi bilgisayarında bulunduğunu öğrenir öğrenmez, bunu engellemek için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Nitekim, servis sağlayıcının sunucularında çocuk pornografisine ilişkin olarak suç teşkil eden materyalleri bulundurduğu ve internet üzerinden yayınladığı iddiasıyla, 28 Mayıs 1998 tarihinde Almanya’nın Bavyera eyaletinde açılan “Somm” davasında da servis sağlayıcının, teknik olarak yasadışı materyalleri önleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen ceza, Münih Bölge Mahkemesince kaldırılmıştır. d. İtalya : İtalya’da, Kişiye Karşı İşlenen Suçlar kısmında “Bireysel Kişiliğe Karşı Suçlar” başlıklı bölüme, çocuğun kişi hürriyetini korumak, onun fiziki ve psikolojik gelişmesine karşı kişiliğine zarar veren fiilleri cezalandırmak üzere, çocuk pornografisi ve çocuk ticareti, çocuğun fuhşa sevki gibi konularda 3.8.1998 tarih ve 269 sayılı kanunla İtalyan Ceza Kanunu’na birtakım hükümler eklenmiştir. Gerçekten, İtalyan Ceza Kanunu’nun 600ter maddesine göre, 18 yaşından küçükleri, pornografik filmlerde kullanmak veya pornografik materyalleri üretmek amacıyla istismar eden kimse, 6 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 50 milyon liretten 500 milyon lirete kadar para cezasına çarptırılır. Aynı ceza, bu tür pornografik materyallerin ticaretini yapan kimseye de uygulanır. Bu iki durum dışında, internet dahil herhangi bir araçla bu tür materyalleri dağıtan, yayan veya yayınlayan yahut 18 yaşından küçükleri cinsel istismara veya cezbetmeye yönelik bilgiler veya haberler yayan veya veren kimse, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 milyon liretten 100 milyon lirete kadar para cezasına çarptırılır. Yukarıda belirtilen her üç durum dışında, bedava dahi olsa, 18 yaşından küçük olanların istismarıyla üretilen pornografik materyalleri bilerek başkalarına veren kimse hakkında, 3 yıla kadar hapis cezası veya 3-10 milyon liret arası ağır para cezası uygulanır. Ayrıca, İtalyan Ceza Kanunu’nun 600quater maddesi de, 600ter maddesinde düzenlenen durumlar dışında bilerek bu tür pornografik materyalleri temin eden veya hazır bulunduran kimsenin de, 3 yıla kadar hapis veya 3 milyon liretten aşağı olmamak üzere para cezasına tabi tutulmasını öngörmektedir. İtalya'da bilgisayar suçları ile mücadele için 30 Mart 1998 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Posta ve İletişim Güvenliği Daire Başkanlığı görevlendirilmiştir. Başkanlık bünyesinde Personel-Lojistik ve Teknik olmak üzere iki bölüm mevcuttur. Taşrada ise 20 ilde doğrudan başkanlığa bağlı görev yapan ofisler bulunmaktadır. Operasyonel işleve sahip olan teknik bölümde mühendisler, bilişim teknisyenleri ve örgütlü suç, terörizm ve çocuk pornografisi gibi konularda uzmanlaşmış dedektifler görev yapmaktadır. e. Polonya: Polonya’da da, çocuk pornografisi yasaklanmıştır. 1997 tarihli Polonya Ceza Kanunu’na göre (m.200/2), çocukların cinsel yönden sömürülmesine engel olmak amacıyla, küçük çocukların katılımıyla gerçekleştirilen resim,film, video bantları gibi pornografiler cezalandırılmaya tabi tutulmaktadır. Bu suretle, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, pedofili(çocuk fuhşiyatı) ile tüm görünümleriyle mücadele etmek amaçlanmaktadır. Aslında, pornografilerin kamuya sunulmasıyla, bunları algılamak istemeyenlerin de bu tür eserleri algılamaya zorlaması dolayısıyla pornografik eserlerin kamuya sunuluşu da yasaklanmaktadır(m.202) Ağır pornografi olarak da ifade edilen, 15 yaşın altındaki çocuğun katılımıyla, şiddet ya da hayvanların kullanılmasıyla yapılan cinsel sahneleri içeren pornografinin yapımı ve yayılması da genel olarak suçtur.(m.202/3) f. Hollanda : Hollanda’da, internet üzerinden yapılan dağıtımını engellemek ve çocuk pornografisi ile etkin bir şekilde mücadele etmek amacıyla, modern dijital tekniklerle çocuk görüntülerini manipüle ederek, gerçekte olmadığı halde varmış gibi cinsel sahnelerin içinde gösteren porno görüntülerinin dağıtım ve ticaretinin de ceza kapsamına alınması ve çocuk pornosu üretimi ve dağıtımı ile uğraşanlara verilecek cezaların üst sınırının 4 yıldan 6 yıla çıkarılması için yasal değişikliklere gidilmektedir. Ayrıca, bu yasal değişiklikle kanundaki çocuk tanımındaki yaş sınırı,16’dan 18’e çıkarılması öngörülmektedir. 1993 tarihli 'Computer Crime Act' yasalaşmadan önce Hollanda polisi bilgisayar suçları ile mücadele için özel bir birim kurmuştur. Üç pilot bölgede yapılan uygulamalardan sonra bölgeler arası bilgisayar suçlarıyla mücadele birimi oluşturulmuştur. Bilgisayar suçları birimleri Adalet Bakanlığına bağlı kriminal labaratuvarları, 'Information Technology and Crime Department of the National Criminal Intelligence Division ve Detective's Training Collage ile birlikte çalışmaktadırlar. Konunun uzmanları, siber suçlarla ilgili olarak takip edilen yöntemin, diğer suçlarla temelde aynı olduğunu, tespit edilen suçlarla ilgili işbirliğinin adli yardımlaşma çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade etmişlerdir. Hollanda polisi, internet suçlarıyla mücadele için de ayrı bir birim oluşturma kararı almış, ilk aşamada 15 kişiden oluşacak ve 5’i internet alanında uzman polislerden seçilecek ekip, hem internet üzerinden yapılan ve suç sayılan işlemleri belirleyecek, hem de bu kanalla işlenecek suçları önlemeye çalışmıştır. Cybercops olarak anılan polisler, çocuk pornosuyla mücadelenin yanı sıra bu kanalla yapılan yasa dışı ticaret, bilgisayar programlarına girme ve kart yolsuzluğuyla da mücadele etmektedirler. g. İspanya : İspanya’da Enformasyon Teknolojilerindeki Suçları Araştırma Birimi adı altında faaliyet gösteren emniyet görevlileri, teknoloji, iletişim, telekomunikasyon ve çocuk pornografisi alanlarında işlenen suçları ve ortaya çıkan şikayetleri takip etmektedirler. 3) Diğer Ülkeler: a. Japonya : Bu ülkede yapılan yasal düzenleme ile, siber suçlar alanında çocuk pornografisi de suç kapsamına alınmıştır. Kabul edilen kanun, çocuk pornografisi materyallerinin üretimini, alım ve satımını cinsel suç olarak değerlendirmiştir. Bu kanun ile, çocuklara yönelik her türlü pornografik materyalin satış, dağıtım, üretim, bulundurma ve ticaretini yapanlara üç yıl hapis ve 24.400 dolar para cezası öngörülmektedir. Siber suçlarla ilgili olarak 1999 yılında özel bir birim kuran Japonya, öncelikli hedef olarak çocuk pornografisi içeren siteleri seçmiş; Tokyo Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı olarak çalışan birim, beş sene içinde 13 kat artan internet suçları ile mücadele ederek normal düzeye çekmeye çalışmıştır. b. Malezya : Malezya’da teknolojik suçlara ilişkin kanunlar şunlardır: Dijital Signature Act, Multimedia Convergence Act, Computer Crime Act, Telemedicine Development Act. Bu kanunlarda yer alan bilgisayar suçları arasında, çocuklara yönelik istismar ve müstehcenlik de yer almaktadır. Malezya’da siber suçlarla mücadele, Haberleşme, Multimedya ve Enerji Bakanlığı'nın sorumluluk alanına girmektedir. c. Rusya : Rusya'da bilgisayar üzerinden işlenen suçlar konusunda iki yıl öncesine kadar bir düzenleme bulunmamaktaydı. Ancak, G-8 ülkelerinin 1997 yılında Washington'da yaptıkları Adalet ve İçişleri Bakanları toplantısında kabul edilen bildiriyle "Ulusal Temas Noktaları" oluşturulmasına karar verilmiş ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir temas noktası oluşturulmuştur. "R dairesi" olarak adlandırılan bu bölüm, ülke içindeki güvenlik ve yargı organları ile ve diğer ülkelerdeki karşıtları ile doğrudan temas halinde bulunmaktadır. Rusya İçişleri Bakanlığı, internet üzerinden suç ve suçluların takibi için delillerin korunması amacıyla internet hizmeti sağlayan servislerle işbirliği yapmakta; internet firmalarına verilerini 6 ay saklama ve yargı makamlarının talebi olduğu takdirde söz konusu verileri ilgili makamlara sağlama zorunluluğu getirmiştir. d. İsrail : İsrail Emniyet Müdürlüğü, bilgisayar üzerinde işlenen suçlarla 1996 yılında ilgilenmeye başlamış ve güvenlik teşkilatının içinde Bilgisayar Suçları Bölümü kurmuştur. Birimdeki bu görevliler, bilgisayar konusunda eğitimden geçirilmiş polislerden oluşmakta; gerektiğinde diğer polis birimlerince yürütülen soruşturmalara da yardımcı olmaktadırlar. İsrail hükümeti, bilgisayar suçlarıyla mücadele konusunda başta ABD olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesiyle işbirliği anlaşması imzalamıştır. V– TÜRKİYE’DE İNTERNET ÜZERİNDEN ÇOCUK PORNOGRAFİSİ YAYINI VE TİCARETİ İLE MÜCADELE KONUSUNDA YAPILMAKTA OLAN ÇALIŞMALAR VE YASAL DÜZENLEMELER 1) Yaşanan İlk Olay Türkiye, ilk defa “Xxxxxxx Eğitim Sağlık ve Kardeşlik Vakfı”na bağlı Bursa Özel ........ İlköğretim Okulu'nda 1,5 yıldır 'Rehber öğretmen' ve 'Psikolojik danışman' olarak görev yapan Özgen İmamoğlu’nun İngiliz Gizli Servisi tarafından uluslararası yürütülen ve 18 ülkede çocuk pornografisi suçlarının faili 132 kişinin yakalandığı Landmark Operasyonu sonucunda yakalanması ile bu konuya eğilmiştir. Olay, tüm gazetelere yansımış ve Aralık 2001 ile Mart 2002 arasında gazetelerin gündeminden inmemiştir. Habere göre, Türkiye’den İngiltere’ye İnternet aracılığıyla gönderilen pornografik fotoğrafların izini süren polis, Bursa'da Özgen İmamoğlu’na ulaşmıştır. Bu olayda ülkemizde ilk kez kullanılan bir teknikle, internet bağlantısını sağlayan firma belirlenerek, mahkeme kararıyla ISP firmasının kayıtlarından IP numarasının sahibi tespit edilmiştir. Olayda, failin çocuk pornografisi içeren görüntüleri transfer etmek amacıyla kullandığı e-mail adreslerinin incelenmesi için İnterpol ile koordine kurulmuş ve sanığın 222 adet ayrı çocuk pornosu sitesine üye olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca failin bilgisayarında 603 adet çocuk pornosu resim bulunmuştur. Olayın gerçekleştiği tarihte operasyonu yürüten Emniyet görevlisi Mutlu Çelik, gazetecilerin soruları üzerine, failin, internet üzerinden işlediği suçun cezasının 450 milyon lira para cezası olduğunu belirtmiştir. 'Landmark Operasyonu'nda, 18 ülkeye pornografik yayın sattığı iddiasıyla yakalanan İmamoğlu, 28 Aralık 2001'de tutuklanmış; Bursa 4. Ağır Ceza'da yargılanan sanığın, Xxxxxxx Vakfı'na ait Özel ........ İlköğretim Okulları'ndaki görevi sırasında bazı çocukların ırzına geçtiği ve ruhsatsız silah bulundurduğu için 90 yıl ağır hapsi istenmiştir. İmamoğlu hakkında Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde de Ahmet Mutafoğlu Rehabilitasyon ve Danışma Merkezi ile Çocuk Esirgeme Kurumu Yuvası’nda öğretmenlik yaptığı sırada tanıdığı T.A.’nın ırzına geçmekten 15 yıl 6 ay, B.Ş.’nin ırzına geçmekten de 4 yıl 6 ay ağır hapis cezası istemiyle dava açılmış; 10 ay tutuklu kalan sanık, Gaziantep'in ardından Bursa'daki davadan da tahliye olmuştur. Ne yazık ki, bu olayla gündeme oturan çocuk pornografisi yayını ve ticareti suçu, sanığın tahliye edilmesiyle yine unutulmuştur. Oysa o dönemde, Bilişim Suçları ve Araştırma Büro Amirliği tarafından hazırlanan raporda ise, çocuk pornografisinin de içinde bulunduğu yasadışı yayınlara ilişkin suçlarda önceki yıllara nazaran inanılmaz bir artış görüldüğü, bunların içinde %40’lık pay ile çocuk pornografisi yayınının en çok işlenen suç olduğu açıklanmıştır. 2) Yasal Düzenlemeler ve Etkileri Ülkemizde bilişim alanındaki gelişmeler karşısında, bir yandan mevzuatta kendini hissettiren ihtiyaçları karşılayabilmek, bir yandan da tavsiye kararlarına uyum sağlayabilmek amacıyla hukuki alanda bazı düzenlemelere gidilmiştir : a.1991 yılında Türk Ceza Kanunu’na bazı bilgisayar suçlarını öngören “bilişim alanında suçlar” ilave olunmuştur. Ülkemizde, bu konuda,6.6.1991 tarih ve 3756 sayılı Kanunla, Türk Ceza Kanununa “Bilişim Alanında Suçlar” başlığı altında 11.Bab olarak 525/a, 525/b, 525/c ve 525/d maddeleri eklenmiştir. b. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda 1995 yılı’nda 4110 ve 4630 sayılı yasalarla yapılan değişikliklere ve eklenen hükümlere göre, bilgisayar programları da “eser” kapsamına alınarak, bilgisayar programlarına karşı gerçekleştirilen bir takım eylemler cezai yaptırıma bağlanmıştır. c. Bu suçlarla mücadele etmek üzere Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde 1999 yılında “Bilişim Suçları Çalışma Grubu” oluşturulmuştur. Daha sonra, Emniyet Genel Müdürlüğü, Bilgi İşlem Daire Başkanlığına bağlı olarak İnternet ve Bilişim Suçları Şube Müdürlüğü kurulmuştur. d. Türkiye ile Birleşmiş Milletler işbirliği çerçevesinde 2000 yılı içerisinde Ankara’da kurulan “Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi” bünyesinde “Bilişim Suçları Araştırma Merkezi” kurulmuştur. e. Ülkemizde, internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti suçu ile mücadele edilmektedir ama bunun yeterli olduğu söylenemez. Zira, çocuk-yetişkin ayrımı gözetilmeksizin, pornografik yayınlara ilişkin olarak para cezasını öngören TCK’nun 426.maddesi uygulanmaktadır. Halbuki çocuk pornografisi suçları bakımından hürriyeti bağlayıcı cezalar öngörülmelidir. Hatta bu tür suçların internet aracılığıyla işlenmesi ağırlatıcı neden olarak kabul edilmelidir. f. Ülkemizde, internet çıkışı, üniversitelerin internet bağlantıları ULAKNET ; ticari kuruluşlar ve internet servis sağlayıcılarının (İSS) yararlandığı bağlantılarını sağlayan TTNet ve bazı özel şirketlerin ve servis sağlayıcılarının TTNet ile yaptıkları internet erişim noktası bağlantılı doğrudan yurt dışı internet çıkış merkezleri ve bunların dışında kalan diğer bağlantılar aracılığıyla söz konusu olmaktadır. Ne var ki, servis sağlayıcı –erişim sağlayıcı ayrımı yapılmadığından,bunların tümü internet servis sağlayıcısı (İSS) olarak adlandırılmaktadır. Gerçekten, örneğin, super online hem erişim hem de servis sağlayıcıdır.Halbuki, servis sağlayıcılar, erişim sağlayıcılardan farklıdır ve teknik imkanlara sahiptirler. Ülkemizde, şu an itibarıyla, internet süjelerinin cezai sorumluluklarını belirleyen genel bir düzenleme mevcut olmadığı için , uygulamada karışıklık meydana gelmektedir. Servis sağlayıcıları, kendi denetimleri altındaki bölgelerde oluşan hukuk ihlallerine karşı ne şekilde müdahale etmeleri gerektiğini bilememekte, duruma göre müdahale etmemelerinden dolayı da asli failin eylemine ortaklıktan dolayı kendilerine suç isnat edilmektedir. Ülkemizde, içerik sağlayıcılar, servis sağlayıcılar ve erişim sağlayıcıların cezai sorumlulukları bakımından genel esaslara göre işlem yapılmakta; içerik sağlayıcılar genel hükümlere göre; servis sağlayıcılar, içeriğin niteliğini bildikleri ve önleme imkanları bulunduğu takdirde ceza sorumlulukları yoluna gidilmektedir.Buna karşılık erişim sağlayıcıları ise, teknik olarak önleme imkanları olmadığı için sorumlu tutulmamaktadırlar. Kanımızca, ülkemiz bakımından da, Alman Teleservisler Kanunundaki düzenlemede olduğu gibi, erişim sağlayıcıların sorumluluğu, servis sağlayıcılardan ayrı olmalıdır. Servis sağlayıcılarının cezai sorumluluğu, sadece suç niteliğinden haberdar olduğu ve önleyebilme olanağına sahip bulunduğu veriler bakımından kabul edilmelidir. Aksi takdirde, İSS’leri , sırf internet çerçevesinde teknik bir altyapı kurarak suç içerikli bazı verileri erişilebilir kıldıkları için sorumlu tutmak, ceza sorumluluğunun şahsiliği ve kusursuz suç ve ceza olmaz ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Ancak cürümlerde sorumluluk için kural olarak kast aranmaktadır. Bu bakımdan kastları bulunmayan kimseleri cezalandırmak , kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırılık teşkil eder. Nitekim, Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi de , eylemlerin ancak kasten işlendiği takdirde cezalandırılabilmesini ve ceza sorumluğunun bireyselliği ilkesini kabul etmiştir. Bu nedenle, çocuk pornografisine ilişkin internet yayınlarında , bu tür materyalleri sunmak, erişim sağlamak, dağıtmak, yaymak, üretmek veya bulundurmak konusunda kast niteliğinde kusurluluğu bulunmayan başka bir deyişle, böyle fiilleri bilme ve isteme durumunda olmayan internet servis sağlayıcıları (İSS) hakkında, ister sadece erişim sağlasınlar, isterse içeriğini bilmeden depolama işleminde bulunsunlar ceza sorumluluğuna gidilemez. Ayrıca, bu sözleşme gerekçesinde, bir servis sağlayıcısına ceza sorumluğundan kurtulması için bu tür eylemleri denetleme yükümlülüğünün konulamayacağı açıklanmıştır. Ülkemizde yapılacak yasal düzenlemede, servis sağlayıcıları tarafından, mahkeme, hakim, savcı, kolluk gibi idari veya adli makamın uyarısı üzerine suç teşkil eden yazı vb verilerin silinmemesinin cezai sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmelidir. g. Türkiye’nin 14.09.1990 tarihinde imzaladığı, 27.01.1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve 18.05.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanıp ülkemiz bakımından da yürürlüğe giren ve 17.06.1999 tarih ve 182 sayılı ILO sözleşmesinden, temel haklara ilişkin bir sözleşme olan “Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi” ile BM Genel Kurulu tarafından 23 Mayıs 2000 tarihinde imza, onay ve katılıma açılan Türkiye tarafından 9 Eylül 2000 tarihinde imzalanıp daha sonra onaylanan BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle İlgili İhtiyari Protokol hükümleri uyarınca ülkemiz de, internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti suçuyla mücadele yükümlülüğü altına girmiştir. Nitekim, bu uluslararası sözleşmenin gereğini yerine getirmek üzere, 2004 tarihli Türk Ceza Kanunu Tasarısında bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu tasarıya göre (m.6,b) çocuk henüz 18 yaşını doldurmamış kişiyi ifade etmektedir. Bu tasarı gereğince(m.228/3), müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arzeden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca bu ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi ise, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.(m.228/5) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. (m.228/6) Bu tasarının 228. maddesinin 1.fıkrası ile neredeyse çocuklara müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin her türlü aktarımı suç sayılmıştır. Böylece tüm bu hükümler sayesinde, müstehcenlikten uzak tutulmak suretiyle, çocukların istismarının engellenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca hayvanlarla veya ölü kişilerle olan cinsel ilişkileri gösteren yazı, ses ve görüntülerin üretiminden bulundurulmasına değin bir çok fiil de Tasarı ile cezalandırma kapsamına alınmıştır.(m.228/4) Yukarıda sözü edilen durumlara rağmen, internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti ile mücadelede ülkemizin yeterli olduğu söylenemez. Zira günden güne gelişip büyüyen internet dünyasının yanında ülkemizde yapılan hukuksal düzenlemeler ve kurulan birimler kapsam itibariyle sınırlı bir alanla ancak mücadele edebilmektedir. Derhal yeni birimlerin oluşturulması lazım gelen bu süreçte devletin aktif bir internet politikasının var olmayışı gerek vatandaşlar ve gerekse devlet aleyhine işlenen suçlara zemin hazırlamaktadır. Yapılması gereken ilk iş, konunun hukuki açıdan değerlendirilmesi ve bireyi, toplumu ve kurumları koruyacak yeni ve özel yasal düzenlemelerin yapılarak, bu suçlarla mücadele de etkili olabilmek için özel birimlerin oluşturulmasıdır. Bu hususta, her şeyden önce, 2004 tarihli TCK Tasarısının ilgili maddeleri bir an önce yürürlüğe sokulmalı ve internet süjelerinin sorumluluğu konusuna ilişkin olarak özel bir düzenlemeye gidilmelidir.. VI-ÇOCUK PORNOGRAFİSİ KONUSUNUN SUÇ SAYILMASININ BİREYSEL ÖZGÜRLÜĞE AYKIRILIK OLUŞTURUP OLUŞTURAMAYACAĞI SORUNU Her araç gibi internet aracı da kötüye kullanılarak, kamu düzeni ve temel hak ve hürriyetler ihlal edilebilmektedir. Bu nedenle, kamu hukukunun önemli bir dalı olan ve ağır yaptırım sistemine sahip olan ceza hukuku da, internet ortamında işlenen belirli bazı fiilleri gerektiğinde suç sayarak cezalandırma yoluna gitmektedir.Gerçekten, diğer temel hak ve hürriyetler gibi internet vasıtasıyla söz konusu olan bilgi, ifade ve iletişim hürriyetleri de belirli ölçülerde sınırlandırılmak durumundadır. Bu bakımdan, ceza kanunları teknolojik gelişmeler karşısında ihtiyaçlara cevap vermek bakımından son çare (ultima ratio ) olarak bu hak ve hürriyetlerin kötüye kullanımlarından bazılarını suç saymaktadır. Siber müstehcenlik veya pornografisi de, siber uzayda yaşanan müstehcen yayınlara yönelik ticari faaliyeti ifade etmektedir. Avrupa ülkelerinde müstehcenlik (pornografi) kavramı, kendi aralarında derece farklılığı olmakla birlikte özgürlük bağlamında değerlendirilmektedir. Gerçekten, Britanya’da yaşayanlar, pek çok Ortadoğu ülkelerinde müstehcen olarak nitelenebilecek materyallere özgürce ulaşabilmekte; buna karşılık, Britanya’da müstehcen olarak kabul edilen bir takım materyaller de, İskandinav ülkelerindeki vatandaşlar tarafından rahatlıkla görülebilmektedir. Bu bakımdan, her toplumun sosyal ve ahlaki anlayışlarının farklı özellikler taşıması dolayısıyla bazı ülkelerde bu tür yayınlara hoşgörü ile bakılabilmektedir. Ancak, çocukların kullanıldığı müstehcen yayınlar söz konusu olduğu takdirde, bu ayrım ortadan kalkmakta ve bu tarz yayınlar bakımından en özgürlükçü ülkelerde bile ağır cezalar kabul edilmektedir. Nitekim, bundan önceki bölümde, bazı ülkelerdeki düzenlemelere yer verilmiştir. İnternet’teki faaliyetlerin “dokunulmazlık ayrıcalığına” sahip olması gerektiğini savunanlar, internetin ülkelerin hukuk sistemlerine tabi olduğu takdirde, bu sistemlerin hatalı hükümleri ile özgürlüğünün ve büyüme hızının sınırlanacağını, oysa kendi haline bırakılırsa zaman içinde kendi içinde yazılı olmayan bir kurallar bütünü oluşacağını iddia ederler. Londra Üniversitesi öğretim görevlilerinden Lars Davies’e göre, siber suç diye bir şey yoktur. Sadece suç vardır. Davies, temel kaygısının bireysel hakların sınırlanacağı olduğunu vurgulayarak şu örneği vermektedir: “Sübyancılık korkunç bir suçtur. Ama eğer bir kişi yanlışlıkla çocuk pornosu pazarlayan bir siteye giderse ne olacak? Derhal takibe mi alınacak? Ve bu kişi, bu siteye yanlışlıkla gittiğini nasıl kanıtlayacak?” İnternet'in hukuk sisteminin denetimine girmesi gerektiğini iddia edenler ise, internetin denetlenmediği takdirde çok ciddi suçların işlenebileceği bir platform olabileceğini ve dünya üzerinde tüm faaliyetler bir hukuk sisteminin denetimine tabi iken, internetin bu çerçevenin dışında bırakılması için hiç bir sebep olamayacağını savunmaktadırlar. İnternet’in denetim altına alınıp alınmaması konusunda, her devlet adil ve makul bir çerçevede siber suçla mücadele ederken mahremiyeti koruma amacı ile bir denge bulmak zorundadır. Ancak çocuk pornografisi suçu, bireyin mahremiyet alanına girmemekte ve tüm toplumlar nezdinde suç olarak kabul edilen bu sapkın eğilimin kişi hak ve özgürlükleriyle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Kaldı ki, çocuk pornografisinin yaygın hale gelmesi, hem çocuklarda bunun “olağan” ve “normal” bir durum olduğu duygusunun yerleşmesine de neden olacağı için, çocukların korunması bakımından ifade özgürlüğü de sınırlandırılabilir. Sonuç olarak, çocuk pornografisi konusu, doğrudan çocukların hakları ve özgürlükleri ile ilgilidir. Devletin internetle ilgili hukuksal alt yapıyı ivedilikle oluşturması ve çocukların haklarını ve özgürlüklerini hukuksal güvence altına alması gerekir. İnternet servis sağlayıcılarının hukuksal ve etik ilkeler çerçevesinde, hakkın kötüye kullanımı anlamına gelebilecek yayınlar konusunda duyarlık göstermesi şarttır. İnternet ortamında, genel olarak yetişkinler için hazırlanmış siteler ile, özel olarak çocuk pornografisi içeren yayınlara erişim gerçekte iradeye dayalı bir eylem olmakla birlikte, çocuk pornografisinin bizzat kendisi hukuk dışıdır. Çocuk pornografisinin, bu tür bir eylemde bulunan kişiler açısından pornografiyi üretmek, elde etmek, izlemek vb şeklinde ne genel olarak hak kategorisine girer . ne de örneğin, ticaret özgürlüğü, örneğin yasayla yasaklanmamışlığı veya bir yasayla böyle bir etkinlikte bulunabilmenin tanınmış olması dolayısıyla özel olarak insan hakları hukukunda yer bulabilir. Tersine, insan hakları hukuku bu tür bir etkinlikte bulunmayı yasaklar. Belirtilen bu durumlarda büyükler, özel olarak çocukların hakları bağlamındaki bu düzenlemeler için, ‘peki bizim haklarımız ne olacak’ diyemezler . Kavram olarak zikredilmesinin bile zihinleri bulandırmaya yeten çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların korunması bakımından vazgeçilemez ve ertelenemez bir zorunluluktur. Nitekim Anayasamızın 42/2.maddesi uyarınca, devletin, çocukların korunması için gerekli tedbirleri alması görevidir. VII–İNTERNET ÜZERİNDEN İŞLENEN ÇOCUK PORNOGRAFİSİ SUÇLARININ TESBİTİ VE BU KONUDA İNTERNET SERVİS SAĞLAYICILARI İLE KOORDİNASYONA GİDİLMESİ İnternet ortamında oluşan suçların tespiti de, suçun takibatı ve faillerin cezalandırılmaları açısından önem arz etmektedir. Suç işleyen kişinin e-posta adresi, mağdurun e-postasının okunduğu programında (Outlook Express, ücretsiz e-posta veren Web sitelerinin inbox kutusu , ya da internet servis sağlayıcıya abonelik durumunda bu servis sağlayıcının sunduğu web posta kutusu gibi ) görülmesi mümkündür. Fakat görülen bu adresten sanığa ulaşmak her zaman mümkün değildir.Sanığın gönderdiği e-posta adresinin uzantısında ( @ işaretinden sonra ) yurt içinde bulunan bir internet servis sağlayıcının (İSS) adı varsa (…@ turk.net;…@superonline.com;…@rt.net;…@anet.net vs gibi ) sanığın saptanması mümkündür. Zira İSS, abonelerine kullanıcı adı ve bağlantı şifresi verirken , kullanıcının adı, soyadı, bağlantı yapacağı telefonu, oturduğu şehir vb. gibi bilgileri kendisinden almaktadır. Son zamanlarda İSS’ler, kullanıcılarla abonelik sözleşmeleri dahi imzalamaktadırlar. Belirtelim ki, aynı şifre ve kullanıcı adı kullanılarak birden fazla kişi, aynı zamanda olmamak şartıyla internet’e bağlanabilmektedir. Bu durumda internet bağlantısı için kullanılan telefon farklı olacağı için bu telefon numarası İSS’lerden sorulmalıdır.E-posta adresi yurt dışı kaynaklı bir web adresinden alınmışsa, sanığın tespiti, bu adres alınırken doldurulan formda yer alan bilgilerin doğru olması halinde mümkündür.Yurt dışı kaynaklı (Yahoo, Hotmail, İcqmail gibi ) bir web sitesinden alınan ücretsiz e-posta için bu gibi siteler, e-posta alacak kişilere kimlik bilgilerine dair bir form doldurtmakta, aynı zamanda sundukları sözleşmenin de onaylanmasını da istemektedirler.Burada doldurulan formların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı her zaman şüpheyle karşılanmalıdır, zira sadece beyana itibar edilerek gerekli yerler doldurulup sözleşme onaylandığında bu siteler,isteyen herkese bir veya birden fazla e-posta adres vermektedirler:bir kimse, değişik kimlik bilgileri ile birden fazla e-posta alabilmektedir. İnternette, “chat” denilen yolla da bazı suçlar işlenebilmektedir. Chat, İCQ, MIRC, IRC denilen programlar sayesinde internet bağlantısı aracılığıyla yazılı, sözlü ya da görüntülü özellikleri bulunan ve e-postaya göre daha çabuk ulaşan ve kısa mesajlar alıp göndermeyi sağlayan bir iletişim yoludur. Chat yolu ile gönderilen mesajların sahibi, e-postadan farklı olarak kullanıcı adları ile değil, rumuzları (nickname) ile belli olmaktadır.Bazı chat programları (İCQ’da olduğu gibi) gelen mesajın yanında mesajı gönderen kişinin e-posta adresini, chat numarasını da gösterdiğinden, bu kişinin söz konusu numarayı ve rumuzu alırken doldurduğu formda yer alan bilgilere ulaşılması olanaklı olmaktadır. Örneğin, İCQ listesinde mesaj gönderen kişinin rumuzuna Mouse ile sol tıklanması halinde , açılan penceredeki “user’s details” kısmından mesaj gönderen kişinin adı, soyadı, oturduğu şehir, kullandığı telefon, çalışma alanı vs gibi bilgilere ulaşılabilir.Ancak yine de bu bilgilerin doğruluğunu şüphe ile karşılamak gerekir. Yukarıda sözü edilen tüm hususlarda, servis sağlayıcı şirketten bilgi talep edilirken mutlaka IP numarası, bağlantı tarih ve saatleri sorulmalı ve bu iş gecikmeden elektronik posta, faks veya APS ile yapılmalıdır.Aksi takdirde servis sağlayıcı şirketler uzun süre bu bilgileri muhafaza etmediklerinden ve kendilerini buna zorlayan yasal bir düzenleme de bulunmadığından,bu konularda olumlu cevap vermeyebilirler.Bu nedenle, bu konudaki boşluklar yasal olarak düzenlenmek suretiyle adli mercilere bilgi verme yükümlülüğü kabul edilmelidir. Ayrıca belirtelim ki, ülkemizde internette “ tr” (yani Türkiye) son ekine sahip alan adlar konusunda yetki ve sorumluluk ODTÜ Bilgi İşlem Daire Başkanlığına aittir .Buna karşılık özellikle dış kaynaklı web sitesine ilişkin alan adları konusunda en yetkili kuruluş “InterNIC” (ABD) tir. Nitekim pornografik nitelikte olduğu iddia edilen dış kaynaklı web sitesinde bir Türk vatandaşının adının kullanıldığı olayda , yetkili Cumhuriyet Savcısınca , ABD’deki InterNIC kuruluşuna başvurulması gerektiği, ODTÜ Bilgi İşlem Dairesi tarafından belirtilmiştir. İnternet ortamında gerçekleşen suçların bilgisayar verilerinden işlendiğinin ortaya çıkarılması bakımından bu verilerin elde edilmesi ve iletişimin dinlenmesi yoluna gitmek gerekmektedir. Nitekim, bu hususta ülkemizin henüz imzalamadığı Siber Suç Sözleşmesinde birtakım koruma tedbirleri öngörülmektedir. Bu tedbirler şunlardır: 1- Depolanmış bilgisayar verilerinin hızlı biçimde korunması, 2- Trafik verilerinin hızlı biçimde korunması ve kısmen açıklanması, 3- Üretim emri, 4- Depolanmış bilgisayar verilerinin aranması ve bunlara el koyma, 5- Trafik verilerinin anında/gerçek zamanlı toplanması, 6- İçerik verilerinin yolunun kesilip ele geçirilmesi Bu tedbirlere, insan hak ve hürriyetlerine saygı ve orantılılık ilkesi gereğince başvurulabilmelidir. İnternet ortamında işlenen suçlara ilişkin olarak soruşturma ve kovuşturma usulleri yasalarda detaylı bir şekilde düzenlenmeli ve tüm usuli işlemler yargıç kararına bağlı kılınarak yargı denetiminde hukuksal güvenceye kavuşturulmalıdır. Ülkemizde, bu konuda kural olarak yasal bir düzenleme bulunmadığından, arama ve el koymaya ilişkin Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun kuralları kıyasen uygulanmaktadır. Ceza muhakemesinde amaç, hukuk devleti esasları çerçevesinde maddi gerçeğin araştırılması olduğundan her şey delil olabilir,böylece internet aracılığıyla işlenen suçların ortaya çıkarılması bakımından, bilgisayar hard diski, CD ve disket gibi araçlara da el konulabilir. Zira, bilgisayar verilerinin saklı bulunduğu şeyler de, fail ve fiil ile bağlantılı olduğu ve soruşturma için faydalı görüldüğü takdirde, “sübut delil” ve “eşya” kavramları içinde değerlendirilerek arama ve el koymanın konusunu teşkil edebilir. Elektronik veri taşıyan hard disk, disket ve manyetik bantlar, CMUK’un 102.maddesi anlamında kağıt kapsamında değerlendirilmelidir. Böylece, uygulamada sık sık rastlandığı gibi kolluk tarafından bunlar üzerinde inceleme yapılması kanuna uygun değildir. Çünkü, CMUK’un 102/1.maddesi, bu yetkiyi, özel hayatın gizliliği ilkesine verilen önem gerekçesiyle hakime vermiştir. Bu verileri hakim inceleyemiyorsa, bilirkişiye başvurmalıdır. Kolluğun bu konularda inceletme yetkisi, CMUK’un 66.maddesi uyarınca, sadece Cumhuriyet Savcısının kararı ile mümkündür. Bu bakımdan, kolluğun, tek başına bilirkişiye başvurma yetkisi yoktur. Ancak disket vb. şeylerin sahibinin açık rızası varsa, bunlar kolluk tarafından incelenebilir veya inceletilebilir. Aksi takdirde, bilgisayar verileri delil olma niteliğini kaybeder. Kaldı ki, bilgisayar verileri hukuka uygun şekilde deşifre edilmiş olsa dahi, hiçbir zaman tek başına delil değerini taşımaz.Zira, bu şeylerin içeriği her zaman değiştirilebildiği için güvenirliliği de tartışılır.Bu bakımdan, bilgisayar disketlerinin delil olarak kullanılmak istenmesi halinde, mutlaka yan delillerle desteklenmesi gerekmektedir. Bu hususta, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri İle Mücadele Kanununda bir düzenleme yer almaktadır.Bu kanuna göre (m.2), iletişimin dinlenmesi, suç işlenmesine ilişkin kuvvetli belirti halinde, hazırlık soruşturması aşamasında gecikmesinde sakınca varsa, Cumhuriyet Savcısının emriyle yapılabilir.Ancak bu emrin 24 saat içinde hakim kararına bağlanması şarttır. Ancak bu hükümler, sadece bu kanunda açıkça yer alan suçlar bakımından uygulanabilir; diğer suçlar hakkında uygulama alanına sahip değildir. Bu nedenle, isnat edilen suç, 4422 sayılı kanunun kapsamı dışında olduğu veya çıktığı takdirde, bu kanuna göre elde edilmiş olan deliller değerlendirilemez, bu kayıtlardan delil olarak yararlanılamaz. Tersinin kabulü halinde, 4422 sayılı kanuna göre soruşturma açılarak bu tedbirlere başvurulması suretiyle birtakım suiistimallere açık kapı bırakılmış olacaktır. VIII- SONUÇ VE ÖNERİLER • Ülkemizde internette yayıncılık esaslarını ve sorumluluk rejimini düzenleyen ayrı ve özel bir yasanın çıkarılması şarttır: İnternet yoluyla işlenen çocuk pornografısi yayını ve ticaretine ilişkin suçlar bakımından tespit, cezalandırma ve önleme amacıyla yapılacak hukuki düzenlemeler, gerek anayasal, gerekse evrensel hukuk temelinde bazı hürriyetlerin özüne dokunması tehlikesinden arındırılarak uluslararası sözleşmeler ışığında özel bir kanun ile düzenlenmelidir. • Uluslararası suçun tanımlanması gereklidir: Soruşturmadaki bir suç diğer ülkede suç niteliği teşkil etmiyorsa o ülkeden gerekli bilgiler alınamayacaktır. Bu amaçla İnterpol, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinde uluslararası suçun tanımının yapılmasına dair çalışmalar bulunmaktadır. Ülkemizde de bu çalışmalar özenle takip edilmeli ve çocuk pornografisi ile ilgili kanunlarımızdaki eksiklikler giderilmeye çalışılmalıdır. Bilişim Suçları olgusu teknolojiyi kullanan ve kullanacak bütün ülkelerin ortak problemi haline gelmiş ve özellikle A.B.D ve Avrupa ülkelerinde bu alandaki hukuki ve idari yapılanmaların düzenlenmesi için birçok çalışmalar başlatılmıştır. Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler bilgisayar ağları sayesinde milli sınırları aşmış, bu nedenle ulusal düzenlemeler ve ulusal hukuklar bilişim suçları ile mücadelede yetersiz kalmıştır. Teknolojik gelişmeler ile globalleşen dünyamızda; tüm ülkelerin işbirliği ile bu tip suçlara karşı mücadele etme gereği ortaya çıkmıştır. • Uluslararası alanda yabancı ülke kolluk güçleri ile koordinasyona gidilmelidir: Ülkemizde gerek delillerin hukuki niteliği, gerekse de İnternet Servis Sağlayıcılardan delillerin elde edilmesi konusunda her türlü düzenleme yapılmış olsa da, -ki bu konuda henüz bir yasal bir düzenleme mevcut değildir- ATIF YAP.uluslararası polis işbirliğine gidilmeden sağlıklı bir sonuç elde edilmesi afaki kalacaktır. Çünkü; özellikle internet üzerinde işlenen suçlarda birden fazla geçiş noktası bulunabilmektedir. Bu noktalar da, genelde birden fazla ülke üzerinde olabilmektedir. Böyle olunca, bir olayın soruşturmasında olayın yurt dışındaki bir servis sağlayıcı üzerinden yapıldığı saptandığı takdirde, ilgili ülke polis teşkilatı ile irtibata geçip gerekli bilgilerin elde edilebilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde olayın soruşturması bir noktadan sonra kesilecektir. Bu amaçla ülkelerin bu konuda aralarında ikili polis işbirliğine gitmeleri şarttır. Sonuç olarak, internet ortamında işlenen suçlarla mücadele edilmesi açısından uluslararası alanda devletler arasında sözleşmeler yapılmalı ve başta Interpol ve Europol olmak üzere devletlerin adli mercileri arasında işbirliğine gidilmelidir. • Delillerin elde edilmesi konusundaki sorun çözümlenmeli ve ISS’lerle işbirliği yapılmalıdır. • Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte bir çok yeni suç tipinin çıkması karşısında yeterli ve teknik bilgiye sahip birimlerin/personelin bulundurulması-yetiştirilmesi zorunludur: Önceleri sadece resim ve video gösterimi ile başlayan internet üzerinden çocuk pornografisi yayını, şu an P2P yazılımları ile herkesin birbiriyle rahat bir şekilde pornografik resim ve videolarının paylaştığı, değişik ülkeler üzerinden seks amaçlı çocuk ticaretinin yapıldığı ve büyük paralarının döndüğü bir sektör haline gelmiş durumdadır. Bu korkunç gerçeğin farkına varan ülkeler gerek bilişim suçları gerekse son zamanlarda yüksek bir artış gösteren çocuk pornografisi yayını ve ticareti konusunda özel birimler oluşturmuş, bu konuda uzman bir ekiple çalışma yöntemlerini seçmişlerdir. Bir çok ülkede bilişim suçlarına ve siber terörizme yönelik olarak merkez ve birimler kurulmuştur. Ülkemizde de, diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi mutlaka bilişim suçları ile etkili bir şekilde kolluğun mücadele edebilmesi amacıyla kurumlar oluşturulmalı, çalışmalar yapılarak özellikle internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti suçuna müdahale edebilme gücü kazandırılmalıdır. Bu konuda güvenlik birimleri kurulmalı ve eğitim faaliyetlerinin yürütüleceği enstitüler açılmalıdır. • Devlet, siyasi tercihlerden uzak süreklilik esasına dayanan bir çocuk politikası oluşturmalı, bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeli ve internet’teki zararlı içerikten korunma yollarını her fırsatta kamuoyuna aktarmalıdır. • Avrupa Birliği bünyesinde olduğu gibi ülkemizde de bu konuda bir “toplumsal eylem planı” geliştirilmelidir. • Çocuk istismarını önlemek amacıyla çocuk pornografisi içerikli yayın yapan sitelere ilişkin ihbarların yapılabileceği bir birim derhal oluşturulmalıdır. • Çocuk istismarını önlemek için çocuk pornografisi içerikli yayın yapan sitelere ilişkin olarak sivil toplum kuruluşları, devletle ve kendi aralarında birlikte hareket etmeli ve bu konuda halkı bilgilendirmeye yönelik çalışmalar yapmalıdır. • İnternet teknolojisinin yarattığı olumsuzları giderecek kararlılığın ve kabiliyetin sergilenmesi, internetin verimli ve sadece birey ve toplumun yararına kullanılabilmesinin yolları araştırılarak kamuoyu bilgilendirilmelidir. YARARLANILAN KAYNAKLAR(***) Ahmet Gökcen: Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit Elkoyma ve Postada Elkoyma (Özellikle Telefonların Gizlice Denetlenmesi) , Ankara,1994. Ali Osman Özdilek: “Film Korsanlığı ve İnternet ( Türkiye Uygulaması )”, (http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=6900 ) Aşkın Yaşar Topuzoğlu : “Çocukları İstismarın Kaynağı Devlet”, Çocuk İstismarının Önlenmesi Konulu Panel, Düzenleyen:Türk Hukukçu Kadınları Derneği, İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, MHA / İstanbul,TARİH YOK. Celal Şimşek/Hulki Ömrüuzun: Polisin Görev ve Yetkileri, Ankara, İçişleri Bakanlığı Yayını, 2001. Cengiz Otacı: Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı İşlenen Suçlar, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2000. Cevat Özel: “Bilişim-İnternet Suçları” (http://www.hukukcu.com/bilimsel/index.htm) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanun Tasarısı, Ankara, Adalet Bakanlığı Yayını, 2000. David S.Wall: “İnternet Rejimi ve Düzenleme Sorunu”, Çeviren: Hasan Sınar, in: Adalet Yüksek Okulu, 20.Yıl Armağanı, İstanbul, 2001. Emin D. Aydın: Bilişim Suçları ve Hukukuna Giriş, 1.Baskı, Ankara, Doruk Yayınları, 1992. Fatih Selami Mahmutoğlu: “Ulusal ve Uluslararası Düzenlemeler Açısından İnternet Süjelerinin Ceza Sorumluluğu” , Hukuki Perspektifler Dergisi (HPD), Sayı:1, 2004. Fikret İlkiz: “İletişim Şurası İnternet Komisyonu Raporu-4” , (http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=6626) Füsun Sokullu- Akıncı : “Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesinde Yer Alan Maddi Ceza Hukukuna İlişkin Düzenlemeler ve Özellikle İnternette Çocuk Pornografisi” , İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LIX, Sayı:1-2, 2001. Hasan Sınar: İnternet ve Ceza Hukuku, 1.Bası, İstanbul, Beta Yayınevi, 2001. Kayıhan İçel: Kitle Haberleşme Hukuku, 4.Bası, İstanbul, Beta Yayınları, 1998. Kayıhan İçel: “Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi Bağlamında “Avrupa Siber Suç Politikasının Ana İlkeleri”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LIX, Sayı: 1-2, 2001. Maurizio Bossi: “Commento” (www.mauriziobossi.com/diritto/leg-comm.asp-25k) Mustafa Toplaoğlu: “İnternette Fikri Haklar Sorunları” (http://www.turkhukuksitesi.com/faq/internetfikri.shtml) M.Volkan Dülger: “Kitle İletişim Araçları ve Terörizm”, (http: //www.hukukcu.com/ bilimsel/index.htm) R.Barış Erman: “Alman Hukukunda İnternetten Kaynaklanan Ceza Sorumluluğu”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LIX, Sayı:1-2, 2001. R.Yılmaz Yazıcıoğlu: Bilgisayar Suçları, l.Baskı, İstanbul, Alfa Yayınevi, 1997. Semih Dokurer: “Ülkemizde Bilişim Suçları ve Mücadele Yöntemleri” , E.G.M Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Bilişim Suçları Araştırma Büro Amirliği, (http://bilisimsurasi.org.tr/dosyalar/17.doc) Serap Keskin: “Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesinde Ceza Muhakemesine İlişkin Hükümlerin Değerlendirilmesi” , İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt:LIX, Sayı:1-2, 2001. Serap Keskin: “ 1997 Tarihli Yeni Polonya Ceza Kanunu Hakkındaki Bir Çeviri”, Yargıtay Dergisi, Sayı:3,Temmuz 2001. Veli Özer Özbek: “Elektronik Ortamda Saklı Bulunan Verilerin Ceza Muhakemesinde Delil Niteliği ve Değerlendirilmesi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LIX, Sayı: 1-2, 2001. Veli Özer Özbek: “İnternet Kullanımında Ortaya Çıkabilecek Bazı Ceza Hukuku Sorunları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1, 2002, İzmir, 2002. Vincenzo Mennea: “ Prostituzione e pornografia minorile ” , (http://www.ergaomnes.net/frame.asp?link=13474) Yener Ünver: “Türk Ceza Kanunu’nun ve Ceza Kanunu Tasarısı’nın İnternet Açısından Değerlendirilmesi ”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası”, Cilt: LIX, Sayı: 1-2, 2001. Zeynep T.Kangal: “Fransa’da İnternet Yoluyla İşlenen Suçlardan Doğan Ceza Sorumluluğu”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LIX, Sayı: 1-2, 2001. *** Burada, ilgili metinde daha önce atıf yapılan yazarsız olan internet sitelerine tekrar atıf yapma gereği duyulmamıştır.