Kategoriler: İnternet Medyası

Şahin Efe Yılmaz-Bilinçli Bireyler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsan, eğitim görür, doğru yapar, hata yapar, çile çeker, hastalanır, kazaya, belaya maruz kalır, hızlıdır, durulur, asidir, sakinleşir… Yaşam yolculuğunda bir şekilde olgunlaşır… Eski âlimler, ermişler, erenler, bilgeler, düşünürler, şairler, söz söyleyenler, güngörmüşlerin yanında yetişirlerdi. Böylece ilim sahibi olurlar, kendilerini güngörmüşlerin tecrübeleri ışığında yetiştirirler, onların manevi ocaklarında zihnen ve ruhen pişerler daha sonra da bir diyara yollanırlar ve orada hakikati insanlara öğretmeye, onlara yol göstermeye, rehberlik etmeye ve ilim öğretmeye çalışırlardı…

 

Bu yiğitlere çağlar boyunca çeşitli adlar verildi. Bilge, ermiş, yolcu, eren, derviş, alperen… Onlar önce kendilerini eğittiler. Tasavvuf öğretisi ile kapılardan geçtiler. Bu manevi kapılar zihni geçişleri temsil eder. Yani bilinç yükselmesini. Dört kapı, kırk makam denilen öğretinin özü aslında, olgunlaşmanın, bakmaktan sıyrılıp görmeye başlamanın yani bilinç düzeyinin yükseltilmesini temsil eder. Bilinç düzeyi yükselen kişi, etrafında olan bitenleri anlamaya başlar. Ve böylece kişi, daha iyi daha bilgili ve çok daha faydalı bir insan olur. Eski çağlarda bilinç düzeyi yüksek, bilinçli insanı yetiştirmenin yolu bu gibi öğretiler idi. Bugün ise yine bu öğreti ile aynı amaca hizmet eden öğretiler vardır. İsimleri farklı olsa da amaçları aynıdır. Amaç, insanı aydınlatmak, bilgilendirmek, bilinçlendirmek, düşünmeye, sorgulamaya, anlamaya, kavramaya ve görmeye sevk etmek. Kandırılmasını, kullanılmasını, doğaya, hayvanlara, başkalarına zararlı olmasını, ruhen kaybolmasını ve telef olmasını önlemek. Olması gereken insan olma yoluna sevk etmek…

 

Bugün düşük bilinçli insanlar, iyi bir eğitim alamamış insanlarda görüldüğü gibi isminin önünde büyük sıfatlar taşıyan çok iyi eğitim almış insanlar arasında da görülmektedir. Bunun sebebi de sanıyorum aile içi eğitim, siyasi eğitim ve dini eğitim ile ilgilidir. Yani kişi zihni ve ruhi olarak sakat yetiştiriliyor. Bunun neticesinde de iyi bir eğitim alsa da almasa da sadece uzmanlaştığı alan dışında hasta bir bilinç ile yaşıyor… Bunu ancak ve ancak herhangi bir şekilde bu hastalık halinden kurtulduğunda, tasavvuftaki gibi kapılardan geçtiğinde yani bilinci yükseldiğinde anlıyor. Daha sonra da etrafını aydınlatmak için çalışmaya başlıyor.

 

İşte düşünürlerin, faydalı olmaya çalışan yüksek bilinçli bu kişilerin sayısı hangi memlekette çok ise ya da hangi memlekette bu gibi kişilere yol veriliyor ise o memleket diğerlerinden daha iyi bir memleket haline geliyor… Öyle ise olgunlaşan kişi, sahil kasabasına kaçıp, sadece balık tutmayacak! Bunu yaparken milletine de kendi alanında rehberlik yapacak…

 

 

 

Ne diyordu Sarı Zeybek Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK: Biz cahil derken, mektep görmemişleri kast etmiyoruz; kast ettiğimiz ilim, hakikat bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıkabileceği gibi; hiç okuma bilmeyenden de hakikati bilen gerçek âlimler çıkabilir.

 

İşte bu manada bilinçleri yükselmiş kişiler, yetenekleri, tecrübeleri, bilgileri ve imkânları dâhilinde çevrelerindeki insanların bilinçlenmesini sağlayacak hizmetler üretecek. Ve bunu yaparken, şahsi çekişmeleri bir kenara bırakarak, milli hisler ile davranacak. Bu yüksek ruh halinde olan insanlar çoğaldıkça bu memlekette hiç kimse ah ah ne olacak bu memleketin hali diye soramayacak! Bu sebeple her bilinçli insan, kendi alanında faydalı olabilmek için çalışacak.

 

Etrafınıza dikkatle bakın. Herkes, her şeyi biliyor değil mi? Fakat memleketin hali ortada… Demek ki bir yanlışlık var ortada! Merhum Atilla İlhan diyor ki; bu coğrafyanın insanlarını tanımadan, nelere gülüp, nelere ağladıklarını anlamadan, şiir yazamazsınız. Ha yazarsınız. Fakat kendinizi onlara sevdiremezsiniz. Kabul ettiremezsiniz. Mesajınızı veremezsiniz… Çok güzel özetlemiş. Önce bu coğrafyanın insanları nelere ağlar, nelere güler, bunları sorgulamak daha sonra da onları aydınlatmak için doğru yollar bulmak gerek. Temiz niyetliler bunu yapmaz ise kirli niyetliler yapar ki zaten bu memlekette yaşananların temelinde bu vardır…

 

Sonuç olarak bu memlekette yolunda gitmeyen ne varsa düzeltebilmek için öncelikle bu coğrafyada yaşanan insanların gönüllerinde taht kurmak gerek. Ahi Evran-ı Veli’yi, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, Taptuk Emre’yi, Yunus Emre’yi ve daha nice Anadolu Erenlerini okumak, anlamak gerek. Çünkü bu coğrafyadaki insanların çoğunun ruhu ama öyle ama böyle bir şekilde bu erenler ile beslenmektedir. Ancak tam olarak bu erenlerin ilmi, yolu ve mesajları öğretilmemiştir. Dolayısı ile de çeşitli dini yapılanmalara sızan devlet ve millet düşmanları, bu coğrafyanın insanlarına, hakiki erenleri anlatmadıkları gibi onları kullanarak, kendi çıkarları doğrultusunda nesiller yetiştirmişlerdir. Bugün memlekette kaç ayrı dini yapı var? Her şey ortada…

 

Millet, ruhunu ne ile besliyor ise bilinçli her birey, o yol üzerinden millete rehberlik etmeli… Bugün meşhur olan dizileri düşünün! On yıldır bir nesil o diziler ile yetişti! Peki, Türk Büyükleri, Milli Mücadele, Kuvayı Milliye, Cumhuriyet, Atatürk, Efeler hakkında diziler çekebiliyor olsak ve 10 yıl boyunca yayınlatabiliyor olsak ne olurdu? Bir nesil o ruh ile yetişirdi… Yapamadık. Yaptırmadılar. Kim onlar? Devlet ve millet düşmanları ile şahsi ikbal peşinde koşarak, millete hizmet edenlerin yollarına taş koyan, bilinçsizce hainlerden çok daha fazla millete zarar veren, düşük bilinçliler. Eğer amaç, bilinçli bireyler yetiştirmek ise bu yapımların bundan sonra bari yapılması için her platformda söz söylemek gerek…

 

☾✫ Şahin Efe Yılmaz

İLK KURŞUN

 

 

Şahin Efe Yılmaz-Bilinçli Bireyler – İlk Kurşun Gazetesi.

Orijinal haber kaynağı için; İlk Kurşun Gazetesi

Benzer haberler:

    yok