RSS ile takip et

Av.Orhan AKA

Vefat Eden Kişinin Kredi Borcunun Sigorta Şirketi Tarafından Karşılanması

Bu yazıya Not ver
Bankalar, uygulamalarına göre değişiklik göstermekle birlikte, özellikle konut kredisi, taşıt kredisi, tarım kredisi gibi yüksek bedelli kredi kullandırılacağı zaman tüketicilerden, hayat sigortası yaptırmalarını istemektedir.

Burada, tüketici, banka ve sigorta şirketi arasında üçlü bir ilişki mevcuttur.

Banka, hayat sigortası yapmış olması kaydıyla tüketiciye kredi kullandırmakta, sigorta şirketi ise primi tahsil etmek kaydıyla tüketicinin yaşamının sona ermesi riski karşısında bankaya olan kredi borcunu ödemeyi garanti etmektedir.

Hayat sigortalarında; hayatı üzerine sigorta sözleşmesi yaptıran kişiye "sigortalı", prim ödemek suretiyle sigortalının menfaatini sigortacı nezdinde sigortalayan kişiye "sigorta ettiren" ve sigorta sözleşmesine taraf olmamakla beraber lehine sigorta sözleşmesi yapılan ve rizikonun gerçekleşmesi halinde kural olarak sigorta tazminatını sigortacıdan isteme hakkına sahip olana da "lehdar" denir.

Bizim konumuz, kredi (konut, taşıt, tarım gibi hangi kredi olursa olsun) kullanmak isterken, bu kredinin kullandırım koşullarından biri olarak, tüketicilerden, zorunlu olarak yaptırması istenen hayat sigortalarıdır. Dolayısıyla burada, “sigortalı” ile “sigorta ettiren” aynı kişidir. Nitekim sigorta şirketine prim ödeyen kişi ile hayatı üzerine sigorta sözleşmesi yapılan kişi aynıdır. Lehtar ise genelde bankadır. Dolayısıyla, kural olarak, ölüm gerçekleştiğinde, sigorta tazminatını, sigorta şirketinden isteme hakkına sahip olan da bankadır.

Hayat sigortası yaptırarak kredi kullanan bir tüketicinin, bankaya olan kredi borcu devam ettiği süre içerisinde vefat etmesi durumunda karşımıza birtakım sorunlar çıkmaktadır.

Bunlardan ilki, kredi borcunun geri kalanından kimin (mirasçıların mı yoksa sigorta şirketinin mi) sorumlu olacağı noktasındadır.

Bilindiği üzere, murisin (vefat edenin) hak ve borçları, mirası reddetmeyen mirasçılarına intikal etmektedir. Örneğin, muris (vefat eden kişi) sağlığında konut satın almak için bankadan 60 ay vade ile kredi kullanmış, kredi borcunun 12 aylık taksidini sağlığında ödemiş ve fakat 13. taksidi ödemeden vefat etmiş, mirasçılar da kanun gereği kendilerine intikal eden mirası reddetmemiş iseler, kalan 48 aylık kredi borcundan dolayı bankaya karşı sorumlu olurlar.

Peki geri kalan 48 aylık taksit, mirasçılar tarafından mı yoksa murisin bu krediyi kullanırken yapmış olduğu hayat sigortası gereğince sigorta şirketi tarafından mı ödenecektir?

Sigorta ettiren (yani kredi kullanan kişi), sigorta sözleşmenin yapılması sırasında (genelde kredi kulandırım tarihi ile aynı tarihte) bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.

Önemli husus nedir? Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen her husus önemli değildir. Bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen bu hususların “önemli” sayılabilmesi için, sözleşmenin (sigorta sözleşmesininin) yapılmamasını veya değişik (daha fazla prim ödenmesi gibi) şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte olması gerekir.

Görüleceği üzere, sigorta ettiren (aynı zamanda kredi kullanan) kişi, geçmişte yaşadığı bir kalp rahatsızlığını, sigortacıya (sigorta şirketine veya bankaya) bildirmemiş olabilir. Peki bu kalp rahatsızlığı sözleşmenin yapılmaması veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirir mi? Eğer murisin ölümü, geçmişte yaşadığı bu kalp rahatsızlığının devamı nitelikteki bir rahatsızlıkla sona ermiş ise, özünde ölüm riskini teminat alan bu sigorta sözleşmesinin yapılmaması gerektiği söylenebilir. Fakat ölüm, her zaman geçmişte yaşanan bir rahatsızlıktan ileri gelmez, kişi, geçmişte bir kalp rahatsızlığı yaşamış dahi olsa, kanser sebebiyle ölmüş olabilir. Bu gibi durumlarda sigorta sözleşmesinin yapılmaması gerektiği söylenemez ancak değişik şartlarda (daha fazla prim ödenerek veya daha kısa süreli teminat sağlanarak) yapılması gerektiği söylenebilir.

Bilindiği üzere, kredi kullanılırken yapılan sigorta işlemlerinde, sigorta ettiren (aynı zamanda krediyi kullanan) kişiden bir form doldurması istenmektedir. Bu formda, sigorta yaptıracak kişiden, daha önce geçirdiği hastalıklar, rahatsızlıklar, hali hazırda bir hastalığının olup olmadığı gibi sorulara yanıt vermesi beklenir. İşte sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan bu hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır. Bir diğer anlatımla, yazılı veya sözlü olarak sorulan bu sorulara, sigorta ettiren, eksik veya yanlış cevap vermiş ise önemli hususlarda sigortacıyı bilgilendirme yükümlülüğünü ihlal etmiş sayılır. Bu ihlal, kasten (bilerek gizleme) veya ihmalen (bilmeden gizleme) yapılmış olabilir.

Sigortacı tarafından sorulan soruların aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılacağı kanun gereği olduğundan, bu formlarda en ufak rahatsızlıklar için bile sorular bulunur veya bu tür rahatsızlıkların yazılabilmesi için tüketicilere boş bir alan bırakılır. Sigortacı sigorta ettirene, cevaplaması için sorular içeren bir liste vermişse, sunulan listede yer alan sorular dışında kalan hususlara ilişkin olarak sigorta ettirene (kredi kullanan tüketiciye) hiçbir sorumluluk yüklenemez. Başka bir ifade ile, sigortacı, sigorta ettiren (aynı zamanda kredi kullanan) kişiye soruların yer aldığı bir liste verdiğinde, bu listede yer almayan bir soru ile ilgili olarak, kredi borcunu ödemeyi reddedemez. Bunun da bir istisnası sigorta ettirenin önemli bir hususu kötüniyetle saklama halidir. Örneğin sigortacı, sigorta ettirene, hali hazırda “kanser” tedavisi görüp görmediğini sormuş, sigorta ettiren kişi, henüz 3 gün önce yendiği kanser hastalığını sigortta ettirene bildirmemiş ve poliçe süresi içerisinde bu kanser tekrar nüksederek vefat etmiş ise, burada sigorta ettiren kişinin bu hastalığı kötüniyetli olarak gizlemesi söz konusu olur. Bu da önemli bir hususun sigortacıdan gizlenmesi anlamına gelir.

Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan bu hususların, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılacağını yukarıda ifade etmiştik. Bazen kredi kullanan kişi, önemli bir rahatsızlığını önemsiz görerek veya önemli görmesine rağmen başkaca nedenler ile bu tür bilgilere bu formda yer vermemiş veya kasten gizlemiş olabilir. Bu soruların sözleşmenin yapımında etkisi olup olmadığı veya sözleşmenin daha değişik (sigorta ettiren/tüketici açısından daha ağır) şartlarda yapılmasını gerektirip gerektirmediği ise Adli Tıp Kurumu’nun vereceği rapora göre belirlenecektir.

Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş ise, sigortacı, bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmiş olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 15 günlük süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Uygulamada bu husus kendini şu şekilde göstermektedir. Kredi borcu miras yoluyla kendilerine geçen mirasçılar, murisin (vefat eden kişinin) öldüğünü ve kredi borcunun da sigorta sözleşmesi gereği teminat altına alındığını ifade ederek sigorta şirketlerine başvururlar. Bu gibi durumlarda sigorta şirketleri, mirasçılardan, murisin ölüm sebebini gösteren raporu talep ederler. Bu raporu alan sigorta şirketi, hakkı olduğunu düşünerek veya kötüniyetle, kendileri için önemli olan bir hususun vefat eden kişi tarafından bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğundan bahisle bankaya ödeme yapmaktan kaçınabilirler.

Eğer kişi, sigorta poliçesinin düzenlenmesi sırasında bir veya birden fazla hastalığa sahip olup da bu hastalıklarını sigorta şirketinden gizlemiş (bu konularda sorulan sorulara cevap vermemiş veya yanlış cevap vermiş) ve bu hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağı (bağlantı/ilişki) var ise mirasçıların hak talep etmesi mümkün olmaz. Burada en önemli husus şudur, bazı durumlarda kişi, birtakım hastalıklara sahip olsa da bu hastalıklarının farkında olmayabilir. Kişinin, hastalığa sahip olduğunu bilerek (kasten) gizlemesi ile bu hastalığa sahip olduğunu bilmemesi (ihmalen) arasında büyük fark vardır.

Örneğin bir tüketici, konut kredisi kullanmak talebiyle, bir bankaya, 01.09.2018 tarihinde başvurmuş, banka, konut kredisi kullanabilmesi için hayat sigortası yaptırması gerektiğini ifade ederek, hangi hastalıklarının var olduğu ile ilgili soruları içeren bir listeyi doldurmasını istemiştir. Kredi kullanmak isteyen bu tüketici, kredi kullanmak için bankaya başvurduğu o tarihte kanser hastası olduğunu bilmediğinden, bu soruya cevap vermemiş veya kanser hastası olmadığını belirten bir cevap vermiştir. Kredi borcunun ilk birkaç taksidi tüketici tarafından ödenmiş, bu kişi, 25.11.2018 tarihinde vefat etmiş ve raporda, ölümün “kanser” sebebiyle olduğu yazılmıştır. Yapılan yargılama sırasında, kişinin, 01.09.2018 tarihinden çok daha önceden (1 yıldan beri) kanser hastası olduğu ortaya çıkmış ve kişinin bu hastalığı ile ilgili herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmadığı da anlaşılmıştır. Bu durumda tüketicinin (sigorta ettirenin) kasten değil fakat ihmali ile beyan yükümlülüğünü ihlal etmesi söz konusudur. Bu ihlal, tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır.

Aynı örnek üzerinden devam edecek olursak, sigorta ettirenin (yani kredi kullanırken sigorta sözleşmesi yapan kişinin) kusuru kast derecesinde ise (yani 01.09.2018 tarihinden önceki bir tarihte kanser teşhisi konmuş ise) beyan yükümlülüğünün ihlali (bu hastalık gizlenmiş ise) ile gerçekleşen riziko (ölüm) arasında bağlantı varsa (kişi, bu kanser sebebiyle ölmüşse), sigortacının kredi borcunu ödemesi söz konusu olmaz. Peki bağlantı yoksa (yani kişi kanser olduğunu biliyor bu hususu da sigortacıdan gizlemiş ve fakat ölüm başka bir sebebe dayalı ise) bu durumda sigortacı, ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder. Ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oran ise bu husustaki bilirkişi incelemesi ile belirlenecektir. Örnek verecek olursak, sigortacı, sigorta ettirenin “kanser hastası olduğunu bilmeden” 500-TL prim karşılığında, vefatı halinde kredi borcunu ödemeyi üstlenmiş ise, aynı sigorta sözleşmesini kaç TL prim karşılığında yapacak idiyse (örneğin 1000-TL) bu her iki primin birbirine oranına (1/2) göre kredi borcunu ödemek zorunda kalır. Bu örnekte kalan kredi borcu 40.000-TL ise sigortacı yalnızca 20.000-TL ödeme yapacak geri kalan borç ölenin mirasçıları tarafından ödenmeye devam edecektir.

Eğer sizler de, bu veya benzeri problemler yaşamaktaysanız, İzmir merkezli bir hukuk bürosu olmamıza rağmen, hemen her ilde bulunan çalışma arkadaşlarımız ile sizlere yardımcı olabiliriz. Bunun için, internet sitemiz üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz. http://www.akahukuk.com.tr

Emsal Yargıtay kararları:

1- ... Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK'nun 1490. maddesi uyarınca, sigorta ettiren kişinin, kendisinin veya başkasının hayatını (o kişi lehine) sigorta ettirmesi mümkün olup; TTK'nun 1493/7. maddesinde ise "sigortacıdan edimi istem ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehtara aittir" denilmek suretiyle, hayat sigortalarında sigorta bedelini talep ve tahsil hakkının poliçe lehtarı olduğu açıkça kabul edilmiştir. Sigorta poliçesinden doğan teminatı talep hakkına sahip olan kişi poliçe lehtarı olduğundan, tazminat talebine ilişkin davada da aktif dava ehliyetine sahip olan kişi lehtar olacak; lehtar dışındaki kişilerin poliçeden doğan tazminatı talep hakkı bulunmayacak; Dairemiz'in yerleşik içtihatları gereği, 3. kişiler ancak lehtarın kayıtsız şartsız muvafakat vermesi halinde davada aktif dava ehliyetine sahip olabilecektir.
Somut olayda; davaya konu hayat sigorta poliçesinde, dava dışı banka şubesinin "dain-i mürtehin ve dönülemez şekilde lehtar" olduğu kayıtlı olup, davacıların sigorta poliçesine dayanarak tazminat talebinde bulunabilmesi için dain-i mürtehinin bu konuda açık muvafakatının alınması gerektiği gözetilerek bu hususta araştırma yapılması için Dairemiz'ce dosya mahkemesine geri çevrilmiştir. Mahkemece, ilgili bankaya yazılan müzekkereye, bankalarının rehinli alacağının ve mürtehin kaydının devam ettiği, davacılar tarafından yapılmış ödeme bulunmadığı için tazminatın bankaları lehine hüküm altına alınması şartıyla davaya muvafakatlerinin olduğu şeklinde cevap verildiği görülmüştür. Bu durumda, dava dışı dain-i mürtehin ve lehtar banka tarafından, davacıların açtığı davaya kayıtsız şartsız muvafakat verildiğinden ve davacıların dava açma hakkı olduğundan bahsedilemez. Ancak Dairemiz'in yerleşik uygulamaları ile, murisleri sigortalının ölümü nedeniyle, poliçeden doğan vefat teminatını talep eden davacıların, dain-i mürtehin ve lehtar bankaya kredi borcunu ödedikleri durumda, ödedikleri bedel kadar dava açma haklarının bulunduğu kabul edilmektedir. Davacılar tarafından 9 aylık kredi taksitinin, dava dışı bankaya ödendiği, sunulan ödeme dekontları ile sabittir.
Açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre; davaya konu hayat sigorta poliçesinde dain-i mürtehin ve lehtar kaydı olan dava dışı banka şubesinin davaya kayıtsız şartsız muvafakat vermediği ve bankanın davada taraf olmadığı, davada taraf olmayan kişi leh ya da aleyhine hüküm kurulamayacağı hususları dikkate alınmak suretiyle; davacıların, en fazla murisin ölümünden sonra bankaya ödedikleri bedel oranında dava açma konusunda ehliyetleri olduğu dikkate alınarak hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre ise; poliçe tanzim tarihi itibariyle davacılar murisine konulmuş kanser teşhisi bulunmadığından, sağlık durumuna ilişkin beyan yükümlülüğüne aykırılığın sözkonusu olmadığı kabul edilerek zarar teminat kapsamında kabul edilmiştir. Ancak, 6102 sayılı TTK'nun 1435. maddesinde düzenlenen, sigorta sözleşmesinin kurulması sırasında doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü gereği, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu kabul edilmiştir. Davacılar murisinin mide ve karaciğerindeki tümörlere ilişkin biyopsi ve teknik görüntüleme de dahil tetkiklerinin, 29.08.2012- 06.09.2012 tarihleri arasında sürdüğü dosya kapsamı ile sabit olup, ciddi tetkikler sürerken poliçenin satın alındığı ve "bilinen tüm önemli hususlar" kavramına bu durumun dahil olduğu gözetilerek, murisin mide ve karaciğerindeki kanser ile ölüm arasında illiyet bağı olup olmadığına ilişkin rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılmayışı da doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

2- Davacı vekili; müvekkilinin babası...'nun 22.11.2011 tarihinde vefat ettiğini, ölmeden önce 13.09.2010 tarihinde 120 ay vadeli konut kredisi kullandığını, kullanılan kredinin Finans Emeklilik ve Hayat Sigortası A.Ş. tarafından sigortalandığını, murisin ölümü ile geride tek mirasçı olarak oğlu ....'nun kaldığını, murisin ölümünün sigorta şirketine ihbar edildiğini ancak, sigorta şirketi tarafından murisin sağlık beyanı formunda mevcut hastalığını beyan etmediği ve bu hastalığından vefat ettiği belirtilerek herhangi bir ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, fazlaya dair haklar da saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL alacağın reeskont faizi ile birlikte, müvekkilinin babası tarafından ve kendisi tarafından ödenen kredi taksitlerine istinaden şimdilik 5.000,00 TL'nin reeskont faizi le davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı sigorta şirketi vekili, sigortalının ölmeden önce ölümüne neden olan kronik hepatit tanısı ile KC Kistik hastalığının olduğunun tespit edildiğini, bu sebeple müvekkili şirketin sigorta ettiren Finansbank A.Ş'ye gönderdiği 23.01.2012 tarihli yazı ile uzun süreli kredi grup hayat sigortası başvuru ve sağlık beyan formunda hastalığını beyan etmediği, etmiş olsa idi sigorta kapsamına alınamayacağı yahut başvurusunun ret edileceği gerekçesi ile vefat sebebiyle herhangi bir tazminat ödenmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının babası murisin ölümünün hepatocellüler carsinom hastalığı sonucu olduğu, ölümüne neden olan hastalığın tanısının sözleşme tarihinden 9 ay sonra konulduğu, bu sebeple ölüm ile matbu sözleşmedeki hastalıklar arasında illiyet bağı olmadığını, davacının murisin sigorta sözleşmesi kurulurken, kendisine sigorta öncesi beyan yükümlülüğünün çerçevesinde sorulan sorularda hastalıkla ilgili bir husus olmadığını, sözleşme sırasında ortaya çıkan hastalığı da murisin bilme imkanı olmadığını, dolayısıyla geçerli sigorta sözleşmesine binaen davalının davacıya sigorta sözleşmesinden doğan tazminatı ödemekle yükümlü olduğundan bahisle 15.000,00 TL'nin 23.01.2012 tarihinden 35.433,00 TL'nin ıslah tarihi 22.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-)Davacıların murisi .... ile davalı sigorta şirketi arasında konut kredisi sözleşmesi kapsamında hayat sigorta poliçesi tanzim edildiği iddiasıyla eldeki dava açılmış, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, poliçe tanzim tarihinde Hepatit B olan sigortalının bu durumu müvekkilinden saklaması sebebiyle tazminatla sorumlu olmayacaklarını ileri sürmektedir.

Dosya içeriğinden, davacıların murisine Hepatit B tanısı 31.03.2010 tarihinde konulduğu, poliçenin ise 20.09.2010 tarihinde düzenlendiği, 22.11.2011 tarihinde ise sigortalının hepatocellüler carsinoma hastalığından öldüğü anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece alınan bilirkişi raporunda Adli Tıp Uzmanı, hastalığın öneminin tıp eğitimi almamış bir insanın kavramasının beklenmeyeceği, bu hastalığın normal seyrinde gelişimi halinde, kronik hepatit B hastalığının hepatocellüler carsinoma dönüşümünün 20-30 yıl sürebileceği gibi bu riskin %0,5 ila 3 gibi düşük ihtimal dahilinde belirtilmiştir. Bu halde sigortalının hastalığını davalı sigorta şirketinden kasten sakladığı ispat edilmemiştir. Öte yandan, sigorta sözleşmeleri karşılıklı güven esasına dayanan ve beyana göre düzenlenen sözleşmelerdir. Hayat sigortası yapılması sırasında geçirilen veya teşhis edilen bir hastalık var ise bunun bildirilmesi iyi niyetin gereğidir. T.T.K.'nın 1290.maddesi ve 6102 Sayılı T.T.K'nın 1435 vd. maddeleri ise sigortalının kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemesi haricinde eğer sigortacının sorumluluğunu ağırlaştıran ve daha fazla prim almasını gerektiren bir halin varlığında ise teminatın indirilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre bu hastalık belirtilmesi halinde ödenmesi gereken prime göre proporsiyon hesabı yapılarak tazminat hesabının yapılması gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte belirtilen nedenlerle, davalı sigorta vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine, 30/01/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

3- Davacılar vekili, müvekillerinin murisi ...'in davalı ... Bankasının Yozgat Şubesinden 08.11.2010 tarihinde 100.000,00 TL bedelli tarım kredisi adı altında kredi kullandığını, müvekkillerinin murisine 22427133-0 poliçe numarası ile hayat sigortası düzenlendiği ve yapılan sigortanın murisin kullanmış olduğu kredinin tamamını kapsadığını, davalı banka tarafından 2010- 2011- 2012- 2013- 2014-2015 yılları boyunca hayat sigortası yapıldığını ve sigorta primlerinin ödendiğini, müvekkilleri murisinin 26.09.2015 tarihinde hayatını kaybettiğini, davalı sigorta şirketine başvurulmasına rağmen vefat tazminatının
ödenmediğini belirterek, murislerinin sigortalılığının tespitini, murisin kredi borcunun ödenmesini, sigorta sonucu ödenecek tazminattan kalan meblağın bulunması halinde miras payları oranında kendilerine ödenmesini, murisin vefatından sonra davalı sigorta şirketince ödenmesi gerekirken müvekkillerinden diğer davalı bankaca tahsil edilen bedellerin bulunması halinde ise, fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak şimdilik 100,00 TL'nin ticari faiziyle birlikte tahsiliyle müvekkillerine iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hayat sigortası sözleşmesinden kaynaklandığını, Davacılar, tacir olmadığını Davanın 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığını, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu belirterek davanın görevsizlik nedeniyle reddine, kararın kesinleşmesiyle ve talep halinde dosyanın görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm davalı ...Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesince, davanın 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yasadan sonra (05.10.2016 tarihinde)açılmış olmasına göre, 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesindeki düzenlemede belirtildiği üzere, murisin tüketici konumunda olup davalı sigorta şirketi ile aralarında akdedilen sigorta sözleşmesinin bir tüketici işlemi olmasından dolayı, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE, karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk derece mahkemesince verilen karara yönelik olarak davacı vekilince yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

4- Davacılar vekili, müvekkiller murisi ...'nin dava dışı bankadan kullandığı kredi nedeni ile hayat sigortası sözleşmesi imzalandığını, sigortalının 13/04/2011 tarihinde vefat ettiğini belirterek davacılar ile davalı arasındaki çekişmenin giderilmesini, sigortalanan bedel ile bankaya ödenen ve yargılama sırasında ödenmeye devam edecek olan taksitlerin faizi ile ödenmesini talep etmiş, harca esas değeri 8.500,00 TL olarak göstermiştir. Davalı ... şirketi vekili, sigortalının sağlığına ilişkin konularda vekil eden şirkete yanlış bilgi verdiğini, sigortalının beyan ve ihbar mükellefiyeti bulunduğu halde, gerçeğe aykırı hileli beyanlarda şirketin poliçe yapmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davanın kabulü ile davacılar ve davalı arasında, davacıların murisi ... tarafından dava dışı Halk Bankası... Şubesi nezdinde kullanılan kredi sebebi ile 28/12/2010 tarihinde akdedilen hayat sözleşmesi kapsamında sigortalının 13/04/2011 tarihinde vefatı ile rizikonun gerçekleşmesi
nedeniyle sigorta teminatının davalı tarafça ödenmesi gerektiğinin tespiti ve bu şekilde muarazanın halli ile teminat altına alınan sigorta bedeli 15.000,00 TL'den sigorta lehtarı dava dışı bankanın bakiye alacak miktarı olan 8.348,11 TL'nin mahsubu ile kalan 6.651,89 TL'nin davalıdan tahsili ile vefat eden sigortalı mirasçıları olan davacılara ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/233 esas, 2011/189 karar sayılı veraset ilamında belirtilen miras hisseleri oranında dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 11,60 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 15.02.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

5- Davacılar vekili, müvekillerinin murisinin 09.02.2014 tarihinde kalp krizi geçirerek vefat ettiğini, davalıya başvurduklarını, davalının poliçe düzenlenmeden önce varolan hipertansiyon rahatsızlığı nedeniyle ölümün gerçekleştiğini, murisin poliçe düzenlenirken doğru beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek ödeme yapmadığını, murisin hipertansiyon hastası olmadığını, murisin dava dışı ... A.Ş'den çektiği kredi uyarınca davalı tarafından hayat sigortası ile sigortalandığını belirterek, poliçede yazılı vefat tazminatı olan 131.250,00 TL'nin muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, başvurunun reddini savunmuştuır.
Hakem Heyetince, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, murisin ölümünden iki yıl öncesinden beri hipertansiyon tedavisi gördüğü, hipertansiyon hastalığı tedavisinde kullanılan ilacı kullandığı, hipertansiyonun kalp krizinden ölümün en temel nedenlerinden biri olduğu, murisin başvuru formunda sigorta şirketine yüksek tansiyon da dahil hastalık var mı sorunlarına hayır cevabı verdiği, poliçe hükümlerine göre doğru beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği, teminat dışı olduğu gerekçesiyle başvuru ve talebin reddine karar verilmiş; karara, davacılar vekili tarafından itiraz edilmiş; İtiraz Hakem Heyetinin 30.10.2014 tarih, 2014/İHK 684 sayılı kararı ile itiraz başvurusunun reddine karar verilmiş, itirazın reddine dair karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kredili hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan vefat tazminatı istemine ilişkindir. Somut olayda, davacıların murisi... dava dışı dain mütrehin ... .... şubesinden 120 ay vadeli 125.000,00 TL kredi kullanmış; 35 taksit ödemesi yapıldıktan sonra 09.02.2014 tarihinde kalp krizi nedeniyle evde vefat etmiştir. Dosya kapsamına göre; davacıların dosyaya sunduğu ve murisin aile hekimi tarafından imzalanan 13.03.2014 tarihli yazıya göre muris ...'un 23.05.2013 tarihinden itibaren hipertansiyon tedavisi gördüğü belirtilmiştir. Dosyada mevcut ... kayıtları ve reçetelere göre murisin 2011-2013 yılarında yüksek tansiyon hastalığının tedavisinde kulllanılan... hapı kullandığı anlşılmaktadır. Davacıların murisi ..., kullandığı krediye ilişkin olarak davalı sigorta şirketi nezdinde 11.11.2013-2014 tarihleri arasında geçerli 1 yıl süreli kredili hayat sigortası poliçesi imzalamış, poliçede vefat tazminatı 131.250,00 TL olarak belirlenmiştir.
Hakem heyetince her ne kadar murisin doğru beyan yükümlüğüne aykırı davrandığı, hipertansiyon vs gibi hastalıkların kendisinde bulunup bulunmadığı sorularına hayır cevabı verdiği ve hipertansiyon hastalığının kalp krizinden ölümün en temel nedeni olduğu gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de eksik inceleme ile karar verilemez. Şöyle ki sigorta tahkim heyetince, muriste ölümünden önce var olduğu anlaşılan hipertansiyon hastalığının kalp krizine neden olup olmayacağı, murisin kalp krizine bağlı olarak gerçekleşen ölümünün muriste var olan hiperstansiyon hastalığından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunda Dr bilirkişiden rapor alınması, ondan sonra tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile verilen karar doğru görülmemiş ve bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 09/02/2017 gününde Üye ...'ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

6- ...Mahkemece sigortalının poliçe düzenlenmeden önce mevcut olduğu tespit edilen hastalıklarını davalı sigorta şirketine bildirmemesi konusunda kasıtlı olup olmadığı, buna göre bu hastalıklarını beyan etseydi ödemesi gereken primin artıp artmayacağı, ne kadar prim ödediği konularında araştırma yapılarak TTK 1290.madde kapsamında proporsiyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 26.2.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

7- ... Davacılar vekili, davacılar murisinin kullandığı banka kredilerine teminat amacıyla, davalı tarafından dört ayrı .... sigorta poliçesi düzenlendiğini, murisin 23.09.2014 tarihinde ölümü üzerine davalıya vefat teminatlarının ödenmesi için başvurulduğunu, davalı tarafından 8.695,78 TL. kısmi ödeme yapıldığını, 10.01.2013 tarihli ve 12.000,00 TL. bedelli poliçeden doğan vefat teminatının ise murisin kanser hastalığını bildirmediği gerekçesiyle ödenmediğini, bakiye kredi taksitlerini davacıların ödemek zorunda kaldıklarını belirterek, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.01.2013 tarihli poliçe nedeniyle 12.000,00 TL'nin ve önceki iki poliçede eksik ödenen bedellerin temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 24.02.2016 tarihli artırım dilekçesiyle, taleplerini 19.304,22 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, poliçede dain-i mürtehin kaydı bulunan banka şubesinin tazminatı talep hakkı bulunduğundan, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiğini, davacılar murisinin poliçe tanziminden önce teşhisi konulan kanser rahatsızlığını bildirmeyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davacıların taleplerinin bu nedenle reddinin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 19.304,22 TL'nin 19.11.2014 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, özellikle, davacılar murisi ile davalı arasında akdedilen sigorta poliçesinde verilen vefat teminatlarının yıllara göre azalacağı düzenlemesinin poliçede yer almamış olmasına göre; davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, ve aşağıda dökümü yazılı 988,67 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 19/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Alıntı yaptığınıza ilişkin link vermek suretiyle makalemizi paylaşabilirsiniz. Kaynak belirtmeksizin makalelerimizden alıntı yapılması durumunda yasal işlem başlatılmaktadır.

Updated 27-11-2018 at 19:19:06 by Av.Orhan AKA

Kategoriler
Hukuksal

Yorumlar

Trackbacks

Total Trackbacks 0
Trackback URL:


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.