Hukuki.NET


23/04/2024  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Avukatlar
commodore1tr Bu bu sitedeki son yazım. Bir daha yazmayacağım avukatlarımızı (bazılarını ) sadece okumakla yetinip yanıt yazmamalarıyla başbaşa bırakıyorum. Bu avukatlar sitede bulunduğum sürece tanımaktan memnun olduğum sayın avukat62 , admin gibi kişileri okusunlar... ne mutlu ki bazıları derde deva olacaklarına bana yanıt yetiştiriyor... hele iki stejyer avukat iki yazı yazmış ikiside bennn yahu birinede derman olunnn elinizemi yapışır..... Hele birisi beni gerçekten güldürdü allah ta onu güldürsün.. giydirmiş giydirmiş yanıttan sonra bazı yanıtlarımı beğendiğini söylemişşşşş allah razı olsunnn Türkiye'nin tersliği burada da kendini gösterdiii beni taktir etmişşş vay vay vay.... Bu site umarım aydınlık türkiyenin aydınlık avukatlarına ışık tutar... karanlık ağır bassada güneş daima doğuyor... Sevgili 3m komik ötesi bulacağınıza bu yazıların tekine yanıt bile yazmamışsınız..... Sevgili Oya Kan insanları önce insan kabul edin. Sıfatlar sonra gelir. Unutmayın mahkum olan herkes bu ülkede başbakan oluyor... şekil şimdiki başbakan... geçen cumhurbaşkanı.. önce insan sonra sıfatıııı. Bırakın artık avukat müvekkil dfururmunu ne olur o kadar gençsinizki bırakınnnnn Veeee çok sayın bir avukatttt özeli genele taşımak etiğe sığmadığı gibi avukatlık etiğine hiç sığmazzzz bin davam olsa birini size vermem sadece hukuk fakültesi mezunu olmuşsunuz hukuk ruhu ise sıfır... sizin müvekkiliniz olmamaktan dolayı şanslıyımmm Sayın admin kusura bakmayın hukukçu !!! dolu olan sitenize iki hafta anca dayandım . Sizin yazılarınız gerçekten dikkate değer umarım gençler okur... saygı ve sevgiyleeee... Daha uzun yazamıyorummm etik ve hukuk olarak suç olabilir.... bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum
oyak Syn commodore1tr birazcık hoşgörü!!
Admin Sayın commodore sitede son yazım demenize lüzum yok. Bu siteyi protesto etmek olur. Haklı olup olmamak önemli değil, önemli olan ortayolu bulmaktır, anlaşmaya çalışmaktır. Bazı beyanlarınızın kabul edilmesi, bazılarının da kabul edilmemesi, ölçüyü aşmayan eleştiriler son derece normaldir. https://www.hukuki.net
commodore1tr Sayın oya kan ; Bu tartışma başladığından beri sabaha karşı 4 te yazdığım bir yazı hariç ki o yazıda baya bir güzel saçmalamışım ne demek istediğimi sabah okuduğumda ben zor anladım; hiç bir yazımda kişisel hakaret veya hoşgörüsüzlük yok. Birazıcık hoşgörü!!!! yazınızı okuduktan sonra dönüp tüm yazdıklarımı sil baştan okudum. Tabiiki sizinkileride diğer sayın üyelerinkinide... Sanıyorum ciddi bir yanlış anlaşılma var; ben daima hoşgörülü olalım önce insana saygı ve sevgi duyalım kötü niyetli yetkisini ve mesleğini kötü kullananlar her yerde maalesef çıkıyor demişim. Çok sayın bir doktor ve sıfatı avukat olmayanlarda bu görüşüme katılmış vehatta yaşadıkları örnekleri vermişler. Sizde özellikle Eko rumuzlu kişinin (büyük bir olasılıkla yazdığına bin pişmandır veya bir daha dönüp bakmamıştır veya şaşkınlıkla izliyordur.) yazısına verdiğiniz yanıt aşırı rijid hoşgörüden uzak ve nedense (bana öyle geldi ) çok saldırgan bir yanıt vermişsiniz. Oysa aynı yazıya admin son derece tatminkar ve kimseyi rahatsız etmeyecek bir yanıt vermiş. Ben bundan dolayı size yanıt verdim. Karaliste isimli yazıda ise çok kısa bir cümle yazdım 'isteyemez'diye çünkü etik olarak ters bir şeyler yazmak istemedim. Sayın gökhan akselde bana katılmamış 'neden isteyemezmiş' diye sorduktan sonra yeni bir tartışma konusu yaratacak bir beyanda bulunmuş bunuda 3m rumuzlu avukat direk rumuzu mu kullanarak tartışmaya açmış o ayrı bir paragraf..Sayın kocal hüseyin bu formdaki iki sorusunuda yanıtlamış arkadaşın, sonundada 'sonuçlanmış bir hüküm yoksa ücret talep edemez kanaatindeyim ' demiş. Yanıt vermiş benle uğraşmamış nedense diğerleri yanıt verme yerine benle uğraşmış. Bir yazının sözün değer kazanabilmesi için 'kesinlikle yanlış çünkü kanun ....... diyor' diye bir şey demek gerekir değil mi ama okuyun yok...Bir kere daha belirtiyorum Avukat bahse konu olayda ücret talep edemez etik olarak doğru değildir. Şahıslar arası ve veya tutulmuş bir avukat yasada ön görülen avukatlık ücretini karşı taraftan talep edebilir, büyük bir olasılıkla kendi müvekkiliylede anlaşması bu yöndedir. Ancak hukuk bürosu olan ve özellikle kurumsallaşmış şirketlerde ki bankalar bunlardandır, avukatlar bu ücreti talep edemezler, çünkü banka avukatlık ücretini ve yasal giderleri vergisinden düşerek ödemektedir, dolayısıyla hiç bir banka yasal zorunluluk doğmadıkça mahkemelik (icralık) olduğu müşterilerinden bu ücreti talep etmez resmi olarak alırsa bunun da bir vergisi bir prosuduru vardır ki bunula uğraşmak istemezler. (Tabi hemen belirteyim burada şimdi biri çıkar banka soygununuda işin içine katar onlar konu dışı ) Burada avukatın bu ücreti talep etmesi (arkadaşın anlattığından anladığımıza göre) bankanın avukata verdiği bir yetkinin kullanılması olayı değil avukatın kendi kendine yetkilendirmesi olayı, yani başka bir değişle yetkinin kötüye kullanılması gibi bir durum. Belirtmemiş ama avukat bu parayı kendisine istiyor satır arasından çıkan anlam bu yani asıl davacının bankanın haberi ve talebi yok. Böyle geniş yazmamak için sadece 'isteyemez' dedim, bu konuda ısrarcıyım... Ve tartışmanın bir başka boyutu olan sayın 3m rumuzlu beyfendi direk rumuzuma bir form açmış. Sanırım okudunuz. Okumadıysanız mutlaka okuyun onu ve özellikle yesyl rumuzlu arkadaşın eklemelerini. Yani gerçekten ilginç kesinlikle emin olun size ne sitemim var ne kızgınlığım kendi doğrularınızı yazmaktan doğal ne olabilir? Sadece saygı duyulur. Ama ama buarkadaşlar anlaşılmazı yapmışlar. Yesyl rumuzlu arkadaş 11 nisan tarihli yazısın da son derece net bir şekilde : kesinlikle katılıyorum. admin bu arkadaşı uyarmalı demiş. Tartışma çıkınca akşam tekrar yazı yazmış bu seferde ' Bütün bu yazılanları okuduktan sonra cmmodore1tr ın iletilerinine şöyle bir göz attım hakikaten bu arkadaş bazan sınırını aşmış. Bazı (az da olsa) cevapları güzel.' demiş. İşte oya hanım ben buna dayanamıyorum. Demekki ilk yazısında admin uyarmalı diyecek kadar ileri giden bu arkadaş hiç okumadan bakmadan fikir sahibi olmadan kim ki bu demeden yazmak için yazmış.Vallahi pess sonradan da dönüp okumuş açıkça belli eee şimdi bu etik midir ? eleştiri midir ? nedir bu? Hemde bu daha stajiyer yani daha mesleğinin başında çok genç anlamadan okumadan bilmeden yani bomboşken ne sert yazı yazmış.. ne hakla? Bu arkadaşımız ileride gireceği davalarda da böyle olursa bu tip sitelerde daha çook yazışma olur şöyle oldu böyle oldu diye önce oku anla sonra ne diceksen de değil mi? Ne demiş düşünür 'düşünmeden konuşmanın cezası konuştuktan sonra düşünmeye mahkum olmaktır.' 3m rumuzlu avukat arkadaşta toplam üç yazı yazmış. bir kira artırımı ile ilgili bilgi vermiş, bir soru sormuş birde ben.. iyiki varım haaa sayın adminden maaş isteyeceğim sayemde avukatların sesini duyuyoruz.:)) Eleştirmiş beni haklıdır , hakkı vardır. Her ne kadar bence biraz nezaket kuralları dışındaysada önemli değil ama çok yoğun olduğu için olsa gerek (okuyor eleştiriyor ama düzeltme vakti yok oda ayrı ) bir örnek verememiş. Yani gönül istiyor ki evet ya beni eleştirmekte laf etmekte haklı diyeyim. Ama yok boş bir yazı bu eline mi yapışırdı arkadaşın benim hatalı yazdığım birisine aman o yanlış diyor o öyle değil böyledir desin. Daha fazla bir şey yazmıyorummm.. size bir hayat hikayesi gönderiyorumm umarımm yanlış anlaşılmaların sonu gelir.. DOSTLUĞUN ÖYKÜSÜ Ahmet ve Nihat adında iki arkadas varmış. Aynı okulda okuyorlarmış. Ahmet İstanbul'da yaşayan, evi, arabası yeterince parası olan biriymiş. Nihat memleketten İstanbul'a gelmiş zor şartlar altında yaşayarak okuyormuş. Bunlar zamanla daha da iyi arkadaş olmuşlar. Ahmet Nihat'ın durumuna üzülüyor, yardım yolları arıyormuş. Nihat'ı evine almış. Yedirmiş içirmiş. Cebine para koymuş. Üstünü giydirmiş. Kendine aldığı yeni kıyafetleri bile ona vermiş. Artık beraber gül gibi yaşayip gidiyorlarmış. Bir gün Ahmet camdan dışarı bakıyormuş. Karşıdan gelen, uzun süredir hayran olduğu ve yakında açılmak istediği kızı görmüş. Ve sonra arkadan Nihat'ın onu takip ettiğini. Nihat eve gelmiş ve Ahmet'e o kızdan çok hoşlandığını aralarını yapıp yapamayacağını sormuş. Ahmet kendisinin de ondan hoşlandığını söyleyememiş. Arkadaşının üzülmesini istememiş çünkü. Aralarını yapmış. Derken zamanla okul bitmiş. Nihat bir süre sonra Kayseri'ye Vali olmuş. Evi arabası, yatı, katı, bir sürü parası olmuş. O kızla da evlenmiş. Ama Ahmet tam tersi. Evini arabasını kaybetmiş. Bütün parası bitmiş. Yatmaya yeri yemeye yemeği kalmamış. Aç sefil gezerken komşuları, -Senin bir arkadaşın vardı Nihat diye. O Kayseri'ye Vali olmuş, neden ondan yardım istemiyorsun, belki sana bir iş verir, demişler. Ahmet reddetmiş hemen. Bunu kabullenemem demiş. Komşular ne kadar ısrar ettiyse de bir türlü kabul ettirememişler. Ahmet için daha zor günler başlamış. Bakmış olacak gibi değil, komşularını dinleyip tutmuş Kayseri'nin yolunu. Valiliğe gelmiş. Ordaki odacılardan birine: - Nihat Bey'i görmek istiyorum, demiş. Odacı Nihat Bey'in yanına girmiş çıkmış ve "Sizi görmek istemiyor" demiş. "Nasıl olur," demiş Ahmet, "Ona İstanbul'dan çok yakın arkadaşın Ahmet geldi deyin." Odacı tekrar gitmiş ve Nihat Bey sizi tanımadığını, eğer daha fazla ısrar ederseniz kovduracağını söyledi demiş. Ahmet duyduklarına inanamamış. Nasıl olur da, yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği, sevdiği kızı bileeliyle verdiği canciğer arkadaşı Nihat onu tanımaz? Yıkılmış bir şekilde Valilikten çıkıp doğru Nihat'ın evine, eskiden hoşlandığı kızın yanına gitmiş. Belki yardım eder diye. Kapıyı çalmış. Birinin gelip dürbünden kendine baktığını hissetmiş. Ama kapıyı açmamış kadın. Bir kez daha yıkılmış. Dışarı çıkıp kendini toplamaya çalışırken yanına yaşlı bir amca yaklaşmış. Ahmet'in durumundan çok etkilenmiş adam. Olayı anlatmasını istemiş. Ahmet de olduğu gibi anlatmış. Adam çok üzülmüş. Demiş ki: - Bak evladım. Seni çok sevdim. Dürüst bir insana benziyorsun. Bak benim şurada bir sarraf dükkanım var. Gel istersen benimle çalış. Hem para kazanırsın hem de yatmaya yerin olur. Ahmet hemen kabul etmiş ve çalışmaya başlamış. Gel zaman git zaman dükkana başka bir yaşlı amca gelip gitmeye başlamış. Çok iyi arkadaş olmuş Ahmet'le. Bir gün bu yaşlı amca elinde bir kutuyla gelmiş dükkana. "Bak ben bir yere gidiyorum. Eğer 3 ay içerisinde dönmezsem bu kutu senindir, istediğin gibi kullan" demiş. Ahmet kutuyu almış, odasında bir yere koymuş. 3 ay geçmiş, 4 ay geçmiş, 6 ay geçmiş amca hâlâ gelmemiş. Sonunda Ahmet kutuyu açmaya karar vermiş. Bakmış içinde, elmaslar, mücevherler, altınlar, bir sürü de para var. Ne yapacağını şaşırmış. Hemen patronuna gidip durumu anlatmış. Patronu da artık o kutunun kendisinin olduğunu, istediği gibi kullanabileceğini söylemiş. Bir de öneri de bulunmuş: - Bak sen bu işi iyice öğrendin. Gel sana bir kuyumcu dükkanı açalım. Gül gibi geçinip gidersin. Hemen dükkanı açmışlar. Ahmet almış başını yürümüş. Ev, araba, yat, kat... Zengin olmuş kısacası. Bir gün dükkanına bir anne-kız gelmiş. Kızdan hoşlanmış Ahmet. Zamanla görüşmeye başlamışlar, derken nişanlanmışlar. Düğün vakti gelmiş. Davetiyeler hazırlanırken kız "Valiyi de çağıralım" demiş. Ahmet kabul etmemiş. "Nasıl olur" demiş kız, "Biz bu şehrin ileri gelenlerindeniz, valiyi çağırmasak olur mu?" Ahmet yine kabul etmemiş. Kız ısrarla neden böyle davrandığını sorduğunda anlatmış Ahmet. Sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini söylemiş kız: - Biz çağıralım, o yaptığından utansın, demiş. Ve Vali Nihat Bey'e de bir davetiye yazmışlar. Düğün günü gelmiş çatmış. Davetliler tek tek gelirken heyecan içindeymiş Ahmet. Nihat'ın gelip gelmeyeceğini merak ediyormuş. Derken eşiyle kapıda görünmüş Nihat. Ahmet, ilk başlarda gözgöze gelmemeye çalışmış. Nihat ne yana gitse öbür tarafa kaçıyormuş Ahmet. Hiç göz göze gelmemeye çalışıyormuş. Sonunda dayanamamış, piste çıkmış, almış mikrofonu eline. Başlamış anlatmaya: - Zamanında ben durumum iyiyken sevgili Valimiz Nihat Bey ile aynı okulda okuyorduk. O zamanlar Nihat Bey'in durumu bu kadar iyi değildi. Nihat'ı evime aldım. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Sevdiğim kızı bile ona verdim. Bir gün benim durumum kötüleşti. Elimde avucumda ne varsa kaybettim. O kadar zor durumdaydım ki Nihat'a yardım istemeye gittim. Ama o beni tanımadığını söyledi, kovdurdu. Oradan çıkıp eşinin yanına gittim. Ama O, kapıda benim olduğumu bildiği halde kapıyı açmadı. Şoke olmuştum. Dışarıya çıkıp kendime gelmeye çalıştığım anda bir amcayla karşılaştım. Sağolsun bana bir iş, yatacak bir yer verdi. Orada çalışırken çevrem genişledi. Başka bir amcayla tanıştım. Gel zaman git zaman o amca elinde bir kutuyla geldi yanıma. Bir yere gideceğini 3 ay içerisinde dönmezse kutunun benim olacağını söyledi. Gelmedi. Kutuyu açtım. İçinde beni bugünlere getiren yüklü eşyalarla ve paralarla karşılaştım. Sonra kendime bir kuyumcu dükkanı açtım. Orada sevgili nişanlımla tanıştım. Ve evleniyorum. Anlattıklarım yalansa yalan desin Nihat Bey, demiş ve bırakmış mikrofonu. Herkes şaşkınlık içinde Nihat Bey'e dönmüş. Acıyarak bakmışlar bir Ahmet'e, bir Nihat'a. Nihat bir cevap vermek zorunda kalmış. Almış mikrofonu. Başlamış anlatmaya: - Evet Ahmet'in söylediklerinin hepsi doğrudur. Yalan diyemem. Zamanında bana çok yardım etti, hakkını ödeyemem. Sağolsun benim mutlu bir evlilik yapmama öncülük etti. Ama eşimi zamanında sevdiğini bilmiyordum. Durumunun kötüye gittiğini, bir gün bana geleceğini biliyordum. Hep o günü bekledim. Ve sonunda geldi. Onu kapıdan kovdurdum, doğrudur. Ama niye kovdurdum? Eğer ben o zaman ona yardım etseydim gururuna yediremeyecekti. Belki de bir süre sonra intihar edecekti. İyi bir arkadaşımı kaybetmek istemezdim. Buradan çıktıktan sonra direk eşime gideceğini biliyordum. Hemen eşime telefon açtım. Ona Ahmet'in geleceğini, kapıyı açmamasını söyledim. Açmadı. Derken bizim evin karşısında bir sarraf dükkanı işleten arkadaşım var. Ona hemen telefon açtım. Bizim evden çıkan bir adam görürse onu işe almasını yardımcı olmasını istedim. İşe aldı, yatacak yer verdi. Bir gün babamı gönderdim ona. Can yoldaşlığı etsin diye. İyi arkadaş oldular. Sonra babama bir kutu verdim Ahmet'e götürsün diye. O kutu babamın değildi. Benim de değildi. O zaten Ahmet'indi. Ona borcumu hiçbir zaman ödeyemem. Ahmet kutuyu aldı. İyi kullandı ve bugünlere geldi. Bir gün annemle kızkardeşimi gönderdim. Durumu nedir bir kontrol edin diye. Orada birbirlerini görüp aşık olmuşlar, evleniyorlar... Bırakmış mikrofonu. Ahmet'le beraber herkes şaşkınlık içinde kalmış. Bir an göz göze gelmişler. Derken birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Güzel bir düğün olmuş, beraberce mutlu yaşamışlar. Kaçabilirsiniz ancak saklanamazsınız! bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 23/04/2024 10:18:08