Merhaba, finansman müdürü olarak çalıştığım firmaya daha önceden ticari ilişkide bulunduğu bir firmaya borcu olduğu iddası ile alacaklı şahıs tarafından haciz ihbarnamesi geldi. Buna süresi içinde itiraz etmemize rağmen alacaklı taraf kendisine borcu olan firmanın bizden alacağı olduğu iddası ile icra ceza mahkemesinde dava açtı.

Biz borculudan kendi alacağımızı ihtiyati haciz yolu ile tahsil ettik. Ve bunu da ilgili dosya ile birlikte mahkemeye kanıt olarak sunduk. Borçlu buna itiraz dahi etmedi. Borçlu firma kapandıktan sonra kötü niyetli olan ortaklarından biri alacaklı tarafla işbirliği yaparak böyle bir dava açtırdı.

Kanıt olarak karşı tarafın yaptığı çek ödemelerini ve bizim ticari defterlerimizi gösterdiler. Bilirkişi incelemesi sonunda borcumuzun olmadığı ve karşı tarafın ödendi diye delil sunduğu çeklerin ödenmediği karşılıksız çıktığı raporda belirtildi.

Bu kez karşı taraf ltd. şti olan firmamızın banka hesap ekstrelerini ve şirket ortağının banka hesap ekstrelerinin incelenmesini istedi. Ellerinde her hangi bir belge olmadan böyle (bir belge, tarih havale tarihi v.b) bir talepte bulunma hakkları anlamsız değil mi? Şirket adına açılmış bu davada her ne kadar borçlu firma ile firmamız ortağının şahsi hesapları arasında kişisel borç ve alacaklardan dolayı para hareketleri olsada banka ekstrelerinin tümü istenebilir mi? Burada ticari işlemlerin gizliliği ilkesi gereği bu eksreleri vermeme hakkımız var mı? Bu durumda her kötü niyetli kişi dava açabilirmi ve davalı da borcu olamadığını ispatlamak zorunda mı?

Ayrıca buna benzer bir dava ile ilgili aşağıda ki yargıtay kararını bilmemize rağmen n iyi niyetle ticari defterlerimiz incelendikten sonra dahi dava sonuçlanmayınca dosyaya koymamıza rağmen hakim dikkate bile almadı.

Bu arada 4. kez davada hakim değişti. Her gelen hakim farklı bir şey yapıyor dosyayı bile incelemiyor. Dosyayı hakime nasıl inceletebiliriz.

'Davacı alacaklının, üçüncü kişinin itirazının doğru olmadığını; takip borçlusunun üçüncü kişiden alacaklı olduğunu her türlü delille ispat edebileceği konusunda, Yargıtay 12 nci Hukuk Dairesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ nun farklı görüşteki kararları mevcuttur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay 12 nci Hukuk Dairesi arasında görüş ayrılıklarına yol açan olayın, bu bağlamda; yerel icra mahkemesinin, Yargıtay 12 nci Hukuk Dairesi’ nin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ nun karar özetleri şu şekildedir:
Davacı alacaklının iddiaları: Davacı alacaklı Hulusi, borçlusu İsmail’ deki alacağının tahsili için İsmail’ e karşı icra takibine başvurmuş, borçlunun üçüncü şahıs (X) Şirketinde alacağının bulunduğunu saptandığını ileri sürerek İİK’ nın 89 uncu maddesi uyarınca üçüncü şahıs şirkete haciz ihbarnamesi göndermiş, şirket adına genel müdür sıfatı ile sanık M. Sait itiraz ederek İsmail’ in şirketten herhangi bir alacağı bulunmadığını bildirmiş, sanığın gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu ve böylece zarara uğramasına sebebiyet verdiğini iddia eden davacı uğradığı zararın şirketten tahsiline ve gerçeğe aykırı beyanda bulunan sanığın tecziyesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel icra mahkemesinin kararı: Yapılan duruşma sonunda yerel icra mahkemesi, davacının iddiasını ispat edecek belge ibraz etmediğini, icra mahkemesinin ticarî defterler üzerinde inceleme yapmasının mümkün olmadığını vesaire belirterek sanığın beraatine ve tazminat isteğinin reddine karar vermiştir. Bu hüküm 12 nci Hukuk Dairesi’nce incelenmiştir.
Yargıtay 12 nci Hukuk Dairesi’ nin kararı: 12 nci Hukuk Dairesi, İcra ve İflâs Kanunu’ nun 89 uncu maddesi 4 üncü fıkrasına göre icra mahkemesinin tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre görebileceği, bu itibarla genel mahkemeler gibi duruşma yapıp her türlü delili toplayarak, beyan tarihinde davalının, davacının borçlusuna tahakkuk etmiş bir borcu bulunup bulunmadığını tespit edip sonucuna göre bir karar vermesi gerektiği düşünülmeden 68 inci maddeye uygun bir belge olmadığından vesaireden bahisle davanın reddolunması isabetsiz görüldüğünden icra mahkemesinin kararının bozulmasına karar vermiştir. 12 nci Hukuk Dairesi’ nin bozma kararı üzerine yerel icra mahkemesi direnmeye karar vermiştir. Direnme kararı üzerine yapılan temyiz incelemesinde dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ na gelmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ nun 28.5.1979 tarihli ve 221/264 sayılı kararı: İcra ve İflâs Kanunu’ nun 89 uncu maddesi uyarınca haciz ihbarnamesini çıkaran davacının, borçlusu İsmail’ in üçüncü kişi şirketteki alacağının varlığını aynı yasanın 68 inci maddesindeki belgelerle ispat etmesi zorunluluğu vardır. Bu olayda takip hukuku bakımından ceza davası belgelere bağlıdır. Sınırlı yetkili mercide, genel mahkemeler gibi duruşma yapılıp her türlü delil toplanarak ihtilaflı olan bu alacağın varlığının tespitine yasal olanak yoktur. Bu nedenle davacının temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun görülen direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.'