Yalan mı?

[çoban]

Sonisphere festivali kapsamında 25 Haziran'da İstanbul İnönü Stadyumu'nda sahneye çıkan dünyaca ünlü Amerikalı rock grubu Alice in Chains, konserin ardından "Türkiye deneyimlerini" grubun resmi internet sitesi üzerinden yazdılar.

Yazıda Türklere hakaret yağdıran grup üyeleri, Türklerin kötü koktuklarından, İstanbul'un terör merkezi olduğuna kadar hakaret içeren bir çok ifade yer alıyor.

Grubun internet sitesindeki blogda, "İstanbul daha önce gittiğim hiçbir şehre benzemiyor. Dünyanın en büyük dördüncü şehri, yani devasa ve kültürel olarak Amerika'dan çok farklı. Bu kültürel farklardan biri de deodorant." ifadesi kullanılırken, yazı şöyle devam ediyor.

"Otelde üç kez boş asansöre bindim ve üç seferde de lobiye olan sadece yeni katlık yolculukta kusuyordum. Benden önce asansörü kimin kullandığını bilmiyorum ama kişisel koku bombası bırakmıştı. Eğer böylesine kokuyorsanız bir kalıp sabun size yardımcı olabilir."

"Türkiye ilginç bir ülke ama ne yazık ki, program ve havadan dolayı dışarı çıkıp gezemedim."
"Otelden çıkmama sebeplerimizden biri de güvenlikti. İstanbul'a gelişimizden önce gerçekleşen bir bomba eylemi vardı ve konserin de teröristlerin hedefi olabileceği konuşuluyordu."

"Otelin girişinde metal dedektörler vardı. Eğer teröristler dürüst ve kurallara uyan adamlar olsalardı, kesin yakalanırlardı. Ama dedektörlerden geçip, alarmı kapayarak yollarına devam da edebilirlerdi, tıpkı lobide gördüğüm adam gibi. Kendimi güvende hissetmedim. İstanbul’daki konserde şartlar çok da iyi değildi."
"En azından bir bomba imha ekibi, bir çift eğitimli köpek ve bir ton güvenlik personeli vardı. Önemli bir iş yapıyorlardı ama kulise gelen başıboş insanları engellemekte çok ağırdılar. Daha önce kuliste hiç bu kadar çok insan görmemiştim. Ve birçoğunun kimliği yoktu ve birçoğu da yolumu kapatmaktan başka bir şey yapmıyordu. "

"Tekrarlayacak olursam, kendimi hiç güvende hissetmedim. İşin iyi tarafı bomba patlayacak olursa en azından benimle bomba arasında 30 kişilik bir sığınak olacaktı."

http://www.milliyet.com.tr/-turkler-...25/default.htm

Çok doğru niye gocunuyoruz ki?

Ammaa...

Böylesi KABA ve hiç de profesyonel olmayan sanatçı bozuntularını bu denli abartılı bir şekilde karşılarsak olacağı budur; kendilerini bir şey sanıp bir sanatçı edası ile değilde sanki başka bir gezegenden gelmiş gibi hissseder. Demek ki hiç terlemeden kendini kolayca sahnelerde bulmaya alışık biri ki insanların ter kokusunu bu denli yadırgadı !!!

Diğer yandan ,

Gerçekten de pis koktuğumuuz kabul edelim ; Bazı semtler var ki gübre kokuyor, bakıyorsunuz bakıyorsunuz ortalarda herhangi bir ağıl falan da göremiyorsunuz. Şaşılacak şey..

Hele ki istasyon , köprü altları vb gibi yerler..

Aman yarabbim !!!

Her kötüden bir iyi çıkarmayı ilke edinip bu haberin kıssadan hissesi de her anlamda TEMİZLİĞE ÖNEM vermek olsun.

Eller havaya değil, suya ve sabuna...

Temizlik operasyonuna EVET

Kire pasağa HAYIR

Akıllı olalım bir de beyni kirli insanların beynini de bir soğuk duştan geçirmeden göklere çıkarmayalım !

[Av.İlknur Sezgin Temel]

Gündemden uzağım. Hangi bomba patlamasından bahsediyorlar?

[carsambalıfaruk]

Yurdum insanı ingilizce öğrenir.Bir organizatör şaklavan birilerini getirir.Bizim vatandaşlar anlar anlamaz söylediklerinden atlayarak gider konsere.Hatırlıyorumda Michael Jackson konseri sonrası havaalanında bizim kuşlar maykılll diye ağlıyordu.Biz bu mikroplara temizliği banyoyu öğretmişiz.Ayrıca bizim çöpçülerimiz o berduşlardan daha temizdir.Ahali GENCEBAY VE KURTOĞLU varken ne gerek var.Dinlenecekse belki brayn adams olabilir.Suç sanatçıların değil,onları sanatçı yerine koyup davet eden ve konserine gidenlerin.

[Av.İlknur Sezgin Temel]

Biz bu mikroplara temizliği banyoyu öğretmişiz.

Biz derken?
Mikroplar derken?

[Av.İlknur Sezgin Temel]

Insanlar, tarih boyunca yıkanmayı hem dinsel, manevi olarak bir rituel olarak kullanmışlardır. Bunun yanında da bu rituel insanların fiziksel olarak temizlemelerine yardımcı olmuştur.


Hamam kültürü Sümerlerde başlayıp zamanımıza kadar tarihin her çağında her medeniyetin süre gelen kültürel bir parçası olmuştur. Sümer Kralı Gılgamış ölümsüzlük otunu bulduktan sonra bir kaynakta yıkanırken gençlik otunu tanrılar çalar. Milattan önce 4000 yılında genç kızlar tanrıyla evlendirilmek için sarı nehre atılırlardı. Hindular tapınaklarını su kenarına yaparlar ve suyu her zaman kutsal görüp, günahlarından arınmak için yıkanırlardı. Ganj nehrinin kıyısında Benaves tapınağı bunun en iyi örneğidir. Hintliler suyun koruyucu özelliğine inanırlar suyun ruhlarını ve bedenlerini kötülüklerden, pisliklerden arındıklarını törenlerle günümüze kadar süre gelen gelenekler haline getirmişlerdir. Hititler anadoluda buna benzer törenleri uygulamışlardı, aynı tarz gelenekleri Mısır tarihinde de görmekteyiz. Museviler hahamları kutsadığı bir havuzda yıkayarak günlerini bitirilerdi. Hıristiyanlar tüm günahlarının kutsal suda yıkanarak yok olduğuna inanırlar.

Hamam kelimesi arapça “Hamma” ve İbranice “Hamam” kelimesinden türer. Kelimenin anlamı ise ısıtmak ve sıcak olmak demektir. Tarihte ilk hamam milattan önce 2500 yılında Dravidler tarafından kurulmuştur. Aynı süre içeresinde Hititlerin hamam yaptıkları bilinmektedir. Eski türkçede hamam kelimesinin karşıtı “Munça” ya da “Munçaktır”. Hunların, Hazar Türklerinin çok sık yıkandıklarını türkçede olan çimek, yunak, yıkak , yunuk kelimelerinden bilmekteyiz. Hamamın Asur’da eski İsrail krallıklarında sık kullanıldığı ve günümüze kadar gelen Şita havuzlarını bilmekteyiz. Klasik Yunan’dan günümüze kadar gelmekte olan tipik hamam mimarisinin başlangıcını görmekteyiz. Bu mimari Roma ve Bizans zamanında daha gelişerek kendine özgün bir tarz almıştır ve Osmanlıda bu mimari gelişerek türk hamamının stiline ulaşmıştır.

Yunanlılarda spor, su, yıkanmak en önemli sosyal aktivelarden bitanesiydi. Roma’da çok büyük genel hamamlar yapılmaya başlandı, bu hamamlara”Lavatrina” ve “Balneya” denilirdi. Roma’da banyo küvetide yapılmıştır.

http://www.odevsel.com/genel-kultur/...ellikleri.html

[çoban]

Gündemden uzağım. Hangi bomba patlamasından bahsediyorlar?

Galiba olası bombadan söz etmişler

[çoban]

Biz derken?
Mikroplar derken?

Sanırım fıçı içinde yıkandığını sananlar mikrop, biz de biziz zaten

Yalan mı ?

Fıçı içinde tepin tepin sonra da durulanmadan çık sümüklü sümüklü biz temiziz de, kim inanır buna ? kendileri tabii ki..

Biz öyle mi?

Şelaleler; denizler ; göller; hamamlar; banyolarımız da aynen vitrinlerdeki gibi .. Yani ezelden bu güne kadar şakır şakır temiz SU ile yıkanmışız.

Onlar ise FIÇI içinde ya da tazdikli su ile

Şimdi gidip bunları onlara - o sitede - tek tek anlatmak lazım ama elin kirinden bize ne.. İster fıçıda yıkansınlar, ister kutup ayıları gibi tazdikli sudan sonra silkelenip dursunlar.

Sorun değil..

Bence - her kimse artık - beklediği ilgiyi göremeyince çamur atma maksadıyla öyle bir yol seçti..

Alalh ıslah etsin onları biz çıkalım kerevete !

Sahi sokaklarımız neden kirli?

[Av.İlknur Sezgin Temel]

Sevgili çoban,
Birilerinin ataları bu topraklarda bizden binyıllar önce hamamı icat etmiş. M.Ö. 2500'lerden bahsediyor üstteki yazı.
Anadolu Tarihi bence muhteşem bir tarih. Muhteşem uygarlıkların biri gitmiş öteki gelmiş. Bu gidişler kendi rızalarıyla olmamış elbet. Savaşlar, istilalar. Bizim atalarımız da bu zengin kültürün üstüne böylece gelmiş.
Seneler önce gittiğim Efes'te beni en çok etkileyen yapılardan biri mermerden yapılma hamam ve yine mermerden umumi tuvaletlerdi. Neredeyse şehrin merkezinde sayılabilecek bir yerde Celsius kütüphanesinin karşı köşesinde bir yerde.

Bildiğim kadarıyla bu yapılar da Milattan yüzyıllarca önce yapılmışlar. O dönemde henüz Türk diye bir kavram yokken inşa edilmiş bir temizlik kültürü var Anadolu'da. Bunu yapan biz değiliz.
Milattan sonra 600'lü yıllarda Ortadoğuda (Persler istisna) insanlar şehrin dışına tuvalet ihtiyaçlarını gidermeye giderlerken, taşlarla, otlarla tahretlenirken binyıllar önce Anadolu uygarlıkları umumi tuvalet yapmış şehirlerine. Kanalizasyon ağı kurmuşlar. Her sokaktan geçen su arkları keza.

Bu temizlik kültürünün bize ait olmadığı açık. Bu topraklara geldiğimizde görmüşüz, almışız, geliştirmişiz, sahiplenmişiz. Ama tüm bunları yaparken iliklerimize kadar işleyememiş bu kültür. Zira kökleri bizden değil. Biraz eğreti durmuş üzerimizde, biraz yapay.
Osmanlı Hamamlarıyla yerleşmiş bilahare.

Bir anektod geldi aklıma. Amerika'da da yoğurt olduğunu, yoğurda yogurt dendiğini duyan vatandaşımız övünerek yoğurdun Türk kültüründen çıkma olduğunu söylemiş. Amerikalı sormuş "sizde kaç çeşit yoğurt var?" Sadece sadesi vardı o zaman.

Faraza temizlik kültürü bize has, hadi Avrupaya, Amerikaya da biz öğretmiş olalım. E ama biz bunu yapalı yüzyıllar oldu, onlar nerede biz neredeyiz?
Atalarımızın yaptıklarıyla övünmeyi bırakıp kendi yapmadıklarımızın idrakine varma zamanı.
Arkamıza baktığımız sürece önümüzü göremeyiz. (bir feylasof'un lafıydı ama kimdi kimdi?)

[çoban]

Bilgilendirme için teşekkür ederim Sayın Av.İlknur Sezgin Temel ; sizinle aynı fikirdeyim, bugün ve geleceğe bakalım, geçmişimizi de unutmayalım ama bakınız aynı mevzuu gündeme bu kez nasıl yansımış : http://video.cnnturk.com/2010/haber/...ler-kokuyor-mu

Ben yine de diyorum ki; parfüm vs. icadları onların olsun, bizi de su ve sabunla başbaşa rahat bıraksınlar, başka ihsan istemez

Saygılar..

[Av.İlknur Sezgin Temel]

Ah keşke videonun devamı da olsaydı, konu güzelmiş.

Sevgili Çoban, onların icadlarına bu kadar da karşı olmayalım. Netekim pekçok şeyin mucidi onlar. Bizim ise dünya haritasındaki yerimiz belli. Aldığımız eğitim belli, kafamızın ne tarafa doğru çalışmakta ısrar ettiği belli.

Sabunun anti persperant etkisinin olmadığını bilmeyen yoktur. Günde beş vakit abdest alan insanların ülkesiyiz. Halen kokular yayılıyorsa suyun sabunun çözüm olmadığı belli. Güzel kokularla kötü kokuları bastırmanın daha kötü kokulara sebep olduğunu söylüyordu koku uzmanı.

Kendimizi her nahoşluktan arındırmak, hemen savunmaya geçmek, kabul ediyormuş gibi görünüp kabullenememek psikolojisi kendi gerçeklerimizle yüzleşmemizi engelliyor galiba.
Başlığınızda da dediğiniz gibi: Yalan mı?
Bu kokuyu sadece deodorant engelliyorsa ve bu ispatlanmışsa deodorant onların icadi diye bunu kabul etmemek bilime de saygısızlık olmaz mı?