5237 S. TÜRK CEZA KANUNU,
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU,
5275 S. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN YASA DEĞİŞİKLİKLERİ:
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı “Türk Ceza Kanunu” 12 Ekim 2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olup, yürürlük maddesi uyarınca “İmar kirliliğine neden olma” başlıklı 184 üncü maddesi yayımı tarihinde yürürlüğe girmişse de “Çevrenin kasten kirletilmesi” başlıklı 181. maddesinin birinci fıkrası ile “Çevrenin taksirle kirletilmesi” başlıklı 182. maddesinin birinci fıkrası yayımı tarihinden iki yıl sonra; diğer hükümleri ise 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecektir.
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu” 17 Aralık 2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olup, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecektir.
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”, 7 Ekim 2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olup 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecektir.
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 13/12/2004 tarihinde 5275 sayılı Kanun numarasıyla kabul edilmiş olup, henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamıştır.
Söz konusu kanunlarla getirilen yenilikler ana başlıklar halinde şunlardır:
I- TÜRK CEZA KANUNU İLE GETİRİLEN YENİLİKLER:
1. Kanunla 765 sayılı Türk Ceza Kanununun sistematik yapısı tamamen değiştirilmiştir. Yeni Türk Ceza Kanunu, yalnız hükümleri bakımından değil sistematiği bakımından da “insan merkezli” bir kanundur.
765 sayılı Kanunun sistematiğinde, öncelikle Devletin şahsiyetine karşı suçlar düzenlenmişken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bireye verilen önemi vurgulamak amacıyla, insanlığa karşı suçlar ve kişilere karşı suçlar, özel hükümler arasında, öncelikle düzenlenmiştir.
2. Kanunla, 765 sayılı Kanunda yer alan, suçların “cürüm” ve “kabahat” şeklindeki ayrımı kaldırılmıştır.
Böylece, cürüm ibaresi yerine de “suç” terimi kullanılmış ve kabahat türünden suçların bir kısmı önemine binaen, Kanunda cürüm olarak düzenlenmiştir. Bu ayırımın kaldırılmasının sonucunda, ülkemiz açısından idarî yaptırımları gerektiren fiillerle ilgili olarak genel bir düzenleme yapılması gereği ortaya çıkmış olup, bu yöndeki düzenlemelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Bakanlık tarafından oluşturulan Kanun Komisyonu “kabahatler” bakımından çalışmalarına devam etmektedir.
3. Kanunla, 765 sayılı Kanunda yer alan yaptırım sisteminde önemli değişiklikler yapılmıştır.
19. yüzyıl ceza hukuku anlayışının kalıntısı olan “aslî ceza” ve “fer'î ceza” ayırımı kaldırılmış; suç olgusu dolayısıyla uygulanabilen yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbiri olarak belirlenmiştir.
Suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayırımı terk edildiği için, hürriyeti bağlayıcı ceza açısından kabul edilen “hapis” ve “hafif hapis” ayırımı da kaldırılmıştır. Böylece, temel ceza olarak, hapis cezası benimsenmiştir.
4. Kanunla birey ön plâna çıkarılmıştır. Kişinin hayatı, vücut bütünlüğü, cinsel dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, fikir ve düşünce hürriyeti ve bunu ifade edebilme imkânı üst düzeyde korunmuştur.
Bireyin sahip bulunduğu hukukî değerlerle, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, Kanunun amacı olarak belirlenmek suretiyle Kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmıştır. Bireyin bir hukuk toplumunda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, Kanunun temel amaçları arasında sayılmıştır.
5. Kanunun genel hükümlerinin özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlarda yer alan suçlar hakkında da uygulanması hükme bağlanmıştır.
765 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan, “ceza kanunundaki hükümlerin aksine hüküm bulunmayan durumlarda özel ceza kanunlarında yer alan hükümlerin uygulanacağına” ilişkin kural değiştirilmiştir. Bu bağlamda, Kanunun 5. maddesinde “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm gereğince, özel kanunlarda yer alan ve Türk Ceza Kanununun genel hükümlerine aykırılık teşkil eden düzenlemeler yerine, Kanunun konuyla ilgili hükümleri uygulanacaktır.
6. Vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar için ağır cezalar öngörülmüştür (m. 86, 87, 88, 89).
765 sayılı Kanun üzerindeki eleştirilerden birisi de, insanın vücut bütünlüğünün, mala göre daha az korunduğu hususu idi. Bu tespit doğrultusunda Kanunda, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar bakımından, mala karşı işlenen suçlara göre daha fazla cezalar öngörülmüştür.
7. Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı durumunda, hâkime, fail hakkında cezadan indirim yapma veya hiç ceza vermeme yönünde geniş takdir yetkisi verilmiştir (m. 145).
765 sayılı Kanunun uygulanmasında hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı ancak indirim nedeni olarak kabul edilmişken Kanunla bu konuda hâkime, uygulamada görülen şîkayetleri giderebilecek geniş takdir yetkisi verilmiştir.
8. Anayasanın 90. maddesi hükümleri de göz önünde bulundurularak, tarafı bulunduğumuz uluslararası antlaşmalarda yer alan düzenlemeler, ilgili suçlar hükme bağlanırken yansıtılmıştır.
Örneğin, kadınlar ve çocuklarla ilgili uluslararası sözleşmelerde yer alan düzenlemeler Kanunda suç olarak hükme bağlanmış, çocukların pornografik ürünlerde kullanılması, fuhuşa konu edilmesi fiilleri için ceza öngörülmüştür.
9. Kanunla 765 sayılı Türk Ceza Kanununun öngördüğü para cezası sistemi tamamen değiştirilmiştir.
Kanunla “gün para cezası sistemi” kabul edilmiştir. Öngörülen para cezası “adlî para cezası” olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca, ağır para cezası ve hafif para cezası ayırımı kaldırılmıştır (m. 45, 52).
10. Özel hukuk tüzelkişilerinin ceza hukuku karşısındaki sorumluluklarına ait esaslar getirilmiştir (m. 20).
Ceza sorumluluğunun şahsîliği kuralı bağlamında, özel hukuk tüzel kişileri hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağı; buna karşılık, faaliyet izninin iptali, müsadere gibi güvenlik tedbiri niteliğinde yaptırımlara hükmedilebileceği kabul edilmiştir.
Kanunda özel hukuk tüzelkişilerinin hangi durumlarda ve hangi koşullarla ceza hukuku karşısında sorumlu oldukları her suç bakımından ayrı ayrı gösterilmiş; böylece çağdaş hukukta gelişen yeni bir caydırıcı yaptırım mevzuatımıza eklenmiştir.
11. Kast, doğrudan kast ve olası kast olarak; taksir ise, taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılmış ve bunlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir (m. 21, 22).
12. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek cezanın failin kusuruna göre belirlenmesi öngörülmüştür.
Bilindiği üzere, 765 sayılı Kanunun 455. ve 459. maddelerinin son fıkralarına göre taksirle ölüme neden olma veya taksirle yaralama suçlarında failin cezasının tespitinde failin kusuru (8) oranı üzerinden tespit edilmektedir. Getirilen bu düzenleme ile kusurun matematiksel dağıtımının mümkün bulunmadığı ve kusurluluğun bir değerlendirmeyle olay hâkimi tarafından tespit edileceği esası benimsenmiş ve 765 sayılı Kanunun kusuru (8) üzerinden dağıtarak tespit eden ilkesinden vazgeçilmiştir .
13. Taksirli hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyetine yol açmış olması durumunda kişi hakkında ceza verilmeyeceği, bilinçli taksir hâlinde ise verilecek cezadan indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır.
14. Hafif ve ağır tahrik ayırımı kaldırılarak, bu konuda hâkime geniş takdir yetkisi verilmiş ve böylece uygulamada oluşan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır (m. 29).
15. Suça teşebbüs müessesesi yeniden düzenlenmiştir. Tam teşebbüs ve eksik teşebbüs ayırımı kaldırılmıştır, bu konuda hâkime takdir hakkı verilmiştir (m. 35).
16. Kanunla suç tarihinde 18 yaşından küçük çocukların ceza hukuku karşısındaki durumu yeniden belirlenmiştir (m. 31).
Bu bağlamda:
a) Ceza sorumluluğu bulunmayan çocuklar hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbiri uygulanacağı belirtilmiş ancak, güvenlik tedbirlerinin neler olduğu düzenlenmemiştir. Söz konusu hususlar 2253 sayılı Kanunda düzenlenecektir.
b) Çocuklar hakkında, dava ve ceza zamanaşımı süreleri bakımından daha kısa süreler tespit edilmiştir.
c) Çocuklar hakkında hükmolunan cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesi bakımından, çocuklar yararına hükümlere yer verilmiştir.
d) Çocuklar hakkında verilen cezaların ertelenmesi bakımından Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin “çocukların yüksek yararı” ilkesi göz önünde tutulmuştur.
17. Suç mağduru çocuklar özel olarak korunmuştur.
Kanunda suç işleyen çocuklar için özel statü öngörüldüğü gibi, bir kısım suçların mağduru olan çocuklar bakımından da özel hükümler öngörülmüş, çocukların suçlarda kullanılması da ağır cezaya tâbi tutulmuştur.
Bu bağlamda:
a) İşkence suçunun mağdurunun çocuk olması nitelikli işkence suçu olarak kabul edilmiş ve daha ağır cezaya tâbi tutulmuştur (m. 94/2).
b) İnsan ticareti suçunun mağdurunun çocuk olması durumunda suça ait araç fiillerden (tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek) hiçbirine başvurulmuş olmasa da fail bakımından suç oluşturması öngörülmüştür (m. 80/3).
c) Kasten öldürme suçunun mağdurunun çocuk olması nitelikli insan öldürme suçu olarak kabul edilmiştir (m. 82/1-e).
d) Çocukları intihara teşvik etmek, intihar suçunun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir (m. 84/4).
e) Kasten yaralama suçunun mağdurunun çocuk olması durumunda fail hakkında daha ağır ceza verilmesi öngörülmüştür (m. 86/2-b).
f) Eziyet suçunun mağdurunun çocuk olması nitelikli eziyet suçu olarak kabul edilmiştir (m. 96/2-a).
g) Yaşı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi hakkında hapis cezası öngörülmüştür (m. 97/1).
h) Yaşı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişiler için hapis cezası öngörülmüştür (m. 98/1).
i) Çocuklara kumar oynatılmasını önlemek amacıyla suç ihdas edilmiştir. Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması kumar oynatmak suçunun nitelikli hali kabul edilmiştir (m. 228/2).
j) Çocukların dilencilikte araç olarak kullanılması suç haline getirilmiştir (m. 229).
k) Hürriyetten yoksun kılma suçunun mağdurunun çocuk olması suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir (m. 109/3f).
l) Azmettirme fiilinin altsoya karşı yapılmış olması azmettiren bakımından cezasının ağırlaştırılması nedeni olarak kabul edilmiştir (m. 38).
m) Bir plânın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî, dinî veya bunlar dışında bir özellikle belirlenen bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu gruplarından çocukların “zorla başka yerlere götürülmesi” soykırım suçunun hareketlerinden birisi olarak kabul edilmiştir (m. 76).
n) Kişinin cinsel dokunulmazlığına karşı suçlar bağlamında, çocukların cinsel istismarı, ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir(m. 103).
o) Çocuklara sağlık için tehlike oluşturabilecek maddelerin verilmesi, suç olarak tanımlanmıştır (m. 194).
p) İçerik bakımından müstehcen nitelikte olan ürünlerden çocukların etkin bir şekilde korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır (m. 226).
r) Toplumsal geleceğimiz açısından son derece tehlikeli bir mahiyet taşıması itibarıyla, çocukların fuhuşa sürüklenmesi fiilleri, etkili ceza yaptırımı altına alınmıştır (m. 227).
18. Gönüllü vazgeçme düzenlenmiştir (m. 36).
19. Suça azmettirme yeniden düzenlenmiştir (m. 38).
Buna göre, üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezasının üçte birinden yarısına kadar arttırılması hükme bağlanmıştır.
20. Uzlaşma müessesesi getirilmiştir (m. 73).
Buna göre, suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmayacak veya davanın düşürülmesine karar verilecektir. Bu müessesenin usul hükümleri Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir.
21. Cezaların ertelenmesi müessesesi yeniden düzenlenmiştir (m. 51).
765 sayılı Kanundan farklı olarak erteleme, sadece hapis cezası açısından kabul edilmiş ve erteleme, koşullu af olmaktan çıkarılarak, ceza infaz kurumu hâline getirilmiştir.
22. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma yeniden düzenlenmiştir (m. 53).
Kanunla, belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma yeniden düzenlenmiş ve yoksun bırakılma süresi kişi için öngörülen cezanın infazının tamamlanması süresine bağlanmıştır.
23. Müsadere müessesesi yeniden düzenlenmiştir (m. 54, 55).
Kanunla güvenlik tedbiri niteliğinde kabul edilen müsadere; eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi şeklinde bir ayırıma tâbi tutularak düzenlenmiştir. Buna göre, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilmesi öngörülmüştür.
24. Tekerrür müessesesi yeniden düzenlenmiştir (m. 58).
Bilindiği üzere, 765 sayılı Kanunda suçta tekerrür halinde ikinci işlenen suçtan dolayı faile verilecek cezada artırım yapılması kabul edilmiştir. Kanunla bu sistem değiştirilerek, tekerrür, cezanın artırılmasını gerektiren bir neden olmaktan çıkarılmıştır. Tekerrür hâlinde suç işleyen kişi, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu gibi, toplum açısından daha fazla tehlike arz ettiğinden, mükerrirlerin yanı sıra, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu kişiler bakımından, bunlara özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri öngörülmüştür.
25. Soykırım (jenosit) ve insanlığa karşı suçlar, yeniden düzenlenmiştir (m. 76, 77).
26. Töre saikiyle insan öldürme, nitelikli insan öldürme suçu olarak kabul edilmiştir (m. 82).
27. İnsan üzerinde deney cezalandırılmıştır (m. 90).
28. Organ ve doku ticareti suç haline getirilmiştir. (m. 91).
29. Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi müstakil suç haline getirilmiştir (m. 121).
30. Ayırımcılık cezalandırılmıştır (m. 122).
İnsanlar arasında “köken, cinsiyet, aile durumu, örf ve âdet, siyasal düşünce, felsefî inanç, sendika, bir etnik gruba mensupluk, ırk, din, mezhep nedeniyle” ayırımlar yapılarak, bazı kişilerin hukukun sağladığı imkânlardan yoksun bırakılmaları fiili için ceza öngörülmüştür.
31. Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suç olarak kabul edilmiştir (m. 133)
32. Kişisel verilerin kayda alınması, ele geçirilmesi ayrı bir suç olarak kabul edilmiştir (m. 135).
33. Yağma suçlarında suçun konusunun azlığı cezadan indirim nedeni olarak kabul edilmiştir(m. 150/2).
34. İmar kirliliğine neden olma suçu ihdas edilmiştir (m. 184).
Ülkemizdeki plânsız şehirleşmenin ve kamu arazilerinin işgalinin önüne geçebilmek amacıyla, “yapı ruhsatiyesi” olmaksızın veya ruhsata aykırı olarak inşaat faaliyetinde bulunulması, bu inşaatlara veya “yapı kullanma izni” alınmamış binalara elektrik, su, telefon veya gaz bağlantısı yapılması suç olarak tanımlanmıştır.
35. Hamile eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış kadını terk etmek suç olarak kabul edilmiştir (m. 233/2).
Evli olsun veya olmasın gebe olan eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış kadını çaresiz durumda terk eden yani ona her türlü yardımı yapmaksızın ortada bırakan kişinin fiili suç olarak kabul edilmiştir.
36. İhale yolsuzluklarıyla ilgili olarak karşılaşılan sorunların ceza hukuku bakımından çözümüne ilişkin yeni hükümlere yer verilmiştir (m. 235, 236).
Kanunda ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma olarak iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Söz konusu suçların hangi fiil ve davranışlarla oluşacağı, ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, bu suçların uygulama alanı, kamu ihale mevzuatına tâbi olsun veya olmasın, nitelik bakımından kamusal faaliyette bulunan bütün kurum ve kuruluşların mal veya hizmet alım, satım ve kiralama işlemlerini kapsayacak şekilde geniş tutulmuştur.
37. Soruşturmanın gizliliğinin ihlali müstakil suç haline getirilmiştir (m. 285).
38. Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin “suçlu” olarak damgalanması suç olarak kabul edilmiştir (m. 285/son)
Getirilen bu düzenlemeyle, soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
39. Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasında ses veya görüntülerin yetkisiz olarak kayda alınması suç olarak düzenlenmiştir (m. 286).
Buna göre, soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki işlemlerin yapılışı sırasındaki ses ve görüntülerin yetkisiz olarak kayda alınması veya nakledilmesi suç kabul edilmiştir.
40. Hâkim ve savcı kararı olmaksızın kişinin genital muayeneye gönderilmesi suç olarak kabul edilmiştir (m. 287).
Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderenin fiili, bağımsız suç olarak düzenlenmiştir.
41. Şartla salıverme, para cezasının infazı, hapis cezalarının özel infaz şekilleri gibi doğrudan infaz hukukunu ilgilendiren hükümlere yer verilmemiş, bunlar Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda düzenlenmiştir.
II- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE GETİRİLEN YENİLİKLER
1. Mahkeme ile ilgili tebligat işlerinin doğrudan doğruya mahkeme tarafından yapılması kabul edilerek adaletin işleyişi hızlandırılmıştır (m. 36)
1412 sayılı Kanunda tebligat işlerinin Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılacağı hükme bağlanmışken, Ceza Muhakemesi Kanununda mahkeme başkanı veya hâkimin, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları doğrudan doğruya yapacağı hükme bağlanmıştır.
2. Görevli olmayan hâkim veya mahkemenin işlemlerinin akıbeti konusunda düzenleme yapılmıştır (m. 7)
Kanunda görevli olmayan hâkim veya mahkemenin işlemlerinin, doktrin ve uygulamada tartışmaya yol açmasının önüne geçmek amacıyla yeni bir düzenleme yapılmış ve yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.
3. Ceza Muhakemesi Kanununda, ceza hukuku anlamında herhangi bir suç ve cezaya yer verilmesi uygun bulunmadığından para cezası öngören hükümler kaldırılmış, yalnızca disiplin hapsine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (m. 60/1, 203/3)
4. Hâkimin, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekinmesi halinde mercice bir başka hâkim veya mahkemenin davaya bakmakla görevlendirilmesi , bu sebebin yerinde olup olmadığının merci tarafından ayrıca incelenmemesi öngörülmüştür (m. 30).
Buna göre, hâkimde bir yargılama yasağının bulunması (örneğin suçtan kendisinin zarar görmüş olması) halinde hâkim, sadece bu sebebi bildirerek davaya bakmaktan çekinebilecek, bu sebebin yerinde olup olmadığı merci tarafından ayrıca incelenmeyecektir.
5. Hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesi hâlinde kanun yolu olarak itiraz öngörülmüştür (m. 31).
Kanunda ret isteminin geri çevrileceği hâller düzenlenmiş ve buna ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek Kanun yolu adaletin daha süratli bir şekilde tesis edilebilmesi bakımından itiraz olarak öngörülmüştür.
6. Tanıkların çağrılması konusu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine paralel olarak ayrıntılı bir biçimde yeniden düzenlenmiştir (m. 43).
Tanıklık, kamu yararının ağırlık taşıdığı toplumsal bir görev olup kişiler bu görevi yerine getirmekle yükümlüdürler. Tanıkların bu yükümlülüklerini yerine getirmeleri için öncelikle çağrı kâğıdı (davetiye) ile çağrılmaları gerekir. Esas bu olmakla beraber yargılamada sür’ati sağlamak amacıyla ve karşılaştırmalı ceza muhakemesi hukukundaki düzenlemeler de örnek alınarak, telefon, telgraf, faks ve elektronik posta gibi araçlardan da yararlanılması uygun görülmüş ve çağrının (davetin) bu araçlarla da yapılabilmesi kabul edilmiştir.
7. Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerle ilgili tanıklık konusunda yeni ve farklı düzenlemeler getirilmiştir (m. 47)
Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanığın, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinleneceği hükme bağlanmıştır.
8. Tanığın korunmasına yönelik hükümler getirilmiştir (m. 58)
Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınması öngörülmüştür.
9. Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması, diğer kişilerin beden muayenesi, kadının muayenesi, moleküler genetik incelemeler ve fizik kimliğin tespitine dair yeni düzenlemeler yapılmıştır (md. 75 ilâ 82)
10. Yer gösterme işlemi hakkında keşfe dair hükümlerin uygulanması öngörülmüştür (m. 85)
Yer gösterme işleminin bir disiplin altında hukukî zemine kavuşturulması amacıyla, düzenleme yapılmış ve yer gösterme işlemi hakkında, keşfe dair hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
11. Tutuklama nedenleri azaltılıp yeniden düzenlenerek, tutuklama nedenleri varsayılabilecek haller katalog şeklinde belirtilmiştir (m. 100)
Buna göre; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilecek; işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemeyecektir.
Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda da tutuklama kararı verilemeyecektir.
12. Adlî kontrol müessesesi getirilmiştir (m. 109 ilâ 115)
Kanunda belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilecektir.
13. Arama ve elkoyma işlemlerinin hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile kolluk tarafından yapılabileceği kabul edilmiş, kolluk amiri veya görevlilerine bu konuda doğrudan herhangi bir yetki verilmemiştir (m. 119/1, 127/3)
14. Belli suçlar açısından, bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgelerin devlet sırrı olarak, mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı öngörülmüştür (m. 125)
Buna göre; bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacaktır.
Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilecek; bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilecektir.
Bu hüküm, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanacaktır.
15. Koruma tedbirleri kapsamında yeni müesseseler getirilmiştir.
Bu bağlamda:
a) Bazı suçlarla ilgili olarak taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma (m. 128),
b) Belli suçlar yönünden şirket yönetimi için kayyım tayini (m. 133),
c) Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma (m. 134),
d) İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması (m. 135),
e) Tesadüfen elde edilen deliller (m. 138),
f) Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (m. 139),
g) Teknik araçlarla izleme (m.140),
konuları düzenlenmiştir.
16. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminata dair esas ve usuller düzenlenmiştir (m. 141-144)
Daha önce, 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanunda düzenlenmiş olan bu konu, yeni Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle 466 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılacaktır.
Getirilen düzenleme uyarınca, tazminat miktarının belirlenmesinde, tazminat hukukunun genel kuralları uygulanacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu yöndeki kararları da dikkate alınarak, Hükümet Tasarısında geçen, davanın duruşma yapılmaksızın dosya üzerinde yürütülecek inceleme ile öncelikle ve ivedilikle karara bağlanacağı şeklindeki hüküm, metinden çıkarılmıştır. Uygulamada, ihlâl kararlarına sebebiyet verilmemesi için bu hususa dikkat edilmelidir.
Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu edecektir.
17. Belli ölçüde mecburi müdafi sistemi kabul edilmiştir (m. 150)
Buna göre;
a) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilecektir.
b) Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilecektir.
c) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada da şüpheli veya sanığın müdafii yoksa istem aranmaksızın bir müdafi görevlendirilecektir.
18. Soruşturmanın gizliliği açıkça hükme bağlanmıştır (m. 157)
Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemlerinin gizli olduğu hükme bağlanmış, soruşturmanın gizliliğini ihlâl edenler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda cezaî müeyyide öngörülmüştür.
19. Adlî kollukla ilgili düzenlemeler yapılmıştır (md. 164-167)
Getirilen düzenlemeye göre; soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılacak; adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getireceklerdir.
Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülkî idare amirlerine göndereceklerdir.
20. Belli hâllerde Cumhuriyet savcısına kamu davasını açmada takdir yetkisi getirilmiştir
Cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı kamu davasını açmayabilecektir (m.171).
Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu yöndeki karara karşı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı başvurulabilen itiraz yoluna da gidilemeyecektir (m.173/5).
21. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazla ilgili yeni esas ve usullere yer verilmiştir (m. 173/6)
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, itiraz dilekçesi hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlanmıştır.
22. İddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiştir (m.174)
Buna göre; mahkeme, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren yedi gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeleri inceledikten sonra; iddianamenin Kanunda aranan unsurları içermediğini tespit ettiğinde, eksik ve hatalı noktaları belirterek iddianamenin Cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar verecektir.
23. Doğrudan soru yöneltmeyle (çapraz sorgu) ilgili hükümlere yer verilmiştir (m. 201)
Kanunda yer alan düzenlemeye göre;
Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebileceklerdir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilecektir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanınca karar verilecektir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilecektir.
Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler de belirtilen kişilere soru sorabilecektir.
24. Duruşmanın sona ermesi ve hüküm ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir (m. 223)
Duruşmanın sona ermesi ve hüküm, Kanunda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilecektir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararının hüküm olduğu belirtilmiş ve bunların hangi hâllerde verileceği Kanunda ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir.
25. Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (m. 230)
26. Duruşmada hazır bulunan sanığa başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresinin bildirileceği açıkça hükme bağlanmıştır (m. 231, 232)
Anayasa’nın 40. maddesine, 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle eklenen “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” şeklindeki ikinci fıkra hükmü de dikkate alınarak, Kanunda “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” hükmü getirilmiştir. Bu husus, 232. maddenin altıncı fıkrasında da ayrıca belirtilmiştir.
27. Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (m. 232)
28. Suçun mağduru ile şikâyetçiye, vekili yoksa baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme gibi yeni haklar tanınmıştır (m. 234).
29. Kaçaklar dışındaki kişiler bakımından gıyabî tutuklama müessesesi kaldırılmıştır.
30. Yeni Ceza Muhakemesi Kanununda “davetiye” yerine “çağrı kâğıdı”, “ihzar müzekkeresi” yerine “zorla getirme kararı”, “yakalama müzekkeresi” yerine “yakalama emri”, “duruşmadan vareste tutulma” yerine “duruşmadan bağışık tutulma” ibareleri kullanılmıştır.
31. Kaçakların yargılanması hakkında önemli ve yeni düzenlemeler getirilmiştir (m. 247, 248)
32. Tüzel kişilerin soruşturmada ve kovuşturmada temsiline dair düzenlemeler yapılmıştır (m. 249)
Getirilen düzenlemeye göre; bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilecektir. Bu durumda, tüzel kişinin organ veya temsilcisi, Kanunun katılana veya sanığa sağladığı haklardan yararlanacaktır.
33. Bazı suçlara ilişkin özel muhakeme kuralları getirilmiştir (m. 250- 252)
5190 sayılı “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun”la 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen 394/a ilâ 394/d madde hükümleri, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunundaki suçlarla ilgili düzenlemelerle de uyumu sağlanarak, Kanunda Beşinci Kitap Dördüncü Bölümde “Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme” başlığı altında düzenlenmiştir.
34. Uzlaşma kurumunun usulü düzenlenmiştir (m. 253- 255)
Uzlaşma kurumunun, maddî ceza hukukuna ilişkin hükmü, yeni Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş olup, Ceza Muhakemesi Kanununda ise uzlaşmanın nasıl uygulanacağına dair usul ve esaslar belirlenmiştir. Bu düzenlemeler ile mevzuatımıza bugün artık Batı hukukunun kabul ettiği ve Birleşmiş Milletlerce mevzuata sokulması tavsiye edilen yepyeni bir kurum, uzlaşma (mediation) getirilmiş olmaktadır.
35. İstinaf kanun yolu getirilmiştir (m. 272-285)
İstinaf kanun yolu düzenlenirken, istinaf kanun yoluna başvurulabilecek ve başvurulamayacak hükümlerin yanında temyiz edilebilecek ve edilemeyecek hükümler de ayrıntılı bir şekil gösterilmiştir.
Buna göre;
a. İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenecektir. (m. 272)
Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilecektir.
Ancak;
1) Sonuç olarak belirlenen ikibin lira dahil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, (Notu rakam, Türk Lirasından altı sıfır atılmasına göre belirlenmiş olup, buna göre “ikibin lira veya daha az adlî para cezası” olarak anlaşılmalıdır.)
2) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
3) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere,
karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
b. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilecektir.
Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
temyiz edilemeyecektir (m.286).
Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilecektir (m. 287).
36. Suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi zorunluluğu getirilmiştir (m. 332)
1412 sayılı Kanunun ek 4. maddesinde, yalnızca ek 1. maddede sayılan suçların soruşturma ve kovuşturulması ile ilgili olarak yer verilen hükmün bir benzeri, bu sefer ceza muhakemesinin, bütün suçların soruşturma ve kovuşturmasında uygulanabilecek genel bir hükmü haline getirilmiştir.
37. Şahsî dava ve şahsî hak davası, ceza kararnamesi, yasaklanmış hakların geri verilmesi (memnu hakların iadesi), olağan kanun yollarından olan acele itiraz ve olağanüstü kanun yollarından olan karar düzeltme (tashih-i karar) yolu kaldırılmıştır
III- CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN İLE GETİRİLEN YENİLİKLER
1. İnsan hakları, eşitlik ve cezaların işlevi de nazara alınarak infazda temel ilke, temel amaç ve hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler kanuni düzenlemeye kavuşturulmuştur (m. 2, 3).
2. Ceza infaz kurumlarının türleri yeniden belirlenmiştir (m. 8 ilâ 15).
Kanunun 8 ilâ 15. maddelerinde, ceza infaz kurumlarının türleri yeniden belirlenerek kapalı, yüksek güvenlikli, kadın, çocuk, gençlik kapalı ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevleri şeklinde tasnife tâbi tutulmuştur.
a. Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları (m. 9): Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar ile süresine bakılmaksızın, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1) İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),
2) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),
3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),
4) Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),
5) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
Mahkûm olanların cezalarının, bu kurumlarda infaz edileceği belirtilmiştir.
b. Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumları (m. 10)
c. Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumları (m. 11)
d. Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumları (m. 12)
e. Açık Ceza İnfaz Kurumları (m. 14)
f. Çocuk Eğitimevleri (m. 15)
3. Cezaların infazının ertelenmesi sebepleri yeniden düzenlenmiştir (m. 16, 17).
a. Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi
Kanunun 16.maddesine göre erteleme “akıl hastalığına tutulma”, ve diğer hastalıkların bulunması hallerine hasredilmek suretiyle iki ayrı sebebe bağlanmış ayrıca gebe olanlar bakımından da istisnai düzenlemelere yer verilmiştir.
b. Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi ve cezanın bölünerek infazına ilişkin yeni hükümlere yer verilmiştir.
4. Akıl hastalığı dışında ruhsal hastalığı olan hükümlülerin cezalarının infazına ilişkin yeni düzenlemelere yer verilmiştir (m. 18).
5. Ceza infaz kurumlarına alınan hükümlü ile yakınlarının ve ilgililerin bilgilendirilmesi imkânı getirilmiştir (m. 22).
6. Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması çağdaş normlara uygun olarak yeni esaslara bağlanmıştır (m. 23).
Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılmasının, hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılacağı, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderileceği, belirtilmiştir.
7. Hükümlülerin gruplandırılması (m. 24).
Hükümlülerin,
a. İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,
b. Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,
c. Tehlike hâli taşıyanlar,
d. Terör suçluları,
e. Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular,
Gibi gruplara ayrılacağı, ayrıca, yaşları, hükümlülük süreleri ve suç türleri itibarıyla da gruplandırılacağı belirtilmiştir.
8. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı (m. 25)
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlü olanların, tek kişilik odada kalacağı, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı verileceği, kurumun uygun göreceği sanat ve meslek etkinliğini yürütebileceği, telefon ile belirlenen yakınları ile konuşabileceği, ziyaretçisi ile görüşebileceği, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılamayacağı ve izin verilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
9. Hükümlünün yükümlülükleri ve çalıştırılmasına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir (m. 26 ilâ 31)
Buna göre yükümlülükler, cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına uyma, sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve eşyanın korunması ve hükümlülerin çalıştırılması olarak belirlenmiştir(m. 26 ilâ 31).
Çalışma zorunlu tutulmamış, meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekli hükümlülerin kurum imkânları ölçüsünde çalıştırılabileceği belirilmiştir.
10. Disiplin cezaları ile disiplin cezasını gerektiren eylemler ağırlık ve derecelerine göre Kanunda düzenlenmiş ayrıca hükümlüler hakkında uygulanan tedbirler ayrıntılı olarak belirtilmiştir (m. 37 ilâ 48).
11. Hükümlülerin nakil sebepleri yeniden belirlenmiştir (m. 53 ilâ 58).
Hükümlülerin nakli dört temel nedene dayandırılmıştır. Şöyle ki;
a. İstek nedeniyle nakil (m. 54)
b. Disiplin nedeniyle nakil (m. 55)
c. Zorunlu nedenlerle nakil (m.56)
d. Hastalık nedeniyle nakil (m. 57)
12. Hükümlünün hakları, güvenceleri ve bunların kısıtlanmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (m. 50, 60 ilâ 62, 66 ilâ 68 ve 76).
a. Hükümlünün avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde vekâletname olmaksızın avukatıyla en fazla üç kez görüşebileceği, avukatların vekâletnameleri olsa bile aynı anda birden fazla hükümlü ile görüşme yapamayacağı ve savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri ile yaptıkları konuşmaların kayıtlarının incelemeye tâbi tutulamayacağı belirtilmiştir.
b. Hükümlülerin kültür ve sanat etkinliklerine katılma ve ifade özgürlüğü hakkı kanuni güvenceye kavuşturulmuştur.
c. Hükümlülere; kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma, telefon ile haberleşme, radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme, öğretimden yararlanma hakları tanınmıştır.
13. Birleşmiş Milletlerin hükümlüler hakkında uygulanacak minimum standart kuralları ve Avrupa Konseyinin tavsiye kararları dikkate alınarak hükümlülerin iyileştirme ve eğitim programlarında uygulanacak ölçütler ve usuller yeniden belirlenmiştir (m. 73, 75, 76)
14. Geçmişte ceza infaz kurumlarının yönetiminde karşılaşılan sorunlar da dikkate alınmak suretiyle, hükümlünün kendisine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmesi durumunda haklarında uygulanacak tedbir ve işlemler ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca hükümlünün muayene ve tedavisi, sağlık denetimi, hastaneye sevk işlemleri ile infazı engelleyecek hastalık halleri yeni kurallara bağlanmıştır (m. 78, 79, 80, 81, 82).
15. Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına hükümlüleri ziyaret amacıyla veya görüşe gelen resmî heyet ve özel kişilerin uyacakları usul ve esaslar kurum güvenliğini tehlikeye sokmayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir (m.83,84,85, 86.
16. Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere izin verilebileceği ve izinde geçen sürelerin hükümlülükte geçmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır (m. 94, 95, 96).
Kanuna göre hükümlüler hakkında verilecek izinler mazeret izni, özel izin ve iş arama izni olmak üzere üçlü bir ayrıma tabi tutulmuştur.
17. Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma kurulları oluşturulacağı hükme bağlanmıştır (m. 104).
Kanunla, daha önce mevzuatımızda olmayan bir kurum düzenlenmiş ve cezaları ertelenen, salıverilen veya haklarında hapis cezası dışında herhangi bir tedbire hükmedilen hükümlünün toplum içinde izlenmesi, iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi, salıverilme sonrası korunması ve yargılanan sosyal araştırma raporlarının düzenlenmesi ve mağdurun korunması gibi görevleri yerine getirmek üzere denetimli serbestlik ve yardım merkezleri, salıverilme sonrasında hükümlülere iş sağlanması için koruma kurulları kurulması ve bu kurulların kuruluşu, çalışma yöntem ve esaslarının çıkarılacak bir kanunla tespit edilmesi hükme bağlanmıştır.
18. Kamuya yararlı bir işte çalıştırma usulü benimsenmiştir (m. 105).
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kısa süreli hapis cezasının yaptırım seçeneklerinden kamuya yararlı bir işte çalıştırmanın usulü düzenlenmiş ayrıca, yeni bir düzenleme olarak da, iki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm olanların cezalarının yarısını iyi hâlle geçirmeleri halinde geriye kalan yarısının kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilmesine imkân tanınmıştır.
19. Adlî para cezasının infaz şekli düzenlenmiştir (m. 106).
Yeni Türk Ceza Kanununda “adlî para cezası” ibaresi kabul edilmesi nedeniyle Kanunun 106. maddesiyle, mevzuatımızda para cezalarının infazında uygulanmakta olan hükümler yönünden önemli bazı değişiklikler yapılmıştır
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52. maddesinde belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesi suretiyle adlî para cezası infaz edilecektir.
Adlî para cezası yerine çevrilen hapsin süresi hiçbir şekilde üç yılı geçemeyeceği gibi birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet durumunda da bu süre beş yılı geçemeyecektir. Bunun dışında hükümlünün hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı ödemesi durumunda cezaevinden çıkartılacaktır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla, adlî para cezasından çevrilen hapsin infazının ertelenemeyeceği ve bunun infazında koşullu salıverilmeden yararlandırılmayacağı hükme bağlanmıştır.
20. Koşullu salıverilmeye ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenlenmiştir (m. 107).
Mahkûmlar aşağıda belirtilen süreleri iyi hâlli olarak ceza infaz kurumlarında geçirdikleri takdirde koşullu salıverilmeden faydalanacaklardır.
a. Ağırlaştırılmış Müebbet Hapsin 30 yılını,
b. Müebbet Hapsin 24 yılını,
c. Süreli Hapis cezalarının 2/3’ünü çektikleri takdirde tahliye edilirler.
Ancak bu süreler;
1) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı,
2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile birlikte müebbet hapis cezasına mahkûmiyette otuzaltı,
3) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile birlikte süreli hapis cezasına mahkûmiyette en fazla otuzaltı,
4) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyette otuz,
5) Müebbet hapis cezası ile birlikte süreli hapis cezasına mahkûmiyette en fazla otuz,
6) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz yıldır.
Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde;
a. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzaltı yılını,
b. Müebbet hapis cezasının otuz yılını,
c. Süreli hapis cezasının dörtte üçünü çektikleri takdirde tahliye edilirler.
Ancak bu süreler;
1) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,
2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile birlikte müebbet hapis cezasına mahkûmiyette kırk,
3) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyette en fazla kırk,
4) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyette otuzdört,
5) Müebbet hapis cezası ile birlikte süreli hapis cezasına mahkûmiyette en fazla otuzdört,
6) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki yıldır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.
Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onsekiz yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır.
Koşullu salıverme kararını, mahkumiyet hükmünü veren mahkemenin, eğer hükümlü başka bir yerde bulunuyor ise o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemenin vereceği hükme bağlanmıştır.
Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına;
a. Hükümlü geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi tarafından,
b. Hükümlünün bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi hâlinde koşullu salıverilme kararına esas teşkil eden hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi veya koşullu salıverilme kararını vermiş olan mahkeme tarafından,
Dosya üzerinden karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Kanunun geçici 2. maddesinde ise, 4.7.2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla; ölüm cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamayacağı ve bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasının, hayatları boyunca devam edeceği hükme bağlanmıştır.
21. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin hükümlere yer verilmiştir (m. 108).
Kanunun 108. maddesinde mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, 765 sayılı Türk Ceza Kanunundan farklı olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda verilen cezaların tekerrür nedeniyle artırılması düzenlenmemiş ve bu husus infaz aşamasında dikkate alınarak ayrı bir koşullu salıverme hâli düzenlenmiştir.Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılını, müebbet hapis cezasının otuz üç yılını ve süreli hapis cezasının dörtte üçünü cezaevinde geçiren hükümlü koşullu salıvermeden faydalanabilecektir. Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağı hükmü getirilerek adaletsizliğin önüne geçilmek istenmiştir. İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlü koşullu salıverme hükümlerinden faydalandırılmayacaktır.
22. Altı ay ve daha az süreli hapis cezalarının özel infaz usullerine göre çektirilmesi hükme bağlanmıştır (m. 110).
23. Tutuklama kararının yerine getirilmesi (m. 111 ilâ 116).
Hükümlüler hakkında getirilen düzenlemelerden, tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanlarının tutuklulara da uygulanacağı belirtilmiştir.