İNANÇ VE BİLGİ ÜZERİNE

Bir olguya inanmak onu biçimsiz olarak görmektir/ var olduğunu peşinen –a priori – kabul etmektir. Oysa bir olguyu bilmek bundan farklı olarak onu tüm şekli ile görmek demektir. Bu bağlamda bilgi inançtan daha kuvvetli bir algılama boyutudur. İnandığımız olguyu tüm yönleriyle bilemeyiz; bildiğimiz olguya inanmayız; buna gerek kalmaz...Bilginin güç olduğu şeklindeki özdeyişin altında yatan olgu, güç sahibi olmak değildir.İnanmak ile şüphe arasında yakın bir ilişki vardır. İnandığımız olguya karşı peşin bir benimseme içerisinde oluruz. İnansak bile bu şüphelerimizin tümünü ortadan kaldırmaz ; sadece şüphelerimizi yok sayarız. Şüphelendiğimiz şeye ise asla inanmayız. Bildiğimiz olguya inanmamız gerekmediği gibi şüphelenmemize neden olacak ögeleri de içinde barındırmadığı için kendimizi güçlü duyumsarız; olgu ne kadar acı verici olsa bile...Bilgi güçtür anlatımı buna dair bir vurguya işaret etmektedir. Bilgi Kaf Dağı’nın ardında olsa da onu gidip almalıydık der atalarımız...Kaf Dağı denilen efsane dağ neyin nesiydi? Neredeydi? Bilgi tarihsel bir birikim ve tortu oluşturmakta iken Kaf Dağı denilen olgu düş denizinde ve içimizde olan gerçekliğin ta kendisi oluverecekti. Tarihsel süreçte “ zor” görevini yapmış ve toplumsal değişim ve dönüşümü sağlamış denilmekteydi. Zor denilen şey aslında değişim ve dönüşüm halkasının yaşadığı bir süreçten başka bir şey değildi. Düğümlenmemiş bir ipi çözmenin bir anlamı olamaz. İp ne zaman nasıl düğümlenmiş? Karmaşık görünen tüm olgular ip yumağı gibidirler ve tüm yönlerden kapanmaya ve açılmaya elverişlidirler. Geleceğe ilişkin duyulan inanç ise bu gün ve dünün içinde var olan bilgiler ışığında bir ön-görmedir ve umut adını alır. Bağlanmalar tek tür olmadıklarından çözümler de tek tür olamazlar. Tüm devinim sıradan ve tek düze görünse de karmaşık çok sayıdaki etkilerin şekillendirmelerine göre yol alırlar ve olası tüm yönlere doğru sarmal bir eğride birikir ve değişirler. Bu nedenle olan ile olası arasında olasılık farkı vardır. Olanın olasılığı kalmamıştır ve fakat olanın olabileceği olasılıklara göre olması gereken ya da sonrası için bir değerlendirmede bulunmak ve ön-görmek ve belki de umut etmek en zayıf halkaya tutunmaktır. En zayıf halkaya tutunmak ise en güçlü ve zor olanı seçmektir. Bir zincirin direnci en zayıf halkası ile ölçülmektedir. Olabilecekler arasında en kuvvetli olasılığa inanmak farklı bir durumdur. Burada bir önceki gibi peşin bir benimseme söz-konusu değildir. Bunu yaratma çabası ise gün ve geçmişin doğru algılanması ile mümkündür ve bu son durumda ise olasılığın kuvvet derecesi bu ölçeklerde artma eğilimi gösterir. Hiçbir zaman geleceğe dair kesin bir yargı ve kesin bir bilgi ileri sürülemez. Gelecek yoktur, Kaf Dağı’nın ardındaki düştür yalnızca.

Mart 2008
Küçüksu