İkamet ettiğimiz 70m²'lik kâgir, tek katlı ev içinde bulunduğu 195m²'lik arsa ile birlikte Belediyenin 1986 yılındaki ada düzenlemesi sonucu yola gitmişti. Belediye bir başkasının 75m²'lik eski kâgir evinin de içinde bulunduğu 232m²'lik arsada bizi de 86m²'lik arsa payı ile ortak etmiştir. Bu kişinin evinde oturması ve kat karşılığı arsaya bina yapımına yanaşmaması üzerine izale-i şüyu davası açılarak arsanın mahkeme kararı ile satışına karar verilmişti. Mahkeme evin ve arsanın değerlerini ve satış sonrası paranın hissedarlara paylaşım oranlarının tespitini de bilirkişiye yaptırmıştı. Ancak mahkeme kararının hüküm kısmında satış parasının tapu kayıtlarındaki arsa payı oranına göre hissedarlara taksiminin yapılması şeklinde madde kayda geçmişti. Bu da evin değeri göz önüne alınmadan satış parasının taksimi demekti. Bu durum fark edilmediği için bu sebeple değil fakat evin fiyatı bilirkişi tarafından fahiş hesaplandı diye karar temyiz edilmesine rağmen onanan karar düzeltme talebinin reddedilemeyeceği kesinleşti. Açılan tavzih ve yargılamanın iadesi davaları da reddedilmiş, Yargıtay temyiz incelemesinde de onanarak kesinleşmişti. Taşınmazın icrada açık arttırma ile satışından elde edilen para da hissedarlara tapu kaydındaki hisseleri oranında masraflar düşülerek pay edilmişti.
Taşınmaz içindeki eski konutun değeri göz önüne alınmadan satışın ve paylaşımın yapıldığı, bu sebeple diğer hissedarların sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla konut sahibi hissedar diğerlerine karşı alacak davası açmış ve bankaya yatan paraların üzerine tedbir koydurmuştur. Açılan davanın ikinci duruşmasında evin değerinin, yıkım ve enkaz nakliye bedelleri ile enkaz değerinin tespiti için bilirkişi tayini ve keşfine karar verilmiştir. Bilirkişi evin değerini 25 milyar, enkazın değerini 750 milyon, yıkım ve enkaz taşıma bedelini de 3,5 milyar tespitini yaparak sebepsiz zenginleşmenin kanaatine verildiği yönünde rapor sunmuştur.
Sorular:
1- Evin değeri göz önüne alınmadan satışın yapılacağı şeklinde Yargıtay’ca da onanmış, kesinleşmiş mahkeme kararı ve satış ilanı var iken, Açılan tavzih ve yargılamanın iadesi davaları da reddedilmiş ve Yargıtay’ca onanmış olmasına rağmen, Arsa üzerine konut inşa eden müteahhitler ihalede arsa içindeki eski taşınmazlar için değil arsanın mevki değeri, arsanın büyüklüğü, kaç kat imar verildiği gibi getiri sağlayacak kıstaslara göre değer biçtiklerinden, arsa içindeki bu eski taşınmazın değer değil bilakis yıkım ve enkaz taşınmasının gider olduğu bir durumda hissedarların sebepsiz zenginleşmesinden bahsedilebilir mi? Negatif bir değere karşı davacının hissedarlardan para talep etmesi asıl sebepsiz zenginleşme değil midir?
2- İhalede, açık artırmada arsayı alan davacının ihale satış şartnamesinde değeri göz önüne alınmayan eski evde halen oturduğu yıkılmasının söz konusu olmadığı, tüm tasarrufların da kendinde olduğu bir durumda durup dururken yoktan yere evin bedelini diğer hissedarlardan talep etmesi asıl davacının sebepsiz zenginleşme gayreti değil midir?
3- Bir başka bakış açısıyla irdelersek biz davalılar arsa payı hissemizi ihalede davacıya sattığımızı, onun da hisseyi ihale şartlarında aldığını düşünürsek bu durumda davalıların sebepsiz zenginleşmelerinden bahsedilebilir mi? Kaldı ki izale-i şüyu davası açmadan bu şekilde hissenin para karşılığı devri ile ortaklığın bitirilmesi çabaları davacının yanaşmaması, kötü niyetli davranması sebebiyle sonuçsuz kalmıştı.
Avukat ve değerli hukukçular, yukarıda anlattığım davaya ilişkin mahkeme kararı ne olabilir ileri sürdüğümüz maddelere ve sizce başkaca olabilecek durumlara göre görüşlerinizi bildirmenizi rica ediyorum. Teşekkürler.