+ Konuyu Yanıtla
1 / 3 Sayfa 123 SonSon
1 den 10´e kadar toplam 24 ileti bulundu.

Konu: Subliminal / Psikolojik Harp

Subliminal / Psikolojik Harp Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Gavur İzmir
    İletiler
    249
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Subliminal / Psikolojik Harp

    SUBLİMİNAL NEDİR?

    Bilinçaltını fark ettirmeden etkileme yöntemi ve bilimselliği kanıtlanmış. Gözümüzle göremediğimiz, kulağımızla duyamadığımız fakat beynimizle alğılayabildiğimiz mesajlarla karşı kayşıya kalma durumu.

    Örneğin aşağıdaki linkteki resimde gördüğünüz siyah beyaz bulanık lekelere dikatli bakarsanız bir şeyler yazdığını görebilirsiniz.Aynı şekilde dairenin dışındaki bölümde de yazılar göreceksiniz.

    http:­/­/xprodoksit­.blogspot­.com­/2006­/10­/subliminal-nedir­.html


    Sublımınal su an Türkıye'nın bır polıtıkası halıne gelmıs aynı abd gıbı ...Göz gördüğüne inanır diye bir söz vardır. Bu söz her zaman için geçerlimi acaba? Çünkü gözümüz gördüğü birçok bilgiyi beyne gönderir. Bizim bir anlık bile gördüğümüz her türlü bilgi bir yerlerde daha sonra karşımıza
    çıkabileceğini hiç düşündünüz mü?.

    Bunu bende şimdiye kadar düşünenlerden değildim. Takii Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, Başbakan Erdoğan`ın İstanbul`da düştüğü atın 55 ülkede
    yasaklanan "subliminal" teknoloji ile ürkütüldüğünü iddia ettiği güne kadar. Ve sayın vekil`in bahsettiğine göre Türkiye tam bir subliminal cenneti. Çünkü buna karşı en ufak bir tedbir yok. Ne de bir engelleme nede bir kanun.Peki bunca ülkede yasaklanan bu teknoloji nedir ona bakalım.


    BİLİNCİ ÇALINAN TOPLUMLAR

    Her ne kadar ülkemizde bilinmese de yabancı ülkelerde Subliminal mesaj kavramı birçok kişi tarafından bilinir. Subliminal mesajı kısaca "kişinin bilinçaltına gönderilen gizli mesaj" olarak tanımlayabiliriz. Kişinin bilinçaltına subliminal mesaj göndermenin bir çok yolu var. Bunları sesli,görsel ve yazı olarak aktarabiliriz. Bunlardan en çok kullanılanı dijital ses dosyalarına gömülen mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. İnsan kulağı belirli frekans aralıklarındaki sesleri duyabilir.
    Ama çeşitli hayvanlar köpekler ve atlar örneğinde olduğu gibi bu sesler verilerek hayvanları çılgına çevirmek mümkün. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız bu sizin duyabileceğiniz frekans aralığında olduğunu gösterir. İnsan beynini algısı ise daha düşük ya da daha yüksek
    frekansları algılayabilecek kapasitededir. Subliminal mesaj içeren bir MP3`ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli mesajı beyniniz dinler. Bu esnada kulağınız hiçbir şey duymaz. Bu tür mesajlarında daha çok heavy metal müziklerde verildiği iddia edilmekte. Yine bu iddiaya göre de bu müziklerde
    satan (şeytan) kavramı çokça işleniyormuş. Subliminal mesaj göndermenin bir yolu da görüntülü mesajlaşmadır. Siz ekrana bakarken gözünüzün yalnızca "göz kırpma" hızında bir görüntü ekrana gelip kaybolur. Gözünüz hiçbir şey görmez ancak bilinçaltınız bu mesajı çoktan almıştır. Bir dönem
    sinemalarda bir kola firmasının ambleminin anlık olarak gelip kaybolduğunu savunan kişiler bazı iddialar ortaya attılar. Daha sonradan bu şirketin subliminal mesaj tekniği ile reklam yaptığı ortaya çıktı. Buda gizli reklam olarak çok defa kullanılmıştır.

    GERÇEK GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?

    Konunun uzmanlarına göre şu an Türkiye`de Kızılötesi ışınlar ve düşük frekanslı reklamlarla tüketiciye gizli propaganda yapılıyor. Bunu özellikle büyük markalar ticari kaygılar ile yapıyorlar. Büyük marketlerde insanlara alışveriş yapma isteği empoze edilmesinden tutunda terörist gösterilmek
    istenen kişiyi terörist olarak algılanmasına kadar tam bir yönlendirme yapmak mümkün bu teknoloji ile. Subliminal teknik anlamı ile insanın bilinç altını etkileyen, insanın duyu organlarının algısı dışında olan sesler ve görüntülerdir. 1964`te İngiltere, 1974`te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. O zaman ortaya ciddi bir sorun çıkıyor. Subliminal teknikle insanlar etkileniyorsa, o zaman insanların doğal olarak kanun yapıcılar tarafından korunması gerekiyor. Subliminal mesajlar bir film seansında saliselik görüntüler halinde verilebildiği gibi afişlere de gizlenebiliyor. Ayrıca müzik de etkili bir araç. Hızlı müziğin insanları alışverişe yönlendirdiği söyleniyor. Hatta psikologların yaptığı bir deneyde çalan müziğin milliyetinin alışverişinde ülke tercihini değiştirebildiği tespit edilmiş durumda.siyasi arana da ise bu teknoloji çok fazlası ile kullanılıyor. Bu teknoloji ile bir siyasi parti rakip partiyi halkın gözünde kötü gösterebiliyor.

    REKLAMCILIKTA ÇOK KULLANILINIYOR

    Subliminal teknolojisi deyince akla ilk gelen reklamcılık sektörü oluyor. Elli beş ülkede yasaklandığını bildiğimiz bu teknoloji zihne onun izni olmadan ne düşüneceğini, nasıl bir karar vermesi gerektiğini öğretiyor. Bir çeşit hipnoz diyebiliriz belki bu teknolojiye. Mesela siz sinemada bir film seyrediyorsunuz
    ve filmin arasında birden canınız kola içmek istiyor. Bunu sizin o beylik keyfinizin karar verdiğini sanıyorsunuz ama olay o kadar masum değil ne yazık ki. Filmin ilk yarısında sizin beyninize filmi seyrederken gönderilen mesajlardan ötürü canınız buz gibi kolayı içmek istiyor. Size gidip kola
    içmenizi söyleyen bir hayalet var ortada yani. Sanırım bu teknolojiyi yani bilinci yönlendirmeyi konu alan filmler de - hem de Hollywood filmleri- olmuştur. Bunlardan biri de hem Amerika`nın simgesi olmuş hem de Amerika`yla dalga geçen Simsons isimli çizgi filmin bir bölümüydü. Çizgi filmin bahsettiğimiz bölümünde insanlar çok popüler olan bir şarkıyı dinliyorlar ve ardından da askere yazılıyorlardı. Şarkı televizyon kanallarında radyolarda sürekli çalıyordu. Ve dinlerken kişinin bilinçli bir şekilde algılamadığı ama zihnin idrak ettiği "savaş" fikri dinlenen kulaklarca benimseniyordu.

    ÇOCUKLARDA HEDEF

    Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum - zannettiğimiz- çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğunuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve kişiliğinin oluştuğu o en önemli yaş dilimde (sıfır yedi yaş arası) bu görüntüler içeride hapis oluyor. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve
    duyduğunuza çok dikkat edin.

    İnternette oyun oynarken keyıflı keyıflı gazete okurken herseyı zıhnınızın kopyalayıp karakterınızı olusturdugunu ve bu karakterınızın fıkırlerınızın aslında bır kurguya baglı oldugunu dusunmek urkutucu degıl mı? Sadece dıkkat edın zıhnınızı ele gecırmelerıne ızın vermeyın ...


    (İnternetten ve çeşitli yazılardan derlenmiştir,bana ait değildir.)



    Hukuki NET Güncel Haber

    Subliminal / Psikolojik Harp konulu yargıtay kararı ara
    Subliminal / Psikolojik Harp konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal

    Sevgili arıza kardeşim, arızalı bir tip olduğundan zaten belli.Eh ben de pek akıllı sayılmam ama sanki bu gün seninler emprovize bir müzik yapar gibiyiz.
    Bak ben de ne buldum

    Bir çok hipnoterapist hipnozun laterji, katalepsi ve somnambul safhalarından (derinlik düzeyleri) meydana geldiğini varsaymaktadır. Geleneksel yaklaşıma göre laterji hafif bir hipnozdur. Katelepsi orta bir hipnoz düzeyidir. Somnambul aşama ise en derin safhadır. Gerçekte bu durum sadece bir varsayımdır. Çünkü bilimsel bakış açısı hipnozun derinliğini danışanda meydana gelen somut değişikliklere göre ölçme eğilimindedir. Oysa bir insanın hipnozu söz konusu olunca hemen hemen her şey subjektifleşir. Geleneksel bilimsel anlayış vücutta meydana gelen değişikliklere göre (örneğin katalepsi hali) hipnozun derinliğini ölçme eğilimindedir. Benim düşünceme göre hipnozda meydana gelen tüm somut ve vücutsal değişiklikler tek bir kavrama işaret eder. Bu kavram soyut bir kavram olan “uyum” kavramıdır. Somut ve vücutsal değişiklikler danışan ve hipnotist arasındaki uyumun sonucu olarak meydana gelir. Yani asıl olan uyumdur. Ancak hipnotist ile danışan arasındaki “uyum” kolay kolay ölçülebilecek bir kavram değildir. Uyum daha çok hissedilir. Üstelik uyum sadece hipnoz seansında görülmez. Öyle danışanlar vardır ki hipnoterapiye geldiği günün sabahında kalkar kalkmaz hipnozdadır denilebilir. Çünkü uyum süreci başlamıştır. Ama öyle dirençli danışanlar da vardır ki hipnoterapiye geleceği gün kendini güçsüz halsiz ve hasta gibi hisseder. Çünkü hipnoz için gerekli olan zihinsel uyumu yakalayamamıştır. Muhtemelen uyum sürecini bozan bir çok gereksiz, mantıksız ve yanlış inançları vardır. Böyle insanlarda da ne yaparsanız yapın kolay kolay hipnoza alamassınız çünkü uyum süreci topallamaktadır. Oysa ilk örnekte danışan seansa koşa koşa gelmektedir. Çünkü o insanın zihni hipnotistle, hipnoterapiyle ve sağlıklı olmakla ilgili uyumu gerçekleştirmiştir.
    Tüm bu nedenlerden dolayı danışanın hipnozdaki derinliğini ölçmek bir vatandaşın ne kadar koyu Beşiktaşlı olduğunu ölçmeye çalışmaya benzer. Burada koyu Beşiktaşlı olmanın ölçütü nedir diye bir soru karşımıza çıkar. Maçlara gitmek koyu Beşiktaşlı olmanın ölçütü olabilir mi? Veya maçta daha fazla bağıran daha koyu Beşiktaşlıdır diyebilir miyiz? Veya gece rüyasında Beşiktaş’ın maçlarını gören mi fanatik Beşiktaşlıdır? Tüm bu sorular hipnozun derinliği içinde sorulabilir. Derin hipnozda olmanın ne olduğuna kim karar verecek?
    Ancak fanatik Beşiktaşlı olmak konusunda Beşiktaş takımı ile zihinsel uyumu en fazla yakalayan insan en koyu Beşiktaşlıdır kavramı yanlış olmaz. Ancak zihinsel uyum da dışarıdan kolay kolay gözlemlenebilen bir şey olmadığı için bunu ölçmek öyle kolay bir şey değil.
    Yukarıdaki mantığını hipnoza uygularsak “Hipnozun derinliğinin ölçütü danışan ile hipnotist arasındaki uyumun derinliğidir.” diyebiliriz. Neden bu şekilde düşünüyorum konusuna gelince. Bazı danışanlar vardır hipnozda kolunuz ağırlaşacak diye telkin verirsiniz ama hiçbir şey değişmez. Ama aynı danışana şimdi bazı rüyalar göreceksiniz dersiniz müthiş güzel rüyalar gördüğünü söyleyebilir. Bunu nedeni şudur: Bazı insanlar kinestetiktir ve bazı insanlarda görseldir. Kinestetik olanlar hipnozu vücutlarında daha iyi yaşarlar. Görsel olanlar ise hipnozu imajinatif olarak daha iyi yaşayabilirler. Bundan dolayı hipnozda bir şey imajine edemeyen insana hipnoza girmedi diyemeyiz belki de o insan bir şey görmüyor ama ağrıyı bloke edebilir. Çünkü kinestetikler hipnozun etkisini vücutlarında yaşarlar.
    Yukarıdaki nedenlerden dolayı hipnoz öncesinde bir insan görsel midir yoksa kinestetik midir veya işitsel midir bunun farkına varmamız gerekir. Görsel olduğunu anladığımız danışanın hipnoz indüksiyonu esnasında bol bol imajları kullanarak hipnozu başarabiliriz. Ama kinestetik biri karşımızda ise “Şimdi vücudunuz ne kadar ağır ve rahat.” Sanki koltuk ile vücudunuz arasındaki ayrım kalkıyor ve koltukla bütünleşiyorsunuz.” Gibisinden dokunma duyusu ile ilgili telkinler vermek gerekir. İşitsel olan bir insanın hipnoz indüksiyonunda ise ”Şu anda duyduğunuz müziğin sesi, sizde eşsiz güzel duyguların uyanmasına neden oluyor” şeklinde işitsel telkinler verilebilir. Birkaç derin nefes almakla hipnoza girebilen bir çok danışan gördüm. Onlar için hipnoz bu kadar basittir çünkü onlar hipnotist ile zihinsel uyumu ve bağı yakalamışlardır. Aslında en etkili sonuçları alanlar da uyumu en iyi yakalayanlardır.
    Şimdi senin yapacağın iş alıntıdaki şifreleri ve gizli kodları çözüp günün şartlarına uyarlamaktır.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Gavur İzmir
    İletiler
    249
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal

    Sayın milo,neslimizin tükenmediğini görmek sevindirici. :o Şimdi ben şifre mifre bırakmam bu konu üzerine uzun uzun yorum yaparım (Hemi de günümüz koşullarına uyarlı) da,bazı arkadaşlarımız kalkıp komplo teorisi derler biliyorum.O yüzden şimdilik izlemek,bu konuda başka veriler de eklenmesini beklemek ve en sonunda yorum yapmak istiyorum.

    Ama şunu da sormadan edemeyeceğim,RTE'nin attan düşmesini subliminal tekniğine bağlamanın gerçeklik payı var mıdır yoksa komplo teorisi midir?

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal

    Bence komplo teorisidir. O asla attan düşmemiştir, böyle bir olay gerçekleşmemiştir.Attan düşse düşse Demirel düşer, bunlar münafık medyanın fotomontaj/fotşop (fotosoap herneyse) eserleridir. Hem biz sizi uyutmamış mıydık, derhal somnambul moduna (somnampul da olabilir) geçiniz, uyuyunuuuzzz, derin bir uykuya dalınııızzz, ben parmağımı şaklatınca uyanacaksınııızzz.

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Sep 2007
    Nerede
    Antalya
    İletiler
    113
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal

    interenette ben de subliminali araştırırken rasgele bir sayfa açtım...cebin ezan okusun...reklamı geldi mesala,çok etkilendim...

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Gavur İzmir
    İletiler
    249
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal

    PSİKOLOJİK HARP - 1
    SESSİZ YANILTMALAR

    Not : Yeşil italik yazıyla yapılan yorumlar yazar tarafından eklenmiştir.

    Bir belge:
    Belgenin adı “Sessiz Bir Savaş İçin Sessiz Silahlar”

    1979 yılına ait olduğu ve ABD Donanmasının Haber Alma Servisi’nin elinde bulunduğu rapor ediliyor. Bu belge, beyin yıkama tekniklerinin detaylarına giriyor. Medyanın, okulların ve iş yerlerinin bu yıkamadaki görevine dikkat çekiyor.
    Gerisini David Icke’nin “Brilliant Book” adlı kitabından dinleyelim:
    “Bu belge seçkin dünya yönetim hiyerarşisinin dogmatik ve otoriter zihniyetini açıkça göstermektedir. Benim elimde bulunan sürüm Amerika’da ikinci elden satılan bir fotokopi makinesinin içinde bulundu ve kitlesel zihin kontrolünün politikasını anlatıyor. Bu uzun ve ayrıntılı belge 1979 tarihliydi fakat 1950’lerden beri uygulanan politikanın anahtarlarını vermekteydi. Belge, ‘Sessiz Savaş, 1954 yılında uluslararası seçkinlerin bir toplantısında açıklandı’ demektedir. Bildenberg Grubu ilk defa 1954’te toplandı.”

    (Kopenhag Kararları, Bildenberg Grubu tarafından alınmıştır. Bu Grup ve kararları savunanların nasıl bir aymazlık ve ihanet içinde olduklarının ibret verici kanıtıdır bu belge!)

    İşte Belgede Teşhir Edilen Yöntemlerden Örnekler :
    “Tecrübeyle ispat edilmiştir ki, bir sessiz silahı korumanın ve halkın kontrolünü ele geçirmenin en basit yolu, onları bir taraftan şaşkın, organizasyonları bozulmuş, ilgilerini gerçekten önemi olmayan başka sorunlara çekilmiş bir durumda tutarken, diğer taraftan disiplinsiz ve temel sistem prensiplerinden habersiz tutmaktır.”
    Bu şunlarla başarılır:
    · Onların düşüncelerini başıboş bırakarak;
    · Zihni faaliyetlerini sabote ederek;
    · Matematikte, sistem tasarımında, ekonomi eğitiminde halk için düşük kaliteli programlar hazırlayarak;
    (Niye gelişmiş ülkelerin 50 yıl önce terkettikleri “Modern Matematik”teısrar edildiğini anlamışsınızdır umarım.)
    · Teknik yaratıcılık cesaretlerini kırarak.
    (Diğer bir deyişle özgüveni yok etmek. Son dönemlerde yaygınlaşan Türk toplumunu aşağılayan ve küçümseyen deyim, karikatür ve esprilerin amacı ortaya çıkıyor böylece. Siz hala mizah yaptığınızı zannedin. İmparatorluklar yönetmiş koca bir toplumun özgüveninin yok edilmesine alet oluyoruz farkında olmadan.)
    · Aşağıdaki yollarla duygularını meşgul ederek, onların kendilerine ve duygusal
    - fiziksel faaliyetlere olan düşkünlüklerini arttırarak;

    a) Medyadaki -özellikle TV ve gazetelerdeki- sürekli bir cinsiyet, şiddet ve savaş gösterileri vasıtasıyla merhametsiz duygusal hareketler ve saldırıları bilinç altına yerleştirmek. (Zihni Ve Duygusal Tecavüz )
    (Feodalizmi meşru gören “Kiralık Konak”, gençleri bireyciliğe ve vurdumduymazlığa iten “Tatlı Cadı”, “İşte Hayat” “Aman Çocuklar Duymasın”, “Avrupa Yakası” vb. diziler, Erbilgiller, Sayangiller vb programların reklamlarını boşuna yapmıyorlar demek ki. Tabii bu arada ulusal değerleri savunan anti Amerikancı “Kurtlar Vadisi” gibi filmleri yasaklayarak. Kan varmış. Sanki tekrar tekrar oynattıkları karate ve Rambo filmlerinde kan yokmuş gibi. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Eğer film ulusal bilinci yükseltiyorsa tu-kaka, ABD’yi güçlü gösteriyor ve ABD korkusu yayıyorsa amenna!)

    b)Onlara ne isterlerse -fazlasıyla- vermek. Onları gerçekten ihtiyacı olan şeyden mahrum bırakmak.(Düşünce İçin Değersiz Gıda!)
    (Birileri vatanı satıyormuş! Aman ne gam! Sen dağlara doğru “Doğa Yürüyüşü”ne bak! ABD Türkiye’nin Doğu’sunu Kürdistan yapıyormuş! Buda mı dert? Sen “Sağlık İçin Yürüyüş”ünü yapmana baksana! Süper NATO ülkede kargaşa yaratmak için değerli aydınlarımızı öldürüyormuş! Ya boş ver şimdi! Da Vinci’nin Şifresi içinde çözümü vardır onun. Orda yoksa da “Simyacı”ya bakarız. Hem baksana Bilge ferrarisini de satmış. Meditasyon, her şeyi çözer. Bir uyuştun mu gerisi kolay. Ha bir de şu kansere filan nasıl çözüm bulacağız. Bir de yeni bir hastalık mı ne çıkarmışlar bu işi de çözelim. Toplumca doktor, halkça dedektif, hep beraber paranoyak olursak sorun falan kalmaz ortada.)

    c)Tarihi ve hukuku yeniden yazmak ve halkı sapkın yaradılışın hükmü altına sokmak, böylece onların akıllarını kişisel ihtiyaçlardan dışta ziyadesiyle icat edilen önceliklere kaydırabilmek. Bunlar onların sosyal otomasyon teknolojisinin sessiz silahlarıyla ilgilenmelerini ve bu silahları keşfetmelerini engeller.
    (“Ne milleti, ne tarihi kardeşim, kıçını sıkarak yaşayan bir toplumun tarihi mi olur” Çetin Altan; “Hangi Kurtuluş Savaşı, eşekten düşüp bir kişi ölmüş, Kurtuluş Savaşı diyorlar.” Murat Belge. “Bu Kurtuluş değil, kurtulamayış savaşıdır.” Mehmet Altan. “Vahdettin hain değildir!” Bülent Ecevit. “Kahrolsun Bağımsızlık” “Atakürt” (Radikal Gazetesindeki Köşe Yazısı Başlıkları) “Ben vatanı bir kadın memesine satarım.” Ahmet Altan.Bütün bunlara Buket Uzuner’in “Gelibolu”sunu eklersin. Çanakkale Savaşı da neymiş. Orda ne Anzaklar acı çekti, senin vatanını koruman kimin umurunda. Arkasından bir adet Elif Şafak “Babam ve Piç”, bir de Orhan Pamuk. Al sana tarih uzmanları. Bunlar romancı mı diyorsun. Al sana bir de “Prof.” Halil Berktay. Dikkat hepsi devşirme!Ne yapacaksın Atatürk’ün “Söylev”ini. Zaten Atatürk’ün de modası geçti. Bak pırıl pırıl tarihçilerimiz var. Yakup Kadri de kim? Mahmut Esat Bozkurt mu? Hiç duymadım. Zaten hepsi geçmişte kaldı boş ver.)

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Gavur İzmir
    İletiler
    249
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal

    Genel Kural:
    “Düzensizlikte kâr vardır; daha fazla karışıklık daha fazla kâr. Bu nedenle en iyi yaklaşım problemler yaratmak ve sonra çözümler sunmaktır.”

    Özet Olarak:
    Medya:Yetişkin nüfusun dikkatini gerçek sosyal sorunlardan uzak tutarak gerçekte önemi olmayan meselelere çekmelidir.
    (Memleket meselesi de neymiş? Hele şu altılı bir tutsun, bak neler oluyor. Cumhuriyet elden gitmiş. Bırak şimdi onu, şu ekolojik denge ne olacak onu bir anlat sen. Kuvayı Milliye mi? O da neymiş? Sen asıl Green Peace bak. Kendini nasıl zincirlemişler ama. Atatürk zincirleri mi kırıyormuş? Hadi canım, atma şimdi! Parti, örgüt olmadan bir şey olmaz mı diyorsun? O da nerden çıktı? Atatürk mü yapmış? Ya o Atatürk zamanı. Nerden bulacağız şimdi o zamanı. Zaten iktidar kirli bir mekanizma. Sivil toplum hedefleri bize yeter. İktidarı hedefleyeceğiz de ne olacak. Bırak iktidarı gericilere, amerikancılara onlar kirlensin. Biz Sivil Toplum Örgütleriyle idare edelim. Parti, marti! Zinhar! Bırakalım bunları.)

    Okullar:Genç nüfusu, gerçek matematikten, gerçek ekonomiden, gerçek hukuktan ve gerçek tarihten habersiz tutmalıdır.
    (“Acemi Cadı” dizisinden bir replik: “Senin tarih dersin yok mu? Gitmeyecek misin?” El cevap: “Ya boş ver tarihi. Bana ne geçmişte kim ne yapmış?” Tarih dersini zannediyorlar ki geçmişte olan biteni öğrenmek. Aslında gençlere de hak vermek lâzım. Eğitim sistemi öyle sunuyor. Tarih hocaları öyle anlatıyor. Geçmişte ne olmuş bilmek. Peki evladım geleceği neyin üzerine kuracaksın? “Bu da ne demek? Ben niye kurayım geleceği. İşte AB var! Amerika’sı var. Orda düşünen bir sürü insan var. Onlar “yapar” benim geleceğimi! Tarih insana geçmişini bilmek için değil, geleceği kurmak için lazımdır evladım.
    “GEÇMİŞİ OLMAYANIN GELECEĞİ OLAMAZ!”)

    Eğlence:Halkın düşüncesini altıncı derece seviyesinin altında tutmalıdır.
    (Altıncı seviye, maymunların düşünme seviyesinin bir üst basamağı oluyor. Aklıma bir arkadaşımın tanımlaması geldi, birden. Şöyle demişti bir gün: “Darvin insanın maymundan geldiği teorisini geliştirdi. Sistem bunu tersine çevirdi. İnsan şimdi maymuna doğru evrimleşiyor!” İlginç değil mi? Her türlü yaratıcılığı ve üreticiliği bırakıp sadece taklit ve önümüze sunulanla yetinen bir topluluğa dönüşüyor bütün insanlık. Gel de Aristo’yu anma. Ne demiş filozof insanı tanımlarken. “İnsan siyasal bir hayvandır.” “Bazıları bunu düşünen bir hayvan” olarak çeviriyor. Bu eksik tanımlamadır. Eşekten, hindiden daha fazla düşünen var mı acaba? Peki, salt düşünmek yetiyorsa onları niye insan kategorisine sokmuyoruz. Burada “siyasal” kavramı önemlidir. Bu, bugünkü kaba anlamıyla bir siyasallık değil. Düşüncesine hayat vermektir. Düşüncesini pratiğe sokma yeteneğidir. Doğaya ve yaşama alanına müdahale etme becerisidir siyasallık. Üretmek ve yaratmaktır kısaca. İnsanı hayvandan ayıran temel özelliktir. Bu yoksa insan tanımlaması yanlıştır. İşte altıncı seviyeden kastettikleri budur. İnsan tanımlamasından çıkış! Eğlenmek, salt gülmek ve zıplamak demek değildir. İnsanlık ilkel dönemden bu yana eğlence ve oyun yöntemleri geliştirmiştir. Ama bunu çok boş zamanları vardı da onu doldurmak için yapmadılar. Hem kendileri bir şey öğrenmek hem de gelecek nesillere bir şey aktarmak için eğlence ve oyun yöntemleri buldular. İnsan için en önemli eğlenme yöntemi, yeni bir şeyler keşfetmek yeni bir şeyler ortaya çıkarmaktır. Eğlenmek, aynı zamanda düşünmek ve sorgulamaktır. Hatta bu eğlenmenin esasıdır.)

    İş:Düşünmek için zaman bırakmayarak, halkı çiftlikte diğer hayvanlarla birlikte meşgul, meşgul, hep meşgul etmelidir.
    (Yoruma gerek var mı? İsterseniz altını çizelim sadece! Ne diyor: “…çiftlikteki diğer HAYVANLARLA birlikte!” Herhalde bunu anlamayacak kadar maymunlaşmadık daha.)

    ALINTILARA DEVAM EDİYORUZ
    “Bu (Beyin yıkama tekniğini kastediyor), bir general yerine –bankacılık mıknatısının emirleri altında- bir bilgisayar programcısı çalıştırır, bir silah yerine, bir bilgisayar, barut tozu yerine veri kullanır; mermilerin yerine, durumları ateşler. Bu, aşikâr gürültüler çıkartmaz, aşikâr fiziksel yaralanmalara neden olmaz ve herhangi bir kişinin günlük sosyal hayatına alenen müdahale etmez.”

    “Anlaşılmaz fiziksel ve zihinsel bozukluklara neden olan ve anlaşılmaz bir şekilde günlük hayata müdahale eden, yani ne aradığını bilen eğitimli bir gözlemci için anlaşılmaz olan sesler üretse bile halk bu silahı anlayamaz, bu nedenle de bir silahla saldırıya uğradığına ve baskı altına alındığına inanamaz.”

    “Sessiz bir silah tedricen uygulandığında, baskı (psikolojik baskıdan ekonomik baskıya kadar) çok artarak devam edemeyecek hale gelene kadar, halk bunun varlığına uyum sağlar/adapte olur ve bunun sinsi tecavüzüne tahammül etmeyi öğrenir. Bu nedenle sessiz silah biyolojik mücadelenin bir cinsidir. Bu onların doğal ve sosyal enerji kaynaklarını, fiziksel, zihinsel ve duygusal güçlerini ve zaaflarını tanıyarak, anlayarak, manipüle ederek ve bunlara saldırarak bir toplumun bireylerinin hayatına, tercihlerine ve hareket kabiliyetine tecavüzde bulunur.”

    “Halk içgüdüsü ile bir şeylerin yanlış olduğunu hissedebilir, fakat sessiz silahın teknik özellikleri nedeniyle, duygularını makul bir şekilde izah edemez veya kendi zekâsıyla problemle uğraşamaz. Bu nedenle, nasıl yardım isteyeceğini ve buna karşı kendilerini savunmak için diğerleriyle nasıl birleşeceğini bilmez.”

    (İşte sürecin vardığı nokta: Hayvani içgüdülerle bir tehlike, bir tehdit seziyorsun ama o tehlike ve tehdidi yok edecek veya engelleyecek bir şey düşünemiyor ve geliştiremiyorsun. Tehlike ve tehdidi hayvanlarda algılayabiliyor. Hatta bazı hayvanlar tırnaklarını ve dişlerini göstererek tehdidi boşa bile çıkarabiliyor.
    Düşünün! Kendini savunan hayvanlardan bile geride sayılırız.
    Hepimizin ağzındadır: “Ya biliyorum kötü olduğunu ama ne yapayım kardeş, çocuk istiyor!” Birincisi; aslında çocuk istiyor değil kendimiz istiyoruz ama söyleyemiyoruz. Çocuğun her dediğini yapıyor muyuz? Yapmıyoruz elbette. Hangi istediklerini yapıyoruz peki? Bizim isteklerimizle örtüşenlerini. Burada çocuklar günah keçisi oluyor. İkincisi ve daha vahimi şu ki; A benim canım kardeşim! Madem tehlikeli çocuğunu niye uzak tutmuyorsun ondan? Demek çocuğunu tehlikelere karşı koruma sorumluluğun olduğunu unutmuşsun! Bu daha vahim!)

    Peki bunu engellemek için ne yapılabilir? Bu sorunun cevabını verebilmek için, iki soru daha atalım ortaya.
    Saldırının amacı nedir?
    Bu sorunun cevabı, faaliyetin kendi içinde var zaten. Amaç kitlelerin beynini ele geçirmek ve esir almak.
    Nasıl bir güç tarafından yürütülmekte ve planlanmaktadır?
    İnsanlığı kölesi haline dönüştürmek isteyen ve bir iktidar mekanizmasına sahip örgütlü bir güç tarafından yürütülmekte ve planlanmaktadır.
    Genel olarak emperyalist devlet iktidarları. Özel olarak baktığımızda, yani ülkemiz açısından değerlendirdiğimizde ise karşımıza AB ve ABD gibi örgütlü güç çıkıyor.
    Sorunun çözümüne de bulmaca çözer gibi tersten başlanarak gidilir. Yani AB ve ABD ile boy ölçüşebilecek bir iktidarı hedeflemiş örgütlenme içinde olacaksın. Bunun örneğini en son Kurtuluş Savaşımız da göstermişiz zaten. Bu gücümüz ve yeteneğimiz var. Sorun ne o zaman? İrade! Yani un var yağ var. Sadece ocağın başına geçeceğiz.
    İkinci hamle ise bu örgütsel faaliyet senin beynini özgürleştirecek. Organizasyon yoksa yani örgüt yoksa güç de yoktur. Güç yoksa özgürlükte yoktur. Bu kadar basit. Gerisi Ömer Hayyam’ın dediği gibi masal anlatmaktır.
    Beynini özgürleştirmek ve gerçeğe ulaşmak mı istiyorsun? O zaman iktidarı hedefleyecek ve partinde örgütleneceksin.
    Tıpkı Mustafa Kemal gibi;
    Tıpkı Kuvayı Milliyeciler gibi…


    (Bir siteden alınmış, bana ait olmayan yazı dizisidir,devam edecek...)

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    izmir
    İletiler
    2.371
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal / Psikolojik Harp

    Sayın:Arıza yazının devamını bekliyoruz tabiki yesil yazılarıda saygılar.

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Gavur İzmir
    İletiler
    249
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal / Psikolojik Harp

    ALGI SAVAŞI!

    *
    Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bir algı savaşı yaşıyoruz. Dış dünyadan bulasan algı virüsü uyutuyor, aldatıyor ve algımızı ele geçiriyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, küresel alginin figüranı oluyoruz. Algı yeteneğimiz bozulduğu için tehlike ve felaketler bitmek bilmiyor.

    * Biz insanlar dünyayı algıladığımız şekilde görür ve yaşarız. Algımız ise beynimize akan bilgi tufanıyla oluşur. Dış dünyadan akan bu bilgi birikiminin hediye ettiği sanal gözlüğün gösterdiği şekilde de dünyayı görürüz. Yıllar içinde oluşan bu pembe gözlük, bilgi kirliliği yüzünden ne yazık ki gerçeği göstermiyor ve bizi sürekli yanıltıyor. Virüs girmiş bilgisayar gibi algimiz bozulmuş, zihnimiz karışık. Cağımızın önemli sorunu; algi kirlenmesi.


    * Uzaktan kumanda ve cep telefonu elimizde, ekran karsısında hipnotize oluyoruz. Dış dünyanın yönettiği bir hayata bağımlı olurken, sigaradan her çeşit kotu alışkanlığa kadar, `elimde değil' diye sızlanıp duruyoruz. Yönetim bizim elimizde değilse kimin elinde? Elimizden giden her şeyi dış dünyanın egemenliğine terk ederken irademiz kayboluyor, algimiz yabancılaşıyor fakat farkında değiliz.


    Algıyı yöneten toplumu esir alıyor


    * Algıyı ele geçiren, özgür iradeyi yok ederek toplumları uzaktan kumandayla yönetilen yığınlara dönüştürüyor. Bu yüzden algi savası diğer savaşlardan daha etkili, kolay, ucuz ve onların üzerinde bir role sahip. Zaten gerekli algıyı yaratmadan hiçbir savası kazanmak mümkün değil. Savaşın kazanımlarını sihirli bir şekilde sağlayan bu kansız oyun, küreselleşen dünyanın yeni savaş yöntemi.


    * Algi yönetimi, akil ve bilim oyunu. Bu akil oyunu ile kotu alışkanlıklardan sağlıklı yasama, ekonomiden milli güvenliğe her şeyi yönetebilirsiniz. Zor kullanmadan insanları Bermuda şeytan üçgenine bile hapsedebilirsiniz: İster borsa, faiz, döviz ister koltuk, asansör, taşıt. Yoksulluk ve borçlanma yüzünden iradesi çözülen insan ve toplumlar, algi virüsüne karşı tamamen korumasız ve çaresiz. Bağımlı hayatla özgürlüğünü değişmeye ve her istenileni yapmaya hazır.

    Bilinçaltı kurgulama ve Algi oluşturma


    * Bu akil oyunu tamamen bilinçaltı kurguya dayanıyor. Küresel film sektörü algi oyununa en iyi örnektir. Hem eğlendiriyor, hem de bilinçaltı teknikleri kullanarak geleceğin küresel algısını mükemmel bir şekilde oluşturuyor. Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi zihinlere isleniyor. Amaç, insanlık vicdanini yok ederek vahşet dolu kotu bir dünyaya alıştırma. Hayatin önceden yasanmış olduğu algısı yüzünden, gerçekle hayal birbirine karışıyor. Bu yüzden Irak'taki vahşeti film gibi izliyoruz. Beyinlere kazınan algi ayni: kötülük dünyasında depremden teröre kadar kotu olan her şeyle beraber yasamaya alışmalıyız.


    * Algi oyununa diğer bir örnek ise `hastalık satmak'.


    Son yıllarda binlerce sanal hastalık uydurulması boşuna değil. Hastalık sattığınız zaman, ilaçtan teknolojiye kadar pek çok şeyi satmış oluyorsunuz.
    Bunun için sadece hastalıkla ilgili algıyı satmanız yeterli. Tıpkı taşıt sattığınız zaman benzinden otoyola kadar her şeyi sattığınız gibi. Taşıt dışındakilerin reklamını yapmanız gerekmiyor. Taşıtın konfor ve kolaylık algısını satmanız yeterli.

    Algi yönetimi nasıl yapılır? Yasam tarzını nasıl etkiler?


    * Algi yönetimi ile kalp krizinden teröre kadar pek çok konuda toplumu yönlendirmek mümkün. Seçilen konu, planlanan davranış modeliyle birlikte toplumun bilinç altına binlerce kere kaydedilir. Mesela `kalp krizi belirtileri olduğunda derhal hastaneye gitmek gerekir' gibi. Ayni yöntemle sigarayı bırakma, şişmanlığı önleme, sağlıklı beslenme ve spor alışkanlığı yasam tarzına dönüşebilir ve bu yolla çok sayıda hayat kurtarılmış olur.


    * Zararlı bir uygulama ise ekonomik kriz ve terör korkusunu kullanarak, yapılması istenen veya istenmeyen davranış modeline doğru toplumu yönlendirmek. Özellikle 11 eylül’den sonra dünya böyle yönetiliyor. Yapılacak is çok basit. Önce terör veya kriz felaketi, istediğiniz davranış modeliyle kodlanarak zihinlere servis edilir. Sonra da bu kotu olaya ait ses ve görüntü düğmesine basılır. Algi virüsleri hemen harekete gececiktir.


    * Gelecekteki felaketi zihinde canlandırma yani korkutma yöntemi yeni değil. Elinizde medya gibi bir silah varsa, karsınızda hiçbir güç duramaz. İstediğiniz her şeyi binlerce kere toplumun bilinç altına üfleyerek, istediğiniz algıyı yaratabilirsiniz. İnsan ve toplumlar bu nedenle kurgulanmış bir hayatin dışına çıkamıyor. Çünkü yasam tarzımız bu algıya göre şekilleniyor. Bu yüzden beynimize yazılan sanal bir hayati yasıyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yasadığımız, benliğimizi silen ve bizi balık sürüsüne çeviren dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri. Bunların hepsi `algi yönetimi’nin eseri.


    * Diğer bir yöntem ise `beklenti yönetimi'. Beklenti yarat ve bu beklentiyi yöneterek istediğini yaptır. Çünkü her şey algıya dayanıyor. Oy verirken bile beklenti ve algımıza göre hareket ediyoruz. Vaat edilen geleceğin benimsenmesi, toplumun beklentilerine uymasına bağlı. Bu basit gerçeği bilmeyenlere, toplumun davranışları mantık dışı gelir. Beklentilere uymayan bir yasam tarzı, ne kadar iyi ve sağlıklı olursa olsun halkın ilgisini çekmez. Planlanan hayata özendirmek ve talep yaratmak gerekir. Bunun için de önce beklenti oluşturmalı, sonra da bunu yönetmelisiniz. İşin özü bu.


    * Algi yönetimi bilinçaltı savaş yöntemi olarak kullanıldığında, özgürlük ve demokrasi için en büyük tehdit sayılır. Çünkü algıyı ele geçiren, algi sahibine ait olanları da ele geçirmiş oluyor. Bu savaşın en etkili ve eğlenceli silahı da medya! Gözümüze, kulağımıza, zihnimize hitap eden her şey algimizi ve yaşantımızı etkiliyor, şekillendiriyor. Televole yaşantısı moda oluyor.



    Algi savaşını kazanmadan kurtuluş yok!


    * Her yasam tarzının dayandığı temel algi dağları vardır. Bu algılar değişmeden bunun yansıması olan anlayış ve yasam tarzı değişmez. Üretmeden tüketen, borç alarak lüks ve israf içinde yasamaya alışan ve bunu konfor olarak algılayan insan ve toplumları, bu bağımlı hayattan kurtarmak kolay değildir. Çünkü tüketime dayalı yaşantı, sigara veya eroin bağımlılığı gibi mutlu ederken, zihinleri bu pembe esarete alıştırıyor. Bu yüzden bağımlı hayattan özgürlüğe geciş, yoksunluğa yol açan sıkıntılı bir süreçtir. Yeni alginin hayata yansımasının yolu, bağımlılık yaratan eski alginin silinmesine bağlıdır. Silme işlemi ise sancılıdır ve zaman ister. Kotu alışkanlıklardan uzak, özgür ve bağımsız yaşamanın yolu `elimde değil' algısı yerine, `özgür ve bağımsız bir iradeyim' algısını oluşturmaktan geçer. Öncelikle, irademizi esir alan temel algıyı değiştirmemiz gerekiyor. Başka yolu yok !


    Ne yapmalı ve nasıl yapmalı?


    * Algi yönetimi; toplum mühendisliğinin temelidir.


    Öncelikle algimizi ve yasam tarzımızı bozan dilde yabancılaşma, kültürel yozlaşma ve yolsuzluk virüsünü yok etmeliyiz. Küresel algi virüslerini etkisiz hale getiren `anti-virüs' programları olmadan beynimizi korumak mümkün değildir. Ulusal algıyı bozan her çeşit yozlaşma ve çürümeye önlem almalıyız. Sağlıklı ve temiz bir toplum için milli ve manevi değerlerimizi korumak zorundayız.


    * Türk milletini uyutmaya, aldatmaya ve algısını yönetmeye çalışan her turlu bilinçaltı kurgulamaya karşı caydırıcı yaptırımlar getiren `Ulusal Algıyı Koruma Kanunu' çıkarılmalıdır. Hiçbir toplum en değerli hazinesi olan algısını korumasız bırakamaz.


    Bütün bunları kim yapacak, kim yönetecek?


    * Topraklarımızı korumak için milli bir orduya ve toplum güvenliği için de polis teşkilatına neden gerek duyuyorsak, cağımızda beynimizi, zihnimizi, algimizi koruyacak bir kuruma da çok daha fazla nedenle ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü sahip olduğumuz her şeyi yöneten bu değerli merkezi korumak zorundayız. Saldırılar doğrudan veya dolaylı olarak algimizi ele geçirmeye yönelmiş bulunuyor. Sağlıktan ekonomiye, kültürden milli güvenliğe her turlu küresel tehlikeyi algılayan, küresel medyanın algi yönetimini izleyen ve ulusal refleksleri yöneten `Ulusal Algi yönetimi' acilen kurulmalıdır.


    Kaynak: Yesilcimen K: Hastalık Üreten Yasam Tarzımız Nasıl Değişir.

    Hayykitap 9. Baskı, 2007

    (Yukarıdaki yazının devamıdır.)

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Subliminal / Psikolojik Harp

    Sayın arıza;
    Sayın milo;
    Şu uğraştığınız şeye bakınca şaşıyorum sizin akl-ı perişanınıza..
    Ne desem bilmiyorum ki..
    Hayırlısı..

    Bizim gibi "saflar" (yani sazanlar), sizin gibi havadaki bulutta tehlike sezenleri anlamakta zorlanıyoruz. Demek ki bizler sizin görebildiğiniz bu "havadaki buluttaki nemi" görme kabiliyetine sahip değiliz. İyi ki sizler varsınız. Ya olmasaydınız bu memleket ne yapardı?

    Selamlar ve saygılar.

+ Konuyu Yanıtla
1 / 3 Sayfa 123 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

telkinle bir kimseyi etkileme bulmaca

bulmacada telkinle bir kimseyi etkilemebulmacada telkinle bir kisiyi etkilemetelkinle bir kimseyi etkilemesubliminal içeren çizgi filmlersubliminal livatadanistay kararlari a dilimi psikolojik rapor icinfiili livata ile ceza alan dini cemaat onderipsikolojide subliminal 30 698 nerenin kodupsikolojik harp kanunaristoteles anayasa ve devletin erkleri
Forum

Benzer Konular :

  1. Yeni Hukuki Kaynak: Mobbing - İşverenin Psikolojik Tacizde Bulunması - Psikolojik Taciz Nedeniyle Manevi Tazminat Davası
    Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz : İlgili veri linki - Konu: Mobbing - ...
    Yazan: admin Forum: Mevzuata İlişkin Bilgi ve Yorumlar
    Yanıt: 0
    Son İleti: 09-07-2010, 23:34:35
  2. Harp Okulu Tazminatı
    2 gün önce disiplinsizlik nedeniyle harp okulundan çıkarıldım yakında yüklüce bir tazminat ödeyeceğim. yakın zamanda bu konu ile ilgili görüşülen bir...
    Yazan: ayhan628 Forum: Askeri Ceza Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 13-03-2009, 00:17:55
  3. Harp Okulundan Ayrılma Tazminatı
    2007 Bursa Işıklar Askeri lisesi mezunuyum..Şuanda Kara Harp Okulu 1. sınıfı ve aynı zamanda bu sınıfa ait kampı da bitirmiş durumdayım. İkinci...
    Yazan: cambaz_19 Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 9
    Son İleti: 18-08-2008, 13:03:08
  4. Harp Okulu Sorunu
    Slm arkadaşlar ben liseyi dışardan okuyorum ve harp okuluna girmek istiyorum ama kafama takılan bazı sorular var kayıt şartlarını okudum herşey tmm...
    Yazan: JoizazFa1907 Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 5
    Son İleti: 04-06-2008, 16:12:57
  5. Harp Okulundan Çıkanlar
    Deniz Harp Okulundan 2.sınıfa geçerken ayrıldım.Şu an Osmangazi üni. makine mühendisliğinden mezun olmak üzereyim.Gün itibariyle 760 gün harp...
    Yazan: ersoyalanyali Forum: Askerlik Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 01-08-2003, 19:00:01

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.