Akıl ve ruh hastaları, artık seracılık ve tarımla terapi olacak. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde kalan hastalar, domates, biber, salatalık yetiştirip pazarda satacak. Hastane bahçesindeki 5 dönümlük arazide adli bölüm hastaları ile kronik servis hastalarından oluşan 750 kişi dönüşümlü olarak çalışacak.

***

Bakırköy’de depresif tarım

Bakırköy pazarında bir tezgâhta renkleriyle ve kokularıyla içinizi açan domatesler, salatalıklar, taze soğan, biber ve diğer sebzeler satılıyor. Herkesin dikkatini çeken bu tezgâhtaki mallar kapış kapış gidiyor. İşte bunlar, şizofreni hastalarının organik tarım yoluyla ürettiği sebzeler. Belki bugün böyle bir şey yok; ama çok yakında şahit olacağız. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi gören şizofreni, mizaç bozukluğu ve kronik depresyon hastaları, organik tarım ve seracılık yoluyla tedavi edilecek. Bu yolla, her sağlıklı insanın da ihtiyacı olan toprakla haşır neşir olan hastalar, kendi iç dünyalarından sıyrılacak. Hastane bahçesindeki 5 dönümlük arazide, üretimi ve tüketimi kolay olan sebzeleri ekip yetiştiren hastalar bunun karşılığında cüzi bir ücret de alacak.

1927’de kurulan hastanenin kurucusu ve başhekimi olarak Mazhar Osman’ın uyguladığı yöntem 70 yıl sonra yeniden uygulamaya konuluyor. 1930’lu yıllarda hastane bünyesindeki binlerce hastaya, sabanlarla geniş hastane bahçesini sürdüren ve tarım yaptıran eski başhekim, resim, dikiş gibi büyük atölyelerde de hastaları rehabilite ediyormuş. Yıllar sonra ondan ilham alan Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi Koordinatörü Ayla Yazıcı da aynı yöntemi bugün uygulayacak. Toplum Gönüllüleri (TOG) ile birlikte sürdürülen çalışmada, hastane bahçesindeki 5 dönümlük arazi, seracılık ve organik tarıma açılacak. Önümüzdeki ay başlaması planlanan çalışma çerçevesinde, serada çiçek, açık bölümde ise hastaların motivasyonunun bozulmaması için üretim ve tüketimi kolay olan sebzeler yetiştirilecek. Sebzeler daha sonra Bakırköy pazarına açılacak bir tezgâhta veya hastane içinde satışa sunulacak. Cinayet dahil çeşitli suçlardan dolayı adli bölümde kalan ve yıllarını burada geçirmek zorunda olan 200 hasta ile kronik servislerde bulunan 550 hasta burada dönüşümlü olarak görevlendirilecek. Henüz bir yıl önce açılan Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde hastaları mutfakta, çay ocağında, kütüphanede, spor salonunda, satış ofisinde, galoş atölyesinde çalıştıran Ayla Yazıcı, bunlara günlük 6 milyon gibi bir ücret ödüyor. Aynı ücreti tarımda çalışan hastalar için de düşünen Yazıcı, “Bununla insan geçinmez ama bizim onlara ihtiyaç duyduğumuzu, burada bir yerleri olduğunu bilmeleri önemli.” ifadesini kullanıyor.

Hastalara, psikiyatrideki adıyla ‘uğraş terapileri’ olarak organik tarım ve seracılık yaptırmanın sonuçlarını anlatan Ayla Yazıcı, “Şizofreni ya da kronik ruhsal hastalığı olan hastalar dış dünyadan kopuk insanlardır. Kendi iç dünyalarıyla o kadar meşguller ki, giderek dışarıdan kopmaya başlarlar. Hatta giderek bazı yetilerini de kaybederler. Biz bunun önüne geçmeye çalışıyoruz.” diyor. Son yıllarda yataklı hasta almamayı tercih eden hastanede tedavi olan hastalar, birçoğu yıllarını burada geçirmiş ve belli bir yaşın üzerindeki hastalardan oluşuyor. “Artık dünyanın hiçbir yerinde hastalar böyle izole edilmiyor, mümkün olduğunca toplum içinde yaşamaları sağlanıyor. Kendileri de izole olmaya çok meyilli oldukları için özellikle toplumdan koparmamak gerekiyor. Çünkü bu onların yıkımını hızlandırıyor.” şeklinde konuşan psikiyatri uzmanı, adli serviste bulunan ve çalışmaya katılacak olan hastaların yaş ortalamasının 55 olduğunu söylüyor.

Mevsimlik işçi veririz

Ayla Yazıcı’ya göre, bahçe ve toprak eğitimi alan, bununla ilgili beceri kazanan hastalar, işlerini dışarıda da meslek olarak devam ettirebilirler. Toplum verimliliği açısından, hastaların hepsinin özel şartlarda çok verimli bir hale dönüşebileceğini savunan Yazıcı, “O tarz korunaklı yaşam alanları, iş alanları oluşturulabilirse bu, toplumun ruh sağlığı açısından kesinlikle iyi olacaktır.” diyor. Dışarıdan talep gelmesi halinde geçici veya mevsimlik işçi sıfatıyla bu hastalardan yararlanılabileceğini de belirtiyor Yazıcı: “Bizim hastalarımızla çalışmak isteyen olabilir. Keşke öyle bir şey olsa da ben hastaları yerleştirebilsem. Tabii çok ağır tempoda çalışamazlar. Yarı zamanlı, günde 3-4 saat çalışabilirler. Bizim rehabilitasyonda nihai amacımız bu zaten. Hastanın kendi başına yaşayabilir hale gelmesi için çalışıyoruz.” Yaptığı çalışmanın sonuçları konusunda oldukça ümitli olan Ayla Yazıcı, Türkiye’de henüz ‘ruh sağlığı yasası’nın bulunmamasından şikâyet ediyor. “Bu insanların en temel haklarını koruyacağımız bir yasamız bile yok. Kendi istekleri dışında hastaneye yatırılıyorlar mesela. Sağlık politikası belirlenirken bu hastaların rehabilitasyonu işin içine sokulmalıdır. Bu insanların bu toplumda bir yeri yok gibi; ancak varlar ve yaşıyorlar. O zaman bunlara bir yer bulmak lazım.” ifadelerini kullanıyor.

ZAMAN