Yazının Aslına Ulaşmak İçin Tıklayınız

Devlet bütçesi, devlet ve öteki kuruluş veya toplulukların belirli dönem içerisinde, gelir ve giderlerinin oranlama niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin uygulanmasına izin veren kanun ya da karardır. Bu kanun veya karar yasama organının yürütme organına verdiği bir yetki şeklindedir. İlgili dönem içerisinde düzenlenen bütçe sonucunda, devletin gelirinin, giderinden fazla olması durumunda ''bütçe fazlası'' söz konusu olacaktır. Devletin söz konusu bütçe fazlasını değerlendirme şekilleri ana başlıkları ile 4 şekilde olabilecektir. Bunlar;
a - Kamu harcamalarını artırmak,
b - Mevcut vergi yükünü düşürmek,
c - Ulusal borçlarını erken ödemeye tabi tutmak,
d- Varlık fonu kurarak bütçe fazlalarını buraya aktarır ve bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışarak gelecek kuşaklara refahı aktarma yolunu izlemektir.

Bu yazımda, konuya istinaden '' d '' şıkkında belirttiğim ''varlık fonu'' kavramını kaleme alacağım.

İngilizcede ''Sovereign wealth fund'' olarak adlandırılan ve Türkçede aslen tam olarak karşılığı bulunmayan bu kavram, çeşitli kaynaklarda ''Bağımsız varlık fonları'', ''Ulusal yatırım fonları'', ''Ülke yatırım fonları'', ''Devlet refah fonları'' veya kısaca ''Ulusal fonlar'' olarak adlandırılabilmektedir. Varlık fonu genel anlamda; cari işlemler fazlası veren ülkelerin, yabancı para rezervlerindeki artışın yarattığı bir değerlendirme arayışından doğan bir kavram olup, bir havuz oluşturan söz konusu rezervlerle finanse edilen devlet kontrolündeki yatırım kurumları olarak tanımlanmaktadır. Fon yönetiminde temel hareket noktası, varlıkları risk ve getiri dengesini gözetmek şartıyla kazanç amaçlı kullanmaktır.Bu kapsamda ülke ekonomisinin, konjonktürel etkilerden kurtarılarak istikrarlı biçimde işlemesini sağlamak ve gelecek kuşaklara refah aktarabilmek esasen söz konusu fonun temel gayeleridir. Bu işlemleri, bütçe kısıtlamaları ve parlamentonun sıkı denetimi altında yürütmek kolay olmaması sebebiyle aslen, varlık fonu kuruluşunun bir nedeni de bu kısıtlamalardan kurtulmaktır.
Dünya genelinde, bir varlık fonu kurulabilmesi için her şeyden önce bir varlık ya da kamu elinde ortaya çıkmış bir gelir fazlalığının söz konusu olması gerekmektedir. Buna göre varlık fonları iki şekilde kurulabilmektedir:

a - Bir veya birden fazla emtiaya dayalı fonlar: Genellikle ihraç edilen emtianın gelirleri nedeniyle oluşan bütçe fazlalarından oluşmaktadır. Tipik örnekleri körfez ülkelerinin kurdukları fonlardır. Bu fonların çoğu ihraç edilen petrolden sağlanan gelirlerle oluşturulmuştur. Norveç’in kurduğu emeklilik fonu da benzer şekilde Kuzey Denizinden elde edilen petrol gelirlerinin ortaya çıkardığı bütçe fazlasını gelecek kuşaklara aktarmayı amaçlamaktadır.

b - Bir emtiaya dayalı olmayan fonlar: Bunlar ya emeklilik fonlarında biriken paralarla ya da Dış Ticaret fazlaları ile oluşturulmaktadır. Bu tür fonların tipik örnekleri Kore, Çin ve Hong Kong gibi ülkelerin kurdukları varlık fonlarıdır. ABD’nin her iki örneğe de giren birden fazla varlık fonu bulunmaktadır.

Dünyada en büyük Ulusal Varlık Fonlarını ülke, mevcut varlık, kaynak şeklinde sıralayacak olursak, son verilere göre;
1 - Norveç - 871.1 Milyon $ - Petrol
2 - Birleşik Arap Emirlikleri (Abu Dabi) - 792 Milyon $ - Petrol
3 - Çin - 746.7 Milyon $ - Mal Dışı
4 - Suudi Arabistan - 598.4 Milyon $ - Petrol
5 - Kuveyt - 592 Milyon $ - Petrol şeklindedir. Bu doğrultuda en büyük ilk beş ulusal varlık fonunun dördü bir emtiaya (petrol) dayalı olarak kurulduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.

Ülkemizde Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 19.08.2016 tarihinde kabul edilmiş ve 25.08.2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 1 inci maddesinde ''Bu Kanunun amacı sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin (Şirket) kurulması, yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemektir.'' ibaresi ile kanunun amaç ve kapsamı gösterilmiştir.

Aslen Türk tarihini incelediğimizde ''Ulusal Varlık Fonu'' kavramının bir yenilik olmadığını görmekteyiz. III. Selim’in padişahlığı sırasında 1793 yılında İrad‑ı Cedid Hazinesi kurulmuş ve böylece Osmanlı İmparatorluğu ’nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mansure Hazinesi, Mukataat Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en önemlileridir. Ancak hazinelerin çoğalması Osmanlı Devleti mali sistemini rahatlatmamış, aksine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 1839 yılında tek ve merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür. Nitekim bir emtianın kaynak sağlamadığı yahut emeklilik fonlarında biriken paralar gibi kaynağı bulunmayan ulusal varlık fonuna kaynak açısından benzer 1996 – 97 yıllarında Erbakan’ın koalisyon hükümeti sırasında ''Kamu Kaynak Havuzu'' uygulaması popülerlik kazanmıştır.Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılmış, bir süre sonra bu aktarımların başka bir alandaki dengeyi bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme gelmiştir. Özellikle 1980 ’li yıllar, bütçe dışı fonların yarattığı çoklu hazine sistemine geri dönüş dönemi olmuştur.

Çoklu hazine sisteminin en zararlı yönü, merkezi hazinenin gelirlerinin dağılması, gider önceliklerinin kaybolması, belirli gelirlerin belirli giderlere ayrılması nedeniyle zorunlu olan bir takım giderlerin yapılamaması ve bütün bunların sonucunda kamu yönetiminde mali disiplinin ortadan kaybolmasıdır. 2001 ve 1994 krizlerini hazırlayan altyapıda bu fonların olumsuz katkısı önemli yer tutmaktadır. 2000’li yıllarda yapılan yapısal reformların en önemlilerinden birisi söz konusu çoklu mali yapının giderilmesi olmuştur.

Yazının Tamamı İçin Tıklayınız

Diğer Yazılarım İçin Tıklayınız