Yazıma başlamadan önce hukukun amacını gayri ihtiyari belirtme ihtiyacı duyuyorum ki, konumuzu bu doğrultuda incelemek ulaşmak istediğim amaca bizi yaklaştıracaktır. Kanaatimce hukuk; Toplumsal yaşamı düzenleme, sosyal gereksinimleri karşılama ve adalet düşüncesini gerçekleştirmek amacı ile meydana gelmiştir. Burada konumuzla ilişikliği açısından adalet kavramını da biraz açmak isterim. Adalet hususunda sayfalarca açıklama yapılabilecekken, bize bu tanımların en basite indirgenmiş hali olan ‘’Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesidir.’’ Yeterli olacaktır.

Konumuza dönecek olursak Hukuk Fakültesi derslerinden olan Borçlar Hukuku Özel Hükümler dersinin kapsamında olan zapt konusunu ilgili eğitime tabi bireyler iyi hatırlayacaktır ki bununla birlikte, alıkoyma konusundaki bir uyuşmazlık eminim onların da dikkatini çekmiştir. Bilmeyenler için zapt konusunu kısaca açıklamam gerekirse; bir malın malikinin iradesi dışında elinden çıkarılarak, üçüncü kişiye zilyetliğinin devredilmesi varsayımında, malın asıl malikinin bu eşya üzerindeki mülkiyet hakkına dayanarak malın zilyetliğini geri alması durumudur. Örnek ile açıklamak gerekirse A,B ve C olmak üzere 3 kişi düşünelim. Varsayıma göre A’ya ait olan bir malın B tarafından çalındığını ve bir süre sonra C’ye satıldığını düşünelim. Akabinde A’nın bu eşya üzerinde mülkiyet hakkının hala mevcut olduğunu kuşkusuz söyleyebiliriz ve A bu hakkına dayanarak C’den eşyanın zilyetliğini talep etme hakkının mevcut olacağı kuşkusuzdur. İşte bu duruma zapt denmektedir ve kanunumuzda satıcının zapt durumunda birtakım sorumluluklarının olduğu hükmedilmiştir. Buraya kadar tahmin ettiğiniz gibi bir problem yok naçizane fikirlerimce doğru bir uygulama.

Tekrar konumuzla ilgili olan TMK’da düzenlenen alıkoyma hakkını da açıklamak gerekirse; ilgili maddeye göre iyiniyetli zilyet söz konusu malı çarşı, Pazar ve ya malın benzerlerinin satıldığı bir tezgahtan almış ise, malikin geri vermeyi istemesi karşısında mal için yaptığı harcamaları isteme ve bu istemi gerçekleşene kadar malı alıkoyma hakkı tanınmıştır.

Şimdi bu iki hükmün çatıştığı, daha da doğrusu bu iki hükmün, aynı olayda uygulanması durumunda hukukun genel tanımında ki adalet kavramından uzaklaşmasını eleştirmek istiyorum. Öncelikle belirtmek isterim ki alıkoyma hususundaki hükmün yanlış olduğu değil uygulama alanının yanlış olduğu kanaatindeyim. Şöyle ki; Bireyin elinden iradesi dışında çıkmış bir mal rastgele bir satıcıdan iyi niyetle alınmış olduğu durumda, malikin geri isteme durumunda, iyi niyetli 3. kişiye alıkoyma hakkı tanınmamıştır. Bu da demek oluyor ki varsayımda malik A, rastgele satıcı olan B den malı satın alan iyi niyetli C ye karşı geri isteme hakkını kullanması durumunda C’nin ileri süreceği alıkoyma def-i mevcut değildir. Bu durumda da malik A geri isteme sonucunda söz konusu malın zilyetliğini tekrar elde etmiş olacaktır, buna karşın C’nin B’den zararının tazminini talep etme hakkı olmasına rağmen B rastgele bir satıcı olması sebebiyle bu hakkını pratikte kullanabilmesi pek mümkün olmayacaktır. Bir diğer varsayımda ise B’nin çarşı, Pazar, işletme yahut aynı tür mal satan bir tezgah sahibi olduğunu düşünürsek; C’nin malı geri isteyen A’ya karşı alıkoyma hakkı tanınmıştır. Bu durumda pratikte C malın zilyetliğini verip tazminini B den istemek yerine alıkoyma hakkını kullanacağı aşikârdır. Oysaki rastgele bir satıcıya nazaran 2. Varsayımda ki tezgâh işletme vb. sahibi B’ye karşı tazminat isteme pratikte daha kolay olacaktır.

Sonuç olarak naçizane düşüncelerime göre olması gereken; somut bir yere, mekana sahip satıcıdan alınan malı zapt çerçevesinde geri verilmesi durumunda satıcının zapttan sorumlu tutulması pratikte daha kolay olması sebebiyle, alıkoyma hakkının bu varsayımda uygulanmaması buna karşın rastgele bir satıcıdan alınan malı zapt çerçevesinde geri verilmesi durumunda satıcının zapttan sorumlu tutulması pratikte daha zor olması sebebiyle 3. Kişi olan iyiniyetli alıcıya alıkoyma def-i ileri sürme hakkının tanınması yerinde olacaktır. Aksi taktirde uygulamada somut bir yeri olan satıcıdan alınan malın malik tarafından geri istenmesi durumunda, iyi niyetli alıcının alıkoyma def-i ileri sürmesiyle malik mağdur duruma düşecektir. Rastgele satıcıdan alınan malın malik tarafından geri istenmesi varsayımında, iyi niyetli alıcının alıkoyma def-i ileri sürme hakkının mevcut olmaması sebebiyle iyi niyetli alıcı mağdur duruma düşecektir.
Tabi ki bahsettiğim adalet eksikliğinin düzeltilmesi durumunda, uygulamada çeşitli zorluklara ve belki yolsuzluklara sebep olacaktır fakat; hukuk asli amacından şaşmamış bir şekilde adaleti sağlamaya devam ediyor olacaktır.

Kaynak: www.sametcanaslan.com

Yazının Aslının Adresi Buradadır.

Diğer Yazılarım İçin Tıklayınız.