Merhaba,

Çalıştığım yerde birtakım çıkar ilişkilerinin parçası olmadığım için 2013 yılından bu yana çeşitli baskılarla karşılaşıyorum. Bunların işimle ve görevimi yerine getirirken yapabileceğim eksiklerle/hatalarla hiçbir ilgisi yoktur. İş yaşamım haricinde tarafımı strese sokacak herhangi bir sorunum olmadığı halde son bir senedir doktorlarımın yalnızca stres kaynaklı olduğunu beyan ettikleri bir hastalıktan tedavi görmekteyim. Buna rağmen yalnızca daha fazla stres getirmemesi amacıyla iş yerine herhangi bir şikayetim veya mobbing dolayısıyla hukuki başvurum olmamıştır.

Geçtiğimiz Pazar günü yanımda herhangi bir cep telefonu olmaksızın dışarıdayken birim müdürüm tarafından şahsi ve de şirkete ait hattımdan yanıtsız arama olmuş. Bu aramaların yapıldığını gece yarısına yakın saatlerde evime döndüğümde gördüm. Dolayısıyla herhangi bir geri dönüşte bulunmadım. Ertesi sabah çalıştığım birim müdürün ofisine toplantıya çağrıldı.

Birim müdürü kendisine yakın, geçmişte de bariz hata ve sorunlu davranışlarını benim ve şirket personelinin uyarılarına rağmen görmezden geldiği mesai arkadaşıma telefonuna niçin yanıt vermediğini sordu. Yanıt kısa ve özdü; kendisi aynı sabah telefonuyla görüşme yapmış olmasına rağmen telefonunda sorun olduğunu beyan etti. Birim müdürü ise herhangi bir yanıt vermeksizin bu kez bana dönerek, çok daha agresif bir şekilde neden telefonu yanıtlamadığımı sordu. Söze "hafta tatiliydi, ben de.." şeklinde başlamamla birlikte bu kez avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Bu sırada söyledikleri "hafta tatili olsun ya da olmasın beni ilgilendirmez," , "benim telefonumu açacaksın, döneceksin" gibi şeylerdi. Ayrıca madem telefonu açmıyorsun hafta sonu görev emri yazarım, gelme de görelim, uğraşacağım seninle" şeklinde söylemlerde bulundu.

Bu sırada kendisine herhangi bir saygısızlık yapmaksızın, resmi hitap şekliyle hatalı olduğum konuda yasal işleyişe uygun olarak yetkisi dahilinde, uygun gördüğü işlemi yapabileceğini, ancak bulunduğu konum dahil hiç bir konumun bana bağırma yetkisi vermediğini belirttim.

Bu andan sonra işler iyice çığırından çıktı, avuç içiyle ve tüm gücüyle masasına vurup bağırmaya devam ettiği sırada biriminde görevli ve toplantıda bulunan personellerden biri ofisin kapısını kapadı. Bu sırada birim müdürü koltuğunda, bense masasının ön tarafındaki koltuklardan birinde oturduğum halde bana doğru aramızda yaklaşık 15-20 santim mesafe kalacak şekilde eğilerek; "sana şimdi kafayı gömerim, ağzını burnunu kırarım senin", "mesai bitimine kadar müdürüm, mesaiden sonra görüşürüz seninle", "seni doğduğuna pişman ederim" "benim kim olduğumu bilmiyorsun, seninle hesaplaşacağız" şeklinde tehditler savurmaya ve işaret parmağını bana doğru tehditkar şekilde sallayarak bağırmaya devam etti.

Buna rağmen kendisine aynı bağlamda karşılık vermedim, konuşmamayı tercih ettim, yanıt vermem gerektiğinde ise kendisine "Bildiğiniz gibi yapın" benzeri yine resmi dille ve yuvarlak şeyler söyleyerek yanıt verdim. Ayrıca her fırsatta beni tehdit etmemesini, buna hakkı olmadığını da belirttim. Ancak odasından ayrılmadan hemen önce bilinçli şekilde kendisinin işaret parmağıyla yaptığı hareketi tekrarlayarak "yetkiniz doğrultusunda neyi gerekli buluyorsanız yapın, ancak beni tehdit etmeyin, ve de bana bağırmayın" dedim. Kendisi de olaya şahitlik eden biriminde görevli personelin büyük çoğunluğunun bahsettiğim şekilde kendisinin sözüyle herhangi bir şekilde ifade vermiş/verebilecek kişiler olmasına güvenerek "bak parmağını sallıyorsun, insanlar görüyor" diye gülerek çevresindeki personeli işaret etti.

Bunun üzerine "gösterdiğiniz insanlar gerçekten çıkarları doğrultusunda yalan söylemeyecek, gerçek anlamıyla "insan" iseler sizin yaptıklarınızı da gördüler, söylediklerinizi de duydular" diyerek odadan ayrıldığım sırada halen "seninle görüşeceğiz" şeklinde konuşmaya devam ediyordu.

Bu olaydan yaklaşık 1-2 saat sonra bir personeli çalıştığım birime gelerek; kendisinin tekrar bizi çağırdığını söylediği sırada olayla ilgili insan kaynakları müdürlüğü ve bağlı bulunduğum sendika temsilciliğine dilekçe yazıyordum. Ayağa kalkarak peşine takıldım, ancak koridora yaklaştığımız sırada herhangi bir asabi davranışım olmamasına rağmen kendisi kolumdan kavrayarak "sakin ol, aman sakin" şeklinde telkinde bulunmaya başladı. Hatta kendisine "mevcutlu mu gideceğiz toplantıya?" şeklinde takıldım. Bunları söylüyorum çünkü bahsettiğim birim müdürü ve çevresindeki personeli birkaç sene öncesinde "işten çıkarılacak personel aleyhine yalancı tanıklık yaptıkları, hatta hakimin "sizden başka tanık mı yok?" sorusunu yöneltecek kadar dikkatini çektikleri gerekçesiyle yerel gazeteye haber olmuşlar, herhangi bir tekzip de yayınlamamışlardır.

İkinci kez odasına gittiğimde bu kez çevrede kendi "tanık" 'ları olduğu halde bana ve mesai arkadaşlarımdan birine, sabit telefonlarımıza da bakmadığımız şeklinde şikayet olduğunu, ancak kendisinin iyi niyeti nedeniyle bu güne dek tutanak tutmadığını söyleyerek söze başladı. Bu durumun bir iftira olduğu ve yukarıda bahsettiğim yalancı tanıklık/işten çıkarma amacıyla kasıtlı yapıldığı sabittir. Çünkü sözü edilen sabit telefonların bağlı bulunduğu santral resmi bir kurumun kontrolünde olan, yazışmayla istendiği takdirde benim işe başlangıç tarihim olan 2009 yılından bu yana cevaplı /cevapsız tüm çağrı kayıtlarına ve görüşme sürelerine hatta konuşma kayıtlarına ulaşılabilecek bir dijital santraldir. Benim veya şirketimde görevli herhangi bir personelin de bu kayıtlara erişme veya manipüle etme yetkisi ve imkanı bulunmamaktadır.

Yaptığı suçlama üzerine kendisine herhangi bir çağrıyı yanıtsız bırakmadığımı söyleyerek bu konuda şahit olan personel huzurunda namus ve şerefim üzerine yemin ettim. Bunun üzerine 1 saat önce önce yan masamdaki mesai arkadaşımı, ardından da beni sabit telefondan arayan personeli çağrısını niçin yanıtlamadığımı sordu. Kendisine önceki toplantıda alenen tehdit edildiğim için sakinleşmeye çalıştığımı, her gün bu şekilde tehdit edilmediğimi ve o sırada konuşacak durumda olmadığımı söyledim. Bu durumuma ilk toplantı sonrası ne gibi yasal yollara başvurabileceğimizi danışmak amacıyla görüştüğüm sendika görevlileri de tanıklık etmişlerdir. Kendileriyle konuştuğumda sesim ve ellerim halen titremekte idi. Konuyu yazılı tutanak haline getirmemi de kendileri belirtmişlerdir.

Bu beyanım sonrasında birim müdürü yeniden tehditlerinin arkasında durduğunu, sözünün eri olduğunu, dilersem savcıya başvurmamı, korkacak herhangi bir şeyi olmadığını, kendisinin korkak bir adam olmadığını, "görüşeceğiz" cümlelerini tekrarladı, ayrıca gülerek kendisinin de savcıya söyleyecekleri olduğunu söyleyerek tehditlerine devam etti.

Bunlara yine herhangi bir yanıt vermedim, ancak kendisinin de savcıya söyleyecek şeyleri olduğu konusu üzerine, ne geçmişimde ne de bu günümde işlediğim en küçük bir suç bulunmadığını, insan karalamanın, iftiranın bu kadar kolay olmaması gerektiğini, şahitleri huzurunda kendisinden tek ricamın benim başvurumdan bağımsız olarak ima ettiği her ne ise bu konuda yasal yollara başvurmasını özellikle talep ettiğimi söyledim.

Bu konuşmadan hemen sonra kendisinin söyleyeceği herhangi bir şey yoksa çıkmak için izin istedim, söyleyeceklerinin bu kadar olduğunu, çıkabileceğimi beyan ettiğinde odasından ayrıldım.

Bu olayla ilgili gerek iş hukuku çerçevesinde gerekse kişisel olarak ne gibi yasal başvurularda bulunabilirim, görüştüğüm bazı büyüklerim darp suçunun oluşmadığı, tehditin kanıtlanmasının güçlüğü, karşı tarafın amirim olması nedeniyle mahkemenin lehine karar vereceği vs. telkinlerde bulundular. Ancak ben bu konuda yapılabilecek bir şeyler olması gerektiğine inanıyorum.

Öneri ve yönlendirmelerinizi paylaşmanız ricası ile, saygılarımı sunuyorum.