Merhaba,



İlginç bir alacak davası hakkında görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.



Olayın özeti:



A gerçek kişisi % 40 B gerçek kişisi % 30 ve C tüzel kişisi %30 kar payı alacak şekilde üç kişi kendi aralarında yaptıkları bir sözleşme ile ortak olarak, kat karşılığı bir arsayı inşaat yapmak üzere C Tüzel kişisi üzerine satış göstermek sureti ile alırlar.


2010 yılı Mart ayında başlayan inşaat 2012 yılı Haziran ayında yapılır ve biter.*


Ortaklardan ana yüklenici olan firma (C Tüzel Kişisi), inşaatı biten taşınmazlardan 3 adet daireyi anlaşma ve sözleşme gereği arsa sahiplerine %100 tamamlanmış anahtar teslimi şekilde teslim eder.*


Kalan 7 adet daire ile 2 adet dükkanı da satarak taşınmaza ait bütün tapuların da satışını gerçekleştirerek teslimini yapar.


Taşınmazların satışı karşılığında tahsil edilen gelirlerin tamamını ortaklardan C tüzel kişisi kendi nam ve hesabında tutar.*


Son taşınmaz bölüm 2012 Aralık ayında satılır ve tapusu verilir.*


Bu bağlamda 2012 Aralık ayında C Tüzel kişisinin taşınmaz üzerinde hiç bir tasarruf hakkı kalmaz.


A gerçek kişisi C tüzel kişisinden sözleşme gereği kendi hesabına düşen % 40 kar payının ödenmesini talep eder, ancak C tüzel kişisi kar payının tamamını 3 ay kendi işlerinde kullanmak için müsaade ister, A tüzel kişisi de aradaki iyi ilişkiler sebebi ile bu talebe olumlu yaklaşır. Ancak 3 ay dolmasına rağmen C Tüzel kişisi A gerçek kişisinin kar payını vermez, B gerçek kişisine ise başka bir yerden kar payı karşılığında 2 adet daire verir.


Yaklaşık 12 ay sonra halen alacağı kar payını C tüzel kişisinden alamamış olan A gerçek kişisi C Tüzel kişisinden alacağını tahsil edebilmek maksadı ile aralarındaki sözleşmeyi de delil olarak kullanarak mahkemeye başvurur.
 Sözleşmede ortakların birbirlerine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmemeleri durumunda 300.000 TL de tazminat hükmü yer almaktadır. Ortaklar bu sözleşmeyi imzaladıklarını kabul ederler. Hatta C tüzel kişisi kar payını hesaplamadığı için A kişisinin kar payını ödemediğini de ikrar eder.


C tüzel kişisi mahkemeye yaptığı savunmasında, A gerçek kişisinin inşaata hiç bir katkısının olmadığını, hem inşaatın henüz iskanının alınmadığını bu durumda inşaatın bitmemiş olduğunu, kar payı hesaplanamayacağını ve kar payının dağıtılamayacağını iddia eder. Keza teknik bilirkişi raporu da iskanı alınmayan binanın bitmiş sayılamayacağı yönünde gelir.


C tüzel kişisi kat karşılığı konut verilenlerden birine kendisine noterden ihtar çektirir, tanık ifadelerinde ihtar çeken bu ihtarın C tüzel kişisi tarafından çektirildiğini ifade eder. C tüzel kişisi bu ihtarı inşaatın bitmediğine dair delil olarak mahkemeye sunar. Oysa ihtarı çekenin mahkemeye verdiği ifadede bu işi bizzat C tüzel kişisinin yaptırdığı ortaya çıkar, C tüzel kişisinin A gerçek kişisinin kar payını ödememek için muvaazalı ve hileli işlere giriştiği ve hatta delil uydurmaya çalıştığı da sabittir.*


A gerçek kişisinin yeniden bilirkişi raporu istenmesi talebi mahkemece dikkate alınmaz. Üstelik bilirkişi raporunda satışların tamamlandığından ve satışı gerçekleştirenlerin söz konusu gayrımenkulle artık en ufak bir hakkı ve tasarrufu olmadığından bahsedilmez.

Daha önceki hakimlerin C firmasının mali defter kayıtlarını istemiş olmasına rağmen bu kayıtların hala mahkemeye sunulmamış olması da son hakim tarafından önemsenmez.


A gerçek kişisi de C tüzel kişisinin sözleşme gereği ödemesi gereken %40 kar payını ödemediğini dolayısı ile %40 kar payı ile cezai şartı ödemesi gerektiğini, inşaattaki söz konusu taşınmazların %80 olarak satıldığını % 80 inşaata iskan alınması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, kaldı ki bunun ötesinde C tüzel kişisinin 2012 Aralık ayında en son taşınmaza ait tapuyu da uhdesinden çıkararak taşınmazı sattığını ve söz konusu bina ile ilgili bütün satış işlemlerinin tamamlandığını, C tüzel kişisinin, A gerçek kişisinin kar payını ödememek için bu bahaneyi öne sürdüğünü vurgular.

Gerçekten de tapu kayıtlarında C tüzel kişisinin söz konusu taşınmaz ile artık hiç bir bağının kalmadığı açıktır.


C tüzel kişisinin elde edilen gelirden A gerçek kişisi payına düşen %40 ı ödemediği gibi bunu kendi nam ve hesabına farklı işlerde kullanarak kendi nam ve hesabına sebepsiz zenginleşme yolu ile menfaat sağladığı da açıktır.


Yerel mahkemede tayin vb sebepler ile 3 defa hakim değişir.


Son gelen hakim, iki celse duruşma yapar ve ikinci celsede davalı tarafın avukatının duruşmada söylediği İmar Kanununa göre bina bitmemiştir dolayısıyla davanın reddi gerekir ifadesine paralel olarak imar kanunu uyarınca binanın bitmediğini gerekçe göstererek davayı reddeder.

Oysaki binada satışlar %80 tamamlanmış olarak gerçekleşmiştir ve dava satışları tamamen biten binanın son bağımsız bölüm satışından bir yıl sonra kar payı ödenmediği için açılmıştır. Bu durumda iskan alınmadı bahanesi ile 10 yıllar boyunca da kar payı ödemekten imtina edebilecek bir C tüzel kişisi profili vardır. A gerçek kişisinin avukatının itirazlarına ve yeniden keşif talep etmesine rağmen, hakim derdinizi yargıtaya anlatın benim kararım bu der.




Yerel mahkemenin bu kararını nasıl yorumlarsınız? Bu bağlamda adaletten haktan hukuktan nasıl bahsedilebilir?



Bu konuda benzer Yargıtay kararı var mıdır?