Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/l fıkrası ile, Tüketici işlemi, "Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" olarak tanımlanmıştır.

Anılan yasal düzenlemeden önce, avukat ile vekil eden (müvekkil) arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri genel yetkili mahkemelerdi. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ise, doktrinde, iki farklı gerekçe ile, vekalet sözleşmelerinin, bu yasa kapsamı dışında tutulması gerektiği görüşü doğdu. Gerekçelerden biri, vekalet sözleşmesinin ticari nitelik taşımaması ve vekalet ilişkisinin güvene dayalı bir ilişki olması sebebi ile, tüketici işlemi sayılamayacağı şeklinde idi. İkinci farklı gerekçe, avukatlık mesleğinin, özel bir kanuna (Avukatlık Kanunu) tabi bir meslek olması, dolayısı ile, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da sayılan "Sağlayıcı" tanımına sokulamayacağı idi.

Ne var ki, Yasa, özel kanunla düzenlenmiş olma ayrımı getirmeksizin, vekalet ve benzeri her tür sözleşme ve hukuki işlem demekle, bu görüşleri, uygulanamaz kılmıştır.

Yasanın 73/1 maddesi uyarınca, "Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevli" olduğundan, avukat ile müvekkil arasındaki uyuşmazlıklarda görevli mahkeme, tüketici mahkemesidir.