2012 Yılının Eylül ayında işe iade davası açmıştık.
Konu özetle şu:
İşveren, iş yerinde mühendis olarak çalışmakta olan işçiyi "performansınızı görüşmek üzere" diyerek, iş yerinin bulunduğu Denizli'den şirket merkezinin bulunduğu İstanbul'a uçak biletlerini de alarak davet eder. İşçi , işverenin şirket merkezindeki toplantısına katılır, orada işveren vekili, şirketin IK müdürü vs. de vardır. İşveren vekili işçiye "Performansınızdan memnun değiliz, iş akdinizi feshediyoruz" der. İşçi bu durum karşısında "Edebilirsiniz tabii ki, zaten benim de görüşmeler ve mülakatlar yaptığım başka şirketler var" diye cevap verir. Bunun üzerine işveren, fikir değiştirerek, "Hayır, biz sizin iş akdinizi feshetmiyoruz, siz o zaman kendiniz istifa edin" diyerek işçiyi istifaya zorlar. İşçi buna karşılık "Az önce beni buraya çağırıp, performansımdan memnun olmadığınızı ve iş akdimi feshetmek istediğinizi az önce söylemediniz mi? O zaman siz bildiğinizi yapın ve çıkarın" der. İşveren inat eder, ancak işçi de zorla istifa dilekçesi yazmaz. Sonra işveren "O halde, siz başka şirketlerle görüştüğünüzü söylediniz, bu işverene sadakat borcuna sadık kalmamaktır. Biz sizi iyi niyet ve ahlak kurallarına uymadığınız için iş kanununun 25. II maddesine göre haklı fesih hakkımızı kullanarak iş akdinizi "tazminatsız" olarak derhal feshediyoruz" der. İşçi de "Bu yaptığınız kanunsuzluk ve bunun hesabını size soracağım. Dava açacağım. Siz beni unutmayın bunu da yazın" der. İşçiyi yaka paça kapının dışarısına korlar. İşçi Denizli'ye döndükten sonra hala şirketin sigortalı çalışanı olmasına karşın, zorla iş yerine alınmaz. Bunun üzerine işçi noter ve şahit getirerek tutanak tutturur ve ihtarname gönderir işverene.İşverenin noter kanalıyla gönderdiği "iş akdi fesih bildirimi" 2 hafta sonra işçinin eline ulaşır. Fesih bildiriminde "başka şirketlerle görüştüğü için işçinin işverene sadakat borcuna sadık kalmadığı ve işvereni tehdit ettiği ve de işverene hakaret ettiği, bu nedenle iyi niyet ve ahlak kurallarına uymadığınız için iş kanununun 25. II maddesine göre iş akdinin feshedildiği" yazmaktadır.
İşçi, işveren "işe iade" davası açar 2012 yılında. İşverenin tek şahidi , IK müdürüdür. IK müdürü mahkemedeki ifadesinde "İşçinin iş akdini 25/II ye göre feshettiğini işçiye toplantıda söyledikten sonra işçinin kendilerine 'size bunun hesabını soracağım. beni unutmayın' dediğini bunun dışında her hangi bir hakaret ya da küfür etmediğini" söyler. Bilirkişi raporunda da işçinin, Denizli'den İstanbul'a "performansını görüşmek üzere" davet edilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını ancak işverenin, işçinin iş akdini feshetme iradesini kullanmak üzere davet etmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu belirtir. Ayrıca,davalı şahidi olan şirketin IK müdürünün ifadesinde 'işçinin iş akdini 25/II ye göre feshettiğini işçiye toplantıda söyledikten sonra işçinin kendilerine bir takım tehditkar sözler söylemiş olmasını' işverenin yazılı fesih bildirimindeki ifadeyle uyuşmadığı, iş akdini o halde hangi gerekçeye dayanarak feshettiği konusunun net olmadığını, oysa 4857 sayılı iş kanununun 19.Maddesinde belirtildiği üzere "İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır." ifadesi gereğince gerekçenin açık ve kesin olması gerektiğini yazmıştır. Mahkeme başkanı da bu nedenle, "Tam Kabul" ile işçinin işe iadesine 2014 yılı Ocak ayında karar vermiştir.
Davalı taraf, Dosyayı temyize göndermiştir. Mayıs 2014 de Yargıtay 22. HD Bozma kararı vermiştir.
Bundan sonraki süreç nasıl devam edecektir?