+ Konuyu Yanıtla
1 / 2 Sayfa 12 SonSon
1 den 10´e kadar toplam 11 ileti bulundu.

Konu: İdareye tazminat davası

İdareye tazminat davası Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Jul 2013
    Nerede
    karabük
    İletiler
    7
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı İdareye tazminat davası

    Yaklaşık bir yıl önce hakkımda yapılan soruşturma sonucunda MEM maaş kesimi ve yer değişikliği cezası uyğuladı.İdari mahkemede önce maşa kesimi için daha sonrada yer değişikliği için iki dava açtım ikisinide kazandım.Şimdi tazminat davası açmak istiyorum.İlk sorum maaş kesimi için tazminat davası açılırmı.İkinci sorum yer değişikliği davası için tazminat miktarı nasıl hesaplanır.Maddimi yoksa manevi tazminatmı açmalıyım.Şimdiden teşekkür ederim.



    Hukuki NET Güncel Haber

    İdareye tazminat davası konulu yargıtay kararı ara
    İdareye tazminat davası konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Mar 2012
    Nerede
    İzmir
    İletiler
    51
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Sayın esra42,

    Bu konuda size elimden geldiğince mevzuatla belgelendirmeden bir ön fikir vermeye çalışayım. Bu konuda eksik, fazla veya yanlışlarım var ise sanırım hukukçu arkadaşlar sizi yönlendirecektir.

    Tazminattan bahsettiğinize göre ilk açtığınız ve kazandığınız 2 dava Tam Yargı Davası değil İptal Davası.

    Davayı kazandığınıza göre davanızda haklılığınız bir kez daha yasal olarak kanıtlanmış.

    Kesilen maaşınız için Mahkeme kararı size tebliğ edildikten en geç 60 gün içerisinde Tam Yargı Davası açarak maaşınızın kesildiği günden itibaren cari faiz oranları ile birlikte kesilen maaşınızı maddi tazminat olarak alabilirsiniz(Kesilen maaşınız+Yasal faizleri).

    Ayrıca psikolojik olarak hissettiğiniz olumsuzluklar, çevrenin size davayı kazanıncaya kadar olumsuz bakış açıları gibi durumlar ileri sürerek manevi tazminat da isteyebilirsiniz. Manevi tazminat miktarını hesaplayan bir formül maalesef yok. Bu rakamı sizin dilekçenizde verdiğiniz durumlar ve hukuk ilkeleri doğrultusunda mahkeme karar verecektir. Bu nedenle çok da abartıp karşı taraf üzerinde cezanın amacını aşacak bir rakam olmadıktan sonra siz bir rakam tayin edersiniz ve mahkeme bunu değerlendirir.

    yer değişikliği cezasına gelince eğer yine yer değişikliğinden sonra gittiğiniz yerde aldığınız maaşınızda yer değiştirme öncesi çalıştığınız yere göre bir düşme söz konusu olduysa aradaki fark da maddi tazminat olarak faiziyle birlikte İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmak suretiyle istenebilir. Yer değişikliği nedeniyle yapmış olduğunuz taşınma masrafları falan var ise faturalandırılarak istenebilir. Manevi tazminata gelince yer değişikliği insanları sosyal ortamlarından uzaklaştırarak psikolojik sorunlara boğar. Manevi olarak yalnızlaşır. Çocuk var ise okuyor ise yer değişikliği aile üzerinde de manevi olarak olumsuzluk doğurur. Bu durumları öne sürebilirsiniz. Bu durumları ileri sürerek çok da abartılı olmamak şartıyla manevi tazminat isteyebilirsiniz.

    Şunu unutmayınız istediğiniz manevi tazminat rakamları size aynen ödenecek diye birşey yok.

    Ayrıca tazminat için mahkeme kararının size tebliğinden itibaren 60 günlük süreyi sakın geçirmeyin ve en kısa zamanda başvurun. Aksi takdirde dava açma hakkınız ortadan kalkar.

    Kolaylıklar dilerim.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Sep 2006
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    751
    Dilekçeler Sözleşmeler
    1
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Alıntı çayırkuşum rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Yer değişikliği nedeniyle yapmış olduğunuz taşınma masrafları falan var ise faturalandırılarak istenebilir.
    Yer değişikliği nedeniyle taşınma masraflarını harcırah adı altında kurum ödemiş olmalı. Bu durumda, yer değişikliğ nedeniyle maddi yönden bir talep Mahkemece kabul görmez diye düşünüyorum. İdarenin hukuka aykırı her eylem ya da işleminden tazminatla sorumlu tututalamayacağı yönünde kararlar okumama rağmen, her iki olay için ayrı ayrı tazminat istemek yerine, idarenin hukuka aykırı olan her iki işlemden duyulan üzüntünün kısmen giderilmesi için manevi yönden tek bir tazminat davası açılabilir diye düşünüyorum.

    Bence, öncelikle idarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde çalışılan kurumun en üst makamına, yani Bakanlığa Yargı kararlarıyla iptal edilen her 2 işlem nedeniyle ilgilinin belirleyeceği miktarda MANEVİ tazminat ödenmesi için başvurulmalı. (Ön karar almak amaçlı.) Olumsuz yanıt ya da 60 gün süre geçmesi halinde zımnen red sonrası Mahkemede manevi tazminat açmak gerekir diye düşünüyorum.

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Mar 2012
    Nerede
    İzmir
    İletiler
    51
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Alıntı tolg rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    her iki olay için ayrı ayrı tazminat istemek yerine, idarenin hukuka aykırı olan her iki işlemden duyulan üzüntünün kısmen giderilmesi için manevi yönden tek bir tazminat davası açılabilir diye düşünüyorum.
    Sayın tolg,

    Burada bu şekilde dememin nedeni bu 2 cezanın aynı işlemde olmadığını düşünmem nedeniyledir(Çünkü arkadaşımız 2 ayrı dava açtığını ve kazandığını söylemiş). Mahkeme dava konularının birbiri ile bağlantılı olmadığını düşünerek 2 farklı tam yargı davası açmasını isteyebilir.

    Taşınma masraflarına gelince; eğer kişiye bu yönde dediğiniz gibi bir ödeme gerçekten gerçekleşmiş ise doğrudur. Ama belli olmaz. Bu ülkede her yönde her şey her zaman olabilir

    Manevi tazminat konusunda Bakanlığa başvurma öneriniz bana gerçekten itiraf etmeliyim ki oldukça ilgi çekici geldi. Böyle bir yöntemi ilk defa duydum ve ilk defa karşılaştım. Eğer bu konuda bildiğiniz bir hüküm veya mahkeme kararı var ise ve burada verebilirseniz sevinirim.

    Yine bu konuda gerçekten kafama takılan bir soruyu da tüm arkadaşlara sormak isterim.

    "2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu

    Dava açma süresi:
    Madde 7 – 1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
    mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

    2. Bu süreler;
    a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,
    b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda:
    Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif
    yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması
    gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;
    Tarihi izleyen günden başlar.
    3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel
    kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.
    4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin
    uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler.
    Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.

    Sürelerle ilgili genel esaslar
    Madde 8 – 1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar".


    Bu maddeler karşısında kişi Bakanlığa başvurdu diyelim. Bakanlık da kişiye ilgili konuda resmi cevap tebliğ etmedi veya 60 gün geçtikten çok sonra cevap verdi.

    "Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar" hükmü karşısında ortada tebliğ, yayın veya ilan durumu söz konusu olamayacağına göre süre nasıl hesaplanacak?

    Dava açma süresi 60 gün olduğuna göre mahkeme kararının tebliği üzerinden de bu koşullarda zaten geçmiş olacağından süre ona göre de hesaplanamayacak?

    Bu konuda bildiğiniz hukuki bir açıklama söz konusu mudur?

    Teşekkürler,

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Sep 2006
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    751
    Dilekçeler Sözleşmeler
    1
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Alıntı çayırkuşum rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Burada bu şekilde dememin nedeni bu 2 cezanın aynı işlemde olmadığını düşünmem nedeniyledir(Çünkü arkadaşımız 2 ayrı dava açtığını ve kazandığını söylemiş). Mahkeme dava konularının birbiri ile bağlantılı olmadığını düşünerek 2 farklı tam yargı davası açmasını isteyebilir.
    Sayın çayırkuşum; burada sorun yok. Elbetteki iki ayrım işlem olduğunun farkındayım. Bu nedenle, dediğiniz gibi iki ayrı işlem için iki ayrı tam yargı davası açılabilir. Ancak, idarenin birbirinden bağımsız hukuka aykırı iki işlemi için tek bir manevi tazminat davası açmak bence daha mantıklı. (Psikolojim bozuldu dememeli. Zira, idarenin nakil yetkisinin ve soruşturma yetkisinin olduğunu bilen çalışanın idare kendisine tanınan bu yetkiyi kullandığı için ilgilinin psikolojisinin bozulması idarenin kusurundan değil, ilgilinin kendi kusurundan diye kabul edilmesi kuvvetle muhtemeldir. Bunun yerine hukuka aykırı işlemlerden duyduğu derin üzüntü denilebilir.)

    Alıntı çayırkuşum rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Manevi tazminat konusunda Bakanlığa başvurma öneriniz bana gerçekten itiraf etmeliyim ki oldukça ilgi çekici geldi. Böyle bir yöntemi ilk defa duydum ve ilk defa karşılaştım. Eğer bu konuda bildiğiniz bir hüküm veya mahkeme kararı var ise ve burada verebilirseniz sevinirim.
    Bu konuda çeşitli makaleleri internet ortamında bulabilirsiniz. Makalelerde Danıştay kararları ışığında açıklamalara yer verilmekte ve özellikle Bakanlığa başvurulması gerektiği belirtilmektedir.

    Alıntı çayırkuşum rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bu maddeler karşısında kişi Bakanlığa başvurdu diyelim. Bakanlık da kişiye ilgili konuda resmi cevap tebliğ etmedi veya 60 gün geçtikten çok sonra cevap verdi.

    "Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar" hükmü karşısında ortada tebliğ, yayın veya ilan durumu söz konusu olamayacağına göre süre nasıl hesaplanacak?.
    İdarenin hukuka aykırı her iki işleminden duyulan üzüntü nedeniyle Bakanlığa yapılacak bir başvuru 2577 sayılı Yasa'nın 13. maddesi doğrultusunda olacağı için 1 yıllık süreye tabidir. Bakalığa başvurduğu tarihten itibaren idarenin olumsuz cevabı ya da zımnen reddi üzerine 60 günlük dava açma süresi işlemeye başlar.
    Konu tolg tarafından (07-08-2013 Saat 00:33:27 ) de değiştirilmiştir.

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Mar 2012
    Nerede
    İzmir
    İletiler
    51
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Bakanlığa başvurma ve ayrıca tazminat ile ilgili yardımcı olabilecek bazı bilgiler:

    T.C.
    SAKARYA
    . .
    1. IDARE MAHKEMESI
    ESAS NO : 2010/474
    KARARNO : 2011187
    DAVACI: HÜLYA SAKIZ
    DAVACI VEKİLİ: AV. OZTURK TURKDOGAN
    DAVALI: Bolu Valiliği
    Necatibey Caddesi No. 82/13 - Kızılay/ANKARA

    DAVANIN ÖZETİ: Bolu İli, Gerede İlçe Devlet Hastanesi'nde başhemşire olarak görev yapan davacı; 11.03.2009 tarihinden itibaren hakkında 6 tane soruşturma yapıldığı ve bu soruşturmalar sonucu 4 tane disiplin cezası verildiği, geçici görevlendirme ile başka bir hastaneye görevlendirildiği, sonuç olarak bu cezaların yıldırma amaçlı olduğu, kişilik haklarının zedelendiği ve ruh sağlığının bozulmasına sebep olduğunu ileri sürerek 20,OOO.-TL manevi tazminat istenmektedir.

    SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacıya iki farklı başhekim tarafından disiplin cezalarının verildiği, iki ki:;ininde davacının ki:;ilik haklan ile uğraşma ihtimalinin olmadığı, davacının depresyon tanılı raporlarının bulunduğu, ki:;inin ruhi sorunlarının bulunduğu, idari yargı mercilerinde "mobbing" uygulaması şeklinde dava açılamayacağı, davacıya verilen cezaların hukuka uygun olduğu belirtilerek tazminat isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Sakarya 1. Idare Mahkemesince, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü.
    Dava, davacının "mobbing" uygulaması olarak ifade ettiği verilen disiplin cezaları sonucu kişilik haklarının zedelendiği ve ruh sağlığının bozulmasına sebep olduğunu ileri sürerek 20,000.- TL manevi tazminat istemiyle açılmıştır.
    Oncelikle davacıya disiplin cezalarının verildiği tarihte disiplin cezalarına karşı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri gereği yargı yolu kapalı olduğundan davacıya verilen cezaların tazminata hükmedilip hükmedilmemesi yönünden irdelenmesi gerekmektedir.

    657 sayılı Devlet memurları Kanunu'nun 125/A-a maddesinde "Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak" (t) fıkrasında" Görevine veya i:; sahiplerine kar:;1 kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak" fiillerinin uyarma, ı 25/8-a maddesinde" Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımından kusurlu davranmak" ve (j) fıkrasında "Verilen emirlere itiraz etmek," fiillerinin kınama cezası ile cezalandırılacağı yine aynı maddenin son fıkralarında "Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş; bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır. Aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulamasında bir derece ağır ceza verilir. Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve iyi veya çok iyi derecede sicil alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir." hükmüne yer verilmiştir.

    Anayasanın 12. maddesinde; herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu, 17.maddesinde; herkesin, yapama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu,56. maddesinde; Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak olduğu kurala bağlanmıştır.

    Manevi zarar, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama gücünü azaltan olaylar nedeniyle duyulan acıyı, ıstırabı veya kişilik haklarının zedelenmesi nedeniyle şeref ve haysiyetin rencide edilmesini ifade ettiği gibi; günlük yaşamı zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı da kapsamaktadır. Ancak kipinin kendi tutum ve davranışları nedeniyle duyduğu üzüntü ve acı nedeniyle idarece tazmini gereken manevi zararın doğduğundan söz edilemeyeceği de açıktır.
    Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafıfletmeyi amaçlar.
    Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

    Dava dosyasının incelenmesinden, davacıya Başhekim Dr. İbrahim Geyik tarafından 25.02.2008 tarih ve 284 sayılı işlem ve 14.03.2008 tarih ve 5248 sayılı işlem ile 657 sayılı Yasa'nın 125/A-a maddesi uyarınca 2 adet, 20.02.2008 tarih ve 813 sayılı işlem ile 125/A-f maddesi uyarınca 1 adet uyarma cezası verildiği, 125/A-f maddesi gereği verilen cezanın itiraz üzerine kaldırıldığı, daha sonra göreve gelen Dr. Recep Aydın tarafından davacıya 25.03.2009 tarih ve 1371 sayılı işlem ile 125(B/j) maddesi uyarınca kınama. 15.04.2009 tarih ve i 721 sayılı işlem, 04.05.2009 tarih ve 1857 sayılı işlem, 09.07.2009 tarih ve 305 i sayılı işlemler ile i 25/B-a maddesi uyarınca 3 adet kınama cezasının verildiği, ayrıca davacının 27.05.2009-27.08.2009 tarihleri arasında İzzet Baysal Devlet Hastanesi'nde geçici olarak görevlendirildiği, davacının 02.02.2010 tarihinde aldığı disiplin cezalarından dolayı 20.000.-TL manevi tazminat istemiyle Sağlık Bakanlığı'na başvuru yaptığı, başvurusunun Sağlık Bakanlığı tarafından Bolu Valiliği 'ne yönlendirildiği ve Bolu Valiliği'nin 08.04.20 i O gün ve 455 sayılı işlemi ile başvurusunun reddi üzerine, 20.000.- TL manevi tazminat istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

    22.12.2007 tarihinde Gerede Devlet Hastanesi acil servisinde sargı bezi kalmaması konusu ile ilgili olarak yapılan soruşturma sonucu davacının personel üzerinde otoritesinin kalmaması ve izole hale getirilmiş olması ile görev ve sorumluluklarını tam olarak yapmaması fiilinin uyarma cezası ile cezalandırıldığı, davacının olay anında hastanede görevli olmadığı; soruşturmada asıl sorumlunun Başhekim olarak gösterilmesine karşın başhekime verilen uyarma cezasının itiraz üzerine kaldırıldığı, 20.02.2008 tarihinde davacının şifai olarak verilen emirleri yazılı olarak Başhekimlik makamına sunmadığından ve bazı servislerin bakım ve temizliğinin yapılmadığından 125/A-f uyarınca disiplin cezası ile cezalandırıldığı, ancak bu cezanın itiraz üzerine kaldırıldığı, davacıya ayrıca 24.03.2008 tarih ve 5248 sayılı işlem ile ihale komisyonu üyesi olduğu bir ihalede herhangi bir kasıt ve art niyet olmadan usulsüz işlem yaptığından bahisle 125/ A-a uyarınca Sağlık Bakanlığı tarafından uyarma cezasıyla cezalandırıldığı görülmüştür.

    2009 yılında ise hastane başhekiminin değişmesi sonrası davacının ilk olarak 11.03.2009 tarihinde "Tıbbi Sarf ve Ilaç Tapınıl' Kayıt Kontrol Yetkilisi" olarak görevlendirildiği, davacının bu görevi kabul etmemesi üzerine hakkında tutanak düzenlenerek 25.03.2009 tarihinde 125/B-j uyarınca kınama cezası ile cezalandırıldığı, cezaya yapılan itirazın reddedildiği, davacının kendisinin başhemşire olarak böyle bir görevinin bulunmadığını ve bu görevi yerine getirecek bilgisinin bulunmadığını belirttiği, Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı 'nın 02.11.2007 tarihli yazılarında tapınır kayıt kontrol yetkilisi olarak ayniyat saymanı ve ambar memurlarının görevlendirilmesinin istenildiği görülmüştür.

    Davacıya 15.04.2009 tarih ve 1721 sayılı l25/B-a maddesi uyarınca verilen kınama cezasının hastane başhekimince 30.03.2009 ve 06.04.2009 tarihlerinde hastane servislerinde kontrol yapıldığı ve her serviste bir hem;;ire ve başhekim tarafından başhemşirenin katları kontrol etmediği şeklinde tutanak tutulduğu ve davacının bu sebeple disiplin cezası ile cezalandırıldığı, davacının ne şekilde servisleri kontrol etmediğinin veya yaşanan olumsuzlukların ortaya konulmadığı, davacının cezaya itiraz ettiği ve itirazının reddedildiği, 08.04.2009 tarihinde hastanede nöbetçi iki hem;;irenin aralarında tartıştığı, davacının olay ile ilgili tutanak tuttuğu, başhekim tarafından davacının tutanak tutmasına rağmen olayı savuşturarak çözüme kavuşturmadığı ve yasal işlem yapmadığı gerekçesiyle 04.05.2009 tarih ve 1857 sayılı işlem ile 125/B-a uyarınca kınama cezası ile cezalandırıldığı davacının bu cezaya yaptığı itirazında reddedildiği anlaşılmaktadır.

    06.05.2009 tarihinde ameliyat yapılacak bir hastayı kontrole gelen Anestezi uzmanı ile ameliyat yapacak Kadın Doğum Uzmanı arasında tartışma ya;;andığı, Anestezi uzmanının olayı tutanağa bağladığı, bu olayda da davacının sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle ı 25/B-a maddesi uyarınca 09.07.2009 tarih ve 3051 sayılı işlem ile kınama cezası ile cezalandırıldığı yine 06.04.2009 tarihinde davacının imza çizelgesini erken imzalayarak i 6:30'da mesaiden ayrıldığı gerekçesiyle hakkında tutanak tutulduğu ve savunmasının istenildiği, ancak savunması yeterli görülerek ceza verilmediği, 30.04.2009 tarih ve 1844 sayılı Başhekimlik yazısı ile davacının idarecilik yönünden yeterli olmadığı, başhemşirelik görevlerini yerine getirmediğinin görüldüğü ve eğitim görmesi gerekçesiyle geçici görevlendirilmesinin teklif edildiği ve davacının başka bir kuruma geçici olarak görevlendirildiği görülmüştür.

    Olayların bir bütün olarak değerlendirilmesinden ve Ilçe Sağlık Grup Başkanı'nın Gerede Devlet Hastanesi Acil Servisinde meydana gelen sargı bezi soruşturma raporunda sonuç kısmında yer alan ifadelerden hastanede uzun süredir personel arasında münakaşaların yaşandığı kişilerin birbirleri hakkında tutanaklar düzenlendiği, başhekimler tarafından davacının hastanede yaşanan olayların sorumlusu olarak cezalandırıldığı, 2007-2009 yılları arasında davacıya disiplin cezalarının kapsamlı bir soruşturma yapılmadan tutulan tutanaklar üzerine verildiği, başhemşirenin denetim gözetim görevi olduğu gibi başhekiminde denetim gözetim görevinin olduğu, ya~anan bazı olaylarda asıl sorumluların tespit edilebilmesi için kapsamlı soruşturma yapılması, tanık ifadelerinin alınması gerekirken davacıya tek sorumlu olarak ceza verildiği, davacının 2009 sicil notu haricinde sicillerinin 90 ve üzeri olduğu, 2009 yılında ise sicilinin 67 olarak düzenlendiği, davacıya aynı nedenlerden disiplin cezası verilmesine rağmen tekerrür hükmü uygulanmadığından davacının hak arama hürriyetini kullanamadığı görülmüştür.

    Bu durumda, davalı idarenin disiplin cezaları ve geçici görevlendirmeler ile davacının kişilik haklarının ve manevi bütünlüğünü zarara uğrattığı sonucuna varıldığından davalı idare tarafından davacıya takdiren 5.000.- TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

    Açıklanan nedenlerle; davacının tazminat isteminin 5.000,00.-TL'lik kısmının idareye başvuru tarihi olan 02.02.2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte kabulüne, tazminat isteminin 15.000,00.-TL'ye yönelik kısmının ise reddine, dava kısmen kabul kısmen ret ile sonuçlandığından, aşağıda. dökümü yapılan 350,50.- TL'lik yargılama giderinin 87,63.-TL'sinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, diğer yargılama giderinin. davacı üzerinde bırakılmasına, kararın verildiği tarihte geçerli olan Avukatlık Asgari Ucret Tarifesi uyarınca nispi 600,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 17/01/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Başkan Uye Üye
    Ali ÇATAL MURAT AYAZ Ali TÜRKMEN
    38462 101794 107160







    14 Ağustos 2012 SALI
    Resmî Gazete
    Sayı : 28384

    YÖNETMELİK

    Sağlık Bakanlığından:

    SAĞLIK MESLEKLERİNİN UYGULANMASINDAN DOLAYI UĞRANILAN

    ZARARLARIN UZLAŞMA YOLUYLA HALLEDİLMESİNE

    İLİŞKİN YÖNETMELİK

    BİRİNCİ BÖLÜM

    Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

    Amaç

    MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, sağlık mesleklerinin uygulanması ile ilgili olarak taraflardan herhangi birisinin dava açma süresi içerisinde Bakanlığa yapacakları maddi ve manevi tazminat başvurularının, uzlaşma yoluyla halledilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

    Kapsam

    MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, sağlık mesleklerinin uygulanmasından dolayı zarara uğradığını iddia eden kişileri, sağlık meslekleri mensuplarını, mesleki mali sorumluluk sigortası yapan sigorta şirketlerini ve uzlaştırıcı olarak belirlenen hukukçuları kapsar.

    Dayanak

    MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 24 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

    Tanımlar

    MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;

    a) Bakanlık: Sağlık Bakanlığını,

    b) Genel Müdürlük: Bakanlık Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünü,

    c) Taraflar: 5 inci maddede belirtilen kişileri,

    ç) Uzlaşma: Sağlık mesleklerinin uygulanmasından dolayı zarara uğradığını iddia eden kişiler ile zarar verdiği iddia olunan sağlık çalışanları ve varsa mesleki mali sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketinin temsilcisinin bir araya gelerek bir uzlaştırıcının da katılımıyla maddi ve tazminat talebi konusundaki uyuşmazlık çözüm yöntemini,

    d) Uzlaştırıcı: Tarafların uzlaşma sürecini yönetmesi hususunda üzerinde anlaşacakları hukukçu kişiyi,

    ifade eder.

    İKİNCİ BÖLÜM

    Uzlaşma Sürecine İlişkin Temel Esaslar

    Taraflar

    MADDE 5 – (1) Uzlaştırma sürecinin tarafları şunlardır:

    a) Sağlık mesleklerinin uygulanmasından dolayı zarara uğradığını iddia eden kişi ve bunların birden fazla olması hâlinde aralarından seçecekleri bir temsilci.

    b) Zarar verdiği iddia olunan ilgili meslek mensubu veya bunların birden fazla olması hâlinde aralarından seçecekleri bir temsilci.

    c) Varsa ilgili meslek mensuplarının mesleki mali sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketinin temsilcisi veya bunların birden fazla olması hâlinde ise aralarından seçecekleri bir temsilci.

    (2) Birinci fıkrada sayılan her üç tarafın da uzlaşma yolunu kabul etmesi hâlinde, uzlaşma süreci başlar.

    Haklar ve yükümlülükler

    MADDE 6 – (1) Taraflar, uzlaşmaya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest olup uzlaşma süreci boyunca eşit haklara sahiptir.

    (2) Uzlaştırıcı,

    a) Görevini tarafsız ve objektif olarak yerine getirmekle,

    b) Uzlaşma sürecinde kendisine sunulan veya diğer bir şekilde elde ettiği bilgi ve belgelerle, görüşmelerde elde ettiği bilgileri gizli tutmakla,

    c) Tarafları uzlaşma sürecinin işleyişi, kuralları ve sonuçları hakkında bilgilendirmekle,

    yükümlüdür.

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

    Uzlaşma Süreci

    Uzlaşma teklifi

    MADDE 7 – (1) Taraflardan herhangi birisi, dava açma süresi içerisinde Genel Müdürlüğe maddi ve manevi tazminat talebiyle uzlaşma için elektronik ortamda veya yazılı olarak başvuruda bulunabilir. Dava açılmasından sonra uzlaştırma başvurusu hâlinde ise, mahkemenin taraflara uzlaşma davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların uzlaştırıcıya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını mahkemeye beyan ettikleri tarihten itibaren uzlaştırma süresi işlemeye başlar.

    (2) Genel Müdürlük, tarafların tümüne, uzlaşma davetini üç gün içerisinde yazılı olarak bildirir. Bildirimden itibaren taraflar uzlaşma yoluna gidip gitmeme konusundaki iradelerini Genel Müdürlüğe bildirir. Uzlaşma davetine, tebliğ tarihinden itibaren yirmi gün içinde yazılı olarak cevap verilmez ise uzlaşma teklifi reddedilmiş sayılır.

    (3) Tarafların tümünün uzlaşma teklifini kabul etmesi hâlinde Genel Müdürlük tarafların bir uzlaştırıcı seçmelerini talep eder. Tarafların, yirmi gün içerisinde uzlaştırıcı seçmemeleri hâlinde uzlaşma süreci sona erer.

    Uzlaşma görüşmeleri

    MADDE 8 – (1) Uzlaştırıcı, uzlaşma sürecini göreve başladığı tarihten itibaren en geç 90 gün içerisinde sonuçlandırmak zorundadır. Bu süre, bilirkişi görüşleri alınamadığı hâllerde tarafların yazılı olarak karşılıklı kabulü ile altı aya kadar uzatılabilir. Uzlaştırıcı, seçilme tarihinden itibaren, tarafları en geç üç gün içerisinde ilk görüşmeye davet eder. Görüşmeler sağlık mesleklerinin uygulanmasından dolayı kişinin zarara uğradığını iddia ettiği sağlık kurum veya kuruluşunun bulunduğu il içerisinde belirlenecek yer ve zamanda yapılır.

    (2) Uzlaştırıcı; tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın zamanında çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak uzlaşma sürecini yürütür ve tarafların menfaatlerini dengeleyecek şekilde anlaşma zemininin bulunması yönünde çaba sarf ederek uyuşmazlığı çözüme kavuşturmaya çalışır.

    (3) Uzlaştırıcı, tarafları konuşmak ve müzakerelerde bulunmak amacıyla bir araya getirir, uzlaşma sürecini yönetir.

    (4) Uzlaştırıcı, taraflara sadece çözüm önerilerinde bulunabilir; çözüm önerileri üzerinde anlaşmaya varmaları için tarafları zorlayamaz ve uyuşmazlık konusuna ilişkin herhangi bir karar veremez.

    Bilirkişiye başvuru

    MADDE 9 – (1) Uzlaştırıcı, uzlaşma sürecinde zarar verdiği iddia olunan tarafın, mesleki kusuru bulunduğunu kabul etmemesi hâlinde mesleki kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda Yüksek Sağlık Şûrasının belirlediği bilirkişi ve/veya bilirkişilerin görüşüne başvurur. Uzlaştırıcı, bilirkişi raporu sunulana kadar tarafların görüşmesine ara verir.

    (2) Bilirkişi ve/veya bilirkişiler, ilgili dosyanın kendisine teslimi tarihinden itibaren en geç otuz gün içerisinde raporunu uzlaştırıcıya gönderir. Raporda kusur tespit edilmesi hâlinde, kusur oranı belirlenir. Uzlaştırıcı bilirkişi raporu üzerine tarafları yeniden bir araya getirir ve uzlaşma sürecini devam ettirir.

    (3) Tarafların, tazminat miktarı hususunda anlaşmaya varamaması hâlinde, uzlaştırıcı söz konusu zarara ilişkin maddi ve manevi tazminat miktarının hesaplanması için adli yargı adalet komisyonları tarafından her yıl düzenlenecek olan listelerde yer alan bilirkişilerin görüşüne başvurabilir. Bilirkişi, ilgili dosyanın kendisine tesliminden itibaren 30 gün içerisinde maddi ve manevi tazminat miktarını içeren raporunu düzenleyerek uzlaştırıcıya gönderir. Uzlaştırıcı, bilirkişi raporu kendisine ulaştıktan sonra tarafları yeniden görüşmek üzere bir araya getirir. Bilirkişi raporunda belirtilen tazminat miktarı göz önüne alınarak taraflar maddi ve manevi tazminat miktarı hususunda görüşme yapmak suretiyle anlaşmaya varabilirler.

    Uzlaşma sürecinin sona ermesi

    MADDE 10 – (1) Aşağıdaki hâllerde uzlaşma süreci sona erer:

    a) Tarafların anlaşmaya varması.

    b) Taraflardan birinin uzlaşma süreci devam ederken karşı tarafa veya uzlaştırıcıya, uzlaşmadan vazgeçtiğini bildirmesi.

    c) Taraflarla görüşüldükten sonra uzlaştırıcının, uzlaşma için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğu kanaatine varması.

    (2) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaisi karşılığı olarak Adalet Bakanlığınca çıkarılan Bilirkişi Ücret Tarifesinde öngörülen ücret tutarında ödeme yapılır. Aksi kararlaştırılmadıkça uzlaştırıcıya, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesinde öngörülen ücret tutarında ödeme yapılır.

    (3) Uzlaşma süreci sonunda taraflarca anlaşma sağlanamaması hâlinde, uzlaşma sürecinde uzlaştırıcı tarafından yapılan masrafları ve uzlaştırıcı ücreti taraflarca eşit şekilde ortak olarak ödenir. Uzlaşma süreci sonunda belli bir bedel üzerinde uzlaşma sağlandığı takdirde uzlaşma sürecinde uzlaştırıcı tarafından yapılan masraflar ve uzlaştırıcı ücretinin tamamı doğrudan sigortacı, sigortasının bulunmaması durumunda ilgili personel tarafından ödenir. Bakanlık tarafından bu fıkra kapsamında herhangi bir ödeme yapılmaz. Uzlaşma belgelerinin birer örneği sigorta şirketine de verilir.

    (4) Uzlaşma sürecinin sona ermesi hâlinde, uzlaştırıcı, uzlaşma konusuna ilişkin kendisine yapılan bildirimi, tevdi edilen ve elinde bulunan belgeleri, düzenlenen tutanağı beş yıl süre ile saklamak zorundadır. Uzlaştırıcı, uzlaşma sürecinin sonucunda düzenlediği belgelerin birer örneğini uzlaşma sürecinin sona ermesinden itibaren en geç onbeş gün içinde Genel Müdürlüğe gönderir.

    Anlaşma tutanağı

    MADDE 11 – (1) Uzlaşma müracaatının yapıldığı tarihte dava açma süresi durur. Uzlaşma süreci sonunda taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması hâlinde taraflarca tanzim edilecek tutanak veya taraflardan birinin talebi üzerine Genel Müdürlük tarafından taraflara tebliğ edilerek verilecek belge tarihinden itibaren, dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlar.

    (2) Uzlaşma süreci sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya uzlaşma sürecinin nasıl sonuçlandığı hususu uzlaştırıcı tarafından, tutanak altına alınır. Taraflar arasında uzlaşma sağlanması hâlinde uzlaştırıcı tarafından uzlaşma konusunu, maddi ve manevi tazminat miktarını, uzlaşma yerini, tarihini, uzlaşma kapsamında yerine getirilmesi gereken hususları içeren uzlaşma tutanağı düzenlenir. Uzlaştırıcı tarafından düzenlenecek tutanak, uzlaştırıcı ve taraflarca imzalanır.

    (3) Taraflar arasında düzenlenen anlaşma tutanağı, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 38 inci maddesi anlamında ilâm niteliğindedir.

    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

    Son Hükümler

    Yürürlük

    MADDE 12 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

    Yürütme

    MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür.




    Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Daire E:1983/1 - K:1983/10

    Esas no: 1983/1
    Karar no: 1983/10
    Tarih: 29.12.1983

    DANIŞTAY
    İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
    E. 1983/1
    K. 1983/10
    T. 29.12.1983
    • UYUŞMAZLIK KONUSU MİKTARIN BİLİNMEMESİ ( Tam Yargı Davası Açılabileceği )
    • TAM YARGI DAVASI AÇILMASI ( Uyuşmazlık Konusu Miktarın Bilinmemesi )
    2577/m.3
    ÖZET : Zarar miktarının tespitinin mümkün olmadığı hallerde dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu miktar gösterilmeden tam yargı davası açılabileceği hakkında. dava ve karar:

    Danıştay Üçüncü Dairesi, bir polis memurunun meslekten ihraç cezasına ilişkin kararın iptali ve bu karar nedeniyle yoksun kaldığı aylık, yan ödeme vs. haklarının tazminen ödenmesi istemiyle açtığı davada, 23.2.1982 günlü ve 120 sayılı kararı ile işlemin iptaline karar vermekle beraber uyuşmazlık konusu miktar dava dilekçesinde gösterilmediği ve bu miktar için nisbi ilam harcı yatırılmadığı gerekçesi ile tazminat talebini incelemeksizin reddetmiş; Danıştay mülga İkinci Mürettep Dairesi 14.12.1981 günlü ve 5092 sayılı, 18.11.1980 günlü ve 2033 sayılı, 26.2.1981 günlü 725 sayılı, Danıştay Beşinci Dairesi de 18.2.1975 günlü ve 832 sayılı, 12.5.1975 günlü ve 2663 sayılı kararları ile kamu görevlilerine ait mevzuattan doğan uyuşmazlıklarda uyuşmazlık konusu miktar gösterilmeden birlikte açılan iptal ve tam yargı davalarında işlemin iptaline ve işlemle bağlı olarak davacının aylıklarının, yan ödemelerinin, iş güçlüğü tazminatının, ders ücretinin davacılara ödenmesine karar vermişlerdir.

    Danıştay Üçüncü Dairesince verilen kararla ilgili davada davacı taraf olan H.D. Vekili Av. İ.Ç. tarafından 23.4.1982 günlü dilekçe ile, uyuşmazlık konusu miktar gösterilmeden açılan tam yargı davalarının esastan incelenip incelenmiyeceği konusunda Üçüncü Daire ile Beşinci ve İkinci Mürettep Daireler tarafından verilmiş olan kararlar arasındaki aykırılığın içtlhatların birleştirilmesi yolu ile giderilmesinin istenilmesi ve Danıştay Başkanlığınca isteğin yerinde görülerek İçtihatları Birleştirme Kuruluna havale edilmesi üzerine raportör üyenin raporu, aralarında aykırılığın giderilmesi istenilen kararlar ve konu ile ilgili mevzuat incelendikten, Danıştay Başsavcısının "Tam Yargı davasının iptal davası ile birlikte açılması halinde miktarın mutlaka dilekçede gösterilmesinin yasa buyruğu olduğu, ilgililer iptal ve tam yargı davalarını yasal süre içinde açtıklarına göre davanın bir bölümüne bakılarak işlemin iptaline, diğer bölümüne bakılmayarak iptal kararının tebliğinden itibaren davacının tam yargı davası açmakta muhtariyetine karar verilmesinin ilgililere yasanın öngörmediği yeni bir dava açma süresi tanımak anlamına geldiği, bu nedenlerle üçüncü ve beşinci daire kararlarına eğemen olan görüş ve yoruma katılmadığı" yolundaki düşüncesi dinlendikten sonra işin gereği düşünülüp görüşüldü:

    II. İÇTİHADIN BİRLEŞTİRİLMESİ İSTEĞİNE KONU OLAN KARARLAR:

    1 - Bir polis memurunun meslekten ihraç cezası ile tecziyesine ilişkin kararın iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı aylık, yan ödeme vs. hakları tutarlarının tazminen ödenmesi isteği ile açtığı davada Danıştay Üçüncü Dairesi 23.2.1982 günlü, 120 sayılı kararı ile işlemin iptaline karar vermiş; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 521 sayılı Danıştay Kanununun 63. ve 66. maddelerine göre tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu meblağın dava dilekçesinde gösterilmesinin ve bu meblağ için gerekli nisbi ilam harcının ödenmesinin zorunlu olduğunu, bu usule uyulmaksızın açılan bir tam yargı davasının incelenmesinin mümkün olamıyacağını, davacının kararın tebliği üzerine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinde yazılı süre içinde ve usulüne uygun olarak tam yargı davası açmakta muhtar olduğunu belirterek tazminat talebini incelemeksizin reddetmiştir.

    2 - Danıştay Beşinci Dairesinin ve İkinci Mürettep Dairesinin Kararları şöyledir: a - Davacı görevinden çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemin iptalini, bu işlem nedeniyle ödenmeyen aylık ve diğer ücretlerinin ödenmesini istemiş, İkinci Mürettep Daire 14.12.1981 günlü, E:1980/9749, K:1981/5092 sayılı kararı ile işlemin iptaline, bu nedenle yoksun kaldığı aylıklarının tazminen ödenmesine karar vermiştir.

    b - Davacı görevden uzaklaştırılması işleminin iptalini ve yoksun kaldığı aylık ve yan ödemelerinin ödenmesini istemiş, İkinci Mürettep Daire 18.11.1980 günlü, E:1980/1288, K:1980/2033 sayılı kararı ile işlemin iptaline, ödenmeyen aylık ve yan ödemelerinin tarafına ödenmesine karar vermiştir.

    c - Davacı görevden çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemin iptalini ve bu işlem nedeniyle alamadığı maaş, işgüçlüğü ve ders ücretleri tutarının tazminini istemiş, İkinci Mürettep Daire 26.2.1981 günlü, E:1980/1402, K:1981/725 sayılı kararı ile işlemin iptaline, bu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı maaş, işgüçlüğü ve ders ücreti tutarlarının tazminen ödenmesine karar vermiştir.

    d - Üç ay kıdem tenzili cezası verilmesine dair işlemin Danıştay Beşinci Dairesince iptali nedeniyle mahrum kaldığı maaş farklarının tazminen ödenmesi talebiyle dava açılmış, Beşinci Daire 12.5.1975 günlü, E:1972/494, K:1975-2663 sayılı kararıyla davayı kabul etmiş ve maaş farklarının ödenmesine karar vermiştir.

    e - Davacı görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptalini, bu işlem nedeniyle açıkta geçen aylara ait net maaşları toplamının tazminat olarak ödenmesini istemiş, Beşinci Daire 18.2.1975 günlü, E:1973/5167, K:1975/832 sayılı kararı ile işlemin iptaline, açıkta geçen aylara ait net maaşları toplamının tazminat olarak ödenmesine karar vermiştir.

    III. ESASIN İNCELENMESİ :

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda ve Harçlar Kanununda, tam yargı davasının açılmasına ve bu davalar nedeniyle verilecek kararlara ilişkin olarak getirilen kuralları şöylece özetlemek mümkündür:

    1 - İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyle Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine de tam yargı davası açabilirler. Bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı da tam yargı davası açmak mümkündür ( İYUK, M-12 ).

    2 - Tam yargı davalarında dava dilekçelerinde uyuşmazlık konusu miktar gösterilecektir ( İYUK, M-3/d ).

    3 - İdari yargı yerleri, tazminat davalarında verdikleri kararlarda hükmettikleri tazminat miktarını belirteceklerdir ( İYUK, M-24/e ).

    4 - Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda hüküm altına alınan miktar üzerinde ve ilgili tarifede gösterilen oranlarda nisbi harç alınacaktır ( Harçlar Kanunu ).

    Yasalarla getirilen bu kuralların tümü de aslında usule ilişkin ve hukuki yönden aynı değerde olmakla beraber bunlardan tam yargı davasının açılış şekillerini belirleyen kural diğerlerine nazaran dikkati çeken bir özellik göstermektedir. Yasa muhtelif dava açma şekilleri yanında, iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılabileceğini kabul ederken, yasaya aykırılığı tespit ve bu nedenle iptal edilmiş olan bir idari işlemden hakkı da ihlal edilmiş olan ilgilinin yeni bir dava açmasına lüzum kalmadan ve zaman kaybetmeden uğradığı zararın bir an önce giderilmesini amaçlamış bulunmaktadır. Yasa bu kurala istisna getirmemiş, her türlü idari işleme karşı açılacak davalarda bu yolu koşulsuz olarak açık tutmuştur. Kural bu hali ile hakkın özüne etkili bir nitelik taşımaktadır.

    Tam yargı davasına ilişkin bu yasal kuralların kısaca açıklanmasından sonra, idari işlemler nedeniyle doğan zararlar yönünden bir farklılığa işaret etmek gerekecektir. Bazı idari işlemler nedeniyle doğan zararlar, işlemin yapıldığı anda kesinlikle tespit edilebilir. Örneğin bir yıkım işleminde, bir kamulaştırma işleminde veya bir ithal izni verilmemesi işleminde doğan zararın boyutları bellidir ve miktar olarak tespiti mümkündür. Bazı idari işlemlerden doğan zarar ise, işlemin yürürlükte kaldığı süre ile bağlantılı olduğundan, zararın miktarını işlemin yapıldığı tarihte belirleme olanağı yoktur. Bu işlemlerin tipik örneğini Danıştay Beşinci Dairesinin görev alanı içinde olan kamu görevlilerine ait idari işlemler oluşturmaktadır. Kamu görevlileri hakkında bu sıfatları nedeniyle alınan kararlardan ve yapılan işlemlerden doğan zararların hemen hemen tamamı, statüleri gereği kendilerine aydan aya verilen maaş ve sair ödemelerden ( yan ödemeler, ek ders ücreti, fazla çalışma ücreti, mahrumiyet yeri ödeneği, aile yardımı ödeneği vs. ) yoksun kalmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ancak bu zararların miktarını işlem yapıldığı anda tespit imkanı yoktur; zararı doğuran idari işlem yürürlükte kaldığı sürece zarar da devam edecektir.

    Bu nitelikte bir idari işleme maruz kalan ve bundan zarara uğrayan kişi tam yargı davasını hangi şekilde açacaktır? İşlemin yapıldığı ve iptal davasını açtığı tarihte zarar miktarı belli olmadığı, bu nedenle dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu miktarı gösteremeyeceği için, yasanın koşulsuz ve istisnasız olarak tanıdığı iptal ve tam yargı davalarını birlikte açma hakkını kullanamıyacak mıdır? Yoksa tam yargı davasını ,iptal davası ile birlikte açabilecek, ancak yasanın bir diğer kuralını yerine getirmediği, zarar miktarını dilekçede gösteremediği gerekçesi ile dava dilekçesi kabul edilmiyecek midir? İşte içtihadı birleştirme isteğinin çözümü, bu soruların cevabında düğümlenmektedir.

    Doğurduğu zarar miktar olarak tespit edilemeyen bir idari işleme karşı iptal ve tam yargı davalarını birlikte açmak isteyen ilgiliden zarar miktarını dilekçesinde mutlaka göstermesi istenirse, onun önünde iki olanak bulunmaktadır.

    İlgili, ya davayı açtığı tarihe kadar geçen süre içinde belli olan zararının miktarını dilekçesinde gösterecek ve isteği de zorunlu olarak bu miktarla sınırlı kalacaktır. Bilindiği üzere bu süre, dava açma süresine bağlı olarak, en çok 60 gün ile 120 gün arasında değişmektedir. Zararının bir kısmını iptal davası ile birlikte isteyen ve elde eden davacının iptal davasının sonuçlanmasından sonra zararının kalan kısmı için yeni bir tam yargı davası açıp açamayacağı hususu tartışmalıdır. Başka bir deyimle yasa tam yargı davasının iki aşamalı olarak açılabileceği konusunda bir açıklık getirmediğinden bu husus içtihatla çözümlenecek niteliktedir.

    Ya da önce iptal davasını açacak, dava dilekçesinde istediği tazminat mikarını gösterebilmek için iptal davasının sonuçlanmasını bekleyecektir.

    Her iki halde de ilgili, biçimsel bir kural nedeniyle yasanın kendisi için tanıdığı esaslı bir hakkı, tam yargı davasını iptal davası ile birlikte açmak hakkını kullanamamış olacaktır. Bunun doğal sonucu, ilgilinin idari işlemden doğan zararının giderilmesi için uzun süre beklemek zorunda kalmasıdır. Yargı yerlerinin bilinen iş çokluğu nedeniyle açılan davaların sonuçlanması uzun zaman almaktadır. İptal davasından sonra açacağı tam yargı davasının sonuçlanması içinde de beklemesi halinde dava olumlu sonuçlanmış olsa dahi davacının gerçek zararının giderilmiş olduğu söylenemez. Ödenecek tazminatla birlikte faize de hükmedilmiş olması, yargı kararlarında kabul edilen faiz oranlarının gerçek oranlara göre çok düşük düzeyde kalması nedeniyle, geçen uzun sürenin istenen tazminattan alıp götürdüğü değeri karşılamaya yetmemektedir. Bu durum özellikle memurlar tarafından açılan davalarda ve enflasyon oranının yüksek olduğu dönemlerde daha belirgin olarak görülmektedir.

    Tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın, buna ilişkin kararlarda da hükmedilen tazminatın miktarının gösterileceğine ilişkin kuralların katı bir biçimde ve mutlak olarak yorumlanması halinde, bazı işlemler karşısında yasanın tam yargı davası için açtığı yollar işlerlik kazanmamaktadır. Örneğin yasanın iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılabilmesi çin tanıdığı imkan, memurlarla ilgili idari işlemler söz konusu olduğunda kullanılamaz hale gelmektedir.

    Her türlü idari işlemler nedeniyle ,iptal ve tam yargı davasının birlikte açılabilmesini mümkün kılmak ve yasaya işlerlik kazandırmak için, uyuşmazlık konusu miktarın dava dilekçesinde, hükmedilen tazminat miktarının ilamda gösterileceğine ilişkin hükümleri daha yumuşak yorumlamak, yani bu hükümlerin zarar miktarının davanın açıldığı tarihte tespit edilebildiği halleri kapsadığını kabul etmek gerekir.

    Memur işlerinin yukarıda sunmaya çalıştığımız özelliklerini ve memurun idarenin işlemi nedeniyle uğradığı maddi kayıpları dikkate alarak yasadaki "tazminat miktarının dava dilekçesinde gösterileceği" yolundaki kurala mutlak bir anlam vermemek ve bu kural nedeniyle, iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılabileceğine ilişkin bir yasal hakkın kullanılmasının engellenemeyeceğini, kuralın ancak tam yargı davası açıldığı tarihte zarar miktarının saptanabildiği durumlar için bağlayıcı nitelikte olduğunu kabul etmek ve uygulamayı bu yoruma dayandırmak zorunludur. Bu yorumun gerekliliğini örneklerle açıklamaya çalışalım; İdari işlemle görevine son verilen memur bu işlemin iptali ile birlikte açıkta geçen sürenin terfi süresinden ve emeklilik fiili hizmet süresinden sayılmasını, dolayısıyle bu işlem nedeniyle uğradığı zararın giderilmesini tam yargı davası ile isteyebilir. Ancak açıkta geçen sürenin memuriyet ve emeklilik kıdeminden sayılmamasının doğurduğu zararın boyutu ve sonuçta miktarı davanın açıldığı tarihte belli olmadığı gibi iptal kararından sonra kendisi göreve iade edildiği tarihte dahi tam olarak belli edilemez. Bu nedene bağlı olarak doğacak zarar her ay eksik maaş veya emekli maaşı almak suretiyle yinelenecektir. Maaş ve emekli maaşı miktarının her sene bütçe kanunlarıyla belirlenen katsayıya bağlı olması, yan ödemelerin ve diğer hakların Bakanlar Kurulu kararıyla veya bütçe kanunu ile saptanması da bu tür zararların önceden miktar olarak gösterilebilmesini imkansız hale getirmektedir. Bu durumlarda Beşinci Dairenin verdiği kararlarda olduğu gibi miktar gösterilmeden ve nisbi harç alınmadan açılan tam yargı davalarını kabul etmek ve açıkta geçen süreyi memurun kıdeminde değerlendirerek eski durumun ihyasını, ihyadan sonra da doğmuş olan zararın bir defada ödenip durdurulmasına olanak sağlamak en uygun çözüm yolu olacaktır. İdari işlem nedeniyle miktar zikredilmeden yoksun kaldığı maaş, yan ödeme ve buna benzer hakların ödenmesi isteğiyle açılan davalarda da durum bundan farklı değildir. Çünkü memurun ne zaman görevine iade edileceği, görevine iade edileceği tarihe kadar geçecek sürede maaş ve sair haklarının tutarı, dolayısıyle doğacak zararın miktarı belli değildir.

    Bu tip davalarda da ödenecek olan hakları ismen belirtmek, başka bir deyimle tam yargı isteğine ilişkin hükmün hukuki çerçevesini açıklamak yeterlidir. İdarenin Beşinci Daire tarafından verilen bu şekildeki kararlardan sonra davacının yoksun kaldığı haklarını hesaplayarak kendisine ödediği ve bu uygulamanın sağlıklı olarak yürüdüğü gözlenmektedir.

    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle içtihadın, kamu görevlilerine ilişkin mevzuattan doğan uyuşmazlıklarda, İdari Yargılama Usulü Kanununun 3/d maddesinde yer alan "tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın dava dilekçesinde gösterileceği" yolundaki hükmün, ancak bunun mümkün olduğu, yani zarar miktarının hesaplanabileceği durumlar için uygulama alanı bulunduğu, kamu görevlilerini ilgilendiren mevzuat dolayısıyla zararın tespit edilememesi nedeniyle uyuşmazlık konusu miktarın dilekçede gösterilmemiş olmasının iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılmasını engellemeyeceği, dolayısıyla zarar miktarının tespitinin mümkün olmadığı hallerde dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu miktar gösterilmeden tam yargı davası açılabileceği görüşüne dayanan Beşinci ve İkinci Mürettep Daire kararları doğrultusunda birleştirilmesine 29.12.1983 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Sep 2006
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    751
    Dilekçeler Sözleşmeler
    1
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Alıntı çayırkuşum rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    davacının 02.02.2010 tarihinde aldığı disiplin cezalarından dolayı 20.000.-TL manevi tazminat istemiyle Sağlık Bakanlığı'na başvuru yaptığı, başvurusunun Sağlık Bakanlığı tarafından Bolu Valiliği 'ne yönlendirildiği ve Bolu Valiliği'nin 08.04.20 i O gün ve 455 sayılı işlemi ile başvurusunun reddi üzerine, 20.000.- TL manevi tazminat istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
    Sayın çayırkuşum; sunmuş olduğunuz kararda davacının her bir işlem için ayrı ayrı tazminat istemiyle dava açmak yerine, idarenin hukuka aykırı birden çok işlemi için manevi yönden tek bir dava açmak amacıyla; "Ön karar" için idarenin en üst makamına "Bakanlığa" başvuruda bulunduğu ve de en önemlisi "Süre sorunu" yaşamadığı açıktır.

    İdarenin hukuka aykırı her işleminden dolayı tazminatla sorumlu tutulamayacağı yönündeki kararlar da göz önünde bulundurulduğunda; yukarıda belirttiğim üzere bu yömtem sizce de daha mantıklı değil mi?
    Konu tolg tarafından (07-08-2013 Saat 19:31:25 ) de değiştirilmiştir.

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Jan 2010
    Nerede
    ANKARA
    İletiler
    57
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Önemli bilgiler...

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Nov 2005
    Nerede
    ANKARA, MERKEZ, Turkey.
    İletiler
    657
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Konuyu canlandırdım çünkü keşke buradaki özellikle "tam yargı davasında miktar belirtilmesi şart değil" koşulunu önceden bilseydim.
    Benim okuduğum bir makalede ise: Belirsiz tam yargı davası açılabileceği ancak önce miktar belirtilip sonra ıslah edilebileceği yazılıydı bende budün bu şekilde davayı açtım.
    İlgili makalede kısaca "Talep sonucunun belirlenemediği durumlarda hiçbir miktar gösterilmeksizin
    dava açılamaz. Davacı, ancak asgari bir miktar veya de-
    ğeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir (HMK m. 107/1)
    . " deniliyordu. Makalenin ilerleyen kısımlarında da : " 1. Mevzuat
    İdarî Yargılama Usûlü Kanununun 3. maddesinin ikinci fıkrasının
    d bendine göre tam yargı davalarında dilekçede uyuşmazlık konusu
    miktarın da belirtilmesi gerekir.
    denilmişti.
    Makalenin adresi: http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/...Dergisi%202016

    Bende mecburen miktar belirttim: 22 aylık maaş +sgk primleri için 175000 TL istedim ancak şimdi okuduğuma göre bazı avukatların davasını hakimler "bu miktarı nasıl hesapladın belirtmemişsin" diyerek reddetmişler. Ben dilekçede bu makaleye atıf yaptım bir de dava konusu dilekçeyi 05/11 tarihinde vermiştim yanlışlıkla dava özeti kısmında "05/01 tarihinde verdiğim dilekçeye idare 60 gün bıoyunca cevap vermedi" yazmışım, tabi dilekçeyi eke koydum ve orada tarih 05/11 diye geçiyor ayrıca diğer bütün açıklamalarımda da öyle sizce
    1) Dilekçemin reddedilme ihtimali var mı?
    2) Dava reddedilrse doğrudan tazminat davası açabilir miyim? Yoksa bunca maaşa elveda mı diyeceğim??
    Konu borsaci_b tarafından (01-02-2017 Saat 02:18:03 ) de değiştirilmiştir.

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Nov 2005
    Nerede
    ANKARA, MERKEZ, Turkey.
    İletiler
    657
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: İdareye tazminat davası

    Alıntı borsaci_b rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Konuyu canlandırdım çünkü keşke buradaki özellikle "tam yargı davasında miktar belirtilmesi şart değil" koşulunu önceden bilseydim.
    Benim okuduğum bir makalede ise: Belirsiz tam yargı davası açılabileceği ancak önce miktar belirtilip sonra ıslah edilebileceği yazılıydı bende budün bu şekilde davayı açtım.
    İlgili makalede kısaca "Talep sonucunun belirlenemediği durumlarda hiçbir miktar gösterilmeksizin
    dava açılamaz. Davacı, ancak asgari bir miktar veya de-
    ğeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir (HMK m. 107/1)
    . " deniliyordu. Makalenin ilerleyen kısımlarında da : " 1. Mevzuat
    İdarî Yargılama Usûlü Kanununun 3. maddesinin ikinci fıkrasının
    d bendine göre tam yargı davalarında dilekçede uyuşmazlık konusu
    miktarın da belirtilmesi gerekir.
    denilmişti.
    Makalenin adresi: http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/...Dergisi%202016

    Bende mecburen miktar belirttim: 22 aylık maaş +sgk primleri için 175000 TL istedim ancak şimdi okuduğuma göre bazı avukatların davasını hakimler "bu miktarı nasıl hesapladın belirtmemişsin" diyerek reddetmişler. Ben dilekçede bu makaleye atıf yaptım bir de dava konusu dilekçeyi 05/11 tarihinde vermiştim yanlışlıkla dava özeti kısmında "05/01 tarihinde verdiğim dilekçeye idare 60 gün bıoyunca cevap vermedi" yazmışım, tabi dilekçeyi eke koydum ve orada tarih 05/11 diye geçiyor ayrıca diğer bütün açıklamalarımda da öyle sizce
    1) Dilekçemin reddedilme ihtimali var mı?
    2) Dava reddedilrse doğrudan tazminat davası açabilir miyim? Yoksa bunca maaşa elveda mı diyeceğim??
    Arkadaşlar özür dileyerek mesajı tekrar ediyorum ama bu konuda bilgisi olan kimse yok mu acaba?

+ Konuyu Yanıtla
1 / 2 Sayfa 12 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

hastaneye karşı tazminat davası dilekçe örneği

tazminat davası nasıl açılır

danıştay tazminat davalarıidari davalarda tazminattazminat davası açma süresihttp:www.hukuki.netshowthread.php106503-idareye-tazminat-davasimanevi tazminat davası nasıl açılıridari yargıda tazminat davasımanevi tazminat dilekcesiidare mahkemesinde manevi tazminatidareye karşı tazminat davasıerzurum kamulastirmada anlasilmadiginda ne gibi olumsuzluklar doguruyorMemurun kurumuna maddi manevi tazminat davasını nasıl açaridari tazminat davalarısağlık bakanlığı tazminat başvurusuidareye karşı manevi tazminat davasıkamu kurumuna kazanilan dava uzerinden maddi tazminat davasi acmaidari dava sonucunda tazminat davası için dilekçe örneğiidari yargı tazminat harcıtazminat davası dilekçe örneğiidari soruşturmaya gerek yok ise karşı tarafa dava açılırmımemurların haksız yere taynın da maddi manevi tazminat davaları nere nasıl acılırtam yargi davasi tek dilekçeyle acilirmikamu görevlisine tazminat dilekçebashekim gecici gorev talebini reddetme hakkina sahip midir
Forum

Benzer Konular :

  1. İdareye Karşı Maddi Manevi Tazminat Davası
    İyi günler. Geçtiğimiz yıl içerisinde idareden, kazandığım bir eğitim konusuna binaen 2 eğitim öğretim dönemi için izin talebinde bulundum. Ancak...
    Yazan: adaletherseydir Forum: İdare Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 28-02-2018, 16:12:29
  2. İdareye Manevi Tazminat Davası Açarken Miktar Belirtmeli miyim?
    Merhaba, İdare'nin Kanunlara, Yönetmeliklere ve bu konuda alınmış Danıştay İçtahatlarına aykırı Genelge çıkarması üzerine bu Genelgeyi iptal...
    Yazan: o_fenerci Forum: İdare Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 27-05-2010, 14:53:35
  3. İdareye tazminat davası açmak istiyorum
    İyi günler yapacağınız yorum ve katkılardan dolayı şimdiden teşşekkür ederim. 657 ye tabi bir devlet memuruyum,yaklaşık iki yıl önce hakkımda...
    Yazan: agemmenon Forum: Borçlar Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 04-05-2009, 22:49:49
  4. Memurun İdareye Tazminat Davası Açması
    Merhaba Okul idaresinin şahsımla ilgili yaptığı bir işlemi idare mahkemesinde iptal ettirdim.Acaba bu iptal edilen işlemle ilgili olarak tazminat...
    Yazan: özgülmuh Forum: İdare Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 15-04-2007, 23:28:56
  5. İdareye karşı tazminat davası
    Öncelikle böyle bir site hazırladığınız için tekrar teşekkür ederim. Tekrar diyorum çünkü, daha önce burada sormuş olduğum sorulara karşı aldığım...
    Yazan: mgul Forum: İdare Hukuku
    Yanıt: 5
    Son İleti: 22-05-2006, 21:10:00

İlgili Hukuk terimleri

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.