Hükümet - Muhalefet oyunu
Hemen hemen her ortamda konuşuruz ya "Ben başbakan olsaydım şöyle yapardım, böyle yapardım" diye... İstedim ki sitemizde de konuşalım, tartışalım.
Diyelim ki hükümetin başındasınız yani başbakansınız ve mecliste istediğiniz değişikliği yapabilecek sayınız var. Türkiye'de eğitimden tutun da sağlık, dış ilişkilere kadar aklınıza gelen her alanda neler yaparsınız, nasıl bir politika izlersiniz? Bu arada dileyen üyelerimiz de muhalefet yapabilirler. (Lütfen görüşlerinizi site ve forum kuralları çerçevesinde yazınız.)
Cevap: Hükümet - Muhalefet oyunu
"Elinizde sihirli bir değnek olsa ne yapardınız?"
Elimde şuan sihirli değnek olsa memenem yapar yerdim çok mu açıkdım mı nee
Degnekten bir kaç tane daha olmasını işterdim ve değneklerin hakkını vermek için üstüne biner doğru ANKARA'ya ucardım..!:DD
Gerçi sihirli değnegin feriştahı olsa benim söylediklerimi yapamaz.:ev
Cevap: Hükümet - Muhalefet oyunu
Şöyle eski günlere baktığımız zaman belli meslek sahipleri hakkında hiç bir şey söylenemezdi. Filmlerimizde, romanlarımızda değil yargı erkini kullanan kişiler hakkında bir şey söyleyebilmek, normal karakol polisimiz, hatta rütbesiz askerimizin dahi insan olarak küçük bir yanlış yaptığı bir rol yaratmak mümkün değildi. Bugün Yassıada yargılamalarının canlandırıldığı TV'deki dizilerde, yüksek rütbeli komutanlar, hakim ve savcılar neler neler yapmıyor ki... Karadayı gibi dizilerde, bakanlar, Savcı Turgut tiplemesindeki gibi savcılar nasıl da suç örgütü içinde olabiliyor ve hiç de etik olmayan roller üstlenebiliyorlar... Tabii ki bunlar akl-ı selim sahibi halkımız için sadece bir film olarak değerlendiriliyor ama, son günlerde Başbakanımızın KAÇAK İNŞAAT MAFYASININ ÜYESİ gibi sıfatlarla nitelendirdiği öyle kamu personellerimiz var ki, insan iyice bir ürperiyor. Miting gibi büyük topluluklar önünde bu kamu personellerinin yaptığını söylediği öyle olaylar anlatıyor ki... Eskiden şahsen ben böyle şeylerin sizin, benim gibi sıradan insanların başına geldiğini düşünürdüm. Yüksek makam sahiplerinin böyle bir yakınma sebeplerinin olabileceğini aklıma bile getirmediğimden, bu tür olayları onların, benim gibi basit insanların anlattıkları, basit halkın komplike rüyaları olarak değerlerdirdiklerini varsayardım. Mesela bir romanda nasıl orman arazisine göz koyan köyün ileri gelenleri önce işi kotarıp suçu üzerine almasını sağlayacakları 8-10 yaşındaki küçük çobanı ayarlıyorlardı. Ardından ormanı ateşe verip epeyce tarım arazisi elden ettikten sonra küçük çobanı da, iki süngü arasında sorumluluk sahibi büyük adam havalarına büründürürek cezaevine uzun süreliğine gönderiyorlardı. Bu gibi olayların, bu küçük çoban gibiler için olduğunu düşünürdüm. Ancak yasamaya da vekilleri vasıtasıyla hakim olan; yürütmenin başı bir Başbakan, mağduriyetinden yakınıyor. HSYK üyelerini kim seçecek diye epeyce bir gürültü koptu. Hukukun seçilen kişilerin kim olduğundan bağımsız olması gerekmez mi? Demek ki oraya seçilen hakimlerimizi de bağlamayan yasalarımız var ki, herkes kendi yanlısı olacağına inandığı kişilerin duruma hakim olmasını istiyor. Yasama mensupları ince eleyip sık dokudukları ve çıkardığı kanunların sahibi olmalıdırlar. Eğer çıkardıkları kanunların ne olduğunu yasama erkini elinde bulunduranlar sıkı bir şekilde takip etmezlerse, o kanunlar, değil sokaklarda, adliyelerde bile kapalı kitaplar içersinde hapis kalmış mahkumlar olurlar. Sonrada işte böyle vatandaşa; "şöyle de yaptılar, böyle de yaptılar" diye şikayetlerde bulunurlar. Unutmayalım ki onlar da insan. Onların da davranışları ilahi değil beşeridir.