"ANA gibi yar, VATAN gibi diyar olmaz"
Anneler için yapılan kutlamaların Sümerlere dek dayandırıla-bilineceği söylenmektedir. Anaerkil düzeninin hüküm sürdüğü tarihin ilk çağlarından bu yana, yerel ve dönemsel isimlerle analık; daha çok doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış olup, doğanın yeniden uyandığı bahar mevsimiyle özdeşleştirilmiştir.
Her bahar gelenek haline getirilmiş olan bu kutlamalar; Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının binlerce yıl önce başlattıkları ve aynı zamanda gelenek haline getirdikleri bilinmekle birlikte, bu günün bilinen tarihçesiyle; 20. yüzyılın başında 1907 yılında 12 yaşındaki bir çocuğun (Anna) ölmüş annesini anmak adına kilisede bir tören sağlamasıyla başlamış sayılır; akabinde politikacılara, rahiplere mektuplar yazarak bu günün gelenekleşmesi isteğinde bulunur; 1908'in Mayıs ayının ikinci pazar gününün Amerika'daki tüm eyaletlerde "Anneler Günü" olarak kutlanmasına kesin olarak karar verilir ve resmi bir gün olarak günümüze kadar yansır...
Yapıcı, yaratıcı, üretken, maddi ve manevi her durumda bir koruyucu ve yaşatan; çözümsüzlüğe gayretle yorulmak nedir bilmeden eğilen; kurtuluş savaşında omuzlarında mermi taşıyan ninelerimizin torunları; neslimizin devamını sürdüren; canından can verdikleri evlatlarını gururla ordumuzun hizmetine seve seve veren yine annelerimiz değil midir?
O halde 'bugün, bu gündür' diyelim ve bu günden başlayarak hep birlikte; ailemizde, bulunduğumuz ilde, ülkemizde, dünyamızda ve evrende neler olup bittiğini gözlemleyerek, çözümler üretip yorumlayarak sorunlarını dile getirmek gerekmez mi?
Neden hâlâ dizleri tutmayan annelerimiz çaresizce hastane kapılarında koşturmaktalar? Neden sağlıkları için gerekli olan ilâçları rahatça alamıyorlar? Neden hâlâ yurdun ücra köşelerinde unutulanlar var? Neden hâlâ coğrafi nedenlerle körpecik iki can acı çekerek ölüme yenik düşebiliyor? Kısaca, her anneye kadın demek mümkün olabiliyorsa; bugün hak ettikleri yere geldiler mi?
Neden ve niçinleri sıralarken, zihinlerde yankılanan feryatlarını duyamıyorsak; her bakışında gözleriyle okşandığımız o eşi bulunmaz sevgiyi tatmak kadar, kaybetmek de bir o kadar acı olsa gerek! Gönül aynamıza derinden bakabilmeyi başarmak, eminim ki herkesi derin sevgilere itecek ve belki de bu sayede kendi annemize olan âşkın kokusuyla mest olup tüm ANNELERE sonsuz sevgimizi daha anlamlı bir şekilde sunma fırsatı verecektir.
"ANA gibi yar, VATAN gibi diyar olmaz" sözünü hak eden ANNELERİMİZİ, sadece bugün değil, her gün hatırlamak dileğiyle,
Genç, yaşlı tüm annelere sonsuz sevgi ve saygıyla, nice mutlu yarınlara...
Re: "ANA gibi yar, VATAN gibi diyar olmaz"
yazı uygarlık tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. çividir, çizgidir. Anu ya da An, Gök-tanrı kadındır; dişil öge; Sümer Tapınaklarında toplumsal hayat bu eksenden yönetilmektedir. Gılgameş ile birlikte başlayan eril egemenliğinin hükümran olması ile tabletlere işlenen erkek egemen düşüncedir ve ilk sömürü zinciri bu halka ile başlamıştır. Ana, üreten öge her zaman kutsanmış ise de sömürü ağında ilk nasiplenen de onlar olmuştur. Ana-ları gerçekten önemsemek gün kutlamaları ile sınırlandırılamaz.
duyarlılığınıza selam olsun, saygı ile...
Re: "ANA gibi yar, VATAN gibi diyar olmaz"
Tüm 'Anu' ya da 'An' veya 'Ana-lar' adına çok teşekkürler Sayın Evren, var olun...
Saygılarımla,