Görüşme sayın Başbakan ve sayın Gnelkurmay başkanı arasında,yarın gerçekleşecek.
Printable View
Görüşme sayın Başbakan ve sayın Gnelkurmay başkanı arasında,yarın gerçekleşecek.
hayırlısı bakalım
BEDELLİ ASKERLİK VE PROFESYONELLİĞE GEÇİŞ ÜZERİNE
Askerlik vazifesi ülkemizde, batılı yönetim ve yaşam tarzlarında olduğunun çok üstünde bir ağırlığa sahiptir. Askerlikle ilgili her mesele, diğer yığınla sorunumuz karşısında oldukça düşük bir sosyal hassasiyet eşiği ve algılama kriziyle beraber gündem alır. Şunu peşinen ifade etmek gerekir ki; Türkiye'nin, şeffaflaşma ve her şeyin sorgulanabilirliği noktasında geldiği aşama itibariyle, “askerlik görevinin tek tipleştirilmesi” baştan zamanlama ayarsızlığı ile malül bulunmaktadır. Bunun yanında konu içeriğine bakıldığında, “çoktan olması gerekenler”, bu çağda hiç olmayacaklar”, “pazarlık dışı tutulması gerekenler” gibi pek çok kategorinin hayati önemi bulunduğu görülecektir ki; bu da zamanlama meselesini ihmal edilebilir bir mesele düzeyine indirgemektedir. Zamanlamadan bahsedip durmak asker-hükümet arasındaki kaygan anlaşma zeminini iyice kullanışsız kılacağından; madem gündeme gelmiş, öyleyse bu problem her yönüyle masaya yatırılmalıdır.
Öncelikle süre mevzuu üzerine enikonu durulmalı; zira askerlik süresinin bir karar bulmayıp ikide bir uzatılıp kısaltılması, milyonlarca genci tam hayata atılırken güç durumlara sokabileceği gibi, Silahlı Kuvvetlerdeki yerleşik görev düzenini de olumsuz etkileyecektir.
Yapılması gereken süre konusuna AB kriterleri açısından yaklaşarak bir orta yol bulmaktır. Yoksa eğitimli, işi-düzeni kurulu, ticaret ve devlet hayatına katkı yapacak çağdaki insanları, sadece bir ayı ciddi milli savunma güvenlik eğitimi olan, geriye kalanı psikolojik ve fiziksel eziyetten ibaret bir sürece sokmanın ne devlete, ne hazineye, ne de toplum hayatına bir faydası dokunur. Keza soğuk savaş dönemine ait tehdit algılamasını devam ettirmenin de gereği yoktur. Gereği yoktur çünkü; günümüz savaş teknolojisi, az ama kalifiye elemanla çalışmayı zaruri kılmaktadır. Elbette birden profesyonel askerliğe geçebilecek altyapı TSK'da bulunmamaktadır ve fakat sınır bölgelerde pilot uygulamalar yapmak için de herhangi bir engelimiz yoktur. Meselenin güvenlik boyutunun Türkiye'de ideolojiden arınarak objektif olarak değerlendirilebilmesi maalesef şu an itibariyle mümkün değildir. Ağırlık noktamız “birey” olmalıdır. İnsani ve insaflı olmak zorundayız.
Şu sıralar medyada yapıldığı gibi, ideolojik eksenli milli güvenlik ve tek tip askerlik tartışmalarının ülkemize ve TSK'ya getireceği bir şey yoktur. Oysa, askerlik çağındaki ortalama birey tipi üzerinden tartışılıp konuşulursa, bu polemiğe muhatap olmayanımız kalmayacaktır. Modern demokrasiler ve ne kadar eksik yanları olsa da bizim yarı-demokrasi benzeri sistemimiz “birey” üzerine inşa edilmiştir, edilmediyse de edilecektir. Dünyanın gittiği yönün aksine bir savunma ve güvenlik stratejisini takip etmek TSK'nın da elinde değildir, hükümetin de. Yaşadığımız çağ itibariyle, MİT'inden askerine ferdin belirleyici olduğu sistematik yapılar çökmektedir; güvenlik ve savunma stratejilerini teknoloji ihracı, teknolojinin yayılım açısı ve hızı belirlemektedir. Bahsettiğimiz bu yayılım açı ve hızına karşı ters ve yanlış konum alırsanız, diğer devletlerden geriye düşersiniz. O zaman bir milyon asker gücü hiçbir şey ifade etmeyecektir.
Eskiden 50'lerde ABD'de izlenen televizyonu 70'lerde toplumun üst tabakalarına izletebilmek o kadar geç kalmışlık örneği sayılmıyordu. Şimdi baş döndürücü bir değişim ve gelişim hızına sahip silah teknolojisine geç ulaşır veya geç adapte olursanız; iki gündem, bir krizde alaşağı edilebilirsiniz. İsrail'le aramızda yaşanan gemi olayının üzerinden ne kadar zaman geçti? Batı bunu gördüğü için, ferdi korumaya alıyor, sistemi teknolojik veriler üzerine bina ediyor; yine tersinden düşünerek, elinde güç bulunan ferdin karar alma gücünün önüne bir set çekiyor. Birey, gücün temsil edildiği ortamda yasalar içinde merkeze çekilip korunmalıdır.
Bireyin böylesi ortamlarda en az sürede eğitilip sivil yanı hasar görmeden sistemden tahliyesi sağlanmalıdır. Çünkü o, günümüz itibariyle, teknoloji ile idare edilen güvenlik faaliyetinin faal bir üyesi hiçbir zaman olamayacaktır. O, ancak genel işleyişi öğrenerek, güvenlik önlemlerine sivil engeller çıkartmama noktasına getirilebilir. Sistem içinde 12 ay bir yığın sivilin kalması ancak orduyu hantallaştırmaya yarar. Hantallaşmak, teknoloji istemiyorum demenin bir başka şeklidir.
Konunun birey üzerinden tartışılması, ideolojik önyargılardan arınarak görüş belirtilmesine imkân verebilir. Çünkü herkesin askere gidecek bir yakınının bulunması kuvvetle muhtemeldir. “Hepimiz askerlik yaptık” yaklaşımı, menfaat kaygısı bile içermeyen salt kuru egoist mantıktan ibaret sakat bir düşüncenin ürünüdür.
Yine mevcut gücü, devlet içinde devlet olarak kalma ayrıcalığını ve rantını devam ettirmenin aracı olarak; koskoca bir gençliğin ferdi hayatını ve bunun sosyal hayata yansımalarını peyleme çabalarıyla bir yere varmak mümkün değildir.
Silah sanayimizin, hava ve deniz gücümüzün; dünyanın süper güçleri karşısında -silah teknolojisi bakımından genel geçer malumatın aksine tek süper güç değil, çok süper güç vardır ve bunlardan ikisi bizim coğrafyamızda bulunmaktadır- vasatın çok altında oluşu tek başına “bedelliye evet” demek için yeter sebeptir. Hatta bedelli askerlik kısa süreli rutine bağlanarak, profesyonel askerliğe geçiş için lazım olan kaynak sağlanabilir.
Profesyonel askerlik, ne sınır boyları için göstermelik olarak uygulanacak bir projedir, ne de ordunun özelleştirilmesi gibi marjinal bir algılamanın bu mevzuda itibar edilir bir yanı vardır. Hiçbir altyapı çalışması ve hazırlığı dahi olmadan, özel yetiştirilmiş timler hâlihazırda sınır boylarında profesyonel savunma faaliyeti yapacak durumdadır; sadece özlük haklarına ilişkin basit bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Şimdi profesyonel askerliğe geçmeyi taviz olarak algılar ve sınır boyları için uygulanacak geçiş dönemine ilişkin uygulamayı “profesyonel askerliğe geçtik” diye lanse ederseniz, amatör askerlik anlayışınıza ilavelerde bulunmuş olursunuz.
Bedelli askerliğin belli yaş üzerindeki üniversite mezunlarına tanınması haksızlıktan başka bir şey olmayacaktır. Urfa'daki bir ağanın oğlu temel askerlik eğitiminden sonraki kısım için bedel ödeyebilmelidir. Türkülerden varlığını öğrendiğimiz, zenginimizin bedel verip askerimizin fakirden olduğu hal ve şartlar dahi günümüz anlayış ve sistemine göre kendi içinde daha tutarlı, sosyal dokuya daha uyumlu bir sistemdir.
Son olarak; kulislerde konuşulduğu üzere uzun dönem 12 ay, kısa dönem 8 ay olursa, bu şu anlama gelir: Yedek subayların oluşturacağı boşluk kısa dönem askerlik yapan çeşitli meslek erbabı ile doldurulacak ve gerçekte bir geriye gidiş yaşanacaktır. Çok su götüren bu hamurun yoğrulması ameliyesi sivil inisiyatif eliyle olmazsa, gençlik, malum ot yoluculuk ve paspasçılık sektörlerinde memleket ekonomisine katkı vermeye devam edecektir.
Serkan Deniz