-
Sayın commodore1tr'un yazdıkları çok etkileyiciydi. Cımbızla bir cümle çekiştiriyor olarak algılanmak istemem ama kanımca hatalı bir noktayı da es geçemeyeceğim:
"Anne olmamışlar ayrı olmak üzere bu erkek çocuklarını kim yetiştiriyor. Anneler. Demekki bir yerde hata yapıyorlar ki erkekler kadınlara böyle davranıyor. "
Erkek veya kadını yetiştiren tek başına anneler midir?
Çocuk, evde ezilen anneyi gördüğünde, acaba bundan nasıl etkilenmektedir? Bu durumun kişiliğine yansımaları nasıl olur? Sanıyorum burada, anneden ziyade babaya bakmak lazım. Erkek çocuğun rol modeli kimdir?
Çocuk dışarıya çıktıktan sonra, sokakta, okulda.... dış dünyada nelerle karşılaşmaktadır?
Misafir amcalar, çocuğa pipisini göstermesi yönünde espriler yapar, çapkınlıklarını sorar ve onu erkek adamsın sen diye pohpohlarken erkek çocuğun kişiliği de oturmaya başlar. Maalesef, bizleri yetiştiren tek başına annelerimiz değildir, toplumun bütünüdür. Kaldı ki, kendi haklarını savunamayacak denli çaresiz kılınan kadınların, çocuk yetiştirmede nasıl başarılı olabileceği de ayrı bir tartışma konusudur.
-
Sayın Av.Esin Kılıç Erdoğan;
Çok iyi demişsiniz kabulde birde çocuğun yanında anneyi döven ezen babayı gördükçe ( döveni ben ekledim vurgu olsun diye ) diye başlayan cümlenizde ki babayı yetiştirenin kim olduğunuda bir belirtseydiniz dilek hanıma gerek kalmadan size her türlü köfteyi ben ısmarlar Fırat abinin de yemesine engel olurdum....
Bir çocuğun yetişmesindeki temel faktör annedir. Buradaki sorun annelerimizin bazı konularda iyi yetişmediklerinden ' erkektir babadır yapar, kocam değil mi sever de döverde ' gibi yaklaşımları ile olaya yaklaşmaları ve erkek çocukları kızlardan daha üstün onlara hükmedici onları seçici olarak yetiştirmeleridir. Aslında kızlarımızda ( en azından benim anladığım bildiğim kuşak şimdiki gençlerin hiç birşeylerini anlamıyorum) buna razı bir tutum sergiliyor. Hiç ben seni seviyorum diyen benle arkadaş olurmusun diyen kız nedense yok burada eşitlik kabul edilmiyor ve bence aslında temel hata buradan başlıyor. O çarpık düşünce yapısıyla yetiştirilen erkek sevdiği bir kızın peşimde de bu kadar koşturunca iyice garipleşiyor. Gerçi insan sevdiceğine nasıl kötü davranır ayrı bir sorun anormallik gibi gelsede bana maalesef yaşadığımız ülke bunu gösteriyor. Anneler erkek çocuklarına kızlara normal davranmayı ezmemeyi öğretseler bence çoğu şey değişir gibi geliyor bana çünkü erkek çocuğuna sadece anneye saygı öğretiliyor onun dışında erkekler dünyası....
-
"Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?" boyutuna gelmişiz sonunda. Kadının ikinci planda kaldığı, ezildiği ataerkil bir toplumda yaşayan bir anne adayından, anneden ne beklenebilir ki. Elbette gördüğünü uygulayacak, çocuklarını annesinden öğrendikleri ile yetiştirecek, sorunlu nesiller ve sorunlu anneler bu şekilde takip edecektir birbirini. Bu durumda ne ailesinden gördüğünü uygulayan anneye, ne de bu annenin yetiştirmiş olduğu erkeğe söylenecek çok da fazla birşey yok diye düşünüyorum. Ve bu noktada "EĞİTİM ŞART" demekten alamıyorum kendimi...
Diğer köfte çeşitlerini yeme hakkımı saklı tutarak odun köftelerin benden olduğunu belirtmek isterim. :)
-
Hepsine eyvallah ;
Burada tavuk yumurta ilişkisi yok aslında gerçek ayna gibi ortada. Türk tarihine baktığımızda kadın islamdan önce çok daha değerli ve eşit konumda olduğu açıkça çıkıyor ortaya. O zamanki devlet diyebileceğimiz toplumları yönetmiş aşırı saygı duyulmuş ve dediği hep yapılmıştır. Anadan helallik alınmadan komşu köye bile gidilmeyen bir devirden geçmiş buralara gelmişiz.
Şimdi bakıyoruz kadınlarımız daha bir pasivize ve bir çok şeyden dışlanmakta. Nasıl olduğu belli olmaz bir şekilde son zamanda siyasetçi bir hatun çıkaran kadınlar prof. ünvanlı bu sarışın teyzemizin neden çıktığını kendileride anlamamış çıkara çıkara bunu mu çıkardık demişlerdir.
Türk kadınının git gide ezilmişliği ne yazıkki islamı bilmeyen ama büyük kişiler oldukları savunulan kişilerin yanlış yorumlarıyla gelişmiş ve nedense kadınlarımız buna ses çıkarmamıştır. Büyük allame sayılan ve benim şahsi görüşümce yazdıklarının çoğu sallama ve kendi istekleri olan horasanlı İmam gazali namlı yiğitin kadınlar hakkında yazdıkları yenilir yutulur gibi değildir. Ancak kimsede ve özellikle kadınlardan bir tepki gelmemiş sanki doğruymuş gibi yüzyıllar boyu 'allah kelamı ' gibi değer verilmiştir. Yine bu saçmalığa dur diyen başka bir erkek olmuş Anayasa prof larımızdan benim çok sevdiğim saydığım ve akıllı olduğu gerçekleri söylediği için vurularak belden aşağısı tutmaz hale getirilen ve Türkiye' den kaçan büyük üstatlardan Server Tanilli olmuştur.
Müthiş imam desteksiz atarken ' kadınlar bedenen ve fikren dun yaratıklardır ' bir kişide ' imamım sallama dememiştir. Malumunuz dun geri kalmış ikincil demektir. Bunun yaratacağı etkiyi hiç hesaba katmadan kabullenmekle günümüzün abuk durumu arasındaki bağlantı dolayısıyla kaçınılmaz olacaktır. Dikkat buyurursanız 'erkeğin tahrik olmaması' için nedense hep kadına yaptırım uygulanmış bu uyduruk yaptırım daha sonra nasıl olduysa hiç yeri olmadığı halde birden dinimizce böyledir denilerek sıyrılınmıştır. Ve maalesef hala günümüzde aydınlanmış olan kızlarımız kadınlarımız kara çarşaftan türbandan çok ciddi biçimde yararlı diye bahsederek kendi kendilerini cendereye almaktadır. Gerçi bazı yerlerde özellikle büyük şehirlerde bunun olmadığı yerlerde de bu sefer kızlarımız kadınlarımız öbür tarafta aşırı uçlara gidiyor ki işte ben bu durumlarda kısa devre oluyorum . Ya aşırı serbestlik ya kapanma nedense normalini tutturamıyoruz gibi geliyor bana. Uygarlık teknoloji ve gelişme nin namusla arla ilgisi olmadığını anlayamayan bir çok gencin yanısıra bu karaçarşafı savunanlarında olması gerçekten olayı dahada bir garipleştiriyor.
Ama bu satırın yazarı inanıyorki edebiyete akıp giden zaman içerisinde bu abuklukların tamamı yok olacak ve kadınlarımızda hak ettiği değeri ve yeri toplumda alacaktır.
-
Otobüsteki çağdaş kadına dikilen bakışlar...
Topkapı'nın dışına çıkan otobüslerden birinde, diz kapaklarının iki parmak üstündeki mavi keten eteğiyle, blue jean gömlek giymiş; uzun boylu, kumral, kısa saçlı genç bir kadın... Besbelli ki Avrupa kentlerinin birinden gelme... Vücudunun inceliği, giydiğini kendine yakıştırması, havası, rahatlığı onu gösteriyor...
***
Daracık alınlı, kalın siyah bıyıklı, esmer kavruk tenli, katı bakışlı erkeklerin gözleri, kadına doğru dönüp çivilendi.
İnsanın elinde bir kamera olsa da, o bakışlarla o kadını otobüsün içinde çekebilse...
Turizm propagandası açısından değilse de, çağdaş sinemadaki "gerçekçilik" akımı açısından; olağanüstü bir görüntü yakalamış olacak...
***
Neden öyle yiyecek gibi bakıyorlar kadına?
Hiç kuşkusuz çok beğendiler Avrupalı genç kadını... Bu beğeninin ayıplanacak hiçbir yönü yok; sadece öyle yerlerde beğenilen bir kadına, onu rahatsız etmeden nasıl bakılacağını bilmiyorlar...
İçlerinde rahatlatıcı hiçbir titreşimin oynaşmadığı, ampulü bozuk evrak mahzeni koridorlarına benzeyen gözlerini; bodoslamadan karaya gemi bindirir gibi, kadının üstüne bindirip, göz kapaklarını hiç kırpmadan; öyle dik dik bakıyorlar...
Bari hoşlanmanın verdiği bir yumuşaklıkla, dudaklarına bir gülücüğün ışığı düşse de, yüz çizgileri azıcık gevşese; görüntüleri, ürkütücülükten, genel bir beğeninin sevecenliğine dönüşecek...
Ama kaşlar hafif çatık, yüzler asık ve siyah kalın bıyıklı dudaklar, neşeleri daha doğarken kökünden kazınmış gibi; garip bir ciddiyetle mühürlü...
***
Sanki Havva'sız bir Adem'den yaratılıp, kadınsızlığın bitip tükenmeyen kırbacını yiye yiye gelmişler ta bugünlere...
Bunu düşününce, görüntülerindeki ürkütücülük; kökleri çok derinlerde olan bir acıklığa dönüşüyor...
Madem etekleri diz kapaklarının iki parmak üstünde, şatafatsız giyimli, ama giydiğini kendine yakıştıran; bakımlı, saçları kısa kesilmiş, çocuksu kadın tipini seviyorlar; neden dünyalarını, sevdikleri kadın tipiyle kurmuyorlar; daha doğrusu, dünyalarının kadınlarında, sevdikleri kadın tipini neden yaratamıyorlar?
***
Can alıcı soru bu...
Yeryüzüne bir kez geliyorlar... Belki sevdikleri, ama kendilerinin de farkında olmadığı, gizli bir özlemi yanıtlamayan; köleleştirilmiş kadınlarla yaşıyorlar ve uzaktan beğenip, imrenerek baktıkları çağdaş kadın tipleriyle ortak bir dünya kurmak şöyle dursun; onları uygarca seyretmesini dahi beceremeden ölüp gidiyorlar...
Bundan daha hazin bir şey olamaz...
***
Neden kendi yakınlarında, aradıkları kadını yaratamıyorlar?
Kendilerinin beğenip, birlikte olmaktan kıvanç duyacakları bir kadını, başkalarının da beğenmesinden mi korkuyorlar?
Ve bu korku nereden geliyor? Kime güvenemiyorlar; yoksa kendileri gibi düşünen erkeklerin bolluğuna mı?..
Ama her erkek, açlığından kurtulacağı bir kadınla birlikte olursa; otobüslerde, vapurlarda, çağdaş kadınlara dikilen erkek bakışlarındaki ısırıcı yamyamlık da kolayca törpülenmez mi?
***
Sille tokat köleleştirdiğin, zevkini kütleştirdiğin kadınlarla yaşamaya kendini mahkûm et; sonra dışarıda, için eriye eriye beğendiğin, ama hiçbir zaman bir saç örgüsü oluşturamayacağını bildiğin kadınlara, yiyecek gibi bak ve sonra da yaşlanıp öl... Tanrı aşkına yaşamanın anlamı bu mu demektir?
***
Kendinin ve kimsenin beğenmeyeceği bir kadınla birlikte olmanın sağladığı anlamsız güvene; her yönüyle gerçekten beğendiğin bir kadınla birlikte olmanın mutluluğu yeğlenir mi?
Üstelik her erkeğin eşi, beğenilecek çağdaş bir düzeye geldiği ve kölelikle bakımsızlıktan kurtulduğu zaman; kimse kimsenin karısına yamyamlaşarak bakmaz ki...
Gelişmiş toplumlarda, bizim Topkapı dışı otobüsünde rastladığımız, Avrupalı kadının üstüne sinek tabağına konan sinekler gibi yapışmış erkek bakışlarına, hiç rastlanıyor mu?
***
Mutluluğa yaklaşım, sevdiğin bir işte çalışıp, sevdiğin kişiyle birlikte olmayı başarmakla mümkündür...
Bunu bir gıdım olsun başaramadın mı, sen o yaşamın çekiver kuyruğunu...
Yanındaki canım eşini, sille tokat paçavraya çevirdikten sonra; orada burada rastladığın çağdaş yaşam örneklerine, yutkuna yutkuna bakar ve en doğal hakkın olan mutlu ve neşeli bir yaşam beraberliğini ıskalamış olarak; iki arşın bezle, bir avuç toprak olur gidersin...
Bu, üstelik sadece parasal bir sorun da değildir. Bu, bir gusto sorunu, yaşamı akıllıca değerlendirme sorunudur.
***
Köylülüğün kentlileşme çabalarıyla Almanya serüvenleri, biraz daha kendine çeki düzen verecek bir düzeye gelince; yeni kuşakların erkekleriyle kadınları, dedelerinin ne kadar ışıksız ve anlamsız yaşadıklarına şaşacaklar ve onların -birer bulunmaz antika olarak- duvarlara süs diye asılmış poturlarıyla şalvarları önünde, birbirlerinin gözlerinin içinde eriyerek, pembe şampanyalar içerken:
- Zavallılar, yaşamı nasıl da hiç anlamadan kaybolup gitmişler, diyecekler...
Topkapı dışı otobüsünde, Avrupalı genç bir kadına yiyecek gibi bakmış olmaktan ibaret bir anıları bulunduğunu dahi, hiç tahmin edemeyecekler.
Not: 25 yıl önce yazılmış bir yazı... "Kadın, Işık ve Ateş"ten...
Çetin Altan - Milliyet
***
25 yıl önce yazılmış, ülkemizin gerçeğini ortaya koyan bir yazı, hoşuma gitti, paylaşmak istedim. Bu arada 25 yılda değişen hiçbir şey olmadığını görmek beni ziyadesiyle üzdü...
-
dilek hanım böylesi güsel bi yazıyı bizimle paylaştığınız için tşklr. ayrıca "25 yıl önce yazılmış, ülkemizin gerçeğini ortaya koyan bir yazı, hoşuma gitti, paylaşmak istedim. Bu arada 25 yılda değişen hiçbir şey olmadığını görmek beni ziyadesiyle üzdü..." dipnotuna bi ekte ben yapıyım bir 25 yıl daha hiç bişeyin değişmeyeceği düşüncesi de oldukça korkutucu değilmi.
geçen yıl bi olay yaşadım ve sizinle paylaşmak isterim; akşam üstü bi bayan müşteri geldi 30 lu yaşlarda gayet güsel bakımlı , 20 ytllik bi ev telefonu aldı ve gitti neyse sabah işyerini açmak için dükkanın önüne geldim kadın kapıda bekliyo saat 9:30 falan ben 8 den beri bekliyorum geçmi açıyosunuz dedi evet dedim ben aldığı telefonda bi problem olduğunu düşündüm dükkanı açtım içeri girdik sorun nedir dedim kadın güneş gözlüğünü çıkardı gözü mosmor şaşırdım ağlamaya başladı sakin olun dedim eşim sabaha kadar beni dövdü dışarı attı telefonu aldığım için dedi dedimki pahalımıymış anlamadım sorun nedir? sorun benim kendi başıma karar verip bişey almam dedi şaşkın şaşkın kadına bakıyorum tabi o devam etti lütfen geri alın yoksa beni gebertir dedi dehşete düştüm tabiki telefonu geri alıp kadına parasını iade ettim bu arada babam içeri girmiş olanları oda dinliyordu kısım niye çekiyosun boşan bak biz sana yardım edelim kurtul ver adresini yada ben senle geliyim ne oluyomuş dinliyelim bakalım hem senin ailen yokmu sana sahip çıksın dedi kadın aman sakın beni öldürür dedi ve resmen kaçar gibi çıktı gitti biz şok halinde öylece kaldık işte bizim kadınımızın hali...
-
commodore a katılmamak mümkün değil.. sayın KUZUCUK bizimle masallarını makalelerini paylaşma hünerini göstemiş teşekkür ederiz. ve pek sayın ERDOĞAN da düşüncelere katılmış ve şok olmakla yetinmiş..
yazılardan annelikle kadınlığın karıştırıldığı anlaşılıyor. eğer annelikle ilgili yazacaksanız buyrun başka bi forum açın.. evvelinden bu güne kadar kadınların halini gösteren üstteki yazıya ya da olaya karşılık erkeklerin hali diye bir yazı da yazmak gerek.. öncelikle kadınlar elbette hem önemli hem değerlidir yalnız;
bir kadın peygamber evliya var mı? yok!
bir buluş yapmış ya da keşfetmiş bir kadın var mı? yok!
tarihe baktığınız zaman bir bilimadamı(bakın burda bilimADAMI deyimleşmiş artık yoksa bilimkadını değil) var mı yok!
hukuki açıdan kadının kürtaj olma hakkı var da erkeğin !hayır ben baba olmak istiyorum' deme hakkı var mı yok!
kadın hakları koruma derneği kadın haklılığı derneği v.s bir sürü dernek var da erkek hakları derneği var mı yok! ben bilmiyorum!
dünya erkekler günü var mı yok!
kanundan bile evin reisinin erkek olduğu hükmü çıkarıldı!
babalar günü bile daha yeni yeni kutlanan ve sırf babalar gücenmesin diye kutlanan bi nane değil mi? evet!
o halde lütfen yazılarınızda biraz daha insaflı olunuz.. kadınla erkeği bırakın dengede tutmayı(imkansız) bir adım öteye götürmeye çalışmayın(imkansız ötesi).
kadın hem anane hem dinimizce yeri büyük değeri büyük olan bi makamdadır. ancak bunu abartmaya ya da sürekli dillendirmeye gerek yok çünkü ezilen nice erkek de var!
ve olay ne yazık ki sayın KUZUCUK un belirttiği gibi "tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan" çıkar meselesi değildir..
eğer ordan burdan topladığınız makale, dokunaklı yazı varsa durmayın copyleyin! ağlamaya hazırız:)!
saygılarımla.
-
şu ALTANLAR ailesine değinmeden geçemeyeceğim.. çetin altan ahmet altan ve diğer üyeler fikriyle zikriyle belli ve aslında ne idüğü belli olmayan şahsı muhteremlerdendir.. babasının eğitim anlayışıyla romanlarındaki akıcılığı ancak cinsellikle yakalayabilmiş olan küçük ALTAN lüçük bir işbirlikçiden başka bir şey değildir.. tarihi araştırıldığında ayan beyan görülecektir din-devlet düşmanı denmelerine ramak kalmıştır..
bunu geçiyorum sayın KUZUCUK un o pek değerli pek duygusal ve trajik otobüs hikayesindeki o diz üstü kot etek giyen bayan gerçekten de çok masum kalmış.. olayı biraz daha inciltecek olarsak kopma noktasına gelecek. her neyse şunu belirteyim son olarak bu ülkede bir ahlaki çöküş yaşanıyorsa kusura bakmayın bunun en önemli sebebi kadınlardır.. hem kültür hem dinen biçilen değeri kabullenemeyen kadınlarımızın hali ancak bu noktada korunmalıdır. yoksa bikiniyle dolaşasınız diye değil. sayın KUZUCUK eğer ülkede kaşınan varsa kaşıyacak boldur merak etmeyin ve köpek kuyruğunu sallamıyorsa peşinde pek az dolaşan olur!
saygılarımla!
-
Sayın ATSIZ,
Lütfen seviyenizi koruyunuz, benim iletilerimde size karşı bir saldırı var mı? Yok. Öyle ise, kendinize geliniz ve lütfen taşımaktan gurur duyduğum soyadımı düzgün kullanınız, haddinizi aştığınızın da farkına varınız.
Kıymetli yorumlarınız için ise sizi sadece ALKIŞLIYORUM. Siz tüm gerçekleri ortaya koymuşsunuz, ekleyecek daha ne olabilir ki. Lütfen böyle düşünmeye devam edin...
-
Atsız rumuzlu üyemiz, yazdıklarınızı okudum. Şuna kanaat getirdim; Okumayı bilseydiniz eleştirdiğiniz kişilerin soyadlarını da düzgün okuyabilir, düzgün yazardınız. Bu itibarla kayda değer görmediğim yazılarınızı kinayeli ve saygısız bulduğumu belirtmek isterim. Lütfen abes ile iştigal etmeyiniz. Önce saygı diyorum. Fikire göstermiyorsanız bari kişiye gösterin. Profilinizde hukukçu olduğunuz yazıyor. Bunları biz mi size öğretelim. Yakışır mı? Lütfen hatanızı telafi edin.
Diğer yazınızda ise A... LAr isimli aileden bahsediyorsunuz. şahsen tanımam. Ancak insanları kötü ibarelerle yargılayıp, hüküm kurmanız da hiç yakışık değil. Bir an şunu düşündüm. O kişilerin adı açık açık yazıyor. Siz neden adsızsınız ?