Mahkemeden 'Gül yagılanmalı' kararı
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11676398.asp?gid=229
Çankaya Köşkü'nden açıklama
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11677983.asp?gid=229
Printable View
Mahkemeden 'Gül yagılanmalı' kararı
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11676398.asp?gid=229
Çankaya Köşkü'nden açıklama
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11677983.asp?gid=229
2 sene önce açılmış bir konu. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Gülle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazı kabul etti.
Sincan Ağır ceza Mahkemesi 8 yıl sonra Kayıp Trilyon Davası’nda yargılanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili kararını açıkladı. Mahkeme, Gül'ün evrakta sahtecilikten yargılanması gerektiğini belirtti.
"ANAYASA DEĞİŞTİRİLSİN"
Gül’den 6 yerde şüpheli olarak bahsedilen kararda, “Eğer cumhurbaşkanlarının yargılanmamasını istiyorsanız, Anayasa’da gerekli düzenlemeyi yapın” görüşü ortaya konuldu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 8 yıl sonra gönderilen evraktaki kararda, Cumhurbaşkanı yasal imkansızlık nedeniyle yargılanamaz denilmişti.
Kayıp trilyon davasında Abdullah Gül hakkındaki evrak tertip edilerek milletvekili seçildiği için işleme konulmuyordu.
BAŞSAVCILIK TAKİPSİZLİK VERMİŞTİ
Abdullah Gül, 8 yıl boyunca yasama dokunulmazlığına sahipti. Ancak cumhurbaşkanı seçildikten sonra tartışmalar oldu. 'Cumhurbaşkanı Gül hakkındaki evrak ne olacak?' şeklinde tartışma oldu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Abdullah Gül hakkında gönderilen dosya ile ilgili takipsizlik kararı verdi. Burada 'Cumhurbaşkanı Gül hakkında yasal imkansızlık nedeniyle kanıt ve unsurlar tartışılmaksızın soruşturma yapılamayacağına, bu nedenle soruşturmaya yer olmadığına' karar verdi.
"HERKES YARGILANMALI"
Bu karara itiraz edildi ve kesin kararı Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Buna göre 'Abdullah Gül yargılanmalı' denildi. Kararda Gül'den 'şüpheli' olarak bahsedildi.
Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz tarafından kaleme alınan kararda şöyle denildi: "Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve yasalarında herkesin yargılanmasının kural olduğu, dokunulmazlığın ise bir istisna olup bu kişiler yasalarda tek tek belirlenmiş ve bunların dışında hiç kimseye yargılanmama zırhı tanınmamıştır.
Şüpheli Abdullah Gül ve arkadaşları hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yapmış şüpheli Abdullah Gül’ün Fazilet Partisi Kayseri Milletvekili olması sebebiyle dosyası fezleke ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmiştir." denildi.
TÜRK: "FRANSA’DA DA BENZER BİR DURUM OLMUŞTU"
Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını şöyle değerlendirdi:
“Eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, Paris Belediye Başkanlığı sırasında adı yolsuzluklara karıştığı öne sürülmüştü. Fransa’da bu durumun ardından verilen kararda, Cumhurbaşkanı sürecinde yargılanamayacağı fakat zaman aşımı sürecinin de işlemeyeceği vurgulanmıştı.”
KOCASAKAL: "YARGILANMAMALI"
Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal ise kararı şöyle değerlendirdi:
"Burada mesele şurada çıkıyor. Anayasa’nın 105. maddesinin yorumu. Bu konuyla ilgili iki düşünce var. Birincisi, göreviyle ilgili olmayan kişisel suçlarından dolayı, ki buradaki fiil öyle bir fiil. Bu durumda ceza kanunları herkese eşit uygulanır. Dolayısıyla cumhurbaşkanı da kişisel suçlarından sorumludur ve yargılanır. Bir grup bu sonucu çıkarıyor.
Bir diğer grup, Anayasa’nın bu suskunluğunu Cumhurbaşkanı’na saygıdan olduğunu savunuyor.
Milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili hükümler tatbik olunarak yürütülür deniyor.
Ben Cumhurbaşkanı’nın kişisel bir suçtan dolayı, sıradan bir vatandaş gibi yargılanabileceğini düşünmüyorum. Milletvekilleri için öngörülen usulün geçerli olduğunu ve olması gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Tabi ki aksi görüşte var."
Bu da benim yorumum:
Sorumluluk ve sorumsuzluk hali
MADDE 105.– Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
Anayasanın 105. maddesinde Cumhurbaşkanının görev suçları düzenlenmiştir.
Bu maddenin ilk fıkrasında cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulu üyelerini atamak gibi tek başına yaptığı işlemlerden hukuki ve cezai olarak sorumlu olduğu belirtilmiş,Bakanlar kurulu ya da bir bakanlıkla beraber yaptığı işlemlerde ise(Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ya da başbakanın isteği üzerine bakanların görevine son vermek)sorumluluğun başbakana ve ilgili bakana ait olduğu belirtilmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise cumhurbaşkanının vatana ihanet suçundan dolayı yargılabilme şartı düzenlenmiştir.
Görev suçları açısından bu fıkra evleviyetle daha hafif suçları da kapsar(zimmet,görevi kötüye kullanma,irtkap gibi)ve görev suçu açısından en ağır suç vatana ihanet suçu olduğu için diğer bütün görev suçları açısından Cumhurbaşkanı yargılanamaz.Yani 1. fıkradak belirttiğim cezai takibata meclis tarafından suçlandırılarak dahi maruz bırakılamaz,yargılamaz.
Ancak Cumhurbaşkanın göreviyle ilgili olmayan suçlarda kanunlarda bir hüküm bulunmamaktadır.Cumhurbaşkanının milletvekilleri gibi cezai takibata uğramalarını durduran dokunulmazlığı yoktur.Cumhurbaşkanlığı göreviyle ilgili olmayan suçlardan dolayı yargılanabilir.
Anayası'nın 105. maddesi Gül'ün yargılanmasına engel değildir. Bu maddeyi "sadece vatana ihanetten yargılanabilir" şeklinde yorumlamak da mümkün değildir.
Peki soruyu şöyle sorayım:
Cumhurbaşkanı görevi başındayken, hangi suçlardan yargılanabilir?
Anayasa'da Cumhurbaşkanı'nın yargılanabileceği yazılı suçları lütfen lafzı ile (kelime kelime, cümle cümle buraya alıntılayınız.)
Bana da Gül'ü savunmak düştü ya , vay halime...:o
Cumhurbaşkanı'nın cezai sorumsuzluğu sadece görevi ile ilgili suçlar açısından söz konusudur.Bunun,yani görevi ile ilgili suçlar bakımından sorumsuzluğunun tek istisnası vatana ihanet teşkil eden suçlardır.
Görevi ile ilgili olmayan (kişisel) suçlardan dolayı ise her vatandaş gibi sorumludur çünkü Anayasa'da Cumhurbaşkanı'nın kişisel suçlardan dolayı sorumlu olmadığına dair bir hüküm yer almamaktadır.
Bu forumda 367 konusu tartışılırken, Cumhurbaşkanı'nın görevi öncesi işlediği iddia edilen kişisel suçlardan "görev süresi boyunca yargılanamayacağını, ancak görev süresi zarfında da zamanaşımının işlemeyeceğini" yazalı iki sene olmuş.
O zaman Abdullah Gül henüz Cumhurbaşkanı değildi...
Hukuk çoğu olayda bir yorum ve vicdani kanaat meselesidir. Bu tartışmanın üzerinden iki yıl geçtikten sonra Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanı'nın yargılanabileceği yönünde bir kararı çıktı. Sonuçta Adalet Bakanlığı'na "kanun yararına bozma" başvurusu neticesinde Bakanlığın olumlu görüşü ile konu Yargıtay'a gidebilir ve Yargıtay da bu konuda son sözü söyleyebilir.
Burada bize düşen Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararına her yönü ile saygı duymaktır. Hele bazı medya organlarında dolaylı veya dolaysız olarak Mahkemeye çamur atmaya kalkmak en aşağılık, hukuku hiçe sayan bir anlayışın tezahürüdür. Bugün bazı medya organlarında; aynı Mahkemenin başta Başbakan ve Hükümet üyeleri lehine verdiği kararlar, bugünlerde kamuoyunu meşgul eden bir terör örgütü olduğu iddia edilen oluşumla ilişkilendirilen kişilerle ilgili vermiş olduğu aleyhte kararlara bakıldığında Mahkemenin taraflı olduğu iddiaları gerçekleri yansıtmadığı gibi, vicdan ve izan ile de bağdaşmamaktadır.
Hele "Nah yargılanır" başlıklı bugünkü köşe yazısı ile bir gazete köşesini işgal eden, her yazdığı ertesi gün öyle olmadığı için düzeltilen bir adamın;
"Cumhurbaşkanı isterse cinayet bile işleyebilir.
Çeker tabancasını kırk kişiyi vurur devirir, polisin gözünün önünden elini kolunu sallaya sallaya geçer gider. Kılına bile dokunamazsınız. Gözaltına alamazsınız, tutuklayamazsınız, yargılayamazsınız.
Çünkü "mutlak sorumsuzdur", vatana ihanet dışında."
gibi ipe sapa gelmez, hukuktan anlamaz, yalaka görüşlerine de itibar etmek imkansızdır.
Burada asıl sav kısaca; mevcut Anayasa'da Milletvekillerine sağlanan dokunulmazlığın (83. madde ve görev öncesi suçlarda 14. maddeye atıf), herhangi bir maddede Cumhurbaşkanı için yazılı olmadığıdır. Bu olmadığına göre milletvekilleri olası bir durumda Cumhurbaşkanı ile aynı suçları işlemiş olsalar dahi dokunulmazlık zırhı giyerek yargılanamazlarken, Cumhurbaşkanı'na dokunulabileceği ve yargılanabileceğidir.
"Ceza hukukunda kıyas olmaz."
Bu doğrudur ve bu nedenle Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararı hukuk tekniği açısından oldukça sağlamdır.
Ceza hukukunda neden kıyas olmaz? Geçmişte kıyas örnekleri var mıdır?
Ceza hukukunda ve diğer bazı hukuk alanlarında kıyasın yasak edilmesinin nedeni, zanlı aleyhine işleyebilecek bir karşılaştırmanın yapılmasının önlenmesidir.
Anayasa Mahkemesi'nin; 1982 Anayasası yürürlükteyken ve önce böyle bir uygulama yokken, iptali istenen Kanunların yürütülmesini durdurması kararları da kıyas örneklerindendir.
Anayasanın 104. maddesi Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti'nin birliğini temsil ettiğini söylemektedir.
Anayasa'nın 104. maddesi ile manevi sembolik, ancak içeriğinde yer alan birçok madde ile Devletin başı sıfatına istinaden bence gereksiz bir dolu yetki verilen Cumhurbaşkanlığı makamının, milletvekillerinden daha az, en azından Onlar kadar bile dokunulmazlığı olmadığını iddia etmek ve bunu yasada yazmadığına dayandırmak bence vicdani kanaate uygun olmayacaktır.
Selamlar,
Arkadaşlar öncelikle bir insanın hangi suçu işlediği iddia ediliyorsa ve kim olursa olsun yargılanıp suçsuz ise aklanması, suçlu ise de cezasını çekmesi gereklidir. Abdullah Gül artık milletvekili olmadığına göre ve aksine de bir yasa olmadığına göre reel olarak hemen yargılanmalıdır. Ama aleyhinde delil veya şahit yoksa da o makama leke sürülmemelidir. Gerçi lekelenmesi için çamur atmaya da gerek yok.Ama neticede bir vatandaş aksi ispat edilinceye kadar suçsuz sayılmalıdır. Demek ki hukuk ve adalet AKPlilere de lazımmış.
Sincan'da hakim yargıya sığındı.
Cumhurbakanı Gül'ün 'Kayıp Trilyon' davasında yargılanmasına karar veren hakim, basında çıkan 'Ergenekon bağlantılı' iddiaları üzerine suç duyurusunda bulundu.
Haberin devamı...
Selamlar...
Konu TCK'yı mı ilgilendiriyor CMK'yı mı Anayasayı mı? Ceza hukukunda kıyas olmazda CMK'da olabilir mi...Ancak böyle bir tartışma da bazı sorunlar ortaya çıkar.
Saçma bir yorumla 367 şartını çıkartmak gibi bir sorun. Seçilmek için 367 aranıyorsa toplantı için de bu kadar kişi gereklidir gibi bir yorum. Pekiyi mevcut anayasal hüküm karşısında tekrar tekrar yorum gerekli midir? Diğer usul meselelerine girmeden...
Gereklidir.
Böyle tartışmalar yapılmazsa, bir köşe yazarının yazdığı gibi 105. maddeden aşağıdaki gibi akla zarar yorumlar çıkar:
Bu gibi konular 2+2=4 şeklinde tartışılmaz gerçeklikler olsaydı, Mahkemelere, Hakimlere, Savcılara, Avukatlara gerek olmazdı. Bu konular elbette tartışılacaktır ancak tartışan taraflar birbirlerini Ergenekonculukla, Dincilikle veya başka bir yafta ile suçlamadan aklıselimle konuya bakabilirlerse...Alıntı:
"Cumhurbaşkanı isterse cinayet bile işleyebilir.
Çeker tabancasını kırk kişiyi vurur devirir, polisin gözünün önünden elini kolunu sallaya sallaya geçer gider. Kılına bile dokunamazsınız. Gözaltına alamazsınız, tutuklayamazsınız, yargılayamazsınız.
Çünkü "mutlak sorumsuzdur", vatana ihanet dışında."
Selamlar,