Key ödemeleri hak sahiplerinin (18 yaş üzeri 8.5 milyon civarında kişi) Resmi Gazete de üstelik açık T.C. kimlik numaraları ve sosyal güvenlik numaraları ile birlikte ilanı anayasal hak ihlali değil midir???
Printable View
Key ödemeleri hak sahiplerinin (18 yaş üzeri 8.5 milyon civarında kişi) Resmi Gazete de üstelik açık T.C. kimlik numaraları ve sosyal güvenlik numaraları ile birlikte ilanı anayasal hak ihlali değil midir???
Kişisel verilerimiz 'kişisel' değil..
Kendi mesleğimde de sık sık kişilere ait kişisel verileri diğer kamu kurumlarından istediğimiz gibi temin edebiliyoruz. Oysa aynı kolaylıkla kişilere ait banka hesaplarına ulaşamıyoruz.
Kişisel verilerin korunması ile ilgili bir kanun tasarısı mevcut... Tabii pekçok tartışma da!!!
Bilgi Üniversitesi Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Yrd.Doç.Dr. Leyla Keser Berber ve Nilgün Başalp “Kişisel Verilerin Korunması Tasarısı” konusunda NTVMSNBC’nin sorularını yanıtladı.
Avrupa Birliği’nde 1995’den bu yana uygulanan ve Avrupa Birliği’ne üye her ülkede ortak koruma kuralları ile göze çarpan yeni bir alan, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ile Türk hukukuna kazandırılmaya çalışılıyor. Bugün AB vatandaşlarının veri korumasında sahip olduğu haklar her ne ise, bu kanun tasarısı ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da aynı haklar sağlanmaya çalışılıyor. Maalesef bugün için, çevremizin, şahsımızla ilgili bildiklerini öğrenme olanağından yoksun olduğumuz gibi, varlığımızı bu bilgi karşısında etkin bir şekilde koruma olanağına da sahip değiliz. Tasarı bu açıdan önem taşıyor ve eğer yasalaşırsa, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli bir adım atılmış olacak.
Kişisel Verilerin Korunması Tasarısı’nın amacı, kişisel verilerin işlenmesinde kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı ile temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin uyacakları esas ve usulleri düzenlemek. Dolayısıyla yasa tasarısı, kişiyi, kişilik haklarını korumayı hedefleyen bir mantıkla hazırlanmış.
KİŞİSEL VERİLERİMİZ ÜZERİNDEKİ HAKLARIMIZ
Tasarı ile şimdiye kadar herhangi bir kamu veya özel sektör kuruluşu ile olan ilişkilerimiz dolayısıyla işlenen, ancak ne şekilde ve nasıl işleneceğine, birey olarak işlenen kişisel verilerimiz üzerindeki haklarımızın neler olduğuna ilişkin özel bir düzenleme bulunmayan son derece önemli bu konu bakımından bireyi koruyucu hükümler getirilmiştir.
Şöyle ki; Bu kanun çerçevesinde kişisel verileri işleyenler, hangi tür verileri, ne kadar süre ile ve hangi amaçlar doğrultusunda işlediklerini açıklamak zorundalar. Bu amaçla, ayrıca bu kanun ile oluşturulacak kamuya açık sicillere veri işleyicisi olarak kaydolmak zorunda. Bu sayede vatandaş, kimin, hangi tür verileri, ne kadar süre ile işlediğini bu sicillere bakarak öğrenme imkanına sahip olacak. Ayrıca kendisi hakkında kişisel veri işleyenlere doğrudan başvurarak, kendisi ile ilgili hangi verilerin ne amaçla toplandığını ve işlendiğini öğrenme hakkına, yanlışlık varsa da düzeltilmesini ve hatta belirli bazı durumlarda silinmesini dahi isteme hakkına sahip olacak.
Kanun ile ihdas edilecek Kişisel Verilerin Korunması Kurumu da, bu kanunun yürütülmesinde önemli görevler ifa edecek. Örneğin, vatandaşlar şikayet yoluyla bu kuruma başvurarak, vatandaşların şikayetlerinin haklı olup olmadığını değerlendirecek.
VERİ HAVUZU OLUŞTURULMAYACAK
Tasarı sanıldığının aksine, verilerimizin bir havuzda toplanacağı, ilgili kurum veya kuruluşlarla paylaşılacağı bir sistem öngörmüyor. Bilakis, şu ana kadar zaten herhangi özel bir yasa ile hukuki korumaya sahip olmayan ve deyim yerindeyse kaos ortamında bulunan verilerimizi koruyacak özel bir hukuki şemsiye yaratacak.
Kanun kişisel verilerin işlenmesinde dikkate alınması gereken temel hususları düzenliyor. Buna göre kişisel verilerin işlenmesinde, hukuka uygunluk aranacak. Başka bir ifade ile, kişisel veriler, ancak belirli, açık ve meşru amaçlar için toplanabilecek ve bu amaçlara aykırı olarak yeniden işlenemeyecek. Ayrıca toplandıkları amaçla bağlantılı, yeterli ve ölçülü olarak işlenmeleri gerekecek. Bunun dışında kişisel veriler gerçeğe uygun olarak işlenecek ve gerektiğinde güncellenecek. Saklama süresi bakımından ise, ilgili kişilerin kimliklerini belirtecek biçimde ve kaydedildikleri veya yeniden işlenecekleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmesi zorunlu. İşlenen verilere sadece kanunen erişim yetkisi olanlar ulaşabilecek.
Jandarmadan ‘mahrem’ talepler
‘HASSAS’ VEYA ‘ÖZEL NİTELİKTE’ VERİ
Basında ilk yer aldığı günden beri konunun odak noktasını oluşturan “hassas veri” veya “özel niteliği olan veriler” bakımından ise durum şu:
Kanun bazı veriler bakımından, daha hassas davranıyor. Özel niteliği olan veriler olarak tanımladığı bazı veri kategorileri için daha sıkı koruma kurallarının işlerlik kazanacağını görüyoruz. Buna göre, kural olarak, kişilerin ırk, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık ve özel yaşamları ve her türlü mahkûmiyetleri ile ilgili kişisel veriler işlenemeyecek.
Bu tür veriler, bünyesinde barındırdıkları ayrımcılığa uğrama tehlikesi sebebiyle, ancak belli bazı hallerde işlenebilecek. Bu istisnalardan biri, suçun soruşturulmasına ilişkin olarak özel nitelikteki kişisel verilerin, ilgili kanunlarda yeterli koruma tedbiri bulunması kaydıyla, yetkili mercilerin kontrolü altında işlenebilmesi. Bu hüküm hukuk devleti ilkesi çerçevesinde düşünüldüğünde polisin, jandarmanın ve istihbarat birimlerinin hukuka uygun olarak faaliyet göstermelerine olanak sağlar.
Suçun soruşturulması bağlamında kendi özel kanunlarında açıkça verilmiş ve sınırları çizilmiş -yani yine hukuka uygun- olarak özel niteliği olan kişisel verileri işlemeleri mümkün.
Ancak tasarı, özel niteliği olan verilere ilişkin olarak, suçun önlenmesi bakımından doğal olarak herhangi bir düzenleme içermiyor. Bu kanunun yapılmasındaki amaç, “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaşır bir hukuk düzeni yaratmak. Oysa suçun önlenmesi kavramının muğlaklığı ortada.
“SUÇ İŞLEYEBİLİR” ŞÜPHESİYLE
Her vatandaşın “suç işleyebilir” şüphesi ile özel niteliği olan verilerin toplanmasına bu kanun ile fırsat tanımak, bu kanunun uygulama amacını boşa çıkarır. O nedenle bu kanunda bu konuda özel düzenleme yapılması gerektiği kanaatini paylaşmıyoruz. Jandarma, polis ve istihbarat birimleri, zaten 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun ek 7’nci maddesi, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ek 5’inci ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 6’ncı maddeleri çerçevesinde suçun önlenmesi için özel niteliği olan verilerin işlenme yetkisini çoktan elde etmiş görünüyor.
Mevcut tasarıya müdahale etmektense, bu kanunlardaki düzenlemenin hukuk devleti ilkesi doğrultusunda eleyici bir gözden geçirilmesi daha doğru olur kanaatindeyiz. Zira özel niteliği olan verilerle ilgili düzenleme doğrudan kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ilgilendirir. Kişilerin (tekrar ediyorum) ırk, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık ve özel yaşamları ve her türlü mahkûmiyetleri ile ilgili kişisel verilerdir. Bu verilerin “suç işlenebilir” kaygısı ile amaçsız toplanmasına hizmet etmek vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini sınırlar. Devleti şeffaflaştırmasını amaçlayan bir kanunun vatandaşı şeffaf kılması beklenemez.
T.C.Kimlik Numaralarının bu şekilde yayınlanmış olması kişilerin sonradan mağduriyetlerine sebep olacak bir anayasal hak ihlali midir? Bence hayır.
Saygılar...
kusura bakmayın key ödemesi diye aradım forumda ama birtek bu biraz yakın geldi başlık olarak, durumumu hemen özetleyeyim, babam 1992 yılında vefat etti üvey annemde babam vefat ettikten sonra evi terketti, key ödemeleri kapsamında şuanda babamın üzerine belli bir miktar para var bu parayı alabilmek için bütün hak sahiplerinin beraber gitmesi yada vekaletname vermesi gerekiyormuş ancak babamın ikinci eşinden o tarihten itibaren herhangi bi haber yok, bu durumda bankadaki bu parayı ablam ve ben hangi yolla alabiliriz?
KEY ödemeleri konusunda kamu uygulamaları, 5237 TCK da vatandaş için çok maddeyi içeren suçları oluşturmaktadır.
Tüm kimlik bilgileri ifşa edilmiş, her isteyen bu bilgileri kullanarak maaş bilgilerinizden tutun her türlü kişisel bilgilerinize internet üzerinden de ulaşabilmektedir.
Uyum adına doğrudan tercüme ettikleri " social security" olarak kurumun adını değiştirdikleri Sosyal Güvenliğin ne anlama geldiğini algılayamadıkları için KEY ödemeleri ile her türlü özel bilgiler genelleşmiştir.
Bundan böyle TC kimlik no,emekli sicil pardon sosyal güvenlik no ile başımıza gelecek her olumsuz olaydan kamu sorumludur.
Tüm bilgilere herkes tarafından internetten ulaşmak mümkün ortam yaratılmış ise de, bankaca her 2 numaranın yer almadığı hak sahiplerine ödeme yapılmamaktadır.
Oysa gönderilen listelerde bu numaraların eksik olduğu görülmesine rağmen, tamamlanmadan ödeme başlatılmasında doğrudan kasıt unsuru ve hak ihlali vardır.
TC kimlik no.uygulaması başlamadan emekli olanların çalıştığı kurumlardan sadece emekli sicil numaraları gönderilmiş, ancak KEY paralarının yatırıldığı kamu kuruluşu tarafından beyan edilmiştir. Vatandaşın beyanı esas, TC. kimliği ile gidene bu paranın ödenmemesinin ne gibi bir mantığı olabilir.
sgk.gov.tr den sicil no.su yazıldığında, emekli karne no yazıldığında tüm bilgiler çıkıyor. Kamu kendi eksik ve yanlış uygulamalarının sonuçlarından vatandaşı sorumlu tutuyor.
1995 te 65 yaşında emekli olmuş kişi bugün 78 yaşında, git oraya dilekçe ver, git buraya dilekçe ver.Tam bir manevi işkence, insanlar mağdur ediliyor.Hükümetten ses çıkmıyor, düzeltmek için çaba yok.
Gidip dilekçe veriyorsun, memur ne yapacağımızı bilmiyor, dilekçeleri bekletiyoruz yanıtı veriyor.
Vatandaşa 3 kuruş key ödemesinde çuvallayanların, diğer konularda devlet yönetiminde becerilerinin ne olduğunu düşünürsünüz.
Kamunun bu hak ihlallerine karşı hukuk ne yapar?