Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Klasik bir tartışma olan, 4. maddeyi koruyan bir maddenin anayasada yer almayışı sebebiyle bu maddenin ve dolayısıyla diğer üç maddenin değiştirilip değiştirilemeyeceği hususu Anayasa hukukçuları arasında ezelden beri zaman zaman konuşulmaktadır.
Tabiki anayasalar dini , ruhani nitelikte değiştirilmesi imkansız metinler değildir ve başlangıç metni değiştirilebilir ki nitekim dönem dönem anayasayı kuranlar tarafından o dönemin ruhuna göre başlangıç metni değişikliğe uğramıştır. Örneğin 12 eylül harekatının meşruluğu 1982 Anayasasında ilk başta mevcutken 1995 Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır. Dolaysıyla başlangıç metni değiştirilebilir ama Devletin, 'başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayandığı ' değiştirlemez.
4. maddenin kendisini koruyamadığından bahisle değiştirilmesi ya da temel ilkelerin gereksiz ya da fazla gelmesi gerekçeleriyle ilk üç ve hatta ilk dört maddede yapılacak değişiklikler rejim sorunu gibi algılanır TSK 'nin devreye girmesi söz konusu olabilir;sivil toplum kuruluşları , barolar, farklı düşünen siyasi partiler, öğrenci grupları vs tepki gösterebilir. Tabiki bu tepkiler demokratik yollarla da olmayabilir çünkü bu maddelerdeki değişiklik KAOS 'TUR.
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Bu konularda görüş bildirilmesi, açıklama yapılması suç oluşturmaz. Zaten zaman zaman bu konularda hukukçuların ve siyasetçilerin görüşlerine rastlıyoruz.
Bazı kendini kurnaz zannedenlerin bu konudaki yorumunu da hatırlatmakta yarar var. Bunlar diyor ki; "değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddeler ilk 3 maddedir. Dördüncü maddenin değiştirilemeyeceği konusunda bir hüküm olmadığına göre, dördüncü madde değiştirlir, dördüncü maddenin değiştirilmesi ile de bu yasağın temeli kalmaz."
Not: Bu cevabı, meslektaşın Sayın Av. Nihan Yuva'nın cevabını görmeden yazdım, çünkü aynı anda cevap yazmışız.
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Burada önemli olan klasikleşmiş asli kurucu iktidar - tali kurucu iktidar ayrımıdır bence. 4. maddeyi koruyan bir hüküm yok Anayasa'mızda. Olsaydı daha iyi olurdu elbette. Ama 4. maddeyi koruma altına alan bir hüküm olsaydı bile belli şartlar altında ve asli kurucu iktidar tarafından değiştirilebilirdi (teorik olarak tabiki).
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Değişir, değişir merak etmeyin.
Murphy'nin altın kuralı neydi?
Altını olan kuralı koyar.
Bu kadar basit...
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Hukukta ve hatta sosyal yaşamda bazı kurallar konuşulmaz. Bunlar hüküm altına da alınmaz. Asgari zekaya sahip herkesin bunları anlayacağı ve tartışılmayacağı varsayılır.
Örneğin, Medeni kanunda, iki erkek ya da iki kadının evlenmesinin yasaklanmasına ilişkin bir hüküm yoktur. Zira kanunun genel yapısı olarak, ancak erkek ile kadının evlenebileceği açık olup, bu konuda yasaklar konmuştur. Asgari akıl sahibi olup, okuma yazma bilen herkes, iki hemcinsin evleemeyeceğini anlar.
Anayasanın 4. maddesini de böyle anlamak gerekir. İlk 3 maddesi değiştirilemiyorsa; Bu maddelerin değiştirilemeyeceğine ilişkin 4. madde de değiştirilemez.
Ayrıca bu bir güç meselesidir. Güçlüysen, anayasanın tümünü de değiştirirsin.( Bkz.12 eylül)Ama 4. madde değiştirilir mi diye yoklama yaparsan, bazılarını(biz de dahil olmak üzere) karşında bulursun.
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Öncelikle burası genel forum bu nedenle belkide yanlış yerde sormuş olduğum için özür diliyorum. Olayın tatlı su kurnazlıkları bölümünü değil özünü merak ediyorum. Yolu 4. maddeden başlayarak mı olur birden mi teknik boyutu bırakalım.
1. Sıradan bir vatandaş olarak mesala Milli marşın değiştirilmesi yerine atıyorum Çanakkale Türküsünün marş olarak kabul edilmesi için yazılar yazsam, yayınlatsam, TV ye çıksam böyle konuşmalar yapsam bu suç mudur?
2.Millet vekili olsam marşın değişikliği için Meclis çatısı altında uygun yoldan girişimde bulunsam bu suçmudur?
3. Başbakan olsam anayasa değişikliğini mecliste savunsam, olumlu sonuç alsam bu suç mudur?
4. Cumhurbaşkanı olsam anayasa değişikliğini onaylasam bu suç mudur?
Kusura bakmayın tam olarak anlamak için böyle açtım.
Saygılar
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Burada asıl sorun zihniyet elbette değiştirmeye güçleri yetmez. Zaten oy verenlerde gelin Kemalizmi yok edin demediler hiç sanmıyorum. Büyük çoğunluk bu iktidarı sağın merkez partisi olarak gördüler ve RTE nin dediklerine kandılar ( Umarım RTE doğru söylüyordur ben yanılıyorumdur. ) Daha yemin bile etmeden yani milletvekili olmadan Ak partinin anayasacısının böyle demesi ayıp ötesidir ama neyse biz alıştık bunlara. Hep dediğim vitrin e değil depoya bakmak lazım. Ama vitrinde bozukluk olduğuda aşikar ...
Sayın gecem1970 sadece anayasanın ilk üç maddesini yazmış. Zatı muhteremin dediği aslında o kadar değil. Adam diyor ki 'Anayasada Atatürk ilke ve inkılaplarına gerek yok' Neye ihtiyaç yokmuş ? ilkelere ihtiyaç yokmuş nedir bunlar ?
Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, devletçilik... Bunlara gerek yok bir işe yaramaz diyor... Bunla kalıyor mu? hayır ne diyor inkılaplarada gerek yok ? onlar ne ?
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun (25 Kasım 1925)
Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına Dair Kanun (30 Kasım 1925)
Uluslararası Saat ve Takvim Hakkındaki Kanunların Kabulü (26 Aralık 1925)
Türk Medeni Kanunu (17 Şubat 1926)
Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun (1 Kasım 1928)
Ölçüler Kanunu (1 Nisan 1931)
Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (26 Kasım 1934)
Bazı Kıyafetlerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (3 Aralık 1934)
Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
Kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşması (5 Aralık 1934)
Şeriye Mahkemelerinin kaldırılması (8 Nisan 1934)
Bunlarada gerek yokmuş. Neye gerek varmış ? Renksizliğe gerek varmış. Renk nedir ? Işığın gözde yarattığı algılama renge gerek yoksa göz algılayamayacağından renksizlik olacak böylece renk körleri ile normal göz arasında fark kalmayacak renk yok ya... O renklerin Cumhuriyetin teminatının renkleri olduğunu hala anlayamamış yada işine gelmeyen bir anayasacı prof ne ala... Çıkar bunları anayasadan anayasa kalmaz getir hilafeti getir padişahlığı getir şeri mahkemeleri nede olsa renksiziz ya...
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Atatürkçülüğü bazı kalıplara hapsetmek onu dondurmak anlamına gelir. Sayılan ilkelerden "devletçilik" kanaatimce miadını doldurmuş ve çağ dışı kalmıştır. Ben devletçilik ilkesini hiç benimsemiyorum ve bunun da Atatürkçülüğe aykırı olduğu görüşüne katılmıyorum. Devletçilik, ekonomik bir kavramdır ve devletçi ekonomiler çökmektedir. Özelleştirme de vatanı satmak değildir. Bütün dünyada yapılan bir uygulamadır.
Ayrıca, Atatürkçülük diye sunulan bazı kanunların (örneğin, Şapka giyilmesi hakkında kanun gibi) bu gün hiç bir anlamı ve işlevi yoktur. Uygulanmıyor ve uygulanması da gerekmiyor. Atatürkçülüğü bu eskimiş kalıplardan çıkarmak gerekir.
Re: Anayasanın İlk Üç maddesi
Millete anlatılmaz da millet, bütün şirketleri devletleştirelim diye anlarsa Devletçiliği, tabi gereksiz olur, 5 ilkeye iner ilkeler...
Önce bir Devletçiliği tanımlayalım:
Devletçilik, devletin ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir.
Bakın Atatürk ne demiş:
"Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Dolayısıyla her birimizin hakkı vardır. Salahiyeti vardır. Fakat çalışmak sayesinde biz hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur. İnsan ancak çalışmakla insan olur. Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız. Fakat ne yapalım ki, Demokrasi'ye benzemiyormuş. Sosyalizm'e benzemiyormuş. Hiç bir şeye benzemiyormuş. Efendiler biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz çünkü biz bize benzeriz"
Kemalist Devletçilik anlayışının, bütün üretim araçlarını devletin elinde toplamayı öngören Marksizm ile farkı, hızlı bir ekonomik büyümeyi sağlamak için devletin lokomotif görevini üstlenmesi anlamına gelmektedir. Ekonomiye yön vererek, kıt kaynakların akılcı kullanımını planlamak, özel girişimcilerin ilgilenmediği, başarılı olamadığı ya da kamu yararı görülen alanlarda yatırım ve işletmecilik yapmaktır.
Ben de iddia ediyorum ki, Devletçilik Cumhuriyetin ilk yılları haricinde uygulanmamıştır. Sonraki dönemde ise planlamaya komünist işi olarak bakılmış, DPT'ye siyasi tercihlerle takunyalılar doldurulmuştur.
Bunun sonucu olarak, arz fazlası denize dökülen domates, çay vb., yerinde ve zamanında yapılmayan modernizasyonlar, popülist politikacıların KİT'leri çiftlik olarak görmesi ve oraları niteliksiz yandaşlarını doldurması ve bütün bunların teşvik edilmesi, bilinçli politikalar haline getirilmesi ile Devletçilik "tu kaka" olmuştur.
Beyler, bayanlar, önce "Devletçilik" nedir bilelim. Devletçilik sizin anladığınız anlamda özel mülkiyeti dışlasaydı, Atatürk İzmir İktisat Kongresi'ni toplamazdı. Devletçilik ilkesinin serbest piyasa ekonomisi ile çelişen hiçbir yanı yoktur. Sadece sosyal boyuta dikkat çekilmektedir ki, bugün bize herşeyden daha gerekli olan budur. Aslında bu sosyal demokratların savunduğu ekonomik yapıdır dersek hiç de yanlış olmaz.
Hindistan'a bakın 50 yıllık planlama ile yazılım sektörünü Dünyada eline geçirdi, Amerikalıların güzel bir sözü vardır "Topluma gelebilecek bir risk varsa, orada para değerli değildir" derler.
Siz tohumluk yetiştirmeyi karlı değil diye düşünmezseniz, enerji kaynaklarınızı planlamazsanız, suyunuzu sağa sola peşkeş çekmeye başlarsanız, stratejik tesislerinizi , bankalarınızı Dünyada görülmemiş ölçülerde yabancılara satarsanız size bir diyeceğim var:
Bu kafayla giderseniz ne o çok sevdiğiniz özel teşebbüs kalır, ne de Devlet... Çok değil, kısa bir süre sonra birileri size kına gönderir. (Emin olun kına tohumluğu olmaz.)
Selamlar,