Sizinle paylaşmak istedim
Yaşam bazen umulmadık şekilde dener bizleri. Bilmem nedendir, nedendir denemek isteği. Hepimiz dönem dönem sınavlardan geçeriz. Sosyal ilişkilerimiz bozulabilir, güven zedelenebilir, her şey alt üst olur.
Hemen her şeyin eski güvenli haline dönmesini isteriz ve işte sınav burada devreye girer. İşte o zaman deriz ki; biz bir sınavdan geçiyoruz. O ana kadar bir sınav döngüsünün içine girdiğimizin farkına bile varmamışızdır bile.
Offff, ne zordur şu hayatın sınavlarını teker teker geçmek.
Ne zordur bilinmez bir düşmanla savaşa girmek
Her şeyi sorgulamak,yordamak,senaryolar kurmak
Ve hepsi gerçekmiş gibi algılayıp,algılarımızın dehlizlerinde boğulmak
Beynimizin o güne kadar iş yapmamış kıvrımlarına kadar yorulmak
Geceleri uykusuz kalmak, açlığın ne olduğunu unutmak
Ben kimim ,neredeyim,bugüne kadar ne yapıyordum, anlamım ne gibi sonu gelmez sorulara takılmak
Her şeyi,tüm yaşantını tekrar şekillendirecek ve onaracak gücü tekrar toparlamaya çalışmak
Yalnızlığın ebediyen üzerinden çıkmayacak,hücrelerine kadar işleyen, yazları sahillerde yapılan o dandik dövmelerden biri olmadığının farkına varmak
Belki hep yalnız hissettin kendini ,belki anlaşılmadığını düşündün,belki kimseyi kırmak istemedin bugüne kadar,hep attın içine
Bunlar seni zorlarken, bu kadar ağır üzgünlüklere,yalnızlıklara,anlaşılmamışlıklara,sev gi açlığına,kayıplara,yoksunluklara,özlemlere,engelle nmişliklere göğüs germişken, neden şimdi bu yenilmişlik duygusu?
Ne diyor bir şarkısında Kıraç; “Bir kere çevir başını bak şu toprağa
Hergün bir çiçek açılır bakar dünyaya
Bütün geceler mecbur varır sabaha
Umudun kaybedip pes etmek olmaz
Gönül isterdi ki, hep iyi olsun
Bütün acılar bitip mutluluk olsun
Ama ne yaparsın insanoğlusun
Acı olmayınca tatlı da olmaz
Umudun kaybedip pes etmek olmaz.”
Evet,umudu kaybedip pes etmek olmaz.
Kardeşim bir konuşmamızda;” ne istediğine önce sen karar ver ve istediğini elde edene kadar çabala” demişti. Nedense çok güçlü hissetmiştim o anda kendimi. Her şeyi düzeltecek, bütün güçlükleri ve olumsuzlukları yenebilecek gücü hissetmiştim içimde. Peki, neden sürdüremiyor, o enerjiyi tekrar yakalamakta güçlük çekiyoruz. Ben güçlüyüm demek yetmiyor, yetişmiyor.
Ben şunu fark ettim son zamanlarda… bizler,bir diğerine haksızlık ederek yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Çocuklarımızı etiketleyerek, her şeye anlamlar yükleyerek, beklentiler dizgesi içinde yüzerek, kategorize ederek…hep içimize atarak, konuşmadan…sözüm ona, incitmeyerek, içimizde kendimizle ve dış dünyayla boğuşarak…ne oluyor sonra “DANKK” DİYE İNİVERİYOR GÖKTEN TEPENİZE BİRŞEY…ve siz ne olduğunu anlamıyorsunuz bile… önce kendinize sonra da çevrenize… işitsel hallüsinasyonlar, algı bozulmaları, alıngan ruh hali, uzun süre bir yerlerde duramamalar, ardından da hiç çıkmak istememeler, değişir herşey…yine kimseyi, uzun yıllar kırmadan içinde halletmeye çalışanlar, taşıyamaz olur hiçbir şeyi…her şeyi düzene sokmaya çalışırken daha da berbat hale getirirler.
Her insan bir girdabın içine düşebilir, ayağı takılıp sendeleyebilir, hepimiz insanız, algıları, her şeyiyle farklı… bizi biz yapan her şeyle…elbet hatalar olacak hayatımızda…yaşımız ne olursa olsun büyüyoruz, öğreniyoruz hala…hele de karşıdakini kendisi gibi gören biriyseniz yiyeceğiniz çok ekmek var demektir.
Ama en önemlisi “umudu kaybedip pes etmek olmaz”
Hergün yeni, hergün güzel. Belki de yaşamak her şeyiyle hayatın bütün risklerini göze almak demektir. Belki de yaşama, hayata sımsıkı şekilde sarılma gayesi bundandır.
Hepimiz çabalıyoruz hayat içinde, kendimizle, çevremizle, içimizle ve dışımızla… neden? Mevcut bir şansı en güzel ve yaşanabilir şekilde değerlendirebilmek için. Vardım diyebilmek, engellere karşı varlığını koruyabilmek için.
Dedik ya, yaşam bazen umulmadık şekilde dener bizleri. Sağ gösterip sol vurabilir.
Can Yücel diyor ki; “çok sahiplenmeden yaşayacaksın hayatı,
Ucundan ilişerek,”
İlişerek hayata, çok sahiplenmeden yaşayarak daha mı az acı çekilir acaba?
Sadece vardım, vardı ve artık yokuz demek daha mı az acı verir, daha mı kolay unutulur,
Acaba bu, beklentileri asgaride tutmanın, güven çizgisinin her an kırılabileceği noktasının vurgulanması mıdır?
Hepimizin ayrı bir dünya, ayrı bir kıta, ayrı birer okyanus olduğunu söylüyorsak, med-cezirler yaşanması, depremler olması, ruhumuzda ve bendimizdeki afetleri neden yadırgıyoruz?
Ucundan ilişerek yaşayınca daha mı kolay ayakta dururuz?
Sağ gösterip sol vurunca hayat, nakavt olmaktan bu şekilde mi kurtuluruz?
Ne kadar ömrü olduğunu bilen var mı içimizde? Ne zaman öleceğini bilen?
Yoktur sanırım.
Bu bilinmezlik, sonunda bir yokluk olduğunu bilmek, zaten ucundan ilişmek değil mi hayata…
Ne kadar sahiplenebilirsin ki bu bilinmezlik içinde bir şeyleri…
Neyin ne kadar önemli olduğunun ne önemi var bu anlamda….
Boş verelim demek değil bu,ama çok fazla da anlamlar yüklemeyelim…
Beklentilerimizi asgariye indirelim….
Daha hoşgörülü,anlayışlı olalım kendimize ve başkalarına karşı…
Koşalım peşinden yalınayak sevgimizin, kumsalda kalan ayak izlerimize bakalım…
O yokuşun bizi engellemesine izin vermeyelim, çıkalım zirveye…
Nemrutta güneşin batışını izlerken, birbirimize, sevgimize kadeh kaldıralım…
Geçen günlere, ömrümüze, verdiklerimize ve aldıklarımıza şükredelim….
Dünya bize ne veriyorsa, biz de kendimize ve çevremizdekilere onu verdik değil mi?
Girdaplardan, labirentlerden, dehlizlerden bizi bizden, seni benden, beni senden başka kim çıkarabilir, kurtarabilir?
Rio karnavalında samba yapan kızlarla biz de dans edelim. Dans ederken gülelim.
Hiç bitmesin, bitmesin, taa ki ben ölene kadar… ilişiğim kesilene kadar yaşamla…
Eğer ilişiğim kesilecekse yaşamla,ki bu elbet olacak, senin yanında olsun bırak…
O güne kadar seninle beraber ilişerek yaşamak istiyorum.
Seninle var olmak,vardım demek istiyorum, giderken yanımda sen ol istiyorum. Söylemek isteyip de söyleyemediğim şeyler gelirse o an aklıma ve sen yanımda olmazsan ya…
Re: Sizinle paylaşmak istedim...
Bundan ne kadar zaman önceydi hatırlamıyorum…nerdeydim,ne oldu onu da hatırlamıyorum… ama bir şey oldu, onu da tam olarak bilmiyorum. Belki bilmek istemiyorum… ne istediğimi, neden istediğimi de bilmiyorum… bildiğim bir şey yok sanırım şu aralar. Bir bilinmezlik içinde yaşayıp gidiyorum…öylesine…su ile akıyor,rüzgarla esiyor,yağmurla yağıyorum. Geceyle batıyor ama güneşle doğamıyorum bir türlü…beynim gidiyor bir yerlere ama ayaklarım gitmiyor,yüreğim yanıyor ama ellerim üşüyor. Kalbim atıyor ama hissetmiyor,beynimdeki uğultudan kulaklarım işitmiyor. Aç kalmıyorum bir şeyler yiyorum ama karnım doymuyor,bazen de hiç acıkmıyorum, bilmiyorum…rahatlamak için duş alıyorum ; bedenim ıslanırken ruhum ıslanmıyor,ruhuma su işlemiyor…hiçbir kokuyu alamıyorum…hergün birbirinin aynı…ne acelesi var bu zamanın…nereye yetişmeye çalışıyor,beni de elimden tutup peşinden sürüklüyor….zaman mı rahatsız ben mi ayırt edemiyorum…o mu değişti,ben mi bilemiyorum…belki de bilmek istemiyorum,belki de korkuyorum…unutmak istedikçe,hatırlıyorum…kaçmak istedikçe,koşmak istedikçe takılıyorum…nefesim tükeniyor,boğuluyorum…
Re: Sizinle paylaşmak istedim...
Kesinlikle beni anlatmışınız inanın..
çok güzel..
sanki kendimi duydum okurken..
sevgi ve saygılarımla..
Re: Sizinle paylaşmak istedim...
sayın erdiken,
beğenmenize sözüm yok,paylaşıyorum ben çünkü...
hafifletir belki diye kelimelerin gücü...
oysa, ben istemem erkeğin üstümde hükmünü...
belki,kabul etseydim bunları yaşamazdım,karışmaz,çalkalanmaz,kaybolup tekrar bulmazdım kendimi...
saygılar...
Re: Sizinle paylaşmak istedim...
erdiken kardeşim
allah senden razı olsun senin yazılarından başkasını okuyamıyordum bu sitede