Boşanmadan 1-2 ay önce satılan malların durumu
Merhabalar
Bundan yaklaşık bir ay önce bir ev almak istedim ve ev sahibi ile her konuda anlaştım. Ancak birkaç gün sonra ev sahibinin eşinden ayrılmak üzere olduğunu mahkemelerinin devam ettiğini öğrendim ve bu durumdaki bir evin alınmasının etik olmadığını düşünerek evi almaktan vazgeçtim. Öğrendiğim kadarıyla eşler 2000 yılında evlenmişler ve aralarında mal rejimi paylaşımı anlaşması yok. Adam işçi , kadın ev hanımı. Ev yanılmıyorsam 2004 yılında alınmış. Mart 2007 'de boşanmanın büyük bir ihtimalle gerçekleşeceğini söylüyorlar. Ben bu konuda birkaç şeyi merak ediyorum şöyleki
1- Eşlerin ortak mal paylaşımı bu durumda sözkonusu mu?
2- Ben evi boşanma gerçekleşene kadar almış olsaydım bu durumdan etkilenirmiydim?
3- Mahkeme eşler arasında mal paylaşımına hükmederse ve diğer taraf ev konusunda dava açarsa mahkeme evi benden alırmıydı yoksa evin satış bedelininin yarısını satan eşten mi talep eder?
Bilgilendirirseniz sevinirim
Şimdiden teşekkürler
(Ben evi almaktan vazgeçmiş durumdayım kaldıki bu evin sahibine hayrı olmamış bana mı olacak?? sadece olayın kanuni boyutunu merak ediyorum çünkü toplumda bu konuda kulaktan dolma bilgiler çok olayın doğrusunu sizlerden öğrenmek istedim)
Re: boşanmadan 1-2 ay önce satılan malların durumu
slm lar;öncelikle Medeni Kanunun mal rejimi hususunda yürürlüğe girdiği yıldan önce yapılan evliliklerde mal ayrılığı söz konusu.Ve kanun yürürlüğe girmeden önce taşınmaz alındıysa kadın bu evde hak sahipliği idda etmesi için emeğinin olduğunun kendisininde katkısının olduğunu ispatlaması lazım.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte başka bir mal rejimi seçmediylerse yasal mal rejimi olan edinilmiş mal rejimine tabi olurlar.Bu süreçte hak sahipliği evlilik süresince edinilen mallarla sınırlıdır.Eger ev sahibiniz evi bu kanun yürürlüğe girdiği zaman aldıysa kadın bu ev üzerinde hak sahibidir,boşanma davası sırasında malvarlığının tasviyesini ister.Ayrıca bahsetiğiniz ev ,ev sahibinizin yaşamını idame ettirdiği bir aile konutu sizin kiracı olmanız ve bu evin aile konutu olduğunu bilmeniz nedeniyle 3. kişilerin iyiniyet ve dürüstlüğü burda korunmuyor böyle bir tasarruf yapıldığı taktirde iptali istenir.
Re: boşanmadan 1-2 ay önce satılan malların durumu
Aile Konutu İle İlgili Kısıtlamalar (MK Md. 194): 194. madde evliliğin genel hükümleri arasında yer aldığından eşler hangi mal rejimini kabul ederlerse etsinler uygulanacaktır. MK 194. maddesine göre “Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir.”
Hangi konutun aile konutu sayılacağı yasada tanımlanmamıştır. Madde gerekçesinde “Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır” denilmektedir.
Yasada belirtilmemekle beraber; karı ve kocanın tek bir konutu “aile konutu” olarak kabul edebilecekleri söylenebilir.
Aile konutunun maliki olan kişi, eşinin açık rızası bulunmadıkça, aile konutunu devredemeyecek, üzerinde sınırlı bir ayni hak -ipotek gibi- tesis edemeyecektir.
Tapu memuru; satılmak veya devredilmek istenen konutun aile konutu olduğunu biliyorsa satışı veya rehni tesis etmeyi reddedecektir.
194. maddedeki kısıtlama, kanundan doğan bir kısıtlama değildir. Taşınmaz mülkiyetinin Kanundan doğan kısıtlamaları Medeni Kanunun 731-756 maddelerinde yer almaktadır. “Genel olarak” başlıklı 731/1. maddeye göre “Taşınmaz mülkiyetinin Kanundan doğan kısıtlamaları Tapu Kütüğü’ne tescil edilmeksizin etkili olur”. Kanundan doğan kısıtlamaların en tipik örneği MK 732. maddedeki paylı (müşterek) mülkiyette önalım (şifa) hakkıdır.
Aile konutu ile ilgili düzenleme; Tapu Sicili’ne itimat prensibini bertaraf etmez. MK 1023. maddesine göre “Tapu Kütüğü’ndeki Sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur”. Örneğin taşınmazın maliki eş şerh bulunmayan bir aile konutu üzerinde bir banka lehine ipotek tesis ederse, bankanın iyi niyeti korunur ve ipoteği geçerli olur. Bankanın iyi niyeti MK 3. maddesine göre belirlenir. Bu maddeye göre “Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin” varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.
Banka, bir gerçek kişinin konut olarak maliki olduğu taşınmazını bankaya devretmesi veya üzerinde ipotek tesis etmesi halinde; bu kişinin evli olup olmadığını veya evli olduğunu bilse dahi konutun aile konutu olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Ancak kişinin evli olduğunu bilmesi halinde; “iyi niyet” tartışmalarından kaçınmak için diğer eşin yazılı iznini istemesi uygun olur. Keza diğer eşin bankaya başvurup konutun aile konutu olduğunu, taşınmazın satılmasına veya üzerinde ipotek tesisine rızası olmadığını bildirmesi halinde artık bankanın iyi niyetinden söz edilemez.
Diğer eşin açık rızası -ispat açısından yazılı rızası- yoksa; diğer eşin rızasını haklı bir sebep olmaksızın vermemesi halinde, eş hakimin müdahalesini isteyebilir. Örneğin aile konutunun maliki eş; çocuğunun tedavisi için bankadan ipotek karşılığı kredi almak zorunda ise hakime başvurabilir. Hakimin müdahalesi ipotek tesisine izin şeklinde olacaktır.
Bir kişinin diğer eşin rızasını almadan aile konutunu bilerek devralması veya lehine ipotek tesisi ve diğer eşin karşı çıkması halinde devir veya kısıtlayıcı ayni hak hüküm ifade etmez ise de burada bu devir veya ipoteğin mutlak butlanla geçersiz olduğu ileri sürülemez. Diğer eş daha sonra icazet vermek suretiyle işlemi başından beri geçerli kılabilir.
Aile konutunun maliki olmayan eş, Tapu Kütüğü’ne konutla ilgili şerhin verilmesini isteyebilir. Başvuru halinde Tapu Memuru malik olmayan eşten, malik olan eşle halen resmen evli olduklarını kanıtlayan nüfus kayıt örneğini, bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini apartman yöneticisinden ve muhtardan belgelemesini isteyecektir.
Bir taşınmazın aile konutu olarak Tapu’ya şerhi halinde artık üçüncü kişilerin iyi niyetinden söz edilemez. Diğer şerhlerden farklı olarak –örneğin kira şerhi gibi- aile konutu şerhinden sonra gelmek üzere dahi olsa; taşınmazın devri veya üzerinde ipotek tesisi gibi işlemler yapılamaz.
Buna karşılık; aile konutu şerhinden sonra, malikinin borcundan ötürü taşınmaza haciz konulabileceği gibi, taşınmaz icra yoluyla da satılabilir.
(Alıntıdır:Prof.Dr. SEZA REİSOĞLU)