Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo
"Ünal Tanık'ın yazısıdır."
Yorumu vicdanınıza bırakıyorum..
Asker, PKK liderlerinin teslimine karşı çıktı
Yer ABD'de Hudson Enstitüsü. Muhafazakar yapısı ile bilinen bir düşünce kuruluşu. Türkiye'den sadece üst düzey generallerin çağrıldığı bir toplantı. PKK liderlerinin yakalanması gündeme geliyor. Asker şiddetle karşı çıkıyor.
Neden mi bahsediyorum. Buyurun okumaya. Dehşet senaryosunu takibe...
Washington'da faaliyet gösteren Hudson Enstitüsü adlı muhafazakar eğilimli fikir kuruluşunda Türk subaylarının katılımı ile gerçekleşen toplantı, gündemine aldığı senaryo ve askerlerin tepkisi ile çok tartışılacak bir tablo ortaya koydu.
Tartışmaya konu olan toplantı, 13 Haziran 2007 Çarşamba günü yapıldı. Toplantıya, hem Türkiye'den hem de Washington'daki üst düzey Türk askeri yetkililer katılıyor.
Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi'nin Başkanı ve bazı yetkililer Türkiye'den gidiyor. Türkiye'nin Washington'daki Savunma Ateşesi Tuğgeneral Bertan Logarlaroğlu da katılımcılar arasında.
Masada bir senaryo var. Tam bir dehşet senaryosu. Senaryonun geçtiği zaman dilimi, Haziran 2007. Yani içinde bulunduğumuz günler. Senaryoya göre, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu bir suikast sonucu öldürülüyor. (Emekliye ayrıldı, ama konuşulan senaryo görev başında öldürülmesi.)
Senaryo bununla da bitmiyor. İstanbul Beyoğlu'nda bir patlama oluyor ve saldırıda 50 kişi ölüyor. Olayın sorumluluğunu PKK üstleniyor.
Bu iki olay peşpeşe yaşandıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri 50 bin kişilik bir birlikle Kuzey Irak'a giriyor. Uçaklar, helikopterler, tanklar ve kara birlikleri Kuzey Irak'ın içlerine doğru ilerliyor.
Bu durumda "ABD tarafının tepkisi ne olur?" sorusuna cevap aranıyor.
Buraya kadar her şey normal. Burası bir fikir üretme merkezi denebilir. "Bu tür merkezlerde her türlü senaryo gündeme gelebilir" diyebilirsiniz. "Ülkeler, hele de güvenlik görevlileri, bu tür senaryolar üzerine çalışmalar mutlaka yapmalı" diye düşünenlere hak veriyorum.
Gerçekten de asker ve güvenlik güçleri en kötü senaryolara karşı kendini hazırlıklı kılmalı.
Ama bu iddiayı çürütecek bazı tablolar var orta yerde. Gelin kızıp öfkelenmeden, ön yargılarımızı bir kenara bırakarak bunlara bakalım.
Birincisi, asker şimdiye kadar, kamuoyunda Kuzey Iraklı Kürt liderlerle biraraya gelinemeyeceğine dair defalarca açıklama yaptı. Dışişleri ve hükümet adına yapılan girişimlere karşı en sert şekilde tepki verdi.
Ancak bu toplantının bir sürpriz ismi vardı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Washington Temsilcisi Kubat Talabani. Kubat Talabani, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin oğlu.
İkincisi, bu toplantıya tek bir sivil isim davet edilmiyor. Washington'daki tek bir Türk diplomat bile çağrılmıyor. Masanın bir tarafında ise Kubat Talabani'nin olduğunu unutmayın.
Üçüncüsü: Masada her türlü konu tartışılıyor, her senaryo ve sonucu ele alınıyor. Kuzey Irak'taki PKK liderlerinin yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesi konusu gündeme geliyor.
Toplantıya katılan generaller, böyle bir senaryoya şiddetle karşı çıkıyor. "Bu senaryonun siyasi açıdan sakıncalı" olduğunu öne sürüyorlar. Generallerin bu konuya karşı çıkmalarının gerekçesi ne idi dersiniz? Sıkı durun öyle ise...
"Şu aşamada PKK liderlerinin yakalanması ve Türkiye'ye teslimi, AKP'ye yarar. Bu da ABD'nin Türkiye'deki bazı siyasi partileri kayırdığı izlenimini verir."
Türkiye bu senaryoyu çok konuşacak. Askerin PKK liderleri konusundaki tavrından çok sonuç çıkarmak durumunda.
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
Adam kıtlığında Temel!i imam yapmışlar. Temel de çıkmış vaaz vermeye başlamış.
"Hazreti Musa nın kızı olmuyormuş. O da doğacak kzını kurban etmek için Şeytan'a adak yapmış. Sonra kızı olmuş. O da tam keseceksen, Azrail, elinde bir keçiyle gelmiş. Al bunu kes demiş. İşte kurban böyle farz oldu hemşerilerum" demiş. Sonra Caminin eski imamına vaazını nasıl bulduğunu sormuş.
"Çok güzel. Ama bir-iki hatan oldu. Hazreti Musa değil, İbrahim diyecektin, Şeytan değil Allah diyecektin. Kız değil erkek diyecektin. Azrail yerine Cebrail diyecektin. Onun getirdiği de koyundu, senin gibi keçi değil."
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
Sayın Atay;
Başbakan RTE, bu senaryo konusunda görüş soran gazetecilere "deli saçması" demiş. Galiba aynı kanaatesiniz.
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
ünal tanık kim ?
Bu yazı nerde yazıldı
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
Sayın Eyilik,
Yazarın kim olduğu önemli mi? Zaten bugünlerde herkes bunu konuşuyor, üstelik enstitüde bunu inkar etmedi ve sadece "sızdıranları" kınadı.
Bugünkü gazetelere de göz atarsanız Sayın Tuğcu'nun ilgili kişilerden açıklama beklediğini okursunuz.
İlginçtir olayın üzerinden neredeyse bir hafta geçti hala da bir açıklama yok.
Madem yazara takıldınız, o zaman bende size başka bir siteden aynı konuya ilişkin bir link vereyim ki yazarın "taraflı olduğu" konusunda tereddütünüz varsa buradan okursunuz..
http://www.bbc.co.uk/turkish/news/st...cenarios.shtml
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
Sayın Bilgili, aynı görüşte değiliz. Bence deli saçması değil. Seçim öncesi, gol atma telaşı. Ama ne yazık ki ofsayttan atılan goller sayılmıyor.
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
ABD'deki dehşet senaryosu balon çıktı!
ABD’de Hudson Enstitüsü’nde yapılan kapalı bir toplantıda “Tülay Tuğcu’ya suikast girişimi olacak, Türk askeri Kuzey Irak’a girecek” diye başlayan ve darbe senaryolarına kadar uzanan konuşmalar yapıldığı öne sürülmüştü.
Toplantıda Büyükelçilik Askeri Ateşesi’nin de bulunduğu belirtilmiş ve askere karşı bu olayla ilgi eleştiriler başlatılmıştı. Yine bilinmeyen bir kaynak toplantıya katılan bir askerin “Eğer PKK’nın liderlerini Türkiye’ye verirseniz AKP’nin işe gelir” dediği iddia edilmişti. Bu söylentiler üzerine TSK’ya karşı soru işaretleri yöneltilmişti. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, askerler ve diplomatlar için “Eğer o toplantıya katıldılar ise terk etmeliydiler” demişti. Son olarak TBMM Başkanı Bülent Arınç, “İki askerimizin bu toplantıya katılması, katıldıktan sonra itiraz etmemesi yanlış ve yakışıksızdır. Genelkurmay’dan açıklama bekliyoruz” dedi. Ve nihayet açıklama geldi…
Toplantıyı düzenleyen Zeyno Baran, bütün iddiaları tek tek yalanladı. “Tülay Tuğcu’ya suikast” dahil tüm söylentilerin toplantıda kesinlikle gündeme gelmediğin söyleyen Baran şöyle dedi:
Basına yansıyan Türkiye ile ilgili senaryolar, geçen hafta Hudson Institute'te gerçekleştirilen toplantıda kesinlikle tartışılmadı. Basına isimsiz olarak sözde bilgi veren kimse, Türk Milleti'ne ait kurumları yıpratmaya çalışıyor”
Baran, yaptığı yazılı açıklamada, “ilkeler gereği kapalı bir toplantının katılımcılarından ve konuşulanlardan bahsedilmez. Ancak 13 Haziranda Hudson'da yapılan bu tarz bir toplantının ardından medya üzerinden başlatılan, kaynağı belirsiz, toplantının amacı ile hiçbir ilişkisi olmayan ve de maksadını aşan yorumların Türk kamuoyunda oluşturduğu hassasiyet ve gerginlik nedeni ile bazı noktalara açıklık getirmeyi uygun buluyorum” dedi.
Zeyno Baran, şunları kaydetti:
“Bu toplantı sadece PKK terörünün Türkiye için hayati önemini ortaya koymak ve Türkiye’;nin ABD ile ilişkilerinin PKK nedeni ile daha da gerilmesini önlemek amaçlı yapılmıştır. Basına yansıyan senaryolar toplantıda kesinlikle tartışılmamıştır. İfade edildiği biçimde Türkiye'nin iç politikasını ilgilendiren hiçbir konu konuşulmamıştır. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na suikast konusu kesinlikle gündeme gelmemiştir. Çarpıtılan haberler sonucu doğan yanlış anlaşılmadan ötürü Sayın Tuğcu'dan özür dilerim. Toplantıya katılan yetkilileri bu tip spekülasyonların bir parçası olarak düşünmek son derece yanlıştır.”
Baran açıklamasında, “Toplantıya katılan yetkililer tam aksine, ABD'nin yükselen PKK terörü konusunda somut adım atmasını, aksi takdirde Türkiye’nin Kuzey Irak'ta PKK’ya uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak askeri operasyon yapmasının gerekeceğini vurgulamıştır. Basına isimsiz olarak sözde bilgi veren kimse, sanırım kurumum ve ismim üzerinden Türk Milleti'ne ait kurumları yıpratmak istemektedir. Türk Milleti'nin her gün verdiği şehitler nedeniyle son derece hassas olduğu bir dönemde, bu tip yönlendirmelerle kimin çıkarına hizmet edilmektedir? Üzerinde hassasiyetle durulması gereken asıl nokta budur” dedi.
PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?
Baran’ın bu açıklamasından sonra kulislerde şu yorum yapıldı. “Olmayan konuşmalar ve iddialar üzerine hemen bazı çevreler askeri hedef almaya başladı. Meclis Başkanı Arınç, askeri suçlayıcı ifadelerde bulundu. Bazı köşe yazarları askere sert eleştiriler yaptı. Ama şimdi toplantıyı düzenleyen Baran resmen bu konuların hiçbir şekilde gündeme gelmediğin söyledi. Peki şimdi bu eleştiriler ve ağır suçlamalar ne olacak?”
Kulislerdeki bir başka yorum ise şu: “TSK Arınç’ın sözlerinden ve eleştirilerden ciddi şekilde rahatsız”
19.06.2007
Hürriyet
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
'' Aynı anda iki ülkede bomba patlar Biri Türkiyenin başkenti Ankarada TBMM sinde meclis yerle bir olur bir çok milletvekili ve hülümet üyesi ile başbakan ölür , diğer bomba bürükselde Nato karargahında patlar Nato Avrupa kanadı komuta kontrol merkezi yerle bir olur Dönem komutanı ve üst düzey subayların tamamı ölür. Muhteşem bir EH başlar kimse kimseye ulaşamaz . Kargaşa çıkmıştır Türkiye nin güneyinden kırmızı Kuvvetlerin girdiği aynı anda polanya ve romanyaya girildiği Paris ve Londra nın ateş altında kaldığı haberi ukaşmış dünya dehşete düşmüştür. Mavi Kuvvetler teyakkuza geçmiş ve ATP yi yürürlüğe sokmuşlar her ülkede kendi planlarını yürürlüğe sokmuştur. Türkiyede ATP ile birlikte ÇALMAK harekat pılanı ile YILDIRIM VE TİMSAH planlarını yürürlüğe sokmuştur... ''
Yukarıda ki müthiş dehşet senaryosu ABD de filan yapılmadı. Bizzat NATO komuta kontrolunun Türkiye de olduğu 1989 yılındaki display determination 89/1 tatbikatının başlangıç senaryosudur. Yani kararlılık tatbikatının Burada kırmızı kuvvetler demirperde ülkeleri Mavi kuvvetler Nato ülkeleridir. Senaryo SSCB nin haber vermeksizin başlattığı savaşa karşı Kararlılık tatbikatı içerisinde karşı koyma ve sonunda yenmekle biter... Tam tamına 21 gece gündüz fiili mermi atışlı ve 20 ülkenin bizzat katıldığı uluslararası bir tatbikat başlangıcıdır.
Hadi gelin kavga edelim neden Ankarada patladı bomba diye....
Forumun ilk yazısınında son bölümü komple yalan ve uydurmadır.
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
ASKERE YÖNELİK ‘NEWS MANAGEMENT’
Hudson Enstitüsü’nün ve ona yakın çevrelerin, örneğin MEForum çevresinin ABD’nin PKK dolayımıyla Türkiye’yi kaybetmesi endişesi taşıdığı bilinen bir gerçek.
Aynı şekilde, Amerika’nın şahin ‘neo-con’larından oluştuğu söylenen bu çevrenin Barzani ile arasına büyük bir mesafe koyduğu ve Barzani’ye karşı Türkiye’nin yanında pozisyon aldığı da biliniyor.
Konunun ilgilileri meforum.org adresindeki internet sitesinden Michael Rubin’in kamuoyuna açık makalelerine kolaylıkla ulaşabilirler ve tutumu takip edebilirler.
Peki bütün bunlara karşın Hudson Enstitüsü’nde düzenlenen ve içeriği yalanlanan toplantı üzerinden, bu toplantıda temsilcileri bulunmuş TSK’yı yıpratmak ne anlama geliyor?
Böyle bir ‘news management’in hedefi ne olabilir, hiç düşündünüz mü?
Önce sorular…
Diyelim Hudson’daki toplantıda bir çok senaryo konuşulduğu gibi Türkiye’nin hiç hoşuna gitmeyecek senaryoların konuşulmasının ne sakıncası var? Bu senaryolara karşı Türkiye’nin tedbir almasının, orda bulunan izleyici TSK temsilcilerinin içeriği rapor etmelerinin ne gibi bir sakıncası olabilir? Bu birinci sorumuz olsun….
Şimdi ikinci ve en önemli soruya gelelim…
Diyelim, içeriği yalanlanan senaryo bu toplantıda konuşuldu… Bunun basına sızdırılması ve bir tür ‘news management’ ile işlenmesi nasıl bir sonuç verebilir?
Örneğin, orda konuşulanlara benzer bir senaryonun gerçekleşmesi halinde, bu ‘news management’, bu konu konuşulmuştu, orda askerler de vardı, demek ki göz yumdular şeklinde bir hava yaratıp, bir Kuzey Irak operasyonunun önünde psikolojik bir engel oluşturabilir mi?
Sızıntının başka sonucu da, TSK üzerine baskı kurmak isteyen unsurlara ‘demeç diplomasisi’ alanı açmak olabilir mi?
Teröre karşı yakında kazanılacağı bilinen başarı ile askerin fonkisyonu arasına mesafe konulması düşünülmüş olabilir mi?
Sanırız ‘news management’ bu sonuçları getirebilirdi.
Şimdi elimizde ne var: Hudson’da böyle bir ‘içerik’ konuşulmadı, açıklaması.
Ne ilginç, konuşulduğunu iddia eden bir kişi bile ortada yok, üstelik.
TSK’yı yıpratmaya yönelik bir ‘news management’ bir kez daha böylece akim kalıyor ama, bir de şöyle düşünelim: Ya bu toplantıdaki içerik doğru olsaydı?
Türk Kurmayları, tıpkı başbakanın söylediği gibi ‘bunlar deli saçması’ deyip toplantıyı mı terk etmeliydi, yoksa en uçuk içeriğe bile karşı kendi senaryolarını mı yazmalıydı?
Bir kez daha altını çizmekte fayda var; Türk basını ilginç bir ‘news management’ süreciyle karşı karşıya. Ve üstelik, bu süreç, ‘tersten’ örneklerle gazetecilik şehvetini çok kışkırtacak şekilde sunuluyor.
Haberler akarken, ‘siyasi bilinç’ süzgecinden geçirmek konusunda azami dikkat göstermek artık şart.
Aksi takdirde, medya, niyetinin halefine, kendisini, ‘suikast de olsa, toplu katliamlar da olsa Kuzey Irak’a girmeyelim’ propagandası yaparken bulabilir, maalesef.
Atılgan BAYAR / Habertürk
Re: Hudson Enstitüsü ve Türkiye ile ilgili bir garip senaryo...
Ortalığı karıştıran Hudson senaryosundan sonra bir dehşet senaryosu daha çıktı !
Ortalık yine komplo senaryolarından geçilmiyor. Kimi Washington’da kimi Ankara’da planlanıyor. Akıl firar etmiş, kitlesel iyi saatlerde olsun hallerine geçmek üzereyiz.
Son ‘komplo senaryosu tartışması’ Washington üzerinden Ankara hattına düştü; Bush yönetimine yakın olduğu söylenen Hudson Enstitüsü’nde, basına kapalı bir toplantıda konuşulan senaryolara Başbakan da tepki gösterdi, Erdoğan; ‘senaryolarını iyi niyetle yazsınlar’ dedi.
Şimdi burada duralım ve madem konumuz komplo senaryoları, Washington’daki ‘Hudson Enstitü’ gibi önemli düşünce üretim merkezlerinden biri olan ‘Brookings Enstitü’de yaklaşık 2 ay önce yapılan bir başka önemli toplantıda konuşulan ‘bir başka ŞOK senaryo pardon aslında iddia demek daha doğru’ iddialara-konuşulanlara’ bakalım.
Aşağıda okuyacaklarınızı Brookings’in web sayfasında da bulabilirsiniz, okuyacaklarınızı açık kaynaklardan öğrendim. İlaveten, aşağıda okuyacaklarınızı, orada, o toplantıda hazır bulunanlardan Sayın M.Ali Bayar’a da sorup teyit ettim, evet, bakın Washington’da 2 ay önce başka hangi iddialar dile getirilmiş (üstelik Hudson’daki şok senaryoları dile getiren ‘Amerikalılardı’ ama aşağıda okuyacağınız ‘şok iddiaları’ dile getirenler ise ‘bizim yerliler.’ ) İlginize sunulur efendim...
* * *
WASHINGTON D.C’de Amerika’nın önemli düşünce üretim merkezlerinden BROOKINGS Enstitü’de, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı - KÖŞK yarışının krize dönüştürüldüğü sıkıntılı o günlerde, ‘Atatürk’ün koltuğu yeni sahibini arıyor’ başlıklı bir panel düzenleniyor. (Brookings Enstitü, geçtiğimiz günlerde AKP’li üç milletvekili, Egemen Bağış, Reha Denemeç ve Mevlüt Çavuşoğlu’nu ağırladı, Hudson’daki olay senaryoları öğrenip-önceki gün kamuoyuna duyuran Egemen Bağış, geçtiğimiz hafta Washington’daydı ve Brookings Enstitüsü’nde bir konuşma yapmıştı. Bu ara nottan sonra biz tekrar ana konumuza dönelim)
Tarih; 12 Nisan 2007.
Yer: Washington- BROOKINGS Enstitü.
Panelin konusu: Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair ihtimal hesapları tartışılıyor.
Panelin yöneticisi; Emekli, ABD Ankara Büyükelçisi Mark R. PARRIS.
Panelistler; Mehmet Ali BAYAR (Davetiyede Bayar’ın unvanı Demirel’in danışmanı olarak yazılmış). Prof.Hasan Bülent KAHRAMAN (Sabancı Üniversitesi’nden) ve de Kerim BALCI konuşmacı; ZAMAN Gazetesi Ankara Büro Şefi).
Konuşmacılar sunumlarını yapmaya başlıyorlar. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı şansı, yol haritaları tartışılıyor. Konuşma sırası kamuoyunda Sayın Fethullah Gülen’in yayın organı olarak bilinen ZAMAN’ın Ankara Büro Şefi Kerim BALCI’ya geliyor, BALCI’nın söylediklerini duyunca tüm salon duydukları karşısında adeta ‘buz’ kesiliyor. Bakın Kerim BALCI ne diyor; ‘Erdoğan hakkında bir bilgi ulaştı, kaynağım AKP içinden bir isim, ayrıca Erdoğan’ın özel doktorundan da aynı bilgiyi aldım. Öğrendiğimize göre Sayın Erdoğan’ın beyninin sağ lobunda bir tümör var ve bu tümör hızla büyümemekle birlikte, epilepsi sendromlarına da neden olabiliyor...’
Kerim Balcı’nın bu şok konuşmasını, Sayın Mehmet Ali BAYAR kesip soruyor; ‘Siz bu bilgileri kişisel kaynaklarınız aracılığıyla mı edindiniz?’
Zaman Gazetesi Ankara Büro Şefi Balcı devam ediyor; ‘Doktorları, Erdoğan’a derhal ameliyat olmasını öneriyorlar ancak Başbakan ameliyat ve ayağa kalkma-iyileşme sürecinin en az 20 gün süre alması söz konusu olduğu için, 20 gün hastanede kalmasının politik manzara gereği kabul edilemeyeceğini belirterek ameliyat olmaya yanaşmıyor... Başbakan’ın sarası olduğunu söyleyenler yanılıyorlar. Erdoğan’ın beyninde tümör var ve kritik bir tümör değil ama bu tümör epilepsi sendromlarına da neden olabilir. Başbakan Erdoğan sağlık sorunu........’ Balcı iddiaları aktarmaya devam ediyor.... (Brookings Enstitü, Balcı’nın bu son bölümde söylediklerini web sayfasına makyajlayıp sunmuş, ancak diğer konuşmacılardan öğrendiklerime bakılırsa orada dile getirilen diğer senaryolar son derece hassas-kritik senaryolar ve o iddiaları şimdi buradan yazmak artık benim ne vatandaşlık ne de gazeteci sorumluluğuma yakışmayacağı için Balcı’nın iddialarını aktarmayı kesiyorum.)
Evet, ZAMAN’ın Ankara Büro şefi Sayın Kerim BALCI’nın Washington’daki bir düşünce kuruluşunda Brookings Enstitü salonunda yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti’nin BAŞBAKANI’NIN sağlık sorununa ait ortaya döktüğü şok varsayımlar-kulisler- senaryoların TC’nin ulusal güvenliği adına da ne denli önem içerdiğini, bu senaryoların arka plan kodlarını çözmeyi, neden-niçin sorularını, AKP içinde bir güç dengesi çekişmesi olup-olmadığı irdelemesini de artık sizin yüksek algınıza bıraktım ey bilen okur....
Ben sadece okuduklarımı-duyduklarımı kaynaklarıyla size ilettim. Bu iddialar da HUDSON’da dile getirilenler kadar sakıncalı, hatta HUDSON’da üretilenlere stratejik kurgular da diyebilirsiniz, peki Brookings’te konuşulanlar ne?
guler.komurcu@aksam.com.tr
Güler Kömürcü
Akşam