Yağmurdan sonra güneş altında dolaşmak yaşamı yeniden keşfetmek gibi gelir insana.
Yağmurun ıslattığı toprak yolu çiğneye çiğneye ormanın yukarılarına doğru yürümeye başladım .
Yeşilin hiç bilmediğim tonlarını keşfederek muhteşem duygular içinde yürüyordum. Bi ara soluk almak için durup kuru bi yer bulup oturdum.
Ağaç dalları arasından süzülüp gelen güneş ışıkları yerdeki ıslak zeminde bir renk armonisi oluştuıruyordu, oturduğum yerden yağmurun oluşturduğu minik derelerin yerçekimi kuralına uygun akmalarına takıldı gözlerim.
Sonra bu ağıstos sıcağında susamış hayvaların su bayramına katıldım .
Kuşlar börtü böcek ler tekmili su hasretini gideriyorlardı.
Sonra hemen yanımıdaki karıncaların suya erişmek için çabalarını izlemeye koyuldum.
İnanılmaz bir telaş içinde birbirlerinin üzerine basa çıka uzun bi kortej oluşturmuşlar habire küçük bi sırtı tırmanmaya çalışıyorlardı.
Kimileri tam uca geldiğinde tekrar başladığı tere geri düşüyor kimileri o sırtı çıkmayı başarıyordu.
Uzunca bi süre karıncaların bu halini izledim .
Sonunda dedim ,işte hayat işte yaşamın minik bir maketi bütün sırlarından arınmış olarak karşımda,
İnsanlar da böyle değilmi?
Güçlü güçsüzün üstüne basıp egosunun emrettiği yere uzanma telaşı içinde değilmi?
Üzerine basılmayı kabullenemeyenlerin koyduğu kuralları önce kendilerinin çiğnemesine ne demeli diye düşündüm.
Atlı karınca
Evet tam bu arada atlı karıncalar geldi aklıma
Tam dedim işte tam bizi anlatıyor
O büyükler için hazırlanmış hızla dönen uçan sandalyeler . öndekini yakalamak arkandakine yakalanmamak için eğlenceli geçen bikaç Dakka!
Bana kalırsa Hayatta böyle bişey işte.
Bu kadar ciddiye almaya değermi bilmem?
Hayat Yaşatanlar ve yaşayanlar diye. iki parçadan oluşur, bütün mesele hangi tarafta olduğunu bilmek ve ona göre yaşamaktır.
İnsanların büyükçe bi çoğunluğu hep yaşayanlar tarafında olduğunu sanır. Halbuki en mahrem yerlerine sülükler yapışmış bundan kendilerinin bile haberi yoktur.
yaşamayı düşleyerek yaşattığı bir dünya vardır yazık hep bu düşle ömrünü tamamlar. O ömrünü böyle tamamladığında çoktan yerine başka bikaç düşperest onun kaldığı yerden yaşayanların değirmenine su taşımaya başlamıştır bile.
Bu böyle sürer gider.
Hayal lerle şükür arasında bir ömür böyle geçer gider.
Peki Yaşayanlar kimdir diye sordum kendime sizin yerinize.
''Yiyip yiyip aç yatanlar'' dedi aklım birden bire, doğrumu bilmem?
ayazoglum