Re: Ev Eşyasına Haciz Usulü
Maaşınızdan kesinti yapılması başka haciz icrasına mani değildir. Haczedilemeyecek eşyalar arasında beyaz eşya elektrikli veya elektronik eşyalar yoktur.
Re: Ev Eşyasına Haciz Usulü
İcra İflas kanununa göre
Haczi caiz olmıyan mallar ve haklar:
Madde 82 – (Değişik: 18/2/1965 - 538/46 md.)
Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:
1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,
2. Borçlunun zatı ve mesleki için lüzumlu elbise ve eşyasiyle borçlu ve ailesine lüzumu olan yatak takımları ve ibadete mahsus kitap ve eşyası,
3. Vazgeçilmesi kabil olmıyan mutfak takımı ve pek lüzumlu ev eşyası,
4. Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alat ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları,
5. Borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları,
6. Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ve borçlu çiftçi ise gelecek mahsül için lazım olan tohumluğu,
7. Borçlu bağ, bahçe veya meyva veya sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bağ bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alat ve edevat,
Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisi ve ailesinin maişetleri için zaruri olan miktarı ve bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları,
8. Borçlar Kanununun 510 uncu maddesi mucibince haciz olunmamak üzere tesis edilmiş olan kaydı hayatla iratlar,
9. Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malül olanlara bağlanan emeklilik maaşları ile bu hizmetlerden birinin ifası sebebiyle ailelerine bağlanan maaşlar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış tazminat ve ikramiyeleri,
Askeri malüllerle, şehit yetimlerine verilen terfi zammı ve 1485 numaralı kanun hükmüne göre verilen inhisar beyiye hisseleri,
10. Bir muavenet sandığı veya cemiyeti tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan maaşlar,
11. Vücut veya sıhhat üzerine ika edilen zararlar için tazminat olarak mutazarrırın kendisine veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi lazım gelen paralar,
12. Borçlunun haline münasip evi (Ancak evin kıymeti fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alınabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır.)
Medeni Kanunun 807 nci maddesi hükmü saklıdır. 2, 3, 4, 5, 7 ve 12 numaralı bendlerdeki istisna, borcun bu eşya bedelinden doğmaması haline munhasırdır.
Kısmen haczi caiz olan şeyler:
Madde 83 – (Değişik: 3/7/1940 - 3890/1 md.)
Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haciz olunabilir.
Re: Ev Eşyasına Haciz Usulü
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Maaşınızdan kesinti yapılması başka haciz icrasına mani değildir. Haczedilemeyecek eşyalar arasında beyaz eşya elektrikli veya elektronik eşyalar yoktur.
İİK 82/3 Bu maddenin kriteri nedir.?
Re: Ev Eşyasına Haciz Usulü
Malesef bu madde haciz anında itirazın tutanağa yazılması ve haczedilemezlik şikayet davası ile değerlendiriliyor.
Benim yorumuma göre ocak tabak tencere hatta buzdolabı bu guruba girer.
Re: Ev Eşyasına Haciz Usulü
Alıntı:
esmerman rumuzlu üyeden alıntı
İİK 82/3 Bu maddenin kriteri nedir.?
hayatınızı asgari düzeyde devam ettirebilmeniz için gerekli olan ev eşyaları örneğin tüpünüz ocağınız yatağınız vs
Re: Ev Eşyasına Haciz Usulü
Alıntı:
Av.İbrahim Bircan rumuzlu üyeden alıntı
hayatınızı asgari düzeyde devam ettirebilmeniz için gerekli olan ev eşyaları örneğin tüpünüz ocağınız yatağınız vs
Demek borc aldığınız yataktan ,cataldan,tabaktan kaynaklanıyorsa.:rolleyes:
Anayasa ve İcra İflas Yasasının (İİK) ihlal edildiğini ve İİK’nın yanlış ve taraflı yorumlanması sonucu insanların ayrımcılığa uğradığını, devlet kurumları aracılığı ile haklarının alenen ihlal edildiğini, bile bile yasaya aykırı davranışın meşrulaştırıldığı ve kişilerin ve devlet kurumlarının yasaya aykırı davranmaya zorlandığını, beraberinde kişilerin yasal haklarını arama hakkının kesintiye uğratıldığını iddia etmekteyim. Temel hak ve hürriyetler Anayasamızın ilgili maddelerinde, temel hak ve hürriyetlerin ne zaman nasıl sınırlandırılacağı Madde 13’te, ne zaman ve nasıl durdurulacağı Madde 15’te, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamayacağı Madde 14’te ve Medeni Kanunun 2.maddesinde, kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin devlet memurlarının eliyle görüleceği Madde 128’de, devlet memurlarının Anayasa ve yasalara bağlı kalmak zorunluluğu Madde 129’da ve ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 6. maddesinde, devlet memurlarının Anayasa ve yasalara aykırı emri yerine getiremeyeceği Madde 11’de, Madde 137’de ve ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 11. maddesinde belirtilmiştir. YGHK kararlarına 1. derece mahkemeler itiraz edemez ve direnemezler. YHGK kararlarına 2. derece mahkemeler itiraz edebilir olup, bu mahkemeler şu an o gün ve bugün itibariyle mevcut değildir. Dolayısıyla da karara itiraz eden olmamıştır. Sonuçta da karar, yasa benzeri bir karar olmuştur. Ülkemizde kişilerin Anayasa mahkemesine itiraz etme hakkı da yoktur. Bir alacaklının SSK emeklisi bir borçlunun maaşının haczedilmesi talebi üzerine . İİK 82. maddesi diğer kanunlarda haczedilemeyeceği belirtilen şeylerin haczolunamayacağını belirtmektedir. İcra dairesi SSK maaşının haczedilemeyeceğini bildiğinden alacaklının talebine olumsuz yanıt vermiştir. Bilindiği üzere genel tanımıyla “yasaların yapmayı emrettiğini yapmamak, yapılmamasını emrettiğini yapmak” suçu oluşturmaktadır. A- Alacaklının yasaya aykırı olduğunu bildiği bir uygulamayı talep etmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. Medeni Kanunun 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ve 3. maddesinde “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” Denmesine rağmen yasaya aykırı bir talepte bulunmak dürüst bir davranış değildir. Yasaya aykırı talep içeriği suç olan bir davranışı talep etmektir. Devlet memurlarının dolayısıyla da icra memurunun içeriği suç olan bir talebi yerine getirmemesi gerekir. Anayasamızın 11. maddesi “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” diyerek hem alacaklıyı hemde icra memurunu; 129. maddesi “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.” ve Anayasamızın 137. maddesinde “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.” diyerek kamu görevlilerinin Anayasa ve yasalara bağlı kalmak zorunda olduğunu emretmiştir. Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 6. maddesi “Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadırlar.” yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 11. maddesinde “Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir.” diyerek Anayasa ve yasaya aykırı emrin yerine getirilemeyeceğini kamu görevlilerine emretmiştir. Buna rağmen ilgi kararda söz konusu talebin yasaya aykırı olduğunu kabul etmekle beraber sadece icra memurunun takdir hakkı olmadığından bahisle icra memurunun yasaya aykırı bile olsa talebi yerine getirmek zorunda olduğu kararını vermiştir. Dolayısıyla Anayasa ve yasalara aykırı dahi olsa alacaklının talebinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Hem YHGK mensupları hem de icra memurları kamu görevlisidir. Dolayısıyla icra memurunun kamu görevlisi olduğu ve tüm herkes gibi Anayasa ve yasalara sadakatle bağlı kalmak zorunda olduğu göz ardı edilmiştir. Ayrıca Anayasamızın 14. maddesinde “Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” denmesine rağmen alacaklıya yasaya aykırı talepte bulunma hakkı verilmiştir. Medeni Kanunun 3. maddesinde “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” denmekte olup yasaya aykırı talepte bulunmanın neresinin iyi niyetli bir davranış olduğu düşünülmelidir. Yasaya aykırı bir talepte bulunmak aynen kararda ifade edildiği gibi borçlunun itirazını gerektirmekte olup, alacaklıyı fırsatçılığa ve fırsattan istifadeciliğe itmektedir. Karar içerisinde bahsi geçen “Buna karşılık, borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikâyet yoluna gitmeyerek zımnen rıza gösterebilir. Bu durumda borçlu artık, haczedilen bu nitelikteki mal yada hakkından mahrum kalmanın bütün sonuçlarını bilmektedir.” ifadesi fırsatçılığı n diğer tanımıdır. Borçlunun psikolojisi bozuk, moral olarak çökük, maddi manevi problemler yaşayan biri olduğu göz önüne alınırsa ve özellikle borçlunun (tüm vatandaşlar gibi) devlete ve devlet dairelerine olan güveni göz önüne alınırsa yapılan davranış düşünce sınırlarını zorlamaktadır. Tüm vatandaşlar gibi borçlu da devlet dairelerinin Anayasa ve yasalara aykırı bir uygulamayı yapmayacağını düşünmektedir.
ben de bu düşünce içerisindeydim. Ancak gördüm ki icra daireleri yasaya aykırı talebi yerine getirmek zorundadır. Bir vatandaş ve ............ olarak bu uygulamayı içime sindiremediğimi belirtmek isterim. Ülkemiz içinde yasaya aykırı davranışta bulunma hakkı sadece alacaklıda ve yasaya aykırı davranışta bulunma hak ve yetkisi sadece icra dairelerinde bulunmaktadır. Ülkemizde bahsi geçenlerin haricinde yasaya uymama hakkı olan başkaca bir kişi yada kurum olmadığı düşünülürse Anayasamızın 10. maddesinde bahsi geçen “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” ifadesinin ne anlamı kalmıştır. Göz göre göre YHGK alacaklıyı ayrıcalıklı bir zümre haline getirmiş, icra memurlarını diğer vatandaş ve devlet memurlarından ayırarak yasaya aykırı davranışta bulunmak zorunda bırakmıştır. Beraberinde borçlu itiraz edebilse dahi yasaya aykırı bir talepte bulunabilmenin ve bu yerine getirmenin hukuk devleti niteliği ile bağdaşırlığı sorgulanmalıdır. Hangi hukuk devletinde yasaya aykırı bir talepte bulunulabilmektedir? İlgi karar içerisinde bir açık (kesin olarak belirtilmeyen bir durum) olduğundan bahsedilerek durumun alacaklı lehine bozulması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Basında da yer aldığı üzere yasalardaki boşluklardan faydalanmak tabiri devreye girmiştir.
Karar içerisinde bahsi geçen “Buna karşılık, borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikâyet yoluna gitmeyerek zımnen rıza gösterebilir. Bu durumda borçlu artık, haczedilen bu nitelikteki mal yada hakkından mahrum kalmanın bütün sonuçlarını bilmektedir.” İfadesinin fırsatçılık olduğu iddiama bir örnek vermek istiyorum. Bilindiği üzere “kişinin haline münasip tek evinin” haczolunamayacağı İİK 82. maddede emredilmektedir. Karara göre borçlu bu tek evinin haczedilmesine muvafakat verebilir yada zımnen rıza gösterebilir. Akıl ve mantık yolu ile düşünürsek, bunu da İİK ile birleştirirsek hangi borçlu oturduğu tek evinin %40 değerine satılması ihtimalini göz önüne alarak bu evin haczedilmesine muvafakat verir? 50.000TL değerindeki bir evin 20.000TL’ye satılmasına rıza gösterecek devamında bu 20.000TL meblağdan bir kısım masraflar (tahminen 5.000TL) düşecek ve borcundan 15.000TL civarında bir meblağ düşeceğini bile bile bir vatandaşın buna rıza göstereceğini düşünmek biraz saflıktır. Gerçeklerin ne kadar geçerli olduğunu bilmem ama düşünce şu şekilde olmalıdır. Kişi evini haczettirmez. Kendisi bunu 50.000TL’ye yakın bir değere (misalen 40.000TL) satar ve borcunu herhangi bir masraf ödemeden bu meblağ kadar öder. Tabi biz bu mantığı yukarda bahsettiğim devlet organlarının yasaya uygun davranma zorunluluğunu ve vatandaşın devlet organlarına olan güvenini eklersek bahsettiğim mantık geçerli olmaz, kişi evinin haczedilmesine zımnen rıza gösterir. Devamında intiharlar, boşanmalar, cinnetler ve devlete olan güvenin sarsılması sonucu ortaya çıkar ve YHGK bunların karardan kaynaklananlarının sorumluluğunu üstlenmez. Belki yargı kurumlarının adı adalet kurumu olsaydı iş farklı olabilirdi. B- Yasa Koyucu, İcra ve İflas Kanunun 79. maddesinde haczi icra memurunun yapacağını belirtmiştir. 80. maddesinde icra memurunun yetkilerini ve 81. maddesinde kolluk kuvvetlerinin icra memuruna yardım etme zorunluluğundan bahsetmiştir. 82. maddesinde “Haczi Caiz Olmayan Mallar ve Haklar” başlığı altında “aşağıdaki şeyler haczolunamaz” demiştir. İlgi kararda ise “Gerek İcra ve İflas Yasası'nın 79. maddesinde, gerekse 85. madde ifadesinden ortaya çıkan sonuç, icra müdürüne haciz uygulaması konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır. Gerçekten de 79. madde kesin bir ifadeyle icra dairesinin haczi yapacağından, 85. madde; maddede belirtilen yasal koşullar altında borçlunun mal ve haklarının haczolunacağından söz etmektedir. 85. madde sadece, "alacaklara yetecek miktarın" saptanması konusunda icra müdürüne bir takdir hakkı tanımaktadır.” demiştir. Eğer haczi icra memuru yapacaksa (İİK madde 79) haczi yapamayacak olan kimdir? Basit bir mantık ile yola çıkarsak haczi yapamayacak olan haczi yapan kişidir. Görüldüğü üzere YHGK Yasa Koyucunun koyduğu yasayı kendine göre bir mantık yürüterek değiştirmiştir. Anayasamızın 7. maddesi “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” ve 11. maddesi “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” ve 14. maddesi “Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” demektedir. Bu maddelerden çıkan sonuç aynı zamanda “hiç kimse kendine yasama yetkisi veremez” olmalıdır. Yukarıda belirttiğim basit mantık kuralına (aynı zamanda kitap okuma kuralı) ve İİK 261. maddeyi de eklersek açıkladığım sonuç daha iyi anlaşılabilir. Yasa Koyucu, İİK 261. madde de “İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir.“ demiştir. Yani 79-99. maddeler bir bütündür. Orada açıklanmak istenen aynı konudur. Bu haciz işleminin nasıl yürütüleceğidir. YHGK İİK’nın bazı maddelerini dikkate alırken her nedense bu maddeyi görememiştir. YHGK kendini alenen Yasa Koyucu yerine koymuştur. Bilindiği üzere bu karara itiraz edebilecek kişi ve kuruluş mevcut değildir. Olsa ve etse de değişen bir şey olmayacağı kararın verilme sürecinden belli olmaktadır. Çünkü hemen hemen aynı kişiler (Yargıtay mensupları) kararı vermektedir. Devam etmeye gerek duymuyorum. Karar tüm aklı selim
Düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum
Zaten bu düşünceme sebep hacze giden bir avukat arkadaşın bana sen istediğini düşün, istediğini yap. Devlet alacaklıdan taraf.
. Bu sözün arkasından ben yasaya aykırı taleplerin yerine getirilme sebebini araştırdım.
Buda bana “insan haklarına saygılı”, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”, “maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkı”, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” ifadelerinin ne kadar uygulandığını ve uygulanabilir olduğunu göstermiştir. Görüldüğü üzere devletimin bir organı temel hak ve hürriyetlerin engellenmesine sebep olmuştur ve bu üst düzey bir yargı kurumudur. Yukarıda belirttiğim Anayasa ve yasa maddelerine aykırı davranılmaktadır. İhlal edilen hakların ve diğer insanların ihlal edilen hakları şunlardır: Alenen ihlal edilenler: • • • • • Ayrımcılık yasağı Yasa önünde eşitlik Mülkiyet hakkı Adil yargılanma hakkı Etkin hukuki bir yola başvurma hakkı (YHGK kararlarına itiraz edilememesi, 2. derece mahkemelerin olmaması, Anayasa Mahkemesine kişilerin başvuramaması) Tanınan ayrıcalık sebebiyle alacaklının ihlal etmesine fırsat verilenler: • • • İnsan onuruna saygı Masumiyet karinesi ve savunma hakkı Özel hayat ve aileye saygı Şu şekilde de ifade edilebilir: 1. Adil yargılanma hakkı, 2. Anayasanın 10. maddesinde 3. Anayasanın 17. maddesinde dokunulmazlığı, 4. Anayasanın 21. maddesinde 5. Anayasanın 35. maddesinde 6. Anayasanın 36. maddesinde edilmektedir. bahsi geçen Kanun önünde eşitlik hakkı, bahsi geçen maddi ve manevi varlığımın bahsi geçen konut dokunulmazlığı hakkı, bahsi geçen mülkiyet hakkı, bahsi geçen hak arama hürriyeti ihlal İstendiğinde her konuya bir mazeret bulunabilir. Örneğin kanunları bilmemenin bir mazeret olmadığı belirtilebilir. Bu mazeret bir hukuk devletinde yasaya aykırı bir talepte bulunabilmenin ve yerine getirilmesinin mazereti olamaz. Devlet mazeret sunmaz. Yasaya aykırı talepte bulunma hakkı yok edilmeli, yasaya aykırı bir talebin yerine getirilmesi mecburiyeti engellenmeli, hak ve hürriyetler geri verilmelidir. Bunlar olsa dahi ilgi kararın sebep olduğu boşanmaların, intiharların, cinnetlerin, maddi manevi sorunların vs. bedelini elbette YHGK ödeyemeyecek, vatandaşın kaybolan güveni yerine getirilemeyecektir.