Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Alkollü Sürücünün Güvenli Sürme Yeteneğinin Saptanması ve Konuyla İlgili Yargı Kararları
Ekleyen: Mehtap Deniz | Tarih: 22-12-2009 | Kategori: Makale | Okunma : 3669 | Not:
Mehtap Deniz




Profil >
I. Giriş

Türk sigorta sektöründe uzun yıllardan beri prim üretiminin yüzde 45-50'sini kaza branşı teşkil etmekte, bu pay içinde de otomobil sigortaları denilen kasko sigortaları ile Karayolları Motorlu Araçlar Mali Sorumluluk Sigortaları (trafik sigortası) önemli bir yer tutmaktadır. Bir süreden beri Karayolları Motorlu Araçlar Mali Sorumluluk Sigortaları, ayrı bir branş şeklinde oluşmuştur. Halen bu branştaki üretim 2005 sonu itibariyle 1.225.871.054 YTL olup, hayat dışı üretimdeki payı yüzde 15.70'dir.

Gerek kasko sigortalarında, gerek karayolları motorlu araçlar mali sorumluluk sigortalarında; ister zorunlu sigorta, ister ihtiyari sigorta şeklinde olsun, alkollü araç kullanma nedeni ile oluşan kazalar ve bunun sonucu tazminatın ödenip ödenmemesi konusunda doğan ihtilaflar, hemen her gün devam etmektedir. Aşağıda yer alan yazıda, alkollü araç kullanılması sonucu doğan zararlarda, zararın sigorta teminatı içinde olup olmaması ve bunun saptanması konusundaki Yargıtay’ın senelerden beri devam eden içtihadı üzerinde durulmuş, artık Yargıtay’ın yerleşmiş bu içtihadını değiştirmesi gerektiği vurgulanmıştır.

II. Konu Tanımı

Ülkemizde hemen her yıl yaklaşık 470-500 bin trafik kazası olmakta ve ortalama ölüm sayısı 4-5 bin kişi arasında değişmekte, 100-150 bin kişi yaralanmaktadır. Trafik kazalarının oluşmasında en önemli etken, insandır. Yaklaşık olarak insan faktörü genelde yüzde 68, sürücü faktörü yüzde 27, yolcu faktörü yüzde 1, araç faktörü yüzde 5, yol faktörü de yüzde 1 nispetinde rol oynamaktadır.

İnsan faktörüne bağlı trafik kazalarının nedenlerinin başında, acemilik, dikkatsizlik, uzun süre uykusuzluk, hatalı sollama, aşırı hız gelmekte; alkollü araç kullanmak da önemli bir yer almaktadır. Bu nedenle, trafik kazalarından korunma yolları arasında, alkollü araç kullanılmaması başta gelen uyarılardan biri olmaktadır.

III. Alkollü Araç Kullanma Yasağı

Uyuşturucu maddeler ile birlikte düzenlenen alkollü içkilerin etkisinde araç kullanma yasağı 2918 sayılı Trafik Kanunu'nun 48’inci maddesinde düzenlenmiştir. Kanunun 48’inci maddesine göre “uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle, güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. Uyuşturucu veya keyif verici maddelerin cinsleri ile alkollü içkilerin etki dereceleri ve kandaki miktarları, tespit usulleri ve muayene şartları hazırlanacak yönetmelikle Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın görüşüne uygun olarak düzenlenir. Bu madde hükmüne uymayan sürücüler derhal araç kullanmaktan men olunur.”

Madde hükmü ile ilgili olarak Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin, konuya ilişkin 97’nci maddesinde, alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı, araçlara göre farklı düzenlenmiştir. Maddenin 1 ve 2’nci bentlerinde “Taksi veya dolmuş otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, çekici gibi araçlarla kamu hizmeti, yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücüler ile resmi araç sürücüleri alkollü içki kullanmış olarak bu araçları süremezler. Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer sürücülerden kanlarındaki alkol miktarları 0.50 promilin üstünde olanlar araç kullanamazlar" hükmü getirilmiş; araç kullandığı tespit edilenler almış oldukları bu maddelerin cins, miktar ve etki derecelerine bakılmaksızın araç kullanmaktan men edilirler ve haklarında Trafik Kanunu’nun 48’inci maddesine göre işlem yapılır. Uyuşturucu veya keyif verici madde tespiti, kan ve idrar analizi sağlık kuruluşlarında yapılarak saptanır.” denilmiştir.

Görülüyor ki; alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağında araç türüne göre ayırım yapılmakta; taksi ve dolmuş, otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, çekici gibi araçlarla; kamu hizmeti, yük ve yolcu taşımacılığı yapan araçların sürücülerinin alkollü içki almış olarak bu araçları sürmeleri yasaklanırken, diğer araç sürücülerinde ise, ancak kanlarındaki promilin üstünde olanların araç kullanmaları yasaklanmış bulunmaktadır.

Alkollü olarak araç kullanıldığından şüphe edilen ve hasarla sonuçlanan trafik kazalarında, sürücülerin alkol durumları kaza tespit tutanağını tanzim eden elemanlarca olay yerinde teknik cihazlarla tespit edilerek bir tutanağa yazılmaktadır. Bu halde kazaya karışanların alkol durumlarının tespiti için, ayrıca adli doktora veya sağlık kuruluşlarına sevki yapılmamaktadır.

IV. Sigorta Genel Şartlarında Durum

* Kasko Sigortası’nda:

Kasko sigortaları genel şartları'nın “A.5 Teminat Dışında Kalan Zararlar” bölümünde 10 bentte sayılan hallerde taşıtta meydana gelen zararlar, sigorta teminatının dışında tutulmuştur. Bunlardan biri, 5.5 bendinde yer alan “Taşıtın uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” dır. Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktar olarak yukarıda değinildiği gibi 0.50 promil baz alınmaktadır.

* Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nda (Trafik Sigortası):

Trafik Sigortası Genel Şartları'nın sigorta şirketlerinin sigortalısına rücu edebileceği hallerle ilgili 4’üncü maddesinin (d) bendi hükmüne göre, “Tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı sürme yeteneklerini kaybetmiş olmalarından ileri geliyorsa, sigortacı bu durumu zarar görene karşı ileri süremez. Trafik sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre zarar görene ödemede bulunur, sonra sigorta ettirene rücu eder.” 1992 yılında yeniden düzenlenen Genel Şartların bu hükmü, önceki Genel Şartlardaki hükmün aynen muhafazası ile devam etmiş; İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında da benzer hüküm düzenlenmiştir.

* Yargıtay Kararları:

Yargıtay alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneğini kaybeden kişilerin karayollarında araç sürmelerinin yasaklanması ile ilgili 48’inci madde hükmünün, Karayolları Trafik Yönetmeliği ile değiştirilemeyeceği görüşündedir. Nitekim Yargıtay Özel Dairesi, bu konudaki 14.5.1996 tarihli, 1996/1241-3500 sayılı kararında “Kasko Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının 5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanununun 48’inci maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında (alkollü içki almış olması nedeniyle güvenilir araç sürme) yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından” bahisle Karayolları Trafik yönetmeliğinin, yasada yer alan hükmünü dikkate almayarak mücerret 0.50 promil üstünde alkollü içki almış olarak araç kullanımını yasaklamasını dayanağı bulunmadığından, geçersiz bulmuştur. Kararda, ayrıca “Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulünün de mümkün olmadığı” belirtilmiştir.

Bu nedenle Yargıtay kararlarında, 2918 sayılı kanundaki alkollü içki alınmış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğinin kaybolmuş olmasını aramaktadır. Ancak, alkollü içki almış olmakla zararı doğuran olay arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır. Alkol almış olmanın olayla hiçbir etkisinin olmadığı, alkol almamış bir kişinin dahi aynı şekilde trafik olayına karışabileceği, olayın alkolün etkisi altında meydana gelmediği hallerde, hasarın poliçe kapsamı içinde olacağı Yargıtay’ca da kabul edilmiştir.

Aşağıda Yargıtay’ın ömek olarak aldığımız, kasko ve trafik sigortaları ile ilgili kararlarında bu hususlar açıkça belirtilmektedir.

Yargıtay’ın kasko sigortaları ile ilgili olarak Trafik Yönetmeliği’nin 97’nci maddesinde öngörülen yüzde 50 oranındaki promilin üzerinde alkol alınması halinde, bunun sigorta teminatında olmadığı yolunda sigorta şirketince yapılan itirazı kabul etmeyen ve bu konudaki genel şart hükmünü geçersiz sayan kararlarına bir örnek olarak, Özel Dairenin 23.10.2003 tarihli, 2003/588 sayılı kararına aşağıda yer verilmiştir.

Karara göre; “Kasko sigortası genel şartlarının A.5-5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanunu’nun 48’inci maddesine göre; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç kullanması yasaklanmıştır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK’nın 48’inci maddesinin ilk fıkrasında (alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayollarında araç kullanmaları yasaklanmış) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 110’uncu maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını müteakip uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarını ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan güvenilir araç sürme yeteneğini kaybetme hükmünü dikkate almadan, mücerret 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesi, yasal dayanağı bulunmadığından geçersizdir.

Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde poliçede genel şart olarak kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın, olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün etkisi kişilerin bünyesine göre değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.

Nitekim, dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davalı sigortacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.” denilmektedir.

Trafik sigortası genel şartları ile ilgili olarak alkollü araç kullanılması nedeniyle doğan hasardan dolayı tazminatı ödeyen sigortacının, kendi sigortalısına rücu etmesi halinde uygulanacak yöntemle ilgili 15.04.1996 tarihli, 1996/2211-2742 sayılı örnek karar aşağıdadır.

“Taraflar arasındaki Poliçe Genel Şartları’nın 4/d maddesine göre, hasarın teminat dışı kalabilmesi için, aracı kullananın, alkollülüğün etkisi altında trafik kazasına yol açması gerekir. Böyle bir durumun varlığının ispat yükü ise, TTK’nun 1281/2. maddesi uyarınca sigortacıya düşmektedir. Bu nedenle, mahkemece yapılacak iş; nöroloji uzmanı bir hekim, trafik uzmanı ve hukukçu kişilerden oluşturulacak bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, olayın geliş şekli itibariyle kaza ve hasarın, münhasıran sürücünün aldığı alkolün etkisi altında ileri gelip gelmediğini tespit ettirmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Uzmanlık alanı göz önüne alındığında, bu konuda alınan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulü doğru olmamış verilen kararın bu bakımdan davalı yararına bozulması gerekmiştir.”

Her iki kararda görüleceği gibi Yargıtay; alkollü araç kullanılması halinde güvenli sürme yeteneğinin kaybedildiğinin araştırılmasında, trafik polisinin alkol ölçüm aletleriyle saptadığı promil oranını kabul etmemektedir.

Yargıtay’ın benimsediği ve içtihat haline gelen bu uygulama, bu konuda her yıl sayısız kararlarında benimsenen, nöroloji uzmanı doktor, trafik uzmanı ve bir hukukçudan müteşekkil bilirkişilerin bir araya gelerek trafik kazasını oluşturan etken ve unsurların, özellikle kazanın; sürücünün alkollü olmasından ileri gelip gelmediğinin saptanması ve varılacak görüş doğrultusunda gerçekleşen rizikonun sigorta kuvertürü kapsamında kalıp kalmadığının ortaya çıkarılması yolundadır. Bu durum hasarı müteakip, tazminatı kısa bir süre içinde ödemek zorunda kalan sigortacı için de tazminat ödemesini geciktirmekte ve sorunlara neden olmaktadır.

Örneğin, kasko sigortaları genel şartlarının B.3.1 maddesine göre sigortacı hasar miktarına ilişkin belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç 15 gün içinde gerekli incelemeleri tamamlayıp, hasar ve tazminat miktarını tespit edip, sigortalıya bildirmek zorundadır. Trafik sigortalarında genel şartların B.8 maddesine göre, kaza tespit tutanağı veya bilirkişi raporunun ve gerekli belgelerin sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine iletildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde ödenmesi gerekmektedir. Trafik Kanununun 99’uncu maddesi de aynı mealdedir. Burada Trafik Kaza Tespit tutanağı önemli rol oynamakta ve saptanan promil oranı, sürücünün aracı güvenli sürüp sürmediği konusunda fikir vermektedir.

Yargıtay, içtihatlarında hiçbir zaman promil oranını kabul etmemiş ve yönetmelikle bu oranın, saptanmasının yasal dayanaktan mahrum olduğu görüşü ile güvenli sürmenin olup olmadığının yukarıda değinildiği gibi bir bilirkişi heyetince saptanmasını aramıştır. Bunun yapılmadığı hallerde, promil oranına göre yapılan tespitleri ve tutanakları dikkate almayarak, yerel mahkemelerce promil oranına göre alınan kararları bozmuştur. Kanımızca, Yargıtay’ın yerleşmiş olan bu içtihadını değiştirme zamanı gelmiştir.

Zira bilimsel olarak ve istatistiklere göre alkollü sürücünün 0,5 promil değerinden sonra kaza yapma ihtimali yüksek bir eğilim göstermektedir. Bunun sonucu olarak, kanında 1.00 promil alkol bulunan sürücülerin yüzde 70’inin kazalara sebep olduğu saptanmıştır. Kandaki alkol miktarı artıkça kişinin denge, görme ve işitme gibi beyinsel fonksiyonlarında azalmalar ortaya çıkmakta, kas kontrolü gibi çok önemli duygu ve kontrol kabiliyetleri de azalmaktadır. Tıbben saptanan bu durumu, Yargıtay’ın dikkate alması zaruridir.

Kararlarına esas olmak üzere Adli Tıp veya bu konuda yetkili kurum delaletiyle alkol nedeni ile sürücünün güvenli sürme yeteneğinin kaybolma oranının ne olduğu hususunda yapılacak bir saptama, yargının kararına esas olmalı ve güvenli sürme yeteneğini kaybetme bu esasa bağlanmalıdır. Bu hususta gerekirse, Trafik Yönetmeliği’ndeki yüzde 50 promil oranı da yeniden gözden geçirilmeli; Yönetmelik hükmü kanun hükmü olarak yasallaşmalıdır.

Kanımızca, değerli Yargıtay’ın davaları uzatan bu konudaki yerleşmiş içtihatlarını kaldırarak, bilimsel ölçüleri dikkate almak suretiyle güvenli sürme yeteneğinin mevcudiyetini baz olarak yetkili kuruluşlardan alacağı promil oranına göre saptaması gerek yerel mahkemeler, gerek bizzat Yargıtay açısından sorunların objektif ve bilimsel ölçülerde, seri bir şekilde çözümünü sağlayacaktır.


Kaynak: Birlik Dergisi

Forum