Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Yeni Düzenlemeler Işiğinda U Zl Aşma
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 5-04-2007 | Kategori: Makale | Okunma : 3796 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >

Yeni Düzenlemeler Işiğinda U ZLAŞMA

Av. ATİLLA ÖZEN(*) 


01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza Hukukumuzda uyuşmazlıkların alternatif çözüm sistemi denilen uzlaşma kurumu getirilmiş; sonra da Çocuk Koruma Kanunu ile, suça sürüklenen çocuklar açısından uzlaşmanın kapsamı genişletilmişti.
06.12.2006 tarihinde kabul edilip 19.12.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, uzlaşma ile ilgili de mevzuatta önemli değişiklik yapılan 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla, uzlaşma kurumu yeni bir döneme girmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 Sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanuna göre; CMK’nın Cumhuriyet Savcısına kimi hallerde kamu davasını açmada taktir yetkisi veren 171. maddesi değiştirilerek, bu yetki ile birlikte kimi suçlarda ve kimi koşullarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilme yetkisi de verilmiştir.
Düzenlemeye, CMK 253/19. maddede yer alan, uzlaşma neticesi edimin ileri tarihte ödenmesi, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi gibi hallerde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir ve bu karar verilebilmesi için 171. maddede yer alan koşullar aranmaz denilmek suretiyle, istisna getirilmiştir. 171. maddenin 2. fıkrasının ilk cümlesinde, 253/19. madde hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir.
Yine CMK’nın “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” şeklinde başlığı değiştirilen 231. maddesine eklenen fıkralar ile, daha önce Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile mevzuatımıza dahil edilen hükmün açılmasının geri bırakılması müessesesi CMK’ya da dahil edilmiştir.
(*) İstanbul Barosu Uzlaşrma Servis Sorumlusu
231. maddeye eklenen fıkralarla, kimi cezalarda kimi koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasının ertelenebileceği ve, maddenin 5. fıkrasında da uzlaşmaya ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 73 üncü maddesinin başlığında yer alan "uzlaşma" ibaresi metinden çıkarılmıştır.
Değişiklik ile maddede yer alan uzlaşma ile ilgili 8. fıkra değiştirilmemiş, maddenin başlığında yer alan uzlaşma ibaresi çıkartılmıştır. Uzlaşmanın maddi ceza hukuku ile ilgili olmadığı, usul ile ilgili bir düzenleme olduğu şeklinde eleştiriler üzerine düzenlemenin yapıldığını düşünmekteyim. Ancak madde içeriği ile, CMK’nın 253. maddesinin son hali arasında bir uyumsuzluk gözlenmektedir. Maddede şikayete bağlı suçlarda uzlaşmanın olabileceği belirtilmiş, CMK 253. maddenin son halinde ise şikayete bağlı suçlar ile şikayete bağlı olmayan kimi suçların uzlaşma kapsamında olduğu belirtilmiştir. Dolayısı ile TCK ile yapılan düzenleme, CMK ile genişletilmiştir.
Yine CMK’da suçu kabullenme koşulu düzenlenmemişken, TCK’da suç kabulü düzenlemesi koşulu devam etmektedir. CMK’da edimin defaten yerine getirilmemesi halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kurumlar düzenlenmiş iken, TCK’da halen kovuşturmaya yer olmadığından ve davanın düşmesinden bahsedilmektedir.
5271 sayılı Kanunun 253. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 253 – (1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. 1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. 2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. 3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. 4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. 5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya

belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239), suçları.
Fıkrada, uzlaşmaya tabi suçlar açıklanmıştır.
a) bendinde TCK 73/8 ile paralel düzenleme ile şikayete tabi suçlarda uzlaşmanın olacağı, b) bendinde ise Kasten Yaralama suçlarının düzenlendiği TCK 86/12 ile 88. madde, Taksirle Yaralama suçunun düzenlendiği 89. madde, Konut Dokunulmazlığının İhlali suçunun düzenlendiği 116. madde, Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulmasının düzenlendiği 234. madde ile ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması suçunun düzenlendiği 239/123. maddelerinin uzlaşma kapsamında olduğu belirtilmiştir.
Yasalaşan bu kanun bir yasa teklifi olup, bu yasa teklifinden önce Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı adı altında 170 Ceza hükmü içeren yasada değişiklik yapılmasına dair torba yasa tasarısı hazırlanmıştı. Bu tasarıya göre; Taksirle öldürme (madde 85), Kasten yaralama (madde 86, 87, 88), Taksirle yaralama (madde 89), Tehdit (madde 106, fıkra 1), Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116), Haksız arama (madde 120), Kişisel verilerin kaydedilmesi (madde 135, 137), Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (madde 136, 137), Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154), Kötü muamele (madde 232), Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlâli (Madde 233), Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234), Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239), Bilişim sistemine girme (madde 243), Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme (madde 244), Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (madde 261)’a ilişkin suçlar da uzlaşma kapsamına alınmış idi.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
Düzenleme öncesi, TCK 73/8’de şikayete bağlı suçların uzlaşma kapsamında olduğu belirtilmişti. 5560 Sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce, özel ceza kanunlarında düzenlenen şikayete tabi suçların da uzlaşma kapsamında olup olmadığı tartışılmaktaydı. Örneğin Çek Kanunu ve İcra İflas Kanununda düzenlenen suçlar gibi. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2005/1084 E. 2005/90 K. sayılı ilamı ile Çek Kanunundan kaynaklı şikayete bağlı suçlarda uzlaşmanın uygulanmayacağına karar verilmişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu kararı dikkate alınarak fıkrada özel düzenleme yapılmıştır.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkinpişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.
denilmek suretiyle, Cinsel Dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda uzlaşma hükümlerinin uygulanmamasına ilişkin hassasiyet gösterilmiştir.
(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî kolluk görevlisi, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Cumhuriyet savcısı uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
Fıkra ile yeni bir düzenleme yapılmıştır. Yürürlükteki yasada ve yasa tasarısında uzlaşma teklifinin Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılacağı düzenlenmiş ve öngörülmüş iken, yasalaşan fıkra ile Cumhuriyet Savcısının, adli kolluğa talimatı ile de uzlaşma teklifinde bulundurabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile Cumhuriyet Savcılarının soruşturmayı pratikleştirmesini sağlayacak olması ile birlikte kolluğun uzlaşmanın mahiyetini taraflara anlatma noktasında sıkıntı yaşanıp hak kayıplarına neden olunabileceği yönünde endişeler dile getirilmektedir. Yasanın bu haliyle sağlıklı uygulanabilmesi için, kolluğun öncelikle uzlaşmanın cezai ve hukuksal sonuçları ile ilgili kendisinin bilgilenmesi ve tarafları bilgilendirmesi gerekmektedir. Ayrıca uzlaşma istiyorum veya istemiyorum beyanının matbu formlara bağlanmaması gerekmektedir. Maddenin 5. fıkrasında buna ilişkin yasal düzenlemede yapılmıştır.
Fıkranın devamında uygulamada yaşanan bir sıkıntı giderilmeye çalışılmıştır. Tarafların reşit olmaması halinde uzlaşma teklifinin kime yapılacağı konusunda tereddütler yaşanmaktaydı. Aynı şekilde reşit olmayan yahut temyiz kudretine sahip bulunmayanların uzlaşma görüşmelerini sona erdirecek beyanda bulunma yetkisi kime ait olduğu konusunda da görüş farklılıkları yaşanmaktaydı. Uygulama bu sorunu, Yargıtayın şikayette bulunma veya şikayetten vazgeçme ölçütü olan “temyiz kudretine sahip bulunma” ölçütünü kıyasen uygulama ile çözümlemişti. Dolayısı ile temyiz kudretine haiz olanlar, uzlaşma ile ilgili bizzat kendi irade beyanında bulunabiliyorlardı. Yasal düzenlemeyle artık “reşit olma” ölçütü uygulanacaktır. Yasa tasarısında ise “temyiz kudretine sahip olma” ölçütü konulmuştu.
Yasa metni “reşit olma” kriteri getirmiş ancak gerekçe “temyiz kudretine sahip olma” kriterini belirlemiştir. Gerekçede, “tarafların reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifinin kanuni temsilciye yapılacağı: kişilerin ayırt etme gücüne sahip olup olmadıkları Cumhuriyet savcısı tarafından araştırıldıktan sonra, uzlaşma teklifinin muhatabının belirleneceği belirtilmiştir.” Gerekçe usule uygunluk taşımaktadır. Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz kudretine haiz olup olmama, gerekli görülmesi halinde Adli raporla da tespit edilebilecektir. Madde metninin gerekçede belirtilen şekilde yorumlanmasında, usul hukuku anlamında yarar vardır.
Yine fıkranın devamında Cumhuriyet Savcısının uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabileceği, tarafların kendilerine teklifte bulunulmasından itibaren 3 gün içinde kararını bildirmediği takdirde teklifi reddetmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Fıkranın bu haliyle düzenlenmesi, uygulamada yaşanan uzlaşma tekliflerine yanıt verilmemesinden kaynaklı soruşturmanın yahut kovuşturmanın sürüncemede kalmasını engellemek içindir.
 (5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.
 Fıkrayla ilgili bir önceki fıkrada açıklamalar yapılmıştır. Bu şekilde bir düzenleme yapılamamış olsaydı dahi, uzlaşmanın içeriği ve hukuksal sonuçları hakkında taraflara bilgi verilmeliydi. Yine de düzenleme yerinde olmuştur. Verilecek bilginin mahiyeti ile ilgili yasanın gerekçesinde detaylı bilgi verilmiştir. Gerekçede; “Bu noktada şüpheliye yapılacak açıklamalar ile mağdur veya suçtan zarar görene yapılacak açıklamalar farklı olacaktır. Uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçları bu maddenin çeşitli fıkralarında düzenlenmektedir. Örneğin şüpheliye yönelik açıklamada; uzlaşmış olmasının suçu kabul anlamına gelmediği, uzlaştırma müzakereleri sırasında yapacağı açıklamaların ve bu açıklamalara ilişkin tutanakların, mevcut soruşturmada ve disiplinle ilgili olanlar da dahil olmak üzere, hiçbir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamayacağı, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen kendisinin kabul etmemesi halinde; şartları gerçekleşmiş olsa bile, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemeyeceği ve yeterli delil varsa kamu davası açılacağı söylenebilecektir” denilmiştir.
 .(6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yeralan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.

4. fıkrada yapılan açıklamalar, bu fıkra içinde söylenebilir. Soruşturma aşamasında uzlaşma prosedürünün uygulanmaması iddianamenin iadesi nedeni, kovuşturma aşamasında ise temyiz nedeni olmaktadır. Uygulamada taraflara ulaşamama halinde sorunun çözümlenmesi için getirilmiş bir hükümdür.
(7) Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyetveren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
denilerek fıkra ile uygulamada yaşanan bir sorun çözümlenmiştir.
(8) Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir.
Önceki yasa döneminde uzlaşma teklifinin kabul edilmesi halinde soruşturmanın sürdürülmeyeceği belirtilmişti. Yeni yasayla; uzlaşma teklifinde bulunulması halinde teklifin sonucunun bilinmemesi, teklifin kabulü halinde uzlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin bilinmemesi ve nihayet uzlaşma gerçekleşmiş olsa dahi 19. fıkra uyarınca edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzeden bir edim söz konusu olması hallerinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesi halinde, sonradan uzlaşma gereğinin yerine getirilmemesi neticesinde kamu davasının açılabilmesi için, kamu davasını açmayı gerektiren şüphe, yani toplanmış delilin bulunması aranacaktır. Bu nedenle madde metni, yasanın düzenlediği uzlaşma kurumu mantığına uyumlu hale dönüştürülmüştür.
(9) Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi halinde, Cumhuriyet savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebilir veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir.
Önceki yasa döneminde, uzlaştırıcının ancak avukat olabileceği düzenlenmişti. Yasa tasarısında Cumhuriyet savcısının uzlaştırmayı gerçekleştirebileceği, bunun yanında uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebileceği, kamu görevlileri ya da toplumda saygınlığı olan kişiler arasından da uzlaştırmacı görevlendirmesi isteyebileceği düzenlenmişti. Yasalaşan 5560 sayılı kanunda, uzlaştırıcı olarak kamu görevlileri ya da toplumda saygınlığı olan kişiler çıkartılmıştır.
(10) Bu Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ilereddi sebepleri, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur.
Madde metninde, hakimin davaya bakamayacağı haller ile reddi nedenleri, uzlaştırmacı görevlendirmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur denilmiştir. CMK 27. madde gereğince Hakimin reddine Mahkemece karar verilir. Soruşturma esnasında savcılık aşamasında görevlendirilen uzlaşmacının reddi istemine fıkranın bu haliyle kimin karar vereceği belirli değildir. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısının yasa gereği uzlaşmacının reddine karar verebilmesi mümkün değildir. Yorum yoluyla soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakiminin bu kararı verebileceği söylenebilir.
(11) Görevlendirilen uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alanve Cumhuriyet savcısınca uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Cumhuriyet savcısı uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu hatırlatır.
Uygulamada uzlaştırıcıya dosya belgelerinin teslimi ile tereddütler, yasa hükmüyle giderilmiştir.
(12) Uzlaştırmacı, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir.
Yasa çıkmadan önceki düzenlemede uzlaştırma süresi otuz gün, ek olarak da otuz gün daha Cumhuriyet Savcısı tarafından uzlaşma süresi uzatabilmekteydi. Yeni düzenlemede, ilave süre 20 güne indirilmiştir.
Yine uzlaştırıcının görev başlama anı ile ilgili önceki yasa döneminde 253/4’de, “başvurunun yapıldığı” tarih ölçütü getirilmiş idi. Başvuru yapıldığı tarih ise uygulamada farklı yorumlanmaktaydı. Fıkrada, uzlaşma görüşmelerinin tamamlanması için gereken süre olan otuz günlük süreninin, dosya içeriği belgelerin birer örneğinin uzlaştırıcıya verilmesinden itibaren başlayacağı bildirilmiştir.
(13) Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
Fıkrada, kanuni temsilci, müdafi ve vekillerinde uzlaştırma müzakerelerine katılabileceği düzenlenmiştir. Uygulama, tarafların yaşlarının küçük olması halinde uzlaştırma müzakerelerinde zorunlu müdafilik/vekilliğin olacağı yönündeydi. Fıkra düzenlemesinde “katılabilir” denilmek suretiyle bu zorunluluk ortadan kaldırılmıştır. Yasanın gerekçesinde de açık olarak “Müdafiin müzakerelere katılmamasının uzlaşmaya olumsuz bir etkisi kabul edilmemiştir” denilmiştir.
(14) Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemleilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya talimat verebilir.
Uygulamada, tarafları coğrafik anlamda farklı yerlerde olanların uzlaştırma görüşmeleri için nasıl biraraya getirileceği sorun teşkil etmekteydi. Bu sorun uygulamada devam edecek olup, buna benzer sorunların çıkması halinde, 1. fıkra hükmü uygulanıp, uzlaştırıcı müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili Cumhuriyet Savcısı ile görüşebileceği belirtilmiştir.
Fıkranın son cümlesi ise, uzlaştırıcının avukat olması halinde, Avukatlık Meslek Kurallarının 2. maddesinde belirtilen “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur” ilkesi ile çelişmektedir.
(15) Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte Cumhuriyet savcısına verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır.
Yasanın gerekçesinde de belirtildiği üzere, uzlaşmacıya verilen belgelerden kasıt, Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen soruşturma dosyası belge örnekleridir. Yoksa taraflarca uzlaştırıcıya belge örnekleri verilmeyecektir.
Uygulamada sadece uzlaşma tutanağı tanzim edilmekteydi. Önceki yasada, uzlaştırıcının rapor tanzim edeceği belirtilmiş olmasına karşın, uygulamada doğru bir şekilde tarafların imzasını içeren bir uzlaşma tutanağı hazırlanmaktaydı. Bu düzenleme ile doğru yapılan uygulama, mevzuata işlenmiş olmaktadır. Yine önceki yasa döneminde uzlaştırıcının yaptığı işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini belirten raporu on gün içerisinde Cumhuriyet Savcılığına sunacağı, yasanın gerekçesinde, bu on günlük süreninin, uzlaştırıcının atanmasından itibaren başlayacağı belirtilmişti. Ancak uygulama anlamında bu işlem gereksiz bürokratik işlemlere neden olmakta, uzlaştırıcı çoğu zaman bu on günlük süre içerisinde taraflara dahi ulaşamamaktaydı. Böylece gereksiz raporlar tanzimi ile karşı karşıya kalınmaktaydı. Zaten otuz günlük ve gerekirse ilave otuz günlük süreler sonunda rapor sunulacağından, pratik bir fayda sağlanamamakta ve neticede böyle bir rapor uygulamada tanzim edilmemekteydi. Yeni yasa ile uzlaşma raporu, müzakereler sonucunda verilecektir. Raporun ibrazı için bir süre öngörülmemiş ancak makul sürede rapor ibraz edilmelidir.
(16) Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.
Fıkra ile yeni bir düzenleme getirilmiş, uzlaşmadan yararlanma için yeni bir hak daha verilmiştir. Ancak, bu hak uzlaştırıcı olmadan kullanılmak zorundadır ve fıkrada belirtildiği üzere en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar yani iddianamede yazılan tarihe kadar kullanılabilmektedir.
(17) Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.
Fıkra ile uygulamada tartışılan, Cumhuriyet Savcısının uzlaşma raporunu denetleme yetkisi, fıkra ile mevzuata işlenmiştir. Her ne kadar uygulamada bu yetki tartışılıyor olsa dahi, Cumhuriyet Savcıları tarafından bu denetim yapılmamaktaydı. Yeni düzenleme, uzlaşılan edimin hukuka uygunluğu ve tarafların özgür iradelerine dayanıp dayanmadığı noktasında Cumhuriyet Savcısına denetim yetki ve sorumluluğunu yüklemiştir. Fıkranın devamında ise usulü işlemlerden bahsedilmiştir.
(18) Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yolunagidilemez.
Fıkraya göre, sonuçsuz kalmış bir uzlaştırma neticesinde taraflara yeniden uzlaştırma teklifinde bulunulmayacaktır. Ancak 16. fıkraya göre tarafların haricen uzlaşma olanağından faydalanmaları gerektiğini düşünmekteyim.
(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesihalinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.
Uygulamada edimin nakden ve defaten mi yerine getirileceği, yoksa zararın tazimini haricinde de örneğin aynen iade, eski hale getirme yahut özür şeklinde de ve taksitle, ileri tarihte de yerine getirilebileceği yönünde farklı görüşler dile getirilmekteydi. Yasa, nakden ve defaten haricinde de zararın giderilmesine olanak tanımaktadır.
Yasaya göre, eğer edim defaten yerine getirilmiş ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.
Yasanın gerekçesinde de belirtildiği üzere, “yerine getirilecek olan edim, maddi veya manevi bir zararın karşılığı olabileceği gibi, örneğin özür dileme şeklinde de olabilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya örneğin mağdurun belirli bir süre istihdam edilmesi gibi, süreklilik arz etmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilecektir. Bu durumda 171 inci maddedeki şartların aranmayışının ve kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verip vermemek hususunda Cumhuriyet savcısının bir takdir yetkisinin bulunmamasının nedeni; ileri bir tarihe bırakılmış veya takside bağlanmış olan ya da süreklilik arzeden edimin yerine getirileceği taahhüdünün izlenmesi gereğidir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilememesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılmak üzere şüpheli hakkında iddianame düzenlenecektir. Bunun için, uzlaşma sürecinde de delil toplanmaya devam edilmesi gerekmektedir.”
Edimin yerine getirilmesi ileri tarihe bırakılmış yahut takside bağlanmış veya süreklilik arzediyorsa, askıda bir süreç izlenip kamu davasının açılması, edimin gerçekleşmesine kadar ertelenmektedir. Eğer edim yerine getirilmemiş ise, kamu davası açılacaktır.
Fıkranın son kısmında, yine uygulamada farklı görüşlere neden olan ancak çoğunlukla karşılıklı kabul ve feragattan oluşan sulh sözleşmesi niteliğinde olduğu yönünde görüşlerin hakim olduğu uzlaşma tutanağının hukuksal mahiyeti belirtilmektedir. Yine bu tutanağın ispat gücü ile ilgili farklı yorumlara çözüm bulunmuştur. Buna göre uzlaşma tutanağı, feragat niteliğinde değerlendirilmiş, uzlaşılan olayla ilgili uzlaşmanın hukuksal mahiyetine ilişkin anlaşmalardan dolayı, tazminat davası açılamayacak ve yasanın gerekçesinde belirtildiği üzere açılmış bir dava var ise bundan feragat edilmiş sayılacaktır. Eğer uzlaşma tutanağının gereği
yerine getirilmemiş ise, bu tutanak İcra İflas Kanununun 38. maddesi kapsamında yazılı bir ilam mahiyetine haiz belge olup, doğrudan ilamlı icra konusu yapılabilecektir.
(20) Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangibir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.
Fıkra metni, önceki yasanın 253/6. fıkrasına paralel bir düzenlemedir. Müzakereler sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmada, yasanın gerekçesinde belirtildiği gibi başka bir disiplin muhakemesinde, hukuk davasında, idarî bir davada veya başka herhangi bir uyuşmazlıkta da delil olarak kullanılamayacaktır.
Aynı şekilde, önceki yasanın en çok eleştirilen yönü olan failin önceden “suçu kabullenme” ilkesi, yasa metninden çıkartılmıştır. Her ne kadar önceki yasada suçu kabullenmenin ikrar niteliğinde aleyhe delil olarak kullanılmayacağı belirtilmiş olsa dahi, uygulamada faillerin bu nedenle uzlaşma olanağından faydalanmak istememelerine neden olmaktaydı.
(21) Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşmateklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek Cumhuriyet savcısına verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez.
Fıkra ile zamanaşımı süresi ile ilgili düzenleme yapılmıştır.
(22) Uzlaştırmacıya Cumhuriyet savcısı tarafından çalışma ve masraflarıyla orantılı bir ücret takdir edilerek ödenir. Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde bu giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.
Önceki yasa döneminde, uzlaştırıcı ücretinin belirlenme yöntemi, 5320 sayılı CMK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13. maddesinde düzenlenmişti. Maddede, uzlaştırıcı ücretinin, CMK ücret tarifesinde gösterileceği belirlenmişti. Yasanın yürürlüğünden sonraki ilk CMK Ücret tarifesinde uzlaştırıcı ücreti gösterilmiş, daha sonra uzlaştırıcı ücreti Avukatlık Ücret tarifesinde belirlenmiş, son çıkan CMK Ücret tarifesinde, yeniden uzlaştırıcı ücreti gösterilmiştir.
Yeni dönemde ise 5320 sayılı yürürlük yasasında uzlaştırıcı ücreti düzenlenmemektedir. Fıkraya göre uzlaştırıcı ücreti bir tarifede dahi belirlenmeyecektir. Ücret ve gider, uzlaştırıcının çalışma ve masraflarıyla orantılı olarak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından belirlenecektir. En azından ücret, alt sınır olarak tarifede belirlenmeli, bunun üzerinde bir emek ve çalışma varsa, ödenecek ücret arttırılmalıydı.
Uzlaştırıcı ücret ve giderlerinin yargılama gideri olduğu belirtilmiştir. Yargılama giderlerinin kime yükletileceğine ilişkin CMK 324 ve devam eden maddeleri uygulanacaktır.
Yasa çıkmadan önceki dönemde, uzlaştırıcı ücret ve giderlerinin fail tarafından ödeneceği belirtilmişti. Tarafların uzlaşmama ihtimaline binaen uzlaştırıcı ücret ve giderlerinin peşin ödeneceğine ilişin Türkiye Barolar Birliği Türk Ceza Kanunu 73.Maddesi İle Ceza Muhakemesi Kanunu 253, 254 Ve 255. Maddelerinde Düzenlenen Uzlaşmanın Uygulanması Hakkında Yönergesi gereğince ücretin ve giderin peşin alınması gerektiği belirtilmişti. Yine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün konuyla ilgili benzer bir görüşü vardı. Bu nedenle uygulama, uzlaştırıcı ücret ve giderinin fail tarafından peşin ödenmesi şeklindeydi. Fıkra bu haliyle, uzlaşma halinde uzlaştırıcı ücret ve giderlerin Devlet Hazinesi tarafından karşılanacağı, ancak uzlaşmanın gerçekleşmemesi halinde uzlaştırıcı ücretinin nasıl ödeneceği konusunda halen tereddütlere yol açacaktır.
(23) Uzlaşma sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanundaöngörülen kanun yollarına başvurulabilir.
Fıkrada kanun yollarına başvuru düzenlenmiştir.
(24) Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar, yönetmelikle düzenlenir."
Fıkra ile uzlaşmanın uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanlığınca Yönetmelik çıkartılacağı belirtilmiştir. Yönetmelikte, özellikle uzlaştırıcı ücret ve giderlerinin ödenme usulü belirtilecektir.
5271 sayılı Kanunun 254 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 254 – (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır."
Yasanın gerekçesinde, uzlaşmanın asıl olarak soruşturma evresinin bir kurumu olduğu belirtilmiştir. Madde, bu mantıkla hareket ederek, kovuşturma evresinde suç vasfının değişmesi ve değişen suç vasfının uzlaşma kapsamına dahil olması halinde, kovuşturma evresinde uzlaşmanın gerçekleşebileceği belirtilmiştir. Madde ile gerekçede de belirtildiği gibi
“Suçun uzlaşma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde, uzlaşma imkânının bu aşamada da tanınması amaçlanmıştır” denilmiştir. Böylece soruşturma aşamasında uzlaşma gerçekleşmemiş ise, kovuşturma aşamasında ayrıca tarafları uzlaştırma girişiminde bulunulmayacak, taraflar 253. madenin 16. fıkrasında yer alan haricen uzlaşma olanağından da yararlanamayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, soruşturma aşamasında uzlaşılma halinin düzenlendiği 19. fıkraya paralel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre sanığın edimi defaten yerine getirmesi halinde soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken, kovuşturma aşamasında düşme kararı verilecektir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, soruşturma aşamasında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilirken, kovuşturma aşamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilecektir. Edimin gereğinin yerine getirilmemesi halinde, soruşturma aşamasında kamu davası açılacak, kovuşturma aşamasında ise hüküm açıklanacaktır.
5395 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 24 – (1) Ceza Muhakemesi Kanununun uzlaşmaya ilişkin hükümleri suça sürüklenen çocuklar bakımından da uygulanır."
Çocuk Koruma Kanununun yasa değişmeden önceki 24. maddesi uyarınca, 15 yaşını doldurmayan suça sürüklenen çocuklar açısından, soruşturması yahut kovuşturması şikayete bağlı olan veya kasten işlenen ve alt sınırı üç yılı aşmayan hapis veyahutta adli para cezasını gerektiren ya da taksirle işlenen suçlarda uzlaşmanın mümkün olabileceği, 1518 yaş grubu suça sürüklenen çocuklar açısından ise soruşturması yahut kovuşturması şikayete bağlı olan veya kasten işlenen ve alt sınırı iki yılı aşmayan hapis veyahutta adli para cezasını gerektiren ya da taksirle işlenen suçlarda uzlaşmanın mümkün olabileceği belirtilmişdi.
Yani suça sürüklenen çocuklar açısından uzlaşmanın kapsamı genişletilmişti. Yeni yasa ile suça sürüklenen küçükler açısından da CMK’nın ilgili hükümlerinin atfen uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hükme bağlanmış olmakla beraber henüz kesinleşmemiş olan dosyalarda, uzlaşma kapsamının genişlediğinden bahisle bozma kararı verilemez.
Geçici madde ile, hükme bağlanmış ancak kesinleşmemiş dosyalarda, suçun uzlaşma kapsamına dahil olduğundan bahisle bozma kararı verilemeyeceği belirtilmiştir. Böylece Yargıtayda bulunan pek çok dosyanın uzlaşma kapsamında olduğundan bahisle bozulması önlenmiştir. Madde ile düzenleme yapılmamış olsaydı, CMK’nın hemen uygulanma ilkesi gereğince kesinleşmemiş dosyalarda, suçun uzlaşma kapsamına alındığından bahisle bozulması gündeme gelebilecekti.
Kesinleşmemiş dosyalarda yahut iddianamenin kabulüne karar verilmemiş soruşturmalarda, suç yeni yasaya göre uzlaşma kapsamına alınmış ise, uzlaşma usulünün uygulanması gerekir.
Uzlaşma ile, mağdurun zararının bir an önce giderilmesi, uzun süren soruşturma ve kovuşturma ile kanun yolları aşamalarında mağdurun ikinci bir mağduriyete uğramaması, aynı zamanda uzlaşmanın tazmin boyutu da olduğundan, hem ceza hem de hukuk yargısının işi yükünün azaltılması amaçlanmıştır. Aynı zamanda taraflar arasında barış sağlanmış olacaktır.
Uzlaşmanın, eski kanun uyarınca uygulanmasında, gerek suçu önceden kabul gerekse de uzlaştırıcı ücreti ile ilgili belirsizlikleri nedeni ile sağlıklı uygulanamadığı gözlemlenmekteydi. Buna karşın uzlaşma prosedüründen geçen dosyalarda sanıldığının aksine büyük oranda uzlaşma başarısı görülmüştür. Bunda büyük etken, uzlaştırıcı olan avukatların fedakar çalışmalarıydı. Aynı zamanda usul eksiklikleri de uygulamada kıyas ve yorum yoluyla giderilmişti. Yeni usul yasasında önceden suç kabulü kaldırılmış ve hatta uzlaşmanın suç kabulü anlamına gelmediği belirtilmiş olmasına karşın, TCK’nın 73/8. maddesinde uzlaşmada failin suçu kabullenmesi ilkesi muhafaza edilmektedir.
Tarafların uzlaşmaması halinde uzlaştırıcının ücretinin nasıl ödeneceği de belirsizliğini korumaktadır. Bu da yeni dönemde uzlaşma uygulamalarını etki edecek bir durumdur. Hem önceki yasa hem de yeni yasa açısından uzlaşmanın çıkmazı diye nitelendirilen tarafların ayrı yerlerde olmaları halinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşebileceği sorunu büyük bir soru işaretidir. Tüm bu eleştirilere karşın uzlaşmanın uygulanabilir olmasını ümitlendiren etken, toplumun sanılanın aksine toplumsal barışa ve uzlaşmaya olan yatkınlığıdır.

 

Forum