Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Deniz İhtisas Mahkemesinin Görevi • Görevin Başlangici • Deniz İhtisas Mahkemesinin Kurulmasindan Önce Meydana Gelen Olay Nedeniyle Açilan Davanin Görüleceği Mahkeme
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 15-02-2007 | Kategori: İçtihat | Okunma : 9812 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E: 2006/11­58 K: 2005/228 T: 19.04.2006

Deniz İhtisas Mahkemesinin Görevi • Görevin Başlangici • Deniz İhtisas Mahkemesinin Kurulmasindan Önce Meydana Gelen Olay Nedeniyle Açilan Davanin Görüleceği Mahkeme

(5136 SK.; TTK. m. 4)

Özet: Uyuşmazlık konusunu oluşturan her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olup, olayın mey­dana geldiği zamanda mevcut olan mahke­me tarafından çözümlenmelidir. Başka bir anlatımla, her dava, açıldığı tarihte varolan koşullara ve uygulanan kurallara göre görü­lüp sonuçlandırılmalıdır.

Deniz İhtisas Mahkemelerinin kuruluşu­nu sağlayan yasada, bu mahkemelerin faali­yete geçmesinden önce meydana gelen olay­lara, Deniz İhtisas Mahkemelerinin bakaca­ğına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş­tir.

O halde, Deniz İhtisas Mahkemesinin fa­aliyete geçirildiği tarihten önce meydana ge­len olaydan doğan uyuşmazlık, o tarihte va­rolan ve yasal yönden görevli bulunan Asliye Ticaret Mahkemesinde çözümlenecektir.

Hal böyle olunca, Deniz İhtisas Mahke­mesinin faaliyete geçirildiği tarihten önce meydana gelen olaylardan dolayı Asliye Ti­caret Mahkemesinde açılmış bulunan der­dest davaların istek üzerine veya doğrudan doğruya Denizcilik İhtisas Mahkemesine gönderilme olanağı bulunmamaktadır.(*)

Taraflar arasındaki "Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne da­ir verilen 13.9.2004 gün ve 1130­991 sayılı kararın incelenmesi davalı banka HSHN.Bank vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hu­kuk Dairesinin 14.4.2005 gün ve 12937­3696 sayılı ilamı ile, (...Davacılar vekili, K. Denizcilik Şirketler Grubuna ait müvekkilleri ile davalı Alman ban­

(*) Gönderen: Av. Şeref KISACIK

kasının selefi arasında değişik tarihlerde davacı şirketlere ait birer gemi için ipotek sözleşmesi imzalandığını, gemilerin faaliyetinden sağlanan nav­lun gelirleriyle yapılan ödemelerde borcun ödendiğini ve gemilerden birisi­nin kısmi bakiye borcu muaccel hale gelmediği halde davalı tarafından de­ğişik yabancı ülkelerde bu gemilerin haksız biçimde seferden alınarak tu­tuklandığını, Çin'deki geminin ise satış kararı alındığını, asıl kredi veren ve ipotek lehdarı olan HLbank'ın başka bir banka île birleşerek HSHN.bank AG'ye dönüştüğünü, HSH AG'nin ipotek hakkına sahip olmadığını, buna karşın müvekkillerinin ödeme girişim ve önerilerini reddederek haksız ve zararlandırıcı işlemlere yöneldiğini müvekkîlince 2001 yılından bu yana (26.616,287,87) USD ödeme yapıldığını, yabancı ülke limanlarında bağlı tutulan gemilerin değerinin bakiye borcun çok üzerinde bulunduğunu, ko­nusuz kalan ipoteğe dayanılarak temerrüt dahi oluşmadan gemilerin çok düşük bedelle satılmaya çalışıldığını, bu gerçekleşirse iyiniyetli alıcıların da mağdur olacağını, davalı HSHN Bank'ın TTK'nın 92/3 maddesine uy­gun temlik ve tescil işlemi yapmadığını, sözleşmenin 12. maddesiyle öngö­rülen temerrüt sonrası iki haftalık ihbar süresinin tanınmadığını, esasen müvekkillerinin temerrüde düşürülmediğini, ipotek anlaşmalarında Türk hukuku yetkili kılındığı halde davalının yetkisiz yabancı mahkemelerde o ülkeler hukukuna göre gemilerin satışını istediğini, TTK'nın 866. maddesiy­le Türk gemi siciline kayıtlı gemilerin mülkiyetinin edinilmesi ve kaybının Türk kanunlarına tabi olduğunu, aynı yasanın 892. maddesine göre yola çıkmaya hazır geminin cebri icra yolu ile satılamayacağını ve ihtiyaten hac­zedilemeyeceğini, davalının haksız eylemleri sonucu gemilerin çalışmama­sından dolayı zarara uğranıldığını, müşteriler (kiracılar) ve onların da so­rumlu olduğu yük sahiplerinin gemilerin yükümlülüklerini yerine getireme­mesinden, gemilerin bağlı kıldığı liman ve tutuklamalara ilişkin masraflar­dan, yapılan yargılama masraflarından, yakıt, kumanya ve personel gider­lerinden, düşen iş bağlantılarından ve kaybolan ticari itibardan dcğan za­rarlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik (50) milyar TL tazminatın reeskont faiziyle davalıdan tahsilini, gemiler hakkındaki sefer­den men kararlarının tedbiren kaldırılmasını, birleştirilen davada ise gemi­lerin yurt dışında gerçek değerlerinin çok altında bîr fiyatla satıldığını, bu­nun asıl.­davaya konu zarar kalemlerine ek yeni bir zarar kalemi oluştur­duğunu ileri sürerek, tüm zararlar için şimdilik (50.000) USD’nin 15.09.2003 tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 24.08.2004 tarihi dîlekçeyle de asıl davadaki istem (7,272,947,89S.07î) TL'ye birleştirilen davadaki istem (59.627,195,61) USD'ye çıkarılmıştır.

Davalı vekili, kredi sözleşmeleri uyarınca Hamburg Mahkemelerinin yetkili olduğunu gemilerin yabancı ülkelerde satılması ve davacı şirketler­le ilgili yargılamalara katılıp savunma haklarının kullanıldığını, aynı konu­da 6, Ticaret Mahkemesinde derdest dava bulunduğunu ve bu dava sonu­cunun beklenmesi gerektiğini, kendi edimini yerine getirmeyen davacı ta­rafın kusurlu olduğunu, bankanın kredi güvencesi gemileri hukuki yollar­dan satarak alacağını tahsil ettiğini, davacının zararının bulunmadığım sa­vunarak, davanın reddini istemiştir,

Mahkemece, sunulan kanıtlara ve bilirkişiler kurulu raporuna dayanı­larak, davacılar ile dava dişi H.L.bank G. arasındaki kredi ilişkisine bağlı olarak düzenlenen ipotek sözleşmelerinin 17/a maddesiyle ipotek senetle­rinin T.C. yasalarına göre yorumlanacağı ve yürütüleceğinin hükme bağ­landığı, bundan dolayı Türk gemisi siciline kayıtlı davacı şirketlere ait ge­milerle ilgili olarak T.C. kanunlarının uygulanacağı, yabancı ülke mahke­melerinin kararı ile bir geminin satılıp malik değiştirmesi, Türk gemi sicili­ne kayıtlı bulunan gemi sicilden kaydı terkin olunmadıkça hukuki statü­sünde bir değişikliğe doğrudan neden olamayacağı, İpotek sözleşmelerinin dava dışı H.L.bank lehine olup gemi sicilinde de ipotek tescilinin bu banka adına yapıldığı, TTK'nın 921/3. maddesi uyarınca alacağın temlikinin ya­zılı şekilde ve gemi siciline tescil ile olacağı bu tescil zorunluluğunun açık­layıcı değil kurucu işlevi olduğu, tescil edilmedikçe alacağın temlikinin ge­çerli olmadığı, bu nedenle davalı HSH N.bank .G'nin geçerlilik kazanmayan ipotek hakkına dayanarak gemilerin satışını İsteyemeyeceği, buna rağmen davacılara ait gemilerin davalı tarafından yabancı ülke limanlarında deği­şik tarihlerde seferden men ettirilip daha sonra sattırıldığı, haksız eylem niteliğindeki bu işlemlerden doğan zararının tazmini hakkının doğduğu, davalı bankaca kredi alacağının ödenmediği iddiası ile davacı borçluların temerrüde düşürülmesi gerekirken bu yol izlenmeksizin gemiler tutuklan­dıktan sonra ihtarnameler gönderildiği, davalının uyguladığı yol ve yön­temlerin Türk hukukuna aykırı olduğu, davalı île ipotek alacaklısı dava dı­şı L. bank arasındaki iç İlişkilerinin davacıları ilgilendirmeyeceği ve talep hakkının L.bank'a alt olduğu, davalının yurt dışında gerçekleştirdiği satış­ların, Türk hukukuna tabi ipotek sözleşmesine aykırı olduğundan gerçek­leşen zarardan davalı bankanın sorumlu olduğu, bilirkişiler kurulu raporu­na yönelik davalı itirazlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleş­tirilen davaların kabulüne, her bir davacı yönünden gerçekleşen somut za­rar tutarının ıslah tarihinden itibaren temerrüt faiziyle davalıdan alınarak ilgili davacıya verilmesine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz et­miştir.

28.04.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5136 Sayılı Kanun île 6762 sa­yılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4, maddesine eklenen fıkra uyarınca "iş du­rumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde ol­mak üzeri Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir, "değini­len Yasa işe ihtar edilen bu düzenleme doğrultusunda 19.07.2004 tarihli Olurla İstanbul'da kurulan Denizcilik İhtisas Mahkemesi Hâkimler ve Sa­valar Yüksek Kurulu'nun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile faaliyete geçirilmiş olup, yargı alanı İstanbul ili mülki sınırlan olarak belirlenmiştir.

Davaya konu uyuşmazlık ise, davacı şirketler ile davalı bankanın se­lefi Alman bankası arasında aktedilen kredi sözleşmelerinden doğan ban­ka alacağına teminat oluşturmak üzere kullandırılan kredilerle alınmış olan­gemiler üzerinde banka lehine tesis edilen ipotek sözleşmelerine ve ipotek sözleşmelerinin 17/a maddesi hükmü ite tabi kılındığı Türkiye Cum­huriyetinin yürürlükteki maddi hukuk normlarına aykırı olarak gemilerin "dört ayrı yabancı ülkede peşpeşe önce seferden men ettirilip, daha sonra sattırılarak davacıların zararına yol açıldığı iddiasına dayalı tazminat iste­mine ilişkindir. Birden fazla sözleşme tipi ve hukuki ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlığın, asal­ unsuru ve temel düğüm noktası, gemi ipotek sözleşme­lerinin yorumu ve ipotek alacaklısı dava dışı bankanın bir başka banks ile birleşmesiyle ortaya çıkan dava» HSHN Bank AG’nin. ipotek alacaklısı sı­fatını iktisap edip etmediği, dayalının selefi olan banka adına davacılara ait gemilerin bulunduğu yabancı ülkelerdeki işlem ve girişimlerin ipotek sözleşmelerinin, yorumunda ve yürütülmesinde esas alınması gereken T.C. yasalarına uygun olup olmadığında toplanmaktadır.

Biran için, ipotek sözleşmelerinin varlık nedeninin kredi sözleşmelerin­den doğan banka alacağının teminatı fonksiyonu olması nedeniyle ipotek sözleşmeleri ile ilgili işlemlerin kredi sözleşmesine tabi olmasından hare­ketle uyuşmazlığın kredi sözleşmeleri hükümlerine göre çözümü gerektiği düşünülebilir ise de, tazmini istenilen zararın ilişkilendirildiği banka giri­şimlerinin doğrudan gemi ipotek alacaklılığı sıfatına dayandırılmasından dolayı tazminat isteme koşullarının da gemi ipoteğine ilişkin hükümler ışı­ğında değerlendirilmesinin zorunlu olduğu açıktır,

Taraflar arasındaki gemi ipotek sözleşmelerinin yorumu ve serasının tabi kılındığı ülkemiz maddi hukuk normlarının varlık kazandığı yasal dü­zenlemeler, 6752 Sayılı TTK'nın "Deniz Ticareti" başlıklı dördüncü kitap kapsamındaki 893 ve onu izleyen maddelerde yeralmaktadır. O halde, böyle bir uyuşmazlığın çözümüne dönük davanın görülüp sonuçlandırılaca­ğı yargı merci, hükmün verildiği 13,09.2004 tarihinden önce kurularak fa­aliyete geçen İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesi olmalıdır. Bu nedenle, davalı taraf vekillerinin temyiz itirazlarının öncelikle bu yön bakımından kabulü ile kararın görev noktasından bozulması gerekmiştir...) gerekçesiy­le bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so­nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir,

TEMYİZ EDEN: Davalı Banka vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Asıl ve birleşen davalar, tazminat istemine ilişkindir.

Davacılar K. Denizcilik İşi. San. ve Tic. AŞ, B. Denizcilik Nak. ve Tîc, Ltd. Şti, E. Petrol Akaryakıt Tic. ve Nak, AŞ ve O. Denizcilik AŞ vekili 15.09.2003 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketlerin satın aldıkla­rı gemilerin finansmanını sağlamak amacıyla, davalı Bankanın selefi olan HLG (banka) ile müvekkillerinin çeşitli tarihlerde akdettikleri kredi söz­leşmelerinin teminatını teşkil etmek üzere, bu gemilerin üzerine anılan banka lehine ipotek tesis edildiğini; BK ve A gemilerinin kredi borcunun tamamının ödendiğini ve diğer gemilerin bakiye kredi borçları muaccel ol­madığı halde bu gemilerin davalı HSH Nordbank AG tarafından yabancı ülke limanlarında seferden men ettirilerek tutuklandığını, HS gemisinin açık artırma ile satılmasına karar verildiğini; asıl kredi alacaklısı ve ipo­tek lehten olan HLG'nin başka bir banka ile birleşmesi sonucu oluşan da­valı HSH Nordbank AG'nin ipotek alacaklısı sıfatının bulunmadığını, do­layısıyla yabancı ülkelerde yaptığı işlem ve girişimlerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu; üçüncü kişi konumunda bulunan davalı HSH Nordbank AG'nin, TTK'nın 921/3 maddesi uyarınca alacağı yazılı şekilde temlik al­madan ve gemi siciline tescil şartı gerçekleşmeden hukuki işlemleri baş­latıp halen devam ettiğini; ipotek sözleşmelerine göre Türk hukuku yetki­li kılındığı halde yetkisiz yabancı ülkelerde işlemlere girişildiğini, borcun ödenmesine ilişkin haklarının kasıtlı şekilde davalı tarafından imkansız hale getirildiğini ileri sürerek; davalının haksız eylemleri neticesinde mey­dana gelen, gemilerin çalışmamasından kaynaklanan zararlar, üçüncü şahısların mağduriyeti nedeni ile oluşan zararlar, gemilerin bağlı kaldığı limanlara ödenen paralar ve tutuklamaya ilişkin zararlar, yabancı ülke­lerde ödedikleri mahkeme ve avukatlık giderleriyle diğer masraflar, vakit, kumanya ve personel giderleri, düşmüş iş bağlantılarından ve kaybolan ticari itibar nedeniyle uğradıklar; zararlar olmak üzere; her türlü talep ve fazlaya ilişkin tahsil hakları sakil kalmak şartıyla şimdilik 50.000.000,000 (Elli milyar) TL tazminatın reeskont ve ticari faizi ile bir­likte hüküm aftına alınmasını ve gemiler hakkındaki seferden men karar­larının kaldırılmasına karar, verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleştirilen davada ise; davalı şirketler ile dava dışı HLG arasında düzenlenen sözleşmeler çerçevesinde verilen kredilerle bir talepte bulu­namayacağını, ortada muaccel bir borç ve temerrüt bulunmadığını, dava­lının sözde alacağını tahsil etme girişimleri altında müvekkillerine telafi edilemez zararlar verdiğini İleri sürerek, asıl davadaki zarar kalemlerine ek olarak gemilerin piyasa değerinin çok altında satışı nedeniyle uğranı­lan tüm zararlardan dolayı fazlaya ilişkin dava haklan saklı kalmak kay­dıyla şimdilik 50.000 UŞD zararın tazminini talep etmiş; 15.09.2003 ta­rihli ıslah dilekçesiyle de, asıl davadaki talep 7.272.947.899.071 TL'ye, birleşen davadaki talep 59.627.195,61 USD' ye çıkarılmıştır.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen kredi mukaveleleri uyarınca Hamburg Mahkemelerinin yetkili olduğunu; dava­cı Şirketlerin satın aldığı gemilerin finansmanı amacıyla müvekkili ban­kadan kullandıkları kredileri geri ödemediklerini, bu nedenle müvekkili Bankanın dünyanın çeşitli mahkemelerinde açtığı davalar sonucunda, kredi güvencesi gemileri sattırarak, alacağını tahsil ettiğini; kendi edimi­ni yerine getirmeyen davacı Şirketlerin zararının bulunmadığını savuna­rak, davanın reddine­ karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkemenin, bu iki davayı birleştirmek ve bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle "asıl ve birleştirilen davaların kabulüne" dair verdi­ği karar, davalı vekillerinin temyizi üzerine yukarıda yazılı gerekçeyle bo­zulmuş; Mahkemece "dava konusu uyuşmazlığın, temel ilişki olan kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve davacıların gemilerinin kanuna aykırı" bir şekilde davalı Banka tarafından satılmasından doğan haksız fiil sonu­cu meydana gelen zararın tazminine ilişkin bulunduğu, bu itibarla davaya bakma görevinin İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesine ait olmadığı" ge­rekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacı Şirketler ile, davalının se­lefi HLG. (Banka) arasında kredi sözleşmeleri imzalandığı, 24.05.1995 ta­rihinde davacı K. Denizcilik İşi. San, ve Tic, A.Ş, tarafından M/V EK ge­misinin, 01.03.1996 tarihinde davacı B.Denizcilik Nak. ve Tic. Ltd. Şti ta­rafından BK gemisinin, 08.04.1996 tarihinde davacı E. Petrol Akaryakıt Tic. ve Nak. A.Ş tarafından M/VHS. gemisinin, 27,09.1995 tarihinde da­vacı O. Denizcilik AŞ tarafından M/VA.Bey gemisinin satın alındığı ve kredilerin teminatını teşkil etmek üzere HLG. yararına bu gemiler üzerin­de ipotek tesis edildiği; davalı Bankanın davacılara ait gemilerin bulun­duğu yabancı ülkelerdeki işlem ve girişimleri nedeniyle 15.09.2003 ve 03.05.2004 tarihlerinde Asliye Ticaret Mahkemesinde, asıl ve birleşen da­vaların açıldığı anlaşılmaktadır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; davanın, Asli­ye Ticaret Mahkemesinde mi yoksa dava tarihinden sonra kurulup faali­yete geçirilen İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesinde mi görülüp so­nuçlandırılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında düzenlenen Katı­lım Ortaklığı Belgesi çerçevesinde hazırlanan ulusal programın "Siyasi Kriterler" başlığı altında, "yargı" alanında "Deniz İhtisas Mahkemeleri"nin kurulmasına yer verilmiş ve bu doğrultuda söz konusu mahkemelerin kurulması için 5136 sayılı Kanun ile 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu­nun 4. maddesinde; "İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafın­dan belirlenir," hükmü, son fıkra olarak eklenmiş ve bu yasa değişikliği 28.04.2004 günü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anı­lan yasa uyarınca 19.07.2004 tarihli Olur’la İstanbul’da kurulan Deniz­cilik İhtisas Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile faaliyete geçirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesine göre; mahkeme­lerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usülleri kanunla düzenlenir. Anayasanın kanuni hakim güvencesi başlığını taşıyan 37. maddesi; "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz." hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uy­gulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli ol­ması olarak kabul edilmektedir. 1982 Anayasasını kabul eden Danışma Meclisinin Anayasa Komisyonunun gerekçesinde; "bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne geti­rilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilke gereğidir." denilmektedir. (Prof. Dr. Ergun Özbu­dun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005 Gözden Geçirilmiş 8. Baskı, s: 118­119). Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ce­za davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiştir ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahke­meyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutla­ka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması Anayasa buyruğu­dur.

6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1. maddesi; bu kanunu, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüzü (parçası) olarak kabul etmiştir. 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hak­kında Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesinde de; "Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce­ki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. " denilmekte ve aynı yasanın 3. maddesiyle de yasa ile öngörülen farklı düzenlemeler ay­rık tutulmaktadır.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teş­kil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler ta­rafından çözümlenmelidir. Yasa koyucu, Deniz İhtisas Mahkemelerinin kuruluşunu sağlayan 5136 sayılı Yasada, bu mahkemelerin faaliyete geç­mesinden önce meydana gelen hadiselere (olaylara), Deniz İhtisas Mah­kemelerinin bakacağına dair bir düzenlemeye yer vermemiştir.

O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasa­sında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecek­tir. Başka bir anlatımla her dava, açıldığı koşullara göre görülüp sonuç­landırılacaktır.

Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuş­mazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebil­mektedir. Bu noktada 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; "Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir." hükmünü içermektedir. Anılan yasal düzenle­meye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına gi­ren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Halbuki Denizcilik İhti­sas Mahkemelerinin kurulmasını öngören 5136 sayılı Yasada, görülmek­te olan davaların Denizcilik İhtisas Mahkemesine devri ya da görevsizlik­le gönderilmesi yönünde bir düzenleme mevcut değildir.

O halde, Denizcilik İhtisas Mahkemesinin faaliyete geçirildiği tarihten önceki olaylarla ilgili olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olup derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya, görev­sizlik ya da gönderme kararı ile Denizcilik İhtisas Mahkemesine gönderil­mesine olanak bulunmamaktadır.

Somut olayda; asıl ve birleşen davalar 15.09.2003 ve 03.05.2004 ta­rihlerinde Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış; dava görülmekte iken, 5136 sayılı Kanun ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine eklenen fıkra uyarınca İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurularak, 20.07.2004 tarihinde faaliyete geçirilmiştir. Az yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılanacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan As­liye Ticaret Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesinde davaya bakılması olanaklı değildir.

Hal böyle olunca; temyize konu davanın Asliye Ticaret Mahkemesin­de görülüp sonuçlandırılması gerektiğine ilişkin Yerel Mahkemesinde gö­rülüp sonuçlandırılması gerektiğine ilişkin Yerel Mahkemece verilen di­renme kararı yerindedir.

Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Daire’ce incelenmediğin­den, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire’ye gönderilme­lidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğun­dan, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2006 gü­nünde oyçokluğu ile karar verildi.


 

Forum