Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİ’NİN DEVİR ALDIĞI ALACAKLARIN TAHSİLİ AMACI İLE YAPILAN TESLİMLERİN KATMA DEĞER VERGİSİNDEN İSTİSNASI UYGULAMADA YAPILAN HATA VE HUKUKA AYKIRILIKLAR
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 24-10-2016 | Kategori: Makale | Okunma : 6044 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİ’NİN
DEVİR ALDIĞI ALACAKLARIN TAHSİLİ AMACI İLE YAPILAN TESLİMLERİN
KATMA DEĞER VERGİSİNDEN İSTİSNASI
UYGULAMADA YAPILAN HATA VE HUKUKA AYKIRILIKLAR
Av. Tayfun EYİLİK
1. GİRİŞ
Ülkemiz 2000 yılında başlayan ve etkisi günümüze kadar kısmen de olsa gelen büyük bir bankacılık krizin ağır yüklerinden biri, batan bankalardaki kredilerin, tahsili gecikmiş alacakların takibi, tahsili ve tasfiyesidir. TMSF bünyesinde toplanan alacakların, gerek miktarı gerekse borçlu sayısı açısından ağır bir yük oluşturması sebebi ile “Özel Varlık Yönetim Şirketi” gerekliliği, bu şirketler aracılığı ile finansal sisteme likidite sağlanması ve bankaların mali yapılarının güçlendirilmesi amaçlanmış, böylece, bankaların tahsilat imkânlarının artırılması ve bankaların asli işlevlerine yoğunlaşmalarının sağlanması , sorunlu kredilerin bankacılık sisteminden devralınarak bankaların mali yapılarının iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde “Enflasyonla Mücadele ve Yapısal Reform” programı çerçevesinde ülkemizdeki bankacılık sisteminin uluslararası standartlara göre yeniden yapılandırılması, bankacılık sisteminin riskliliğini ve kayıt sisteminin şeffaflaşması, mali sistemin tam anlamıyla piyasa koşullarına göre çalışmasını sağlamasına yönelik hedefler açısından bankaları kötü aktiflerinden kurtararak sistemi güçlü bir yapıya kavuşturabilmek adına “Varlık Yönetim Şirketi” uygulamasının sağlıklı bir şekilde hayata geçirilebilmesi önem taşımaktadır.
Varlık yönetim şirketlerinin banka ve finans kuruluşlarının güçlü bir yapıya kavuşmasını sağlamak ve buna devamlılık sağlaması adına kurulan varlık yönetim şirketlerinin bu amaçlarına devam edebilmeleri gerek alacakların finans kurumlarından devir alınması, gerekse tahsilat, cebri satışlar, anlaşma ibra süreçlerinde harç ve vergi yükleri nedeni ile hem banka ve finans kuruluşlarının arzı, hem de varlık yönetim şirketlerinin talebini azaltmaktadır. Satın alınan alacakların devir bedellerinin (satın alma fiyatlarının) mali yükler nedeni ile artmasından dolayı borçlular ile yapılacak indirimin sayısı ve oranı borçlular aleyhine değişmesine sebep olmaktadır. Mali yüklerin azaltılması halinde Bankaların gereğinden fazla zarara uğramaları veya zararın suni biçimde kamu tarafından üstlenilmesi engelleyecektir.”
Oysa Varlık Yönetim Şirketlerinin kurulması ile ilgili 4743 sayılı yasanın ve 5411 sayılı yasaların gerekçeleri de incelendiğinde “… yetkisi dışında fonun sahip olduğu tüm…. İstisna ve muafiyetlerden aynı şekilde yararlanma imkânı tanınarak, alacakların takip ve tahsilinin kolaylaştırılması amaçlanmıştır.) denilmiştir.
Varlık Yönetim Şirketleri, ülkemizdeki gibi benzeri ekonomik kriz yaşayan ülkelerde çok zaman önce kurulmuş finans sektörünün bir parçası olarak faaliyet göstermektedirler. Ülkemizde ise bankacılık krizi üzerine yeniden yapılandırılmaya çalışılan bankacılık sektörüne gerek Fon alacaklarının satılması ile ilgili Uluslararası önemli kuruluşların da tavsiyeleri sonucu ortaya çıkan kuruluşlardır. Dünyada benzeri kriz yaşayan krizle ortaya çıkmasına rağmen bankaların normal etkinliklerine devam etmelerini sağlama konusundaki etkisi nedeni ile kalıcı olmuşlardır. Varlık Yönetim Şirketlerine ilişkin bankacılık mevzuatına giren bu düzenleme BDDK ve TMSF gibi kuruluşlar tarafından kaleme alınmıştır. Fon; bu düzenleme ile alacakları satın almak isteyen yerli ve yabancı yatırımcıları teşvik etmek istemiş ve bu şekilde söz konusu alacakların takip ve tahsili gibi uzun soluklu bir yükü üzerinden atmak istemiştir. Bu nedenle aynı yasa ile TMSF’ye özgü olan vergi ve harç istisnaları varlık yönetim şirketlerine de tanınmıştır.



2. Katma Değer Vergisi
2.1. Katma Değer Vergisi Yasasındaki Verginin Konusu
KDV yasası 1. Maddesinde Verginin Konusunu teşkil eden işlemleri saymıştır. Genel olarak söylemek gerekirse yasa her hangi bir malın teslimini veya hizmetin verilmesini Katma Değer Vergisine Tabi tutmuştur.
2.2. Vergiyi Doğuran Olay
Yasanın 10. Maddesi başlığı vergiyi doğuran olay olup (a) bendinde” Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması,”nı vergiyi doğuran olaylar arasında saymıştır.
2.3. Teslim
Yasanın 2. Maddesi Teslimi , “bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir” şeklinde tanımlamaktadır.
2.4. İstisnalar:
Yasanın vergiyi ve vergiye tabi olay ve işlemleri tarif ettikten sonra ikinci kısım birinci bölümden itibaren istisnaları düzenlemiştir. 11 nci madde ile 17. Madde arasında istisna tutulan hususlar detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.
17 maddesinin 4 fıkrasının kenar başlığı “4. Diğer İstisnalar” şeklinde olup (l) bendi Varlık yönetim şirketi ile ilgili istisnaları düzenlemektedir.
l) (Ek: 9/4/2003-4842/23 md.) 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumlardan devraldığı alacakların tahsili amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dâhil) teslimi ile aynı Kanuna göre finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları hükümleri kapsamında yeniden yapılandırılan borçların ödenmemesi nedeniyle bu borçların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi,
Görüleceği üzere Yasa varlık yönetim şirketlerinin devir aldığı alacaklar ile ilgili malların ve hakların teslimini istisna tutmuştur. Yasanın teslimi malların üzerindeki tasarruf hakkının devir edilmesi olarak tarif ettiğine göre Varlık Yönetim Şirketleri alacakların tahsili amacı ile bu alacakların teminatın oluşturan varlıkların her türlü satış işlemi ki müzayede mahalli dediğine göre İcra İflas Yasası hükümlerine göre yapılacak cebri ihalelerde bu istisnadan yararlanması gerekmektedir.
3. İstisna Ve Muafiyet
Uygulamada karşılaşılan problemlerin çoğu bu iki kavramın uygulamacılar tarafından tam olarak kavranamamasından ortaya çıkmaktadır.
3.1. Bilimsel içtihatlarda istisna ve muafiyet şu şekilde tanımlanmaktadır.
“vergilendirmede, ayırım gözetmeksizin herkesin vergi vermesini öngören bir kural vardır. Genellik kuralı, anayasalarda da yer almış olmasına rağmen (Anayasa, m. 73), bu kuralın tam olarak kullanılması hiçbir zaman mümkün olamaz. Bunun nedenleri bazen sosyal, bazen bazen ekonomik, bazen teknik, bazen de politiktir. Genellik kuralının tam olarak uygulanmaması vergi kanunlarında konu veya yükümlüde bazı kısıtlamalar yapmak suretiyle gerçekleştirilir ve vergicilik dilinde bunların birincisine istisna, ikincisine muafiyet üçüncüsüne de indirim (yatırım indirimi gibi) adı verilir. İstisna, vergi kanunlarında esas itibariyle vergilendirilmesi öngörülen bir konunun kısmen veya tamamen devamlı yada geçici bir şekilde vergi dışında tutulmasını ifade eder. Muafiyet ise, vergi kanunlarında, esas itibariyle kendileri için vergi borcu doğmasının öngörülmüş olmasına rağmen, belirli kişilerin veya gurupların vergi yükümlülüğü dışında tutulmalarını anlatır. Muafiyet de, istisna gibi, tam, kısmi, devamlı ya da geçici olabilir. Yarattıkları sonuç itibariyle istisna ile muafiyet arasında fark yoktur. İkisi de sonuçta, vergi borcunun doğmamasına sebep olurlar. Ancak, istisna konudan hareket ettiği için objektif, muafiyet ise yükümlüyü esas aldığı için sübjektif bir kavramdır. Gelir Vergisi Kanunundaki esnaf muaflığı ve küçük çiftçi muaflığı ile telif kazançları istisnası gibi hususlarla ilgili hükümler bu konunun somut örnekleri olarak gösterilebilir “

3.2. Yargısal İçtihatlar açısından İstisna ve Muafiyet
Anayasa Mahkemesi “Öte yandan harç alınmaması kişiler bakımından ise “muaf”, işlemler bakımından ise “istisna” terimlerinin kullanılması herkesçe bilinen ve güdülen ereğe de uygun bir anlatım tarzıdır.” Demek sureti ile çok net bir şekilde ayırımı izah etmektedir.
Yargıtay, “Kanunda “muaflıktan” değil “istisna”dan söz etmektedir. Dolayisi ile harçtan istisna olan doğrudan doğruya varlık yönetim şirketleri olmayıp varlık yönetim şirketlerinin kuruluşlarından itibaren beş yıl boyunca yaptıkları işlemleri.” şeklindeki kararı ile bu ayırımı çok net bir şekilde izah etmiştir.
3.3. İdarenin (Maliye Bakanlığı/GİB) uygulamaları açısından istisna/muafiyet
Mali İdare istisnaya ilişkin yasa hükümlerinin sözüne ve özüne aykırı yorumları olsa da diğer uygulayıcı kurumlara göre bu iki kavramı birbirinden en iyi ayıran ve yorumlayan kurum olmuştur. Bu konuda bir çok özelgesi olmasına rağmen varlık yönetim şirketleri ile ilgili bir damga vergisi istisnası ile ilgili sorulan bir soruya “…alacağın temliki sözleşmelerinin, kağıtta imzası bulunan diğer tarafların mükellefiyetlerine bakılmaksızın, damga vergisinden istisna tutulması gerekmektedir.” Şeklinde vermiş olduğu cevap ile istisna kavramını çok iyi kavradıklarını göstermektedirler.
4. Fon ve Varlık Yönetim Şirketlerine KDV İstisnasını Tanınması İhtiyacı
Fon tahsilat görevini mevcut düzenlemeler ile amaçlanan ve beklenen hızda yerine getirmekte zorlanmıştır. Fon’un problemleri tahsilatın her aşamasında devam etmiştir. Fon alacaklarının tahsili için haciz veya rehinlerin paraya çevrilmesi süreçlerinde elde ettiği tahsilat tutarı büyük ölçüde vergi ve harçlara mahsubu nedeni ile alacakları tam olarak tahsil edemediği gibi, bu satışlara ihalelere pey sürmek isteyen alıcılar bu yüksek vergi ve harçlar nedeni ile vazgeçtiklerinin önüne geçilmek istenmiştir. Cebri icra sureti ile gerçekleşecek ihalelerden, gerek alacağa mahsuben Fon’un mal satın alması, aldıktan sonra tekrar satması, gerekse bir üçüncü kişinin mal alması ile ilgili işlemlerde Katma Değer Vergisi uygulanması nedeni ile özellikle büyük varlıkların satışında yeterli alıcı bulunmaması sebebi ile tahsilat imkânının ortadan kalkmıştır. Bu nedenle Bankacılık Yasasına Fon alacaklarının tahsilatı ile ilgili özel yetkiler, istisna ve muafiyetler getirilmiştir. Fon her türlü vergi ve harçtan istisna tutulmuştur. Aynı şekilde Katma Değer Vergisi yasasında da bir kısım değişikliklere gidilerek yazılı ve görsel medya varlıklarının, GSM operatörlerinin, çimento şirketleri gibi ekonomik varlıkları başarılı bir şekilde satılarak kamu zararının azaltılmasına faydası olmuştur. Varlık Yönetim Şirketlerinin kuruluşunu ve faaliyetini teşvik etmek amacı ile bankacılık kanununda fon lehine yapmış olduğu düzenlemenin benzerini katma değer vergisi yasasında da yapılmıştır.

5. Varlık Yönetim Şirketlerinin KDV istisnasına ilişkin Düzenleme
l) (Ek bend: 09/04/2003 – 4842 S.K./23. md.) 30/01/2002 tarihli ve 4743 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumlardan devraldığı alacakların tahsili amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi ile aynı Kanuna göre finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları hükümleri kapsamında yeniden yapılandırılan borçların ödenmemesi nedeniyle bu borçların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi,
Yasa metni incelendiğinde Varlık Yönetim Şirketlerinin devir aldığı alacakların tahsili amacı ile bu alacaklara ilişkin menkul, gayrimenkul ve hakların her türlü satışı istisna tutulmuştur.
5.1. Gelir İdaresi Başkanlığının Görüşü
Varlık Yönetim Şirketlerinin KDV istisnasının hangi olaylara ne şekilde uygulanacağına ilişkin bu güne kadar en kapsamlı en detaylı ve genel mahiyette özelge Gelir İdaresi Başkanlığının Gelir idaresi Başkanlığının KDV.MUK.B.07.1.GİB.4.34.17.01.17.25-34038 sayılı 29 Nisan 2008 tarihli muktezasıdır .
Varlık Yönetim Şirketleri tarafından mal ve hakların alacağa mahsuben satın alınmasının KDV’den istisna olup olmadığı hususunda yapılan bir başvuruya Gelir idaresi
“..Varlık Yönetim şirketi tarafından bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumlardan devraldığı alacakların tahsili amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların müzayede yoluyla satışı işleminde;

a) Mal ve hakların alacağa mahsuben varlık yönetim şirketleri tarafından satın alınması
b) Satışa iştirak edecek 3 kişilerin söz konusu mal ve hizmetleri satın alması
c) Varlık yönetim şirketleri tarafından alacağa mahsuben satın alınan hak ve alacakların 3 şahıslara
satışı suretiyle gerçekleşen teslimler katma değer vergisinden istisnadır.”

Şeklinde görüş vermiştir. Gelir idaresinin daha sonraki görüşleride birbirini teyit eder mahiyettedir.

6. VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNİN KDV İSTİSNASINA İLİŞKİN UYGULAMADA YAPILAN ÖNEMLİ HATA VE HUKUKA AYKIRILIKLAR
6.1. Varlık Yönetim Şirketlerinin alacaklarının tahsili amacı ile yapılan her türlü satış KDV’den istisnadır.
Varlık Yönetim Şirketlerine tanınan KDV istisnasının sadece cebri icrayı kapsadığı, diğer satışların, tahsili amacı ile yapılan rızai satışların bu istisnadan yararlanamayacağı şeklinde görüşlerin istisna maddesinde her türlü mal ve hakkın teslimi istisna tutulmuş ileri sürülen görüşün aksine cebri satışların da bu satışlara dahil olduğunu belirtmek için (müzayede mahallinde satışı dahil) şeklinde ekleme yapmıştır. Gelir idaresinin bu görüşün aksine özelgeleri yasanın bizzat kendi metnine aykırı görüşler taşımaktadır.
İlgili kanun hükmü “devraldığı alacakların tahsili amacıyla” “mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dâhil) teslimi” şeklindedir. Burdan açıkça anlaşılmaktadır ki teslim (tasarruf hakkının devri –satış) işlemine istisna hükmünün uygulanması için tek şart yeterlidir. O da teslim işlemi varlık yönetim şirketinin alacağının tahsili amacı ile yapılmış olacaktır. Görüldüğü üzere yasa satışın cebri satış olması gerektiğini söylemediği gibi hatta cebri satışların kapsanmadığı düşünülmesin diye parantez içinde müzayede mahalli dâhil ibaresini eklemek ihtiyacı hissetmiştir.
O halde istisna tutulan teslim işlemi cebri satışlarla sınırlı olmayıp varlık yönetim şirketinin devir aldığı alacağı tahsili amacı ile yapıldığı sürece rızai teslimler de aynı istisnadan yararlanmaları gerekmektedir.


6.2. Varlık Yönetim Şirketlerinin alacaklarının tahsili amacı ile yapılan satışta alıcı varlık yönetim şirketi olmasa dahi istisna hükmü uygulanır.
Varlık Yönetim Şirketlerinin alacaklı olduğu dosyalardan yapılan ihaleden mal alan 3. Kişiler de katma vergisi ödememeleri gerekir.
Katma Değer Vergisi Kanunun 17 maddesinin 4 fıkrasının (l) bendi Varlık yönetim şirketi ilgilendiren Bu bent esasen TMSF için düzenlenen “m” bendinin paralelidir. Başka bir değişle ;
m maddesi: Fon’un devraldığı alacakların tahsili amacıyla, bunların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi
(l) maddesi İse Varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumlardan devraldığı alacakların tahsili amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dâhil) teslimi hususunu katma değer vergisinden İSTİSNA tutmuştur.
Fon ( m) bendine göre bu güne kadar yapmış olduğu satışlarda gerek alacağa mahsuben aldığı hallerde gerekse üçüncü kişilerin almış olduğu malların tesliminde de KDV uygulanmamaktadır.
(m) maddesinde “Bu istisna işlem bedelinden Fon’a intikal eden tutarla orantılı uygulanır.” Hükmü gereğince Fon tahsil ettiği tutar kadar istisnadan yararlanılmaktadır. Oysa (l) bendinde böyle bir sınırlama da yoktur.
Maddenin metninde de istisna hali düzenlenirken eğer varlık yönetim şirketi alırsa istisna olur üçüncü kişi alırsa olmaz şeklinde bir ayırım gözetilmemiştir. Kaldı ki KDV işleme taraf olanlardan ayrı ayrı alınan bir vergi olmayıp bir kez alınan bir vergi türüdür. Yasa çok açık bir şekilde varlık yönetim şirketlerinin satışını ve teslimini istisna tutulmuştur. Kanun koyucunun amacının satışları sadece cebri icra satışları ile ve özel olarak sadece alacağa mahsuben satışlara ilişkin bir istisna getirmek olsa idi böyle bir düzenleme yapmasına gerek kalmaz aynı bankalar için düzenlenen aynı yasanın aynı maddesinin “r” bendindeki şekilde kaleme alınır ve “varlık yönetim şirketlerine devir ve teslimleri” şeklinde düzenlenirdi. Oysa yukarıda da görüldüğü gibi bankalara ilişkin düzenleme gibi düzenleme yapılmamış kime devir edilip edilmeyeceği ayırımı yapılmamıştır. Bu şekilde düzenlenmediğine göre satışlardan, ihalelerden mal alan 3 ncü kişilerde istisnadan yararlanmaları gerekir.
6.3. Varlık Yönetim Şirketlerinin Alacaklısı bulunduğu İcra dosyalarından yapılan ihalelere ilişkin ilanlarda İhale işleminin KDV istisnasına tabi olduğu hususu yazılmalıdır.
Bir kısım icra daireleri Varlık Yönetim Şirketlerinin alacaklı bulunduğu dosyalardan yapılan ihalelere ilişkin ilanlara yukarıdaki paragraftaki yanılgının yansıması olarak ihalenin KDV’den istisna tutulduğuna ilişkin talepleri red etmektedirler.
İstisna kişilere değil işleme konuya yönelik olduğuna göre kimin malı satın aldığına bakılmaksızın satış işleminin istisna olduğu hususu yukarıda ayrıntılı bir şekilde izah edilmiş idi.
İhale konusu malın satış işleminin alıcıdan tahsil edilecek KDV ve veya Damga Vergisi gibi yükümlülüklere tabi olmamasına rağmen alıcıdan bu bedellerin tahsil edileceğinin ilan edilmesi talebi ve talibi azaltıcı niteliktedir.
Yargıtay varlık yönetim şirketlerine yönelik istisnaların düzenleme tarihinden önce de eğer bir satış KDV den istisna ise veya oranı gösterilenden daha düşük ise bir kısım kararlarında “malın esaslı niteliklerinde bir hata” olarak yorumladığı, bu hususun “alıcının hataya düşürüldüğünü” ve ihalenin feshinin gerektiği belirtmekte iken; çok sayıda kararında bu gerekçelere ek olarak “talebi olumsuz etkilediği” “talebi ve talibi azaltıcı nitelikte olup ihalenin feshini “ karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay’ın ayni mahiyette bir çok kararı bulunmaktadır.
Varlık Yönetim Şirketleri bu sebepler ile alacaklısı olduğu icra dosyalarından satışa çıkacak olan malların satış ilanlarına “satış işleminin KDV yasasının 17-4/l hükmü gereğince istisna” olduğu hususun yazılmasına yönelik icra dairelerinden talep etmektedirler. Ancak İlgili yasa hükümlerini doğru anlaşılmaması sebebi ile talepler red edilmekte, ded üzerine aynı yanılgının İcra Hukuk Hâkimliklerince de sürdürüldüğü görülse de Yargıtay; KDV’nin özüne ilişkin olmadığından İcra Hukuk Mahkemesince incelenip karar verilmesi gerektiğini belirterek satış ilanına KDV istisnalı olarak satışını istenmesinin hukuka uygun olduğunu, alacaklının satış ilanında satışın KDV istisnasına tabi olduğunun belirtilmesi talebinin haklı olduğunu nitekim bir şekilde Katma Değer Vergisinin tahsil edilmesine yönelik kararların da iptal edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
6.4. KDV İstisnası Her Hangi bir Süre İle Sınırlandırılmamıştır. 5411 Sayılı yasanın 143. Maddesindeki 5 yıllık süre KDV ile ilgili değildir.
Katma Değer Vergisi Yasasının 19. Maddesinde “Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetler ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir” hükmü bulunmaktadır. Görüleceği üzere 5411 sayılı yasa ile katma değer vergisine ilişkin bir istisna ve muafiyet tanınması mümkün değildir. Başka bir deyişle 5411 sayılı yasada belirtilen istisna ve muafiyetler KDV ile ilgili değildir. Bankacılık Yasasının 143. Maddesinde ilgili varlık yönetim şirketinin kuruluşunu takip eden yıldan başlayarak beş yıl süre ile “varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar,” “488 Sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 Sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39. maddesi hükmünden istisnadır"
Görüleceği üzere zaten KDV ile ilgili bir değişiklik 5411 sayılı yasa ile yapılamaz. KDV istisnasına ilişkin düzenleme bizzat KDV yasasında yer almakta olup bu her hangi bir süre ile sınırlandırılmamıştır. Başka bir deyişle KDV istisnası varlık yönetim şirketinin kuruluşundan itibaren ne kadar süre geçerse geçsin hep uygulanmalıdır.
6.5. KDV istisnasına tabi tutulan Varlık Yönetim Şirketlerinin alacaklarının tahsili amacıyla yapılan satışlara konu mal ve hakka yönelik bir sınırlama yoktur. Taşınmaz dışında menkul ve her türlü hakkın satışı da istisna kapsamındadır.
Uygulamada yapılan diğer yanlışlardan biri de 17-4 (r ) bendindeki kural ile Varlık Yönetim Şirketlerine özgü 17-4 (l) bendinde karıştırılmasıdır. (r ) maddesinde tarif edilen mallar taşınmazlar ve iştirak hisseleri iken (l) de böyle bir ayırım yapılmamıştır. Bu bentte “mal ve hakların” demek suretiyle taşınır taşınmaz ayırımı yapmadığından menkuller ve her türlü hakkın satışı da istisnadan yararlanır. 21 numaralı dipnotta yer alan karara konu mal menkul mahiyetinde olup “Mahkemece yukarda belirtilen kanun hükmü gereğince şikâyetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu kanun hükmünün icra dairesince düzenlenen menkul ya da gayrimenkul satışlarını kapsamadığından bahisle istemin reddi isabetsizdir. “ demek suretiyle taşınırların da istisna kapsamında olduğunu teyit etmiştir.
6.6. KDV istisnasına tabi tutulan Varlık Yönetim Şirketlerinin alacaklarının tahsili amacıyla yapılan takibin rehnin (ipoteğin) paraya çevrilmesi yolu ile takip olması gerekmez.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi İstanbul Barosunun 2016 yılı 90.cilt, 3. Sayı 584. Sahifede yayınlanan ve hatalı olarak sehven 10.12.2013 tarihi olarak belirtilen ancak 10.02.2014 tarih ve 2014/1029E, 2014/3158K sayılı kararı ile haciz takibinden yapılan bir ihalede KDV ödenmesine yönelik kararın şikayeti üzerine yerel mahkemenin “3065 sayılı KDV kanunda yer alan istisnanın her borçtan dolayı yapılan satışlarda uygulanmayacak olup takibe konu alacağın rehinle veya ipotekle teminat altına alınan alacaklardan olmadığı, alacaklının bahsi geçen yasa hükmünde yer alan istisnadan takibe konu alacak bakımından yararlanamayacağı” gerekçesi ile şikayetin reddine ilişkin kararı bozmuştur.
Yargıtay’ın bu kararı ile 3065 sayılı yasasın 17-4 (l) bendindeki istisnadan haciz takipleri yönünden de yararlandırılması gerektiği anlaşılmaktadır.
7. SONUÇ
Özetlemek gerekirse Varlık Yönetim şirketlerinin devir aldığı alacakların tahsili amacı ile
• Her hangi bir süre ile sınırlı olmaksızın,
• Diğer tarafın mükellefiyetine bakılmaksızın,
• Herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın her türlü (taşınır, taşınmaz, hisse hak vb) mal ve hak ,
• Haciz, ipotek veya rehin takibi ayırımı yapılmaksızın,
Cebri satışlar dahil her türlü teslim (satış devir) işlemi KDV istisnası tabidir.. İcra dairelerinin kanun hükümlerini kendilerinin araştırıp uygulamak yerine red ederek bir şekilde görevlerini icra hukuk hakimlerine, yargı yolları da düşünüldüğünde Yargıtay’a yaptırmak demektir. Oysa bu anlayış “Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz .” Kuralına aykırılık teşkil eder. Tarafların taleplerinin sürekli olarak yargıya taşınması olağanüstü bir şekilde hakkın sahibine teslimini geciktirecek, İcra Hukuk Mahkemelerinin üzerindeki yükü daha da artıracaktır. Görevli memurların istisna hükmünü uygulaması ihale işlemin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasına, satışa çıkan mala olan talebin ve talibin artması ile hem alacaklının hem de borçlunun tatmin edilmesinin sağlanmasına yarayacaktır. İcra Dairelerinin bu hükümleri kendiliğinden uygulaması, Takip süreçlerin gereksiz yere sürekli olarak yargı önüne taşınmasının da önüne geçecektir













EK : Gelir İdaresi Başkanlığının Gelir idaresi Başkanlığının KDV.MUK.B.07.1.GİB.4.34.17.01.17.25-34038 sayılı 29 Nisan 2008 tarihli muktezası

Forum