• SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMANIN CEZASI VE YAPTIRIMI

    SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMANIN CEZASI VE YAPTIRIMI
    Kayıt dışının ve sigortasız işçi çalıştırmanın fazla olduğu ülkelerin başında gelsek de, bunun yasal yaptırımları azımsanmayacak kadar fazladır. Sigortasız işçi çalıştırmaya SGK’nın vereceği cezalar asgari ücrete bağlanmıştır. Dolayısıyla her altı ayda bir asgari ücrete bağlı olarak artış gösterir. Aslına bakarsanız işverenlerin sigortasız işçi çalıstırması tam anlamıyla bir bilinçsizlikten dolayı anı kurtarmaktan ibarettir. İşveren, çalışanının sağlığını önemsememekle kalmayıp olası sağlık hasarlarıyla ilgili de çok büyük bir riskin altına girmektedir.
    Sigortasız işçi çalıştıran işveren 1 yıl için asgari ücretin 38 katı ceza öder. İşveren defter tutmuyorsa ozel inşaat gibi 1 yıl için 28 asgari ücret katı ceza alır.
    Sigortasız işçi çalıştırdığı için doğal olarak işe giriş bildirgesi de vermemiştir bu da 2 asgari ücret cezaya tekabül eder. Aynı şekilde sigortasız işçiyi aylık prim hizmet belgesinde de göstermediği her ay için 2 asgari ücret ceza alır. Ücret bordrosunda göstermediği için ise yarım asgari ücret ceza uygulanır.
    Ek olarak, yasal defter kaydetmediği her ay için yarım asgari ücret ceza alacaktır.
    Bunun yanında çalışanın ücretini bankaya yatırmamanın da ekstra bir cezası var. İşverenin bu konulardaki sorumsuzluğu tespit edildiğinde çalışanın kıdem ve ihbar tazminatı hakkı doğar. Ayrıca primleri gecikme zammı ile işverenden tahsil edilir. İşkazası geçirirse kendisine,ailesine bağlanacak maaş kayıtsız şartsız sigortasız çalıştıran işverenden tahsil edilir.
    Buraya kadar olan kısım bu işin sadece maddi boyutu. Bunun bir de insani, ahlaki, vicdani ve etik boyutu var. İşte bu kısım artık işverenin ahlak ve insaniyetiyle alakalıdır.

    Mağdur olan çalışan, genel olarak nereye nasıl şikayet etmeliyim gibi sorular sorar. İşte bunun cevabı; SGK il müdürlüğüne veya merkezine bir dilekçe ile başvurabilmesidir.
    Mahkeme Kararı sonucu sigortalıya hizmet verilmiş veya diğer kamu kuruluşlar denetim elemanlarınca tespit yapılmış ise bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden sigortasız işçi çalıştırıldığı SGK'ya bildirilmiş ise ödenecek cezalar 1 yıl için ve 1 sigortasızı baz aldığımızda yukarıda belirttiğim gibi olur. Sigortasız sayısı arttığı takdirde sadece işe giriş bildirgesi cezası eklenir. Diğer cezalar sabit kalır.

    KARAR 1
    YARGITAY
    Hukuk Genel Kurulu 2011/10-223 E.N , 2011/369 K.N.
    İlgili Kavramlar
    HİZMET TESPİTİ
    İçtihat Metni
    Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İstanbul 4.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.10.2007 gün ve 2006/154-2007/735 sayılı kararın incelenmesi davalılardan M.... E.... Bakanlığı ve S..... G.... K..... Başkanlığı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.5.2010 gün ve 2010/ 2458-6793 sayılı ilamı ile,
    (...Davacının 13.09.2005-28.03.2006 tarihleri arasında K…………. Lisesi işyerinde çalıştığı ve çalışmalarının Kuruma* bildirildiği,* prim tahakkuk cetveli, davacı imzalı adı geçen işyerinden verilen işe giriş bildirgesi ile davalı Kurum memurlarınca tutulan 05.01.2006 tarihli işyeri durum tespit tutanağı içeriğinden anlaşılmaktadır.Yoklama memurlarınca tutulan sözkonusu tutanakta davacının K……….. işyerinde 13.09.2005 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin tespitin davacı tarafından da imzalandığı, yazılı delil niteliğindeki bu belgenin aksinin ancak eş değerdeki belgelerle ispatlanması gerektiği, Mahkemece, dosyadaki yazılı belgeler karşısında aksi ispatlanamadığından istemin reddine karar vermek gerekirken açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davalılardan S.. ve M... vekilleri
    HUKUK GENEL KURULU KARARI
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici* nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalılar S... ve M... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,* 1.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    KARAR 2
    YARGITAY
    21. Hukuk Dairesi 2009/1927 E.N , 2010/955 K.N.
    İlgili Kavramlar
    HİZMET TESPİTİ,SİGORTALILIK
    Özet
    SİGORTALILIĞIN OLUŞUMUNUN İLK UNSURU, İŞ GÖRECEK KİŞİNİN BELLİ BİR ZAMAN DİLİMİ İÇERİSİNDE HİZMETİNİ İŞVERENİN EMRİNE HASR ETMESİDİR.
    SİGORTALILIK STATÜSÜNÜN OLUŞUMU İÇİN HERHANGİ BİR ŞEKİL KOŞULU ÖNGÖRÜLMEMİŞTİR. ASIL OLAN ÇALIŞMAYA BAŞLAMA DURUMUDUR.
    İçtihat Metni
    Davacı, davalı işveren nezdinde 12.05.1994-17.10.2006 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
    Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

    Dava, davacının, davalıya ait işyerinde 12.05.2004-17.10.2006 tarihleri arasında geçen ve Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalı işyerinde hamal olarak çalıştığı iddiasıyla ilgili olarak Kuruma bildirim yapılmadığı, davalıya ait kabzımal işyerinin 01.01.1976 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, davalı tarafın sunduğu belgede davacının 21.04.2003-03.02.2007 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun yazılı olduğu, Ankara Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği davalının isteği üzerine verdiği 06.02.2007 tarihli yazısında toptancı halinde müstahsil ve tüccarın gönderdiği malların indirilişinin serbest çalışan hamallarca yapıldığı, bu orta hamallarının Büyükşehir Belediyesi Encümeni tarafından belirlenen ücretlere göre çalıştıkları, ayrıca işyerlerinde ücret almadıkları, hamaliye ücretlerini malı satın alandan tahsil ettiklerinin belirtildiği, işyeri dönem bordrolarının dosyada olduğu anlaşılmaktadır.
    Sigortalılığın oluşması yönünden ilk koşul, taraflar arasında hizmet akdinin varlığına ilişkindir. Hizmet akdi BK'nın 313. maddesinde belirlendiği üzere iş sahibi ile işçi arasında yapılan belli veya belli olmayan bir süre için görülen iş karşılığı ücret ödenmesini gerektiren bir sözleşmedir. Bu sözleşmede ana unsur iş ve ücrettir. 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdini sadece bu unsurlara bağlı olarak kabul etmek mümkün değildir. Zaman ve bağımlılık unsurları hizmet akdinin ana koşulları olmak üzere 506 sayılı Yasa'nın öngördüğü "hizmet sözleşmesi" bir veya birden fazla işveren ile çalıştırılan arasında oluşturulan, süreli veya süresiz belli bir zaman dilimi içerisinde, işveren emir ve gözetimi altında, iş görmeyi hüküm altına alan hukuksal ilişkidir. Sigortalılığın oluşumu yönünden ilk unsur iş görecek kişinin belli bir zaman dilimi içerisinde, hizmetini işverenin emrine hasretmesidir. Bu zaman dilimi günün tüm süresini kapsayabileceği gibi, günün veya haftanın belli saatlerine de hasredilebilir. Haftanın veya ayın belli gün ve saatlerinde dahi çalışma söz konusu olabilir. Önemli olan düzenli bir çalışma ilişkisinin varlığıdır. Düzenli çalışma ilişkisinin varlığı iş akdinin zaman unsurunu ortaya koyar. Çalışanın, hizmetini belli zaman dilimi içerisinde, işveren emrinde ve onun vereceği direktif doğrultusunda gerçekleştirilmesi, hizmet akdinin ikinci unsuru olan bağımlılık unsurunu oluşturur. Hizmetin fiilen verilmesi, her durumda zorunlu değildir. İşverenin emir ve gözetimi altında hazır beklemek durumunda dahi bağımlılık unsuru gerçekleşmiş sayılır. Öte yandan, işverence gösterilen işlerin, çalışan tarafından, işveren emir ve direktiflerine uygun olarak görülmesi gerekir. Belirtilen bu iki ana unsurun birlikte gerçekleşmesi durumunda 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdinin, dolayısıyla sigortalılığın ilk koşulunun oluştuğu sonucuna varılır.
    Sigortalılığın ikinci koşulu 506 sayılı Yasa'nın 5. ve 8. maddelerinde öngörülen işin görüldüğü bir işyerinin bulunmasıdır. Bir işyerinin varlığının saptanamaması durumunda sigortalılığın gerçekleştiğinden söz edilemez.
    Üçüncü koşul eylemli çalışmanın varlığıdır. Yasal sigortalılıktan söz edebilmek için sigortalının işveren emir ve direktifleri altında, bilfiil, gösterilen işi yapması zorunludur. Çalışmanın, kimi durumlarda, görülen işin nitelik ve kapsamına göre devamın sürmesi mümkün olmayabilir. Sigortalının, işveren emir ve nezareti altında verilecek işi yapmaya hazır bir şekilde beklemesi dahi bu koşulun gerçekleşmesi için yeterlidir.
    Yasa'nın 3. maddesinde gösterilen istisnalardan bulunmama bir diğer koşuldur. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için Yasa'nın 2. maddesinde sayılan koşulları taşıması yetmez, ayrıca 3. maddede gösterilen kişilerden bulunmaması gerekir.
    Sigortalı sayılabilme yönünden gerek ücretin kendisi, gerekse ödenme biçim ve yöntemi zorunlu bulunmamaktadır. Parça başına ücret, götürü ücret, part-time çalışma karşılığı yapılan ödeme biçimleri sigortalılık koşullarını etkilemez.

    Sigortalılık statüsünün oluşumu için herhangi bir şekil koşulu öngörülmemiştir. Resmi veya yazılı bir sözleşme biçimi şart değildir. Asıl olan sigortalının çalışmaya başlama durumudur. Eylemli olarak gerçekleşen bu durum sonucu sigortalılık statüsü kendiliğinden oluşur.
    Somut olayda davalının yaptığı kabzımallık işinin niteliğine göre işyerinde sürekli hamal çalıştırmak zorunda olmasına ve davacının bu kapsamda sürekli çalışan olup olmadığı, işyerinde başkaca sürekli hamal olarak çalışan kimseler bulunup bulunmadığı yeterince araştırılmadan, davacının çalışmasını doğrulayan bordro tanığı beyanlarına neden değer verilmediği açıklanmadan, davacıyı tanımadığını beyan eden aynı toptancı halinde benzer işi yapan bir kamu tanığının beyanı ile yetinilerek hizmet akdinin unsurları bulunmadığı gerekçesiyle sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
    Yapılacak iş, çalışmanın geçtiği yerdeki toptancı halinin varsa yönetiminden, belediye ve zabıtadan davacının serbest çalışan hamal olduğuna dair herhangi bir yerde kaydı veya yetkililerce verilmiş çalışma kartı bulunup bulunmadığı sorularak, varsa davalı işyerinde sürekli çalışması bulunan hamallar dinlenilerek, davacının adına kayıtlı olduğu iddia edilen Bağ-Kur sigortalılık dosyası getirtilerek, bu tür hizmet tespiti davalarının kamu düzenini ilgilendirdiği de dikkate alınıp, araştırmanın genişletilerek toptancı halinde benzer işi yapan işveren ve çalışmaları bu işverenlerin kaydına geçmiş sigortalı kişilerin zabıta marifetiyle belirlenerek beyanlarına başvurularak, varsa tarafların tabi olduğu meslek kuruluşlarındaki kayıtları ile çalışma şekli ve koşulları hakkında bilgi almak suretiyle davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin niteliği açıklığa kavuşturulduktan sonra davacının istemi konusunda hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde karar vermek gerekir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    KARAR 3
    YARGITAY
    21. Hukuk Dairesi 2009/6165 E.N , 2010/4833 K.N.
    İlgili Kavramlar
    İŞÇİLİK ALACAKLARININ İŞVERENDEN TAHSİLİ,ÖLÜ KİŞİ ADINA HİZMET TESPİTİ
    Özet
    ÖLÜM İLE VEKALET İLİŞKİSİ SON BULDUĞU VE DAVACININ MİRASÇILARINDAN VEKALETNAME ALINARAK DAVAYA DEVAM EDİLDİĞİ HALDE MİRASÇILAR ADINA DEĞİL DE ÖLÜ KİŞİ ADINA HÜKÜM KURULMUŞ OLMASI, HÜKÜM ALTINA ALINAN ALACAK MİKTARLARININ TESPİTE KARAR VERİLEN SÜRELERDEKİ APARTMAN KAT MALİKLERİNDEN HİSSELERİ ORANINDA TAHSİLİ YERİNE DOĞRUDAN DAVALI APARTMAN YÖNETİMİNDEN TAHSİLİNE KARAR VERİLMESİ DOĞRU DEĞİLDİR.
    İçtihat Metni
    Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.07.1996-01.08.2003 tarihleri arasında çalıştığının tespitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
    2- Dava, davacının davalı apartman işyerinde kapıcı olarak 01.07.1996-01.08.2003 tarihleri arasında hizmet akdine tabi çalıştığının tespiti île bir kısım işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davacının davalı işyerinde 01.07.1996-01.08.2003 tarihleri arasında sürekli çalıştığının kabulü ile işçilik alacaklarının da kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Tespit edilen süreler ile hesaplanan işçilik alacaklarının miktarları doğru ise de; davacının, davanın açılmasından sonra yargılama devam ederken öldüğü ve davaya mirasçıları tarafından devam edildiği halde ölü kişi adına tespite ve alacağa karar verilmiştir.
    Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde MK 27/1. maddesi gereğince ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölü kişi adına hüküm kurulamaz. Yalnız Öleni ilgilendiren yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçıları tarafından veya ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Borçlar Kanunu'nun 397. maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur. Somut olayda; ölüm ile vekalet ilişkisi son bulduğu ve davacının miras-çılarından vekaletname alınarak davaya devam edildiği açık İse de mirasçılar adına değii de ölü kişi adına hüküm kurulmuş olması ve hüküm altına alınan alacak miktarlarının tespite karar verilen sürelerdeki apartman kat maliklerinden hisseleri oranında tahsili yerine doğrudan davalı apartman yönetiminden tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
    Yapılacak iş; davacılar murisinin yukarıda belirtilen tarihler arasında davalıya ait işyerinde çalıştığının tespiti ile hüküm altına alınan işçilik alacaklarının tespite konu olan sürelerde kat maliki olan kişilerden hisseleri oranında tahsili ile mirasçılara paylan oranında ödenmesine ilişkin hüküm kurmaktan ibarettir.
    Mahkemece bu yönler dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.
    O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    KARAR 4
    YARGITAY
    21. Hukuk Dairesi 2009/7144 E.N , 2010/5510 K.N.
    İlgili Kavramlar
    ÇALIŞMA SÜRESİ,HİZMET TESPİTİ,KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ,TAM SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ

    Özet
    DAVACININ DAVALI İŞYERİNDE GEÇEN ÇALIŞMALARININ KISMİ VEYA TAM GÜN SÜRELİ OLUP OLMADIĞININ ANLAŞILABİLMESİ İÇİN, DAVACININ GÜNLÜK MESAİSİNİN TAMAMINI BU İŞE AYIRIP AYIRMADIĞININ VE AYNI İŞYERİNDE TAM GÜN SÜRELİ ÇALIŞAN EMSAL ÇALIŞANLARLA AYNI İŞİ YAPIP YAPMADIĞININ YA DA TAM GÜN SÜRELİ ÇALIŞAN EMSAL ÇALIŞANLARA GÖRE ÖNEMLİ ÖLÇÜDE DAHA AZ ÇALIŞIP ÇALIŞMADIĞININ BELİRLENMESİ GEREKİR.
    İçtihat Metni
    Davacı, 1992-2008 yılları arasında davalılardan Bakanlığa ait işyerinde, 19.09.1994-12.06.1995 tarihleri arasında ise davalı B... A.Ş.'ye ait işyerlerinde çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün davalılardan Kurum ile Milli Eğitim Bakanlığı vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davacı, davalı Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğüme ait işyerlerinde 1992-1994 ve 1995-2008 yılları arasındaki eğitim ve öğretim dönemlerinde, 19.09.1994-12.06.1995 tarihleri arasında ise Ankara Büyük Şehir Belediyesine bağlı B... A.Ş/de aylık 30 tam gün süre ile hizmet akdine dayalı olarak çalıştığını ileri sürerek bu dönemlerde Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitini istemiştir.
    Mahkemece, davalı B... A.Ş. işyerindeki çalışmaları Kuruma bildirildiğinden 19.09.1994-12.06.1995 tarihleri arasındaki döneme ilişkin istemin reddine, davalı Milli Eğitim Bakanlığı hakkında açılan davanın kabulü ile davacının bu davalıya bağlı işyerinde Kuruma bildirilen süre dışında 1815 gün hizmetinin bulunduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı B... A.Ş. işyerinden 01.11.1994-31.01.1995 tarihleri arasında çalışmalarının Kuruma tam olarak bildirildiği, davalı Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Akşam Sanat Okullarında ise 02.11.1992-28.02.2008 tarihleri arasında B... A.Ş. işyerinde çalıştığı 1994-1995 eğitim dönemi dışında her yıl işe giriş ve çıkışlarının yapıldığı ve dosyaya sunulan 1992-1996 yılları arasındaki ait imzalı ücret bordrolarında ve davacı ile imzalanan 14.11.2007-31.05.2008 tarihleri arasını kapsayan usta öğretici sözleşmesinde 7,5 saatlik çalışmanın bir gün kabul edilmek üzere Kuruma bildirileceğinin kararlaştırıldığı, diğer yılların ücret bordroları ile ders programlarının, puantajların ve her yıl açılan kurslarda kaçar saat derse girileceğine dair program ve bunların kaymakamlık olur yazılarının, görevlendirme belgelerinin getirtilmediği anlaşılmaktadır.
    21.05.1977 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Kurumlarında Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi ile Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmelik ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 89. maddesi uyarınca yürürlüğe konulan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ücretli Ders Saatlerine ilişkin 04.11.1983 tarihli Bakanlar Kurulu kararında kadrolu bulunmayan uzman ve usta öğreticilerin uders ücreti karşılığı" görevlendirileceği açıkça belirtilmiştir. Ayrıca, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 63. maddesi (1475 sayılı Kanun'un 61. maddesi) gereğince 7,5 saatlik çalışma süreleri bir gün kabul edilmektedir. Aynı Kanun'un 13. maddesinde ise kısmi süreli ve tam süreli iş sözleşmeleri ile ilgili düzenleme yer almaktadır.
    Öte yandan, davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu kuruluşuna aittir. Kamu kuruluşlarında çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır. Nitekim, davacıya ait çalışmaların resmi kayıtlara intikal ettirildiği de tartışmasızdır. Mahkemece, davacının kayıtlarda gözükmeyen çalışmaların hangi nedenle bildirim dışı kaldığı gereğince ve yeterince araştırma konusu yapılmamıştır.
    Somut olayda davacının davalı işyerinde hizmet akdine bağlı olarak çalıştığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacının davalı işyerinde geçen çalışmalarının kısmi veya tam süreli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Hal böyle olunca davacının günlük mesaisinin tamamını bu işe ayırıp ayırmadığının ve aynı işyerinde tam gün süreli çalışan emsal çalışanlarla aynı işi yapıp yapmadığının ya da tam gün süreli çalışan emsal çalışanlara göre önemli ölçüde daha az çalışıp çalışmadığını belirlemek için davalı işyerinden davacı adına düzenlenen puantaj kayıtları, ders programları, görevlendirme yazıları, devam-devamsızlık çizelgesi ile tüm ücret belgeleri getirtilip birlikte incelenmeli, okula geliş ve ayrılış saatleri de gözönüne alınarak davacının günlük girilen ders saati itibariyle mesaisini tam gün olarak davalı işveren nezdinde geçirip geçirmediği, diğer bir anlatımla bir günlük çalışma mesaisinin tümünü davalı işyerine hasredip etmediği saptanmalı, daha az saat derse girilen günlerde tam gün mesaisinin davalı işveren nezdinde geçtiği kabul edilemeyeceğine göre 7,5 saatlik çalışmanın 1 gün kabul edilmek suretiyle hesap yapılması gerekirken, mahkemece ifadeleri yetersiz olan tanık beyanlarını esas alan bilirkişi raporuna göre sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 10.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    KARAR 5
    YARGITAY
    10. Hukuk Dairesi 2010/11453 E.N , 2011/4062 K.N.
    İlgili Kavramlar
    HALK EĞİTİM MERKEZİNDE USTA ÖĞRETİCİ,HİZMET TESPİTİ
    Özet
    506 SAYILI YASA'NM 79, 1739 SAYILI MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU 'NUN 47, 657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNU 'NUN 4, 4857 SAYILI İŞ KANUNU'NUN 13. MADDESİ İLE BU KONUDAKİ YÖNETMELİK HÜKÜMLERİ GÖZETİLDİĞİNDE USTA ÖĞRETİCİLERİN ÖNGÖRÜLEN VE ÖNCEDEN BELİRLENEN SÜRE DAHİLİNDE BİR ÇALIŞMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ KABULLENDİKLERİ VE DERS SAATİ KARŞILIĞINDA DA ÜCRETE HAK KAZANDIKLARI GÖRÜLMEKTEDİR.
    YASA VE SÖZLEŞMELERDE BELİRTİLEN SINIRLAMALARA AYKIRI, TAM SÜRELİ HİZMET SÖZLEŞMESİNİN UNSURLARININ GERÇEKLEŞTİĞİ BİR ÇALIŞMA DURUMUNUN EYLEMLİ OLARAK OLUŞTUĞUNUN İDDİA EDİLİP KANITLANMASI OLANAK DAHİLİNDEDİR.
    BU NEDENLE DAVA KONUSU DÖNEMLERE İLİŞKİN DERS VE YOKLAMA DEFTERLERİ, PITANTAJLAR GETİRTİLİP, BU TÜR BELGELERDE NOKSANLIK VARSA BUNUN NEDENİ ARAŞTIRILARAK, İŞVEREN KURUMUN İLGİLİ ŞEF, AMİR VE MÜDÜR GİBİ YETKİLİ KİŞİLERİ DİNLENEREK DAVACININ RESMİ BELGELERDE BELİRTİLEN DERS SAATLERİNDEN SONRA KURSTA KALMASININ HAKLI GEREKÇESİNİN BULUNUP BULUNMADIĞI ARAŞTIRILMALI, DELİLLER HEP BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLİP SONUÇ UYARINCA BİR KARAR VERİLMELİDİR.
    İçtihat Metni
    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı Kurum vekili ile davalı Milli Eğitim Bakanlığı adına Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davacı, L... ve G... İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde 1983-2006 yılları arasında, usta öğretici olarak tam gün ve sürekli olarak çalışmasına rağmen, çalıştığı sürelerin eksik şekilde Kuruma bildirildiğinden bahisle eksik günlerin tespitini talep etmiş, mahkemece, tanık beyanları esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde usta öğretici olarak ek ders ücret bordrolarında belirtilen saatler kadar, ders ücreti karşılığı çalışmış olan davacının, ay içerisindeki toplam çalışma saatine göre aylık çalışma günü hesaplanmak suretiyle, sigortalı hizmet olarak Kuruma bildirimi yapılmış olup, İşbu dava ile davacı, işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki çalışmalarının tam süreli olarak kabulü ile ayda 30 gün üzerinden bildirim yapılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Davanın 5510 sayılı Kanun'un 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara İlişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanun'un geçici 7. maddesi hükmünde "Bu Kanun'un yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanun'la mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun'un geçici 20. maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler" hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Kanun'un 79. maddesi ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 47. maddesidir.
    Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 47. maddesi; "Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ve hizmetiçi yetiştirme kurs, seminer ve konferanslarında uzman ve usta öğreticiler de geçici veya sürekli olarak görevlendirilebilir. Öğretim tür ve seviyelerine göre uzman ve usta öğreticilerin seçimlerinde aranacak şartlar, görev ve yetkileri, yönetmeliklerle tespit edilir." düzenlemesini getirmiş, bu yasal düzenleme uyarınca çıkarılan Yönetmeliğin 5. maddesi "Uzman ve Usta Öğreticiler aşağıdaki şekillerde görevlendirilirler.
    1- Geçici personel olarak:
    Geçici personel olarak görevlendirilecek uzman ve usta öğreticiler ile yapılacak sözleşme esasları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 15.05.1975 gün ve 1897 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile değiştirilen 4. maddesine göre Bakanlıkça hazırlanır.
    2-* Ek ders görevi verilmek yoluyla:
    4. maddede belirtilen esaslara göre ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilecek uzman ve usta öğreticilere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 89. maddesi uyarınca 02.12.1998 tarihli ve 98/12120 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslarda belirtilen miktarda ek ders görevi verilebilir."; aynı yönetmeliğin 8. maddesi; "Geçici sözleşmeli olarak görevlendirilen uzman ve usta öğreticilerin haftalık çalışma süresi 40 saattir." ve 9. maddesi; "Uzman ve usta öğreticilerin günlük çalışma süresi en fazla 8 saattir. Kurum Müdürü, Cumartesi, Pazar günleri de dahil olmak üzere, uzman ve usta öğreticilere günün 8.00-23.00 saatleri arasında görev verebilir." hükümlerini içermektedir. Davacının, çalışma esasları İle çalışması sırasında tabi olacağı statü yukarıda sıralanan mevzuat çerçevesinde ayrıntılı bir düzenlemeye tabi tutulmuş olup; anılan düzenlemelere egemen ilkeler ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 13. maddesinde yer alan "İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal İşçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir." hükmü de gözetildiğinde; çalışma ilişkisinde, "tam süreli iş sözleşmesi" olarak nitelenmeye olanak verecek bir bağımlılık ilişkisinin bulunmadığı, usta öğreticilerin öngörülen ve önceden belirlenen süre dahilinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıklarını göstermektedir.
    Bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlık sonucu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca verilen 17.09.2008 gün 2008/10-555 Esas 2008/530 sayılı kararda da; "dinlenen tanıkların da aynı davacı gibi başka köylerde usta öğretici olarak çalışan kişiler olduğu, resmi belgeler ve davacının imzasını taşıyan belgelerle çelişkili tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği anlaşıldığından; tam gün esası ve aylık karşılığı olmayan çalışmaların, günlük çalışma saatine göre ve kısmi zamanlı çalışma olması nedeniyle bu çerçevede değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmek gerektiği" belirtilmiş olup, bu şekildeki bir çalışma ilişkisinde, tam süreli çalışmaya ilişkin hakların doğduğunu kabule olanak yok ise de; yasa ve sözleşmelerde belirtilen sınırlamalara aykırı, tam süreli hizmet sözleşmesinin unsurlarının gerçekleştiği bir çalışma durumunun, eylemli olarak oluştuğunun iddia edilip kanıtlanması olanak dahilinde bulunmaktadır. Ancak, bu yöndeki iddia, hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin niteliği gözetilerek kanıtlanmalı; işverenin resmi kurum niteliği, ücret ödemelerinin kayıtlara dayalı olma gerekleri dikkate alınarak; kurum kayıtlarına yansıyan bilgilerin aksinin kanıtlanmasına yönelik kanıtların hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı, sosyal güvenlik hakkının yaşama geçirilmesine yönelik davanın özelliklerinin gerektirdiği duyarlılık uyarınca denettenmelidir.
    Mahkemece, ek ders ücret bordroları celbedilmiş ise de; davacının çalışmasının niteliği gereğince ve yeterince araştırma konusu yapılmamıştır. Bu nedenle; dava konusu dönemlere ilişkin ders ve yoklama defterleri, Özellikle puantajlar getirtilmeli, bu tür belgelerde noksanlık varsa bunun nedeni araştırılmalı, gerekirse işveren kurumun ilgili şef, amir ve müdür gibi yetkili kişileri dinlenerek bir sonuca ulaşılmalı, hüküm altına alınan süreler yönünden davacının resmi belgelerde belirtilen ders saatlerinden sonra kursta kalmasının haklı bir gerekçesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekili ile davalı Milli Eğitim Bakanlığı adına Hazine vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 24.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
    Yorumlar? 2 Yorumlar?
    1. Avatarı
      Av.Basri Gungoren -
      Sigortasız işçi çalıştırmanın dezavantajları hakkındaki bu yazınız çok güzel bir hukuki makale olmuş.
    1. Avatarı
      hezgin -
      Güzel yazı emeğinize sağlık ancak maddi olarak karşılık belirtilmemiş. Onu da ben paylaşayım merak edenler okusun. http://www.devlette.com/kayit-disi-s...stirma-cezasi/


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.